- İzmir
- 10.10.2025 21:59
Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 44’üncü Olağan Meclis Toplantısı’nın açılış töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Ülkemiz adına olumlu gelişmeler olsa da bugün hala yeraltı ve yerüstü sularımızı korumaya yeterli değil” dedi
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN / Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin 44’üncü Olağan Meclis Toplantısı’nın açılış töreni gerçekleştirildi. Açılış, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Başlığı Başkanı ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, ilçe belediye başkanları, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle gerçekleştirildi. Toplantının açılış konuşmasını yapan Tugay, kuraklığa dikkat çekti. Tugay konuşmasında, “Bugün geldiğimiz nokta çok net: Artık suyu bir ‘varlık’ olarak değil, kaybolmuş bir sistemin içinde geri kazanılması gereken bir değer olarak konuşmalıyız. Türkiye’nin pek çok havzasında — Gediz’den Büyük Menderes’e, Orta Anadolu’dan Güneydoğu’ya — su artık planların temel girdisi olmaktan çıkıyor. 2025 yazında MGM’nin SPI verileri, Avrupa Kuraklık Gözlemevi (EDO) raporları ve yerel idarelerin kesinti duyuruları aynı tabloyu çiziyor” dedi.
Tugay, kentlerin büyük çoğunluğunun altyapı yenilemelerine yetişemediğini ifade etti. Kanalizasyon idarelerinin temel konularda dahi iş yükü altında ezildiklerini ifade eden Tugay, “Kentlerimizin büyük çoğunluğu altyapı yenilemelerine yetişemiyor; yağmur suları şehirlerden hızla uzaklaştırılıyor, gri suyun geri kazanımı ihmal ediliyor, tahsis planları kâğıt üzerinde kalıyor. Barajlarımız dolmuyor, yeraltı sularımız çekiliyor, tarımsal ve kentsel kullanım çatışıyor. Neredeyse tüm su ve kanalizasyon idareleri yoğun çalışmalarına rağmen altyapı, kapasite artırımları, kayıp-kaçak mücadeleleri gibi temel konularda dahi işin yükü altında eziliyorlar (İSKİ, ASKİ, ESKİ, İZSU, KASKİ vs). Gerçeklerle yüzleşmeliyiz; Geri kazanıma, toplama-tutma sistemlerine ve adil paylaşıma dayalı bu yeni düzeni yerel yönetimlerin merkezine yerleştirmeliyiz” diye konuştu.
İnsan kaynaklı küresel ısınmanın 2050 yılına kadar 35 derece ve üzeri sıcaklıklara maruz kalan kentlerin sayısını üç katına çıkaracağının tahmin edildiğini ifade eden Tugay, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “İnsan kaynaklı küresel ısınmanın 2050 yılına kadar 35°C ve üzeri sıcaklıklara maruz kalan kentlerin sayısını üç katına çıkaracağı tahmin edilmektedir. 2000–2030 döneminde sel riskine açık kentsel alanların 2,7 kat, kuraklık riski altındaki alanların yaklaşık iki kat artacağı; her iki riski aynı anda yaşayan alanların ise 2,5 katın üzerinde genişleyeceği hesaplanmaktadır. Bu veriler, iklim kriziyle kentleşme sürecinin nasıl iç içe geçtiğini ve küresel gündemde neden en kritik tartışma başlıklarından biri haline geldiğini açıkça göstermektedir (İPA, Eylül,2025). Bizler için, kentleri sağlıklı yönetmek, kentlerin geleceğini dirençli hale getirmek de gün geçtikçe zorlu fakat zorunlu bir mesele haline geldi. Nüfusu 1 milyondan büyük 600’e yakın kentin yüzde 35’inden fazlası, 30 megakentin 9’u su kıtlığı çeken bölgelerde yer almaktadır. Dünya Kuraklık Atlası’nın aktardığı küresel kentsel kuraklık riski değerlendirmesine göre, analiz edilen 264 kentsel alan arasında İstanbul hem kuraklık maliyetinde hem de kuraklığa karşı kırılganlıkta orta derecede riskler barındıran bir şehir olarak görünmektedir (İPA, Eylül,2025). Bu da karşımıza özellikle büyükşehirlerin sürdürülebilir bir biçimde yönetilebilmesi için su, enerji, gıda gibi kaynaklarını bir varlık olarak görerek plan yapma alışkanlıklarını değiştirmeleri gerektiğini gösteriyor. Çünkü ‘Su artık planlamanın değişkeni değil, eksilen bir değer’ bu gerçeği kabullenmeliyiz. Var olan kaynak üzerine plan kurma dönemi bitti. Artık kentlerimizin geleceğini ‘yeni sistemleri yerel düzeyde uygulama’ yeteneği belirleyecek. Su politikaları yalnızca boru döşemek ya da baraj yapmak değildir. Bu, kentlerin dayanıklılığını yeniden tasarlama meselesidir.”
Tugay, Güneydoğu Avrupa’nın büyük bir kısmının farklı şiddet seviyelerinde kuraklık koşullarıyla karşı karşıya kaldığını söylediği konuşmasında şunları kaydetti: “Türkiye’de dahil olmak üzere Güneydoğu Avrupa’nın büyük bir kısmı farklı şiddet seviyelerinde kuraklık koşullarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye, 2019 itibarıyla ‘su stresi’ altındaki bir ülke olarak kabul edilmektedir (OECD, 2019). 2030’a gelindiğinde Türkiye’nin kişi başına yalnızca bin metreküp suya sahip olacağı öngörülmekte; kuraklık, nüfus artışı ve sanayileşme nedeniyle ülkenin ‘su fakiri’ sınıfına girmesi beklenmektedir. Türkiye’nin su kaynakları, bu haritada gördüğümüz 25 ana havzada üretiliyor. Bu havzalar, yağışların toplandığı ve tatlı su varlıklarının beslendiği temel coğrafi birimler. Ancak her havza aynı miktarda su almıyor. Doğu Karadeniz gibi bölgeler su açısından zenginken, Konya Kapalı Havzası ve Burdur Havzası ciddi su yetersizliği yaşıyor. Bugün düşen yıllık yağış miktarıyla yaklaşık 450 milyar m³ su üretiliyor ama bunun yalnızca 112 milyar metreküpü kullanılabilir durumda. Ve kişi başına düşen su miktarı 1.339 m³ ile Türkiye artık ‘su stresi’ yaşayan ülkeler arasında. Türkiye’nin Tarım ve Orman Bakanı, o noktada Türkiye nüfusunun yarısının ve ülkedeki sulanan tarımın yüzde 80’inin su kıtlığı riskiyle karşı karşıya kalabileceğini belirtmiştir.”
Suyun korunmasına yönelik çalışmaların belediyelerin aslı görevi olduğunu belirten Tugay, “İçmesuyu üretimi-dağıtımı, atıksu arıtımı ve yağmur suyu yönetimi belediyelerin asli görevi” dedi. Tugay, konuşmasına şöyle devam etti: “Kayıp-kaçak için ölçüm-bölgeleme (DMA), basınç yönetimi, aktif kaçak tespiti, sayaçlandırma ve yenileme oranı gibi uygulamalar yönetmelik ve kılavuzlarla zorunlu kılınmış durumdadır. Kaynak Yönetimi; Su talep yönetimi, Arıtılmış suyun yeniden kullanımı, Yağmur suyu yönetimi, Havza-şehir senkronizasyonu ve kentin altyapı yatırımları konusunda finansman bulmak gibi konuları gündeme alarak sürdürülebilir kaynak yönetimini sağlamalılardır. Ulusal ve Uluslararası Su yönetimi ve kuraklıkla mücadele konusunda hükümetler düzeyinde ve yerelde projeler geliştirilmekte ve politikalar yürütülmektedir. Öyle ki Dünya Bankası iklim dayanıklılığı programları kapsamında 27 Haziran 2024—Dünya Bankası Yönetim Kurulu, Türkiye'nin iklim değişikliği nedeniyle sıklığı ve şiddeti artan sel ve kuraklığa karşı insanları koruma ve dayanıklılığı güçlendirme çabalarını desteklemek amacıyla 600 milyon dolarlık finansmanı onayladı. Ayrıca Su Kanunu konusundaki taslak çalışmalara başlanmıştır. Ülkemiz adına olumlu gelişmeler olsa da bugün hala yeraltı ve yerüstü sularımızı korumaya yeterli değil.”
Temiz ve güvenli suya erişimin yaşamın her alanını şekillendirdiğini ifade eden Tugay, “Temiz ve güvenli suya erişim, bireylerin sağlığından ekonomik üretkenliğine, toplumsal eşitlikten ekosistemlerin sürdürülebilirliğine kadar yaşamın her alanını şekillendirir. Bu durum, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) içinde yer alan ‘Temiz Su ve Sanitasyon’ (SKA 6) ve ‘Sudaki Yaşam’ (SKA 14) hedefleriyle de doğrudan bağlantılıdır. Su kıtlığı ve kuraklık yalnızca bir çevresel kriz değil, aynı zamanda kent sakinlerinin iyi olma hâlini doğrudan etkileyen toplumsal bir sorundur. Su krizine karşı dayanıklı ve kapsayıcı çözümler üretmek, sadece bugünkü neslin değil, aynı zamanda gelecekteki nesillerin yaşam kalitesini ve iyi olma hâlini güvence altına almak için kritik öneme sahiptir” dedi.
Tugay, açıklamasını şöyle noktaladı: “Sadece bir belediye başkanı olarak değil bir insan olarak konunun önce yerel yönetimler ancak toplum olarak kavranmasını bekliyorum. Sorunlar sahip olduklarına varyasyonlarla yerele göre farklı oluyor. Her yörenin sorunu farklı. Temel mantığı anladıktan sonra yerel eylem planları olmalı. Bu yerel eylem planlarını yapma konusunda hem yetkinlik hem sorumluluk yerel yönetimlerin üzerinde. Merkezi yönetimlerin şehrimizin susuzluk problemiyle ilgili olarak ürettiği çözümleri diğer problemlerde üretmesi gerektiğini belirttiğimiz zaman bunun yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. Merkezi hükümeti eleştirdiğim düşünülmesin ama tüm toplantılarda aynı şeyden bahsediliyor. Merkezi hükümetin sorumlulukları üzerine konuşuluyor.”
Kaynak : HABER MERKEZİ