DEVA İzmir İl Başkanı Uygur:Silahların susması kendi başına barış anlamına gelmez
Deva Partisi İzmir İl Başkanı Aybar Uygur “Silahsızlanma Süreci” ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Uygur, çözüm ve barış kavramlarını günübirlik siyasi malzeme değil, toplumsal sorumluluk alanı olarak gören bir anlayışla hareket ettiklerini dile getirdi.
Deva Partisi İzmir İl Başkanı Aybar Uygur “Silahsızlanma Süreci” ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Uygur,"Silahların susması, bir sürecin başlangıcı olabilir; fakat asla kendi başına barış anlamına gelmez. Barış; yalnızca çatışmanın sona ermesi değil, adil ve sürdürülebilir bir düzenin kurulmasıyla anlam kazanır." dedi.
Uygur'un açıklamaları şu şekilde:
"Tarafımıza sıkça yöneltilen "silah bırakma" ve benzeri süreçlere dair sorular, yalnızca güncel bir merakın değil; toplumsal hafızada hâlâ taze olan geçmiş deneyimlerin, endişelerin ve beklentilerin bir yansımasıdır. Bu noktada bir gerçeğin altını özellikle çizmek gerekir:
DEVA Partisi'nin siyasal genetiğinde, çözüm süreci tecrübesine sahip bir damar vardır.
Partimizin kurucu kadroları, geçmişte Türkiye'nin demokratikleşme çabalarında ve toplumsal barışa yönelik adımlarda doğrudan sorumluluk almış isimlerden oluşmaktadır. Bu durum, bugün yürüttüğümüz siyasetin yalnızca söylemde değil, uygulama pratiğinde de sağlam bir zemine oturduğunu göstermektedir.
Genel Başkanımız Ali Babacan, 2012 yılında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak yalnızca ekonomik reformları değil, aynı zamanda çözüm sürecinin yönetiminde de kritik bir pozisyonda görev almıştır. Genel Başkan Yardımcımız Sadullah Ergin, aynı dönemde Adalet Bakanı olarak yargı reformları ve çözüm sürecine ilişkin yasal zeminin oluşturulmasında önemli rol üstlenmiştir.
Genel Başkan Yardımcımız ve Ankara Milletvekilimiz İdris Şahin, o dönem AK Parti Grup Başkanvekili olarak Meclis'te çözüm sürecinin siyasi sorumluluğunu taşımış ve süreç adına kamuoyuna açıklamalarda bulunmuştur.
Çözüm ve barış kavramları günübirlik siyasi malzeme değildir
Yine Genel Başkan Yardımcımız ve Mersin Milletvekilimiz Mehmet Emin Ekmen, 2013 yılında oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nin Doğu Anadolu Grubu üyesi olarak sahada doğrudan halkla temas kurmuş, toplumun nabzını tutmuş ve barışın toplumsal tabanda nasıl inşa edilmesi gerektiğine dair aktif katkı sunmuştur.
Bu kadrolar; barış süreçlerinin yalnızca masa başında değil, sahada, toplumla birlikte nasıl yürütülmesi gerektiğini bilen, devlet tecrübesi ile toplumsal duyarlılığı birlikte taşıyan isimlerdir. DEVA Partisi olarak bizler, çözüm ve barış kavramlarını günübirlik siyasi malzeme değil, toplumsal sorumluluk alanı olarak gören bir anlayışla hareket ediyoruz.
Kamuoyu desteği, silahsızlanma ve barış süreçlerinin yalnızca bir unsuru değil; başarının asli koşuludur, taşıyıcı omurgasıdır. Bu destek; toplumsal hafızada güven uyandıran, kararlı, tutarlı ve istikrarlı adımlarla inşa edilir. Aksi durumda, süreci yönetenlerin her tereddüdü, her çelişkili açıklaması kamuoyunda belirsizlik duygusunu derinleştirir. Plansızlık, dağınıklık ve günübirlik kararlarla yürütülen her girişim, toplumsal güveni zedeler; umutları yeşertmek yerine, umutsuzluğu kurumsallaştırır.
Silahların susması kendi başına barış anlamına gelmez
Silahların susması, bir sürecin başlangıcı olabilir; fakat asla kendi başına barış
anlamına gelmez. Barış; yalnızca çatışmanın sona ermesi değil, adil ve sürdürülebilir
bir düzenin kurulmasıyla anlam kazanır. Güven ortamının güçlendirilmesi, hukukun
üstünlüğünün sağlanması, bölgesel ve sosyal eşitsizliklerin giderilmesi ve farklı
kesimlerin kaygılarını gözeten kapsayıcı politikaların üretilmesi bu sürecin
vazgeçilmez bileşenleridir.
Sürecin her aşaması toplumla paylaşılmalı
Toplumsal mutabakat sadece siyasi aktörler arasında değil, tüm yurttaşlar arasında
kurulmalıdır. Sürecin her aşaması toplumla paylaşılmalı; şeffaflık ve hesap verebilirlik
ilkeleri ödünsüz şekilde gözetilmelidir. Barış ancak böyle kalıcı hale gelir. Aksi
takdirde; yeterince hazırlanmamış, kapsayıcı olmayan ve güven duygusunu tesis
edememiş her süreç, çözüm umudunu yeni bir kırılma noktasına dönüştürür.
Siyasi sorumluluk; risk almayı değil, halkı belirsizliğe terk etmeden yol göstermeyi
gerektirir. Unutulmamalıdır ki barış, sadece bir nihai hedef değil; her gün yeniden inşa
edilmesi gereken bir ortak iradedir. Bu irade halkın yüreğinde filizlenmedikçe, kalıcı
ve gerçek bir barış mümkün olmaz.