İGC'de basın özgürlüğü ve bağımsız gazetecilik tartışıldı

“Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde Bağımsız Gazeteci olmak” konusu İGC’de tartışıldı

  • Oluşturulma Tarihi : 03.09.2022 10:51
  • Güncelleme Tarihi : 19.01.2001 02:00
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
İGC'de basın özgürlüğü ve bağımsız gazetecilik tartışıldı haberinin görseli

“Türkiye’de ve Avrupa Birliği’nde Bağımsız Gazeteci olmak” konulu çalıştay, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Uluslarası Basın Merkezi’nde yapıldı. Açılış konuşmalarını gerçekleştiren Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, hem basın özgürlüğü noktasında parmak basarken son dönemlerde artan baskı ve sansürlere dikkat çekti. Prof. Dr. Doğan Tılıç ise bağımsız gazeteciliği anlatırken, sürecin gelişimini değerlendirdi.


Gappi, “Örgütlü ve güçlü gazeteci misyonunu ortaya koyduk”
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, son zamanlarda baskıların daha da arttığına dikkat çekerek, “Şekillendirmeye çalışan yaklaşımlar var bunu da en çok medya hissediyor. Son zamanlarda sanki düğmeye basarcasına baskılar daha da artıyor. Yerel medya da bu süreçten fazlasıyla etkileniyor ve artık toplumun sinir uçlarına dokunuyor. Biz en son basın kanunu olarak aktarılan teklif ile gördük. Buna karşı önemli bir mücadele sergiledik. Verdiğimiz mücadele nedeniyle daha ağır baskılar ile karşılaştık Bu sürpriz mi? Hayır değil. Medya her dönem barkılar görür. Bu dayatmalara ve baskılara karşı bağımsız haberciliğin yaşamasının tek yolu beraber çalışmak ve beraber mücadele etmek. Ayakta kalabilmek ve bunun için projeler yürütmek zorundayız. Bunlardan biri de 4 yıl önce başlattığımız eğitim projemiz. TGS ile birlikte basın özgürlüğü için örgütlü ve güçlü gazeteciler misyonunu ortaya koyduk” dedi.
Süreci yürütebilmek için ilk olarak gazetecinin güçlü olması gerektiğini söyleyen Gappi, “Biz projenin öncelikli ayağını eğitim olarak belirledik. Yaklaşık 500’e yakın meslektaşımıza düzenli eğitim verdik. Düzenli üç aylık eğitimleri tercih ettik. Eğitimler gerçekten başarılı bir şekilde devam etti hala da ediyor. Son yıllarda medyanın geldiği bu üzenden dolayı çok sayıda işsiz ve serbest sayıda gazeteci var. Onların meslekle bağını devam ettirebilmesi için telif projemiz vardı. Eğe doğru projelerle doğru çalışmalarla bir araya gelebilirseniz sadece medya bağımsızlığı değil gazetecilerin özlük haklarını iyileştirecek çalışma koşulları kolaylaştıracak şevk ortaya çıkıyor” diye konuştu.
“Gazeteciler bir kıskaç içinde”
Gappi, genç işsiz ve serbest gazetecilere eğitim verilen projenin süresinin uzadığının altını çizerek, “Üzerimize gelen baskılar son derece arttı; ama biz yol arkadaşlarımız ile devam edeceğiz. Projenin uzaması başlı başına başarısının göstergesi. Türkiye’de medya yapısı değişmeden bazı şeyleri kolay kolay değiştiremeyeceğimizi anladık. Eskiden iyi bir gazete ve yayın yaptığınızda gelir de dolaylı geliyordu. Gazeteciler şimdi gittikçe kıskaç içinde hiçbir şey kolay olmayacak; ama sizlerin verdiği destek ile birlikte mücadele ederek birçok zorluğun üstesinden geleceğiz” ifadelerini kullandı.



Durmuş, “İktidar sadece kendi sözünün geçtiği biz düzen yarattı”
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Türkiye’de medyanın yoğun baskı altında olduğunu ve bunun da yeni olmadığının altını çizerek, “2006’dan beri medyada bir değişim yaşanıyor. İktidarın özel politikası ile başlayan arkasından dayeni kanun ve yönetmelik değişiklikleri ile kontrol altına aldığı sadece kendi sözünün geçtiği bir düzen yarattı. Bazı gazeteler ve internet sitleri ağır bedeller ödese de mücadele diyor. Her zaman ne kadar ağır baskı olursa olsun gerçekleri yazacak gazeteciler çıkacaktır. İşte biz bu projeyi bu gazetecileri bir araya getirmek ve örgütleyebilmek olabilmeleri için başattık” ifadelerini kullandı.
Durmuş, “O birim ile de mücadele edeceğiz”
Geçtiğimiz aylarda yeniden gündeme gelen basın kanununa dikkat çeken Durmuş, “İyileştirmek yerine daha kötü yapacak bir kanun teklifi ile geldiler. Biz Türkiye’deki meslek örgütleri ile toplanarak yasaya karşı durmamız gerektiğini dile getirdik. Meslek örgütlerini uzun yıllardan sonra bir araya getirip hem İzmir hem İstanbul hem Ankara’da en sonunda da mecliste eylem yaptık. Nihayetinde iktidar bu kanunun arkasında duramadı. Yasayı geri çektiler; ama bazı şeylerden vazgeçmediler. Fahrettin Altun geçtiğimiz günlerde dezenformasyonla mücadele birimi kurdu, biz bununla da mücadele edeceğiz. Önümüzde seçimler var ve Türkiye yoğun bir baskı ile karşı karşıya kalacağı bir döneme gidiyor. Erişim engelleri ve baskıların artacağı bir d giriyoruz bunun karşında da durabilecek tek şey gazetecilerin örgütlü gücü. Gazeteciler olarak birlikte durabilirsek bu saldırıları aşabiliriz.  Bizim görevimiz haberi topluma ulaştırmak engelleri de birlikte aşarız” açıklamasını yaptı.
Elberg, “Ben tarafsızım demek çok tehlikeli”
Gazeteci Alexendra Elberg ise “Burada gazetelik anlamında çok fazla mücadele diyorsunuz. İsveç’te basın kartını sendikalar verir. Sizde ise devlet eliyle evriliyor bunu fark ettim. İsveç’te bu kartı alabilmek için sadece bir yıl çalışmak ya da eğitim almanız gerekiyor. Daha önce gazetecilik yapan arkadaşım vardı şimdi ise belediye basın bürosunda çalışıyorlar. Böyle bir iş yaparsanız tanıtım hizmeti verdiğiniz için kartınızı kullanamıyorsunuz. Ben tarafsızım ya da objektifim demek çok tehlikeli. Sonuçta herkesin kendine ait bir fikri var sadece bunun in çaba fark ederiz. Elinizden geleni en iyisini yaptığınız süreçte iyi bir gazeteci olabilirsiniz” görüşünü aktardı.



Tılıç, “Hiçbir mesleği tanrısal, kutsiyet atfetmemek lazım”
Prof. Dr. Doğan Tılıç, meslek hayatı boyunca hep meslek örgütleri içinde olduğuna dikkat çekerek, “Dünyada ve Türkiye’deki meslek örgütlerinde baktığımızda çok kan kaybediliyor. İGC’nin son zamanlarda yaptığı şu içinde olduğumuz bina bile önemli bir başarının işi. O yüzden burayı çok önemsedim, bu toplantıda çok önemli. Hiçbir mesleği tanrısal, kutsiyet atfetmemek lazım. Biz bu mesleği cam fanus içinde yapmıyoruz etrafta bizi çevreleyen çok farklı koşullar var. Bir gazetecinin etik ve ahlaki davranmadığını da bu dışarıdaki yapı etkiliyor. Dolayısıyla gazetecinin ahlakı ya da bağımsızlığı tartışırken birçok sorular sorulabilir. Bağımsız ve ahlaki gazetecilik ulaşması gereken bir hedef gibi önümüzde her zaman duracak ve arkamızdan çeken olsa da gideceğiz” dedi.
“Ne kadar bedel öderseniz o kadar bağımsızsınız”
Türkiye hatta dünya gazeteciliğin farklı düzeylerde bağımsızlık ödenen bedel ile ilişkili olduğunun altını çizen Tılıç, “Yani ne kadar bedel ödemeyi göze alıyorsanız o kadar bağımsızsınızdır. Bağımsız gazetecilik mümkün mü? Bunu teorik olarak tartışabiliriz; ama bir de pratik boyutu var. Son derece kıymetli bir kuralımız var gazetecilik dördüncü güçtür. Gazetecilik bir sıralama ya da yasama yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç değil bunları denetleyen dördüncü bir güçtür. 80’lerden sonra küresel anlamda medyanın değiştiği bir süreç yaşandı, Türkiye’de ise bu süreç 90ların ortasında tamamlandı. Gazetecini bağımsız olması için sermaye ile de bağımsız olmalı. Bu olmadan bağımsız gazeteciğin mümkün olmadığı gibi ahlaki gazetecilik de mümkün değil” diye konuştu.
“Fakülteler binlerce mezun verirken medya binlerce tecrübeli gazeteci kusuyor”
Tılıç, internet ile yeni bir umut var olduğunu dile getirerek, “Çünkü yeni iletişim teknolojileri ile bilgi çok kolay ulaşılabilir olacak ve ucuzlaşacaktı. O zaman dünyanın pek çok eşitsizliği de ortadan kalkacak bir umut ortaya çıktı. Bu teknoloji bize hem fırsatlar hem de pek çok tehdit ortaya koydu. İletişim teknolojileri öyle bir şey yaptı ki eksiden bir televizyonda habere en az 4-5 kişi giderken bugün ise küçücük bir dijital kamera ile tek gazeteci oldu. Yeni iletişim teolojileri bu meslekte inanılmaz bir istihdam daralması yarattı. Artık bir medya sahibinin 5 -10 medyası oldu ve bu medyaları bir muhabir ile idare etmeye başladı. Binlerle ifade edilen gazeteciler en büyük kuruluşlardan çıkarılıyor. Bu olurken gazetecilik inanılmaz popüler oldu. Paraya ve şöhrete giden kestirme yol… Haberi değil star gazeteleri takip etmeye başladık. İletişim fakültelerinden binlerce mezun verirken medya her yıl binlerce tecrübeli gazeteciyi kusuyor. Bir tarafta işsizler ordusu yığılıyor” ifadelerini kullandı.
“İş korkusu mesleki ilkeleri ikinci plana attı”
Medyada tekelleşmeye dikkat çeken Tılıç, “80,’lerden sonda asıl işi gazetecilikten başka her şey olan holdinglerin haber üretmeye başladılar. Böyle bir ortamda tekelleşme beraberinde geldi ve biraz önce söylediğim 15 medyası olan patronun tek gazeteci ile hepsini idare ettiği bir ortam oldu. Yarın işim olur mu korkusu insanlarda mesleki ilkeleri ikinci plana atmaya neden oldu. Her türlü baskıya daha açık olmaya yol açtı. Soru sorma yeteneğini kaybetmeye yol açtı sadece güçlülerin önemsediği şeyler önemsenmeye başlandı.  Bunların toplamı bağımsız gazeteciliğin ölümü demektir” açıklamasını yaptı. HABER MERKEZİ