- İzmir
- 22.03.2025 15:49
İzmir’in 2008 yılından bu yana en kurak döneme yaklaştığını belirten Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Eylül ayına geldiğimizde, bugünkü su kullanımı ile barajın dibini görme olasılığımız çok fazla” dedi
AYSELİN UZUN-ÖZEL HABER - Suyun sürdürülebilir yönetimine dikkat çekmek ve küresel su krizine yönelik farkındalık oluşturmak adına her yıl 22 Mart’ta kutlanan Dünya Su Günü, bu yıl da dünyanın çeşitli ülkelerinde kutlandı. Fakat tün bunlara rağmen ülkemizde ve dünyada su krizine dair olumlu yönde bir gelişme olmazken aynı zamanda mevcut su krizinin daha da arttığı gözlemlendi. Bu konuyu İzmir özelinde değerlendiren İklim Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Doğan Yaşar, “İzmir’in en önemli kullanma suyu barajı Tahtalı Barajı bugün itibarı ile yüzde 15.33 civarındadır. İşte bu nedenle yeraltı suları rezerv olarak saklanmak zorundadır” diye konuştu.
“Dünya Su Günü’nün bu yılki teması ‘Buzulların korunması’ ancak bizim için suların korunması daha uygun bir tema olacaktır” diyerek sözlerine başlayan Yaşar, “Suyu çok hoyratça kullanmamız nedeni ile hem kullanma hem de özellikle Batı Anadolu’da tarımsal sulamada çok büyük kuraklık yaşamaya başladık. Öyle ki Tahtalı Barajının yüzde 2’lere düştüğü, Ankara’da süs havuzlarından suların çalındığı 2008 yılı ile yarışır duruma geldik. Çünkü günümüzde Batı Anadolu’da 2008 yılı sonrası yaşanılan en kurak dönemin içindeyiz. İzmir’in en önemli kullanma suyu barajı Tahtalı Barajı bugün itibarı ile yüzde 15.33 civarındadır. Geçtiğimiz 2024 yılı bugünlerde ise doluluk oranı yüzde 32.4’lerdeydi ve bu değer tüm 2024 yılının en dolu değeriydi. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki barajların dolum zamanı aralık ile mart aylarıdır. Sonrasında boşalma dönemine girerler. Yani 2025 yılı için bugünkü yüzde 15.33 en yüksek değer olarak da kabul edilebilir ve bundan sonra dolması beklenmemelidir. Bu kapsamda Eylül ayına geldiğimizde, bugünkü su kullanımı ile 2008 yılında olduğu gibi barajın dibini görme olasılığımız çok fazla” ifadelerini kullandı.
Kuraklık yaşanma olasılığına karşı 2020 yılında yetkililere uyarılarda bulunduğunu ancak kendileri tarafından herhangi bir tedbir alınmadığını dile getiren Yaşar, “Bu kuraklığın geleceğini çok uzun yıllar önce basında açıklamış ve 2020 yılında da barajların neredeyse ful olduğu günlerde İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Sayın Tunç Soyer’e uyarı mektubu yazmıştım. Bu mektupta, tüm dünyada geleceği bilinen bu kuraklığın artık kapıda olduğunu ve bu nedenle B ve C planlarının yapılması gerektiğini belirtmiştim. Ancak geri dönüş olmamıştı. Büyükşehir maalesef su kullanırken bilime ve bilim insanlarına hiç danışmadı ve bu tavırları hala danışmamakta ısrar ediyor ve bu nedenle İzmir Türkiye’de suya en çok para ödeyen ili durumunda. 2009 yılından sonra 2019’lara kadar çok güzel yağışlar alınmasına ve barajların da dolu olmasına karşın suyun yüzde 55-60’ı gibi çok büyük oranı ısrarla yeraltından çekildi. Yapılması gereken ise barajların dolu olduğu yıllarda suyun barajdan kullanılmasıydı” dedi.
Dünya nüfusunun her 45 yılda bir yüzde 100 artığına dikkat çeken Yaşar, Türkiye’de ise bu durumun çok daha hızlı olduğu belirterek, su kaynaklarının doğru kullanılmaması halinde ciddi sorunlar yaşanacağını vurguladı. Yaşar, “Türkiye nüfusu1960’larda 27 milyon iken günümüzde 85 milyonlara ulaştı ve kişi başı su potansiyeli 4 bin 500 metreküplerden bin 340 metreküplere kadar yani bin metreküp olan su fakiri sınırına yaklaşırken, İzmir 600 metreküplere yani su açısından fakirin de fakiri durumuna düşmüştür. Aynı zamanda tarım açısından da çok önemli olan İzmir’de suyun artık bilimsel verilerle yönetilmesi şarttır. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin üst yönetiminde mutlaka hidrojeologların yani su bilimcilerin olması şarttır. İzmir şu an ciddi bir kriz ile karşı karşıya. Bu nedenle belediye yıllık 32 milyon metreküplük su alınacak kuyuları açmaya başladı. Ancak bu çözümden de öte geleceğimizin sularını şimdiden bitirmek ve rezerv sularımızı tehlikeye atmak demek. Ayrıca 2008 yılında 3 milyon 750 bin olan İzmir nüfusu günümüzde 4.5 milyonlara yaklaşmıştır. Bir sonraki kurak dönemde 5 milyonları geçecektir ve henüz ciddi bir kurak dönem de yaşamadık. Dünyada zaman zaman 6-7 yağışın olmadığı yıllar vardır. İşte bu nedenle yeraltı suları bu dönemler için rezerv olarak saklanmak zorundadır. Çünkü su varsa devlet vardır, suyun bittiği gün devlet biter” açıklamasında bulundu.
Yanlış su kullanımını ve kuraklığı önlemek için İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yapması gerekenleri sıralayan Yaşar, “Öncelikle; arıtmalardan çıkan ‘gri suyu’ tarıma yönlendirmeleri şart. Çünkü İzmir Türkiye’nin en önemli arıtma tesislerinin olduğu bir kenttir ve günde yaklaşık 600 bin metreküp su bu tesislerden geçerek denize bırakılır. İkinci bir alternatif olarak yeraltı barajlarının yapılması en azından yeraltı sularını desteklemeleri açısından çok önemlidir. Jeoloji bölümü ile konuşarak bu konuda bir çalışma yaptırılabilir ve İzmir’de olası yerler belirlenebilir. Üçüncü bir alternatif yağmur ile kanalizasyon hatları ayrılarak ki zaten bu çalışmalar yapılıyor, yağmur suları mümkün olduğunca barajlara ya da yeraltı barajlarına yönlendirmelidir” şeklinde konuştu.