Sayfa Yükleniyor...
Buca’da yaşayan 17 yaşındaki Dede, dünyaca ünlü John Locke Akademisi'nin düzenlediği makale yarışmasında teoloji alanında makalesi ile finale kalmayı başardı. Bu yarışmada şimdiye kadar finale kalan ilk Türk olan Dede, ülkesini İngiltere'deki finalde temsil edecek
Ailesiyle birlikte Buca’da yaşayan 17 yaşındaki Defne Duru Dede küçüklüğünden beri araştırmayı seven bir genç… Mitolojiye olan merakı daha 4-5 yaşlarında başladı. Kendi isteği üzerine ailesinin ona aldığı Dünya Mitolojisi kitabı sayesinde okumayı öğrendi ve araştırmacı yönünü geliştirdi. Yazmayı çok sevdiğinden bahseden Dede, kalem kağıdın çocukluğundan bu yana arkadaşı olduğunu dile getirdi. Lise hayatına Türk Koleji’nde başlayan Dede, lise son sınıfı Final Bornova Okulları’nda devam ediyor. Birgün okul arkadaşının bilgilendirmesi üzerine Oxford ve Princeton Üniversiteleri’nin John Locke Akademisi önderliğinde düzenlediği makale yarışmasını öğrendi. Yarışmaya 2 farklı konu üzerinden katılan Dede, teoloji üzerine yazdığı İngilizce makalesi sayesinde yarışmadan derece aldı. Bu yarışmada şimdiye kadar finale kalan ilk Türk olan Dede, ülkesini İngiltere'deki finalde temsil edecek olduğunu öğrendiğindeki duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Ülkemi temsil edecek olmak çok gurur verici. Benim motivasyonum hep Atatürk oldu ve ben onun istediği gibi bir Türk kadını olacağım.” 14-18 Eylül tarihleri arasında Oxford’da olması gerektiği halde vize konusunda problem yaşayan Dede, gidememek konusunda tedirginlik yaşıyor.
HEYECANLI VE GURULUYUM
Defne Duru Dede. İzmir Buca’da ailesiyle yaşayan bir genç. Final Bornova Okulları’nda lise son sınıf öğrencisi. Genel olarak tarih, teoloji, felsefe, psikoloji, edebiyat ve coğrafyaya ilgisi olduğunu söyleyerek “Önceki okuduğum lisede felsefe kulübündeydim. Okuldan bir arkadaşım makale yarışması olduğunu söyledi. Yarışmayı araştırdım. Hoşuma giden soruyu seçtim onun hakkında yazdım. Bu yarışmada farklı kategoriler vardı. Tarih, teoloji, felsefe, hukuk siyaset, ekonomi gibi. Her bölümün kendi içerisindeki dalına uygun 3 soru bulunuyordu. Ben 2 tane makale yazdım. İlk makalem teoloji konusu ile ilgiliydi. Sorusu da; ‘Tanrı evreni yaratmadan önce ne yapıyordu?’ Bu soruya ilişkin yazdım. İkinci makalemin dalı da tarihti. Onun sorusu da; ‘sömürgecilik faaliyetleri olmasaydı İngilizler bu kadar zengin olurlar mıydı?’ Bu tarz konulara küçüklükten beri ilgim olduğu için aklıma birçok şey geldi. Teoloji türündeki makalemi yazarken sadece dinler açısından ele almayıp quantum fiziği, matematiği ve felsefeyi de işin içine kattım. Konuyu çeşitlendirdiğim için de daha fazla şey yazdım. Oxford ve Princeton Üniversiteleri’ne bağlı John Lock Akademisi’ne Kurban Bayramı’nda makalelerimi 2 gün içerisinde yazıp İngilizce çevirisini de yaptıktan sonra gönderdim. Ben kendi başıma makalemi yazdım ve kimseden yardım almayarak gönderdim. Gönderdikten sonra okuldan bir öğretmenim baktı güzel yazdığımı İngilizcesinde de bir hata olmadığını söyledi” dedi. Sonuçların 2 Ağustos’ta açıklandığını ve o sırada ailesinin iş yerinde olduğunu ifade eden Dede, “Sonuçların açıklanacağı dedikleri gün, bana mail gelmediği için ben umudumu kesmiştim. Sonrasında öğretmenim beni aradı sana mail gelmesi gerekiyor diye söyledi. Baktığımda mail gelmiş şok oldum. Hemen annemin yanına koşarak makalemin Oxford’a seçilip kısa listeye alındığını söyledim. Sonra başka bir mail geldi ve finalist olduğumu öğrendim. Türkiye’den bu zamana kadar finalist olarak seçilip giden ilk kişiyim. Çok mutluyum çünkü; ülkemi temsil edecek olmak beni çok mutlu etti. Heyecanlıyım ve gururlu hissediyorum” diye konuştu.
KAĞIT, KALEM ARKADAŞIMDI
Babasının da edebiyatı çok sevdiğini ve ondan da esinlendiğini dile getiren Dede, “Küçüklüğümden beri duygularımı, düşüncelerimi kağıtla konuşurmuşçasına yazıyordum ve arınıyordum. Kalem ve kağıt benim arkadaşımdı. Makale yazma deneyimim daha önceden yoktu fakat çok makale okurdum. Bende makale yazarsam bildiğim bir konu üzerine insanları bilinçlendiririm diye düşündüm. Yarışma konusunda ailem arkamdaydı. Arkadaşlarım da çok destek oldular” ifadelerini kullandı. Bu süreçte en büyük motive kaynağının Atatürk’ün görüşleri olduğunu vurgulayan Dede, “Küçüklüğümden beri hayalim, Atatürk’ün istediği gibi bir Türk kadını olmak. Bilimsel olarak kendimi geliştirmeye, entelektüel zekamı arttırmaya, bir şeyler okumaya çok özen gösteriyorum. Çünkü; Atatürk böyle bir Türk kadını isterdi. Bu vatan kolay kurulmadı ve Türk kadınının emeği çok büyük. Bende hep onlar gibi olmak istedim” şeklinde konuştu.
VİZE KONUSUNDA SIKINTI YAŞIYORUM
Bu makale yarışmasının yıllardır düzenlenme sebebinin, dünyanın farklı yerlerinden olan yetenekli çocukları bir araya getirerek üniversitelerine kazandırmak olduğunu anlatan Dede, yarışmada birinci olursa hedeflerinin neler olacağından bahsederek şu sözleri söyledi: “Türkiye’de Ankara Üniversitesi’nde hukuk ve çift anadal olarak da siyasal bilimler okumayı düşünüyordum. Biraz planlarım değişti gibi. Şu an yurtdışında da okumayı düşünüyorum ama orada okursam ne okuyacağıma karar veremedim.” Yurtdışında okusa bile ülkesine tekrar döneceğini kaydeden Dede, “Atatürk’ün dc 1930’lu yıllarda dediği gibi ‘sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz’ sözü ile birçok öğrenciyi yurtdışına gönderdi ve geri geldiler. Bende gidersem okur ülkeme tekrar dönerim Ülkemi daha iyi seviyelere çıkarmak için uğraşırım” dedi. Son olarak 14-18 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan ödül töreni için Oxford’a gitmesi gerektiğini ifade eden Dede, vize problemi yaşadığı için oraya gidememek konusunda tedirginlik yaşıyor ve vize sorununun bir an evvel çözülmesini talep ediyor.
OKUMAYA YÖNLENDİRDİK
Defne’nin böyle bir şey yarışma içerisinde yer alacağını beklediğini söyleyen Baba Savaş Dede, kızının çocukluğundan beri yazmayı sevdiğini söyleyerek “Defne’nin IQ seviyesini bilmem ama EQ seviyesinden dolayı bu kadar başarılı olduğunu düşünüyorum. Okumayı sevdiği için kendini bu şekilde geliştirdi. Biz ona sadece kitap desteği, eğitim imkanını sağladık. Bizim ona sağlayabileceğimiz olanaklar bunun dışında sınırlı. Eğer çocuğun içinde varsa, kaynak güçlü ise sonuç bu oluyor” şeklinde konuştu. Anne Lerzan Erçelebi Dede ise kızının başarısı için şu sözleri söyledi: Defne’nin çocukluğundan beri entelektüel zekası, çok rafine zevklerinin olduğunu da düşünüyorduk. Defne, bir gün kırtasiye de Dünya mitoloji kitabı gördü ve bana aldırdı. O kitabı oyuncağı gibi hiç yanından ayırmazdı. O kitap sayesinde 4-5 yaşlarında okumayı sökerek mitoloji ile ilgili her şeyi okuyordu. Mitoloji ile beraber bu sefer din ile ilgili soruları başladı. 6 yaşındaki çocuğun soramayacağı sorular sorup beni hayrete düşürüyordu. Eşim psikolog olduğu için sorduğu sorular konusunda çok yardımcı oluyordu. Öğrenmek istediği her şey için okumaya yönlendirdik. Sonuç ortada güzel bir şey çıktı. Biz de çok mutlu olduk.”
Haber Merkezi