Foça’daki felaket başka ilçelerde de yaşanabilir

Yanlış imar, bakımsız altyapı ve denetimsiz dere yataklarının Foça’daki selin boyutunu büyüttüğünü belirten İZ-AFED Başkanı Servet Ertaş, Menemen, Bayraklı ve Karşıyaka gibi ilçelerde de benzer risklerin bulunduğunu söyledi

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Foça’daki felaket başka ilçelerde de yaşanabilir haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - İzmir’in Foça ilçesi, geçtiğimiz günlerde tarihinin en şiddetli yağışlarından birine teslim oldu. Foça Toprak Su Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonu verilerine göre metrekareye düşen 154.4 kilogram ile rekor kıran yağışın neredeyse tamamı, 144 kilogramlık kritik bir yoğunlukla sadece 1.5 saat gibi kısa bir sürede gerçekleşti. Bu aşırı su kütlesi, kentsel drenaj sistemlerini saniyeler içinde kapasitesinin üzerine çıkarırken, taşan Bucak Deresi ana akış noktası haline geldi; sel suları araçları sürükledi, çok sayıda ev ve iş yerini sular altında bıraktı. Yaşanan bu dramatik tablo, İzmir’de selleri tetikleyen faktörlerin sadece iklim değişikliği mi, yoksa yıllardır çözülemeyen dere yatağı ihlalleri ve altyapı ihmalleri mi olduğu sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Yaşanan sel felaketine ve İzmir’in afet direncine ilişkin değerlendirmelerde bulunan İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği (İZ-AFED) Başkanı Servet Ertaş, felaketin tek bir nedenle açıklanamayacağını belirterek, “Dere yataklarının daraltılması, yanlış imar uygulamaları, bakımsız altyapı sistemleri ve taşkın koruma önlemlerinin eksikliği bu felaketi büyütmüştür. Kentin en zayıf halkası, önceden yapılması gereken risk analizlerinin yapılmamış olmasıdır” dedi. Ertaş, sel riskinin yalnızca Foça ile sınırlı olmadığını vurgulayarak, “Menemen, Bayraklı, Karşıyaka gibi alüvyal düzlüklerde ve betonlaşmanın hızla arttığı ilçelerde benzer taşkın riskleri yükseliyor” dedi ve dere yataklarına yakın yapılaşmaların durdurulması çağrısı yaptı.

iz afed

YANLIŞ İMAR VE BAKIMSIZ ALTYAPI SELİ BÜYÜTTÜ

Foça’daki sel felaketinin, tek bir nedenle açıklanamayacağını belirterek bir yağışın afete dönüşmesi için doğa olayına ek olarak insan eliyle yaratılan kırılganlıklarla da ilgili olduğunu vurgulayan Ertaş, “Foça’ya çok kısa sürede metrekareye 154 kilogramdan fazla yağış düşmesi olağanüstü bir meteorolojik olaydır. Ancak dere yataklarının daraltılması, yanlış imar uygulamaları, bakımsız altyapı sistemleri, yetersiz drenaj hatları ve taşkın koruma önlemlerinin eksikliği bu felaketi büyütmüştür. Kentin en zayıf halkası, önceden yapılması gereken risk analizlerinin yapılmamış olmasıdır. Eğer bu analizler yapılmış olsaydı, Bucak Deresi çevresinde taşkın sınırları belirlenir, yapılaşmalar denetlenir ve bu büyüklükte bir yağışta bile böylesi bir yıkım yaşanmazdı” diye konuştu. 

afet

ALÜVYAL DÜZLÜKLER ALARM VERİYOR

İzmir genelinde sel riskinin yalnızca Foça ile sınırlı olmadığına dikkat çeken Ertaş, “İklim kriziyle birlikte alüvyal düzlüklerde ve betonlaşmanın hızla arttığı ilçelerde benzer taşkın riskleri yükseliyor. Menemen, Bayraklı, Karşıyaka, Torbalı, Menderes, Balçova ve Bayındır gibi bölgeler, coğrafi konumları ve drenaj kapasitesi nedeniyle dikkatle izlenmesi gereken alanlardır. Özellikle Gediz ve Küçük Menderes havzalarına yakın bölgeler, sel ve taşkın açısından doğrudan risk altındadır. Bu nedenle İzmir genelinde taşkın risk haritalarının güncellenmesi, dere koridorlarının korunması ve taşkın tampon alanlarının imar planlarına işlenmesi gerekiyor” dedi. 

afet

RİSKLİ BÖLGELERDE YAPILAŞMA DURDURULSUN

Ertaş, selde yaşamını yitiren 70 yaşındaki emekli bankacı Bülent Kaptanoğlu’nun ölümünün yalnızca bir doğa olayı değil, aynı zamanda yönetimsel bir uyarı olduğunu söyledi. Ertaş, dere yataklarına ya da yakınlarına yapılan yapıların afet sırasında doğrudan risk altında kaldığını belirterek, “Denetimlerin zayıflaması, imar afları ve kaçak yapılaşmaların görmezden gelinmesi yıllar içinde bu alanları doldurdu. Bugün pek çok dere kenarında ne uyarı levhası var ne taşkın hattını gösteren tabelalar” diye konuştu. Belediyelere ve ilgili kurumlara “taşkın hattı envanteri” çıkarma çağrısı yapan Ertaş, yeni yapılaşmalara izin verilmemesi ve mahalle bazında acil durum planlarının hazırlanması gerektiğini ifade etti.

afet

SEL SONRASI HALK SAĞLIĞI RİSKİ

Sel sularının yalnızca yağmur suyu olmadığını, beraberinde ciddi sağlık sorunlarını da getirdiğini söyleyen Ertaş, “Sel suyu çoğu zaman kanalizasyon, kimyasal ve biyolojik atıkları da beraberinde taşır. Bu durum ciddi halk sağlığı riski yaratır. En sık görülen tehlikeler; bağırsak enfeksiyonları, leptospiroz, cilt hastalıkları, küf ve mantar solunumu ile sivrisinek ve haşere artışıdır. Durgun suların uzun süre kalması kimyasal kirlenmeyi ve solunum yolu rahatsızlıklarını artırabilir. Bu nedenle sel sonrası dönemde hızlı dezenfeksiyon, su hijyeni, çöp kontrolü ve sağlık taramaları büyük önem taşır. Foça’da hem belediye hem sağlık birimlerinin bu konuyu ciddiyetle ele alması gerekiyor” diye belirtti. 

afet

YEŞİL ALTYAPI SEL RİSKİNİ AZALTIR

Foça gibi kentlerde ani sel riskini azaltmak için ‘yeşil altyapı’ uygulamalarının çok önemli ve zorunlu olduğunu ifade eden Ertaş, “Sadece beton kanallar yaparak suyu hızla denize göndermek çözüm değildir. Bu yaklaşım suyu uzaklaştırır ama kenti korumaz. Yeşil altyapı, yağışı yavaşlatan, depolayan ve toprağa süzen sistemler bütünüdür. Yağmur bahçeleri, geçirgen yüzeyler, yeşil çatılar, sulak alan restorasyonu, park-havuz sistemleri, kent içi su tutucu alanlar bu yaklaşıma örnektir. Foça gibi kentlerde bu çözümler hem taşkın riskini azaltır hem de kent ekosistemine katkı sağlar. Geleceğin kentleri, beton değil, dirençli yeşil dokularla korunabilir. Belediyeler, üniversiteler ve sivil toplum iş birliğiyle bu tür projeler planlanmalı ve halkın katılımıyla hayata geçirilmelidir” ifadelerini kullandı. 

afet

İZ-AFED’TEN İŞ BİRLİĞİ ÇAĞRISI

Foça’da yaşanan sel felaketinin doğa kaynaklı olmasının yanı sıra felaketler hazırlıksızlığın bir sonucunun da göstergesi olduğunu söyleyen Ertaş, “Erken uyarı sistemlerinden yararlanmak, risk haritalarını güncellemek, toplumu bilinçlendirmek ve yeşil altyapıya yatırım yapmak artık bir tercih değil, zorunluluktur. İklim değişikliğiyle hidrometeorolojik afetlerin sıklığı ve şiddeti artıyor. Bu nedenle afet yönetimini sadece arama-kurtarma ile sınırlamamalıyız. Afetlere dirençlilik, mahalle ölçeğinden il düzeyine kadar toplumun bilinçlendirilmesiyle başlar. Önceden yapılacak risk analizleri ve alınacak önlemler, can ve mal kaybını azaltmanın tek yoludur. Bütünleşik afet yönetiminde en kritik evre müdahale değil, risk azaltmadır. İZ-AFED olarak, afet bilinci ve kentsel dirençlilik konusunda tüm kurumlarla iş birliğine hazırız” çağrısında bulundu.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.