- İzmir
- 29.09.2025 15:49
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporu lansman toplantısında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “Bu raporu, Uluslararası GRI standartlarla yazmış ilk büyükşehir belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir” dedi
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN / İzmir Büyükşehir Belediyesi Kurumsal Sürdürebilirlik Raporu lansman toplantısı gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması sonrasında toplantı başladı. Toplantıya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Çeşme Belediye Başkanı Lal Denizli, Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, Tire Belediye Başkanı Hayati Okuroğlu, Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Stratejileri Şube Müdürü Emre Uysal, İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreteri Dr. Erçin Güdücü ve bürokratlar katılım gösterdi. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Uysal, söz konusu raporun yalnızca hizmetleri derleyen bir rapor değil, İzmir’in geleceğini de anlatan bir rapor olduğuna dikkat çekti. Uysal, “Bu rapor yalnızca hizmetleri derleyen bir rapor değil. Aynı zamanda İzmir’in daha dirençli, kapsamlı, yeşil bir geleceğe doğru yürüdüğünün göstergesidir. Nerede olduğumuzu ve nereye yürümek istediğimizi şeffaf bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu lansmanda İzmir’in yolculuğunu hem şeffaflıkla paylaşıyor hem de sizleri ortak olmaya çağırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Uysal’ın ardından söz alan İzmir Ticaret Borsası Genel Sekreteri Dr. Erçin Güdücü ise konuşmasında şunları kaydetti: “Öncelikle İzmir Büyükşehir Belediyemizin 2024 kurumsal sürdürülebilirlik raporuna böylesine şeffaf bir ortamda paylaşmasını kutluyoruz. Bu yaklaşımı kentimizin tüm paydaşları için yol gösterici olarak görüyorum. Özel sektörü temsil eden meslek örgütleri olarak da destek vereceğiz. Sürdürülebilirlik sadece bir çevresel taraf içermiyor. Çok katmanlı ve çok sorumluluk gereken bir yapıda. Sadece belediye ya da belli bir kuruma sorumluluğun atılabileceği konum değil. Özellikle kamu kurumlarının buradaki görevi aslında kapsayıcı ve düzenleyici politikalara bir çerçeve çizmesi, belediyenin de kendi örnek uygulamalarıyla motive edici olmasını bekliyoruz. Özel sektör ise yatırım inovasyon gücüyle, biraz da mevzuatın getirdiği düzenleme ve baskıyla bunu bir rekabet avantajına dönüştürmeli ve kaynak optimizasyonu sağlayarak daha verimli olmaya geçecek bir uygulama gösteriyor ve bunu ümit ediyoruz. STK ve meslek örgütlerinin toplumsal ve mesleki farkındalığını artıracak faaliyetler yaptırmalı. Hesap verilebilirliği desteklemek gerek. Kamunun özel sektörün ve STK’ların, hatta akademiyi de koyarsak dört ayağın ortak akılla hareket ettiği bir ortamda sürdürülebilirlik somut ve ölçülebilir bir boyuta oturur. İzmir sürdürülebilir kalkınma için eşsiz bir yapıya sahip. Uygulaması daha kolay olacağını düşündüğüm bir şehir. Dünya üzerinde sürdürülebilirlik yalnızca bir sorumluluk değil ekonomik bir fırsat. Karbon emisyonlarının azaltılmasının maddi karşılıkları olmaya başladı. Sadece devletin ya da kamunun finanse ettiği değil piyasanın da kendi içinde alım sayımını yaptığı bir yere doğru gidiyor. Artık tercih değil zorunluluk olan sürdürülebilirlik hareketinin bir paydaşı olmaktan mutluluk duyuyoruz. Ortak bir vizyonla hareket etmemiz gerekiyor. Bu coğrafyanın gezegene daha faydalı olmasını sağlayacak paydaşlarla olmayı hepimizin kabul etmesi gerektiğine inanıyoruz. Sürdürülebilirlik bir yaşam tarzı haline dönüşmeli.”
Güdücü’nün konuşması sonrasında söz alarak rapora ve İzmir’in sürdürülebilirlik çalışmalarına ilişkin bilgiler veren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, açıklamasında şu bilgileri paylaştı: “Bu toplantı aşamasına gelmek kolay olmadı. Uzun bir uğraşla verileri toplayarak raporu sonuçlandırma noktasına gelindi. Bu hazırlanmış olan rapor, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin tüm kurumsal yapılarını içeren bir rapor ve sadece belediyeyle ilgili bir rapor. İBB’nin aslında bu konuda ne kadar ciddi çalışmalar yaptığını da fark etmek lazım. Bizim kurum olarak sürdürülebilirlik sürecinde yapılacak çalışmalarda önce kendimize bir yol çizme çeki düzen verme kendi grubumuz içinde bir anlayış disiplin oluşturma ve sonra da bunu diğer kurumlardan şehirde yaşayan herkese öğretme düşüncemiz var. Böyle söylemek zorundayım çünkü tabii ki pek çok kurum sürdürülebilirlik konusunda duyarlı ve elinden gelen çalışmayı yapıyor. Ama bu hem ülkemiz hem de dünyanın çok büyük bir kısmı için istenen boyuta gelemiyor. Bulunduğumuz nokta yalnızca İzmir için değil tüm dünya için kötü. Bu belediyenin normalde temizlikti, yolları yapmaktı, körfezi temizlemekti, su bulup getirmek gibi işleri yok mu neden bu işle uğraşıyor diye düşünenler olduğuna eminim. Hatta böyle anketler yapsanız sürdürülebilirlik konusunda anket yapsanız toplumun büyük kısmı acelesi yok da diyebilir yani. Ancak çok vahim bir hata yapılıyor biz bunun farkında olduğumuz için bu konuda bir şeyler yapma zorunluluğu hissediyoruz. Dünya gerçekten herkesi doyurmaya yetecek zenginliğe sahip ama bunun gibi 100 tane dünyamız olsa aç gözlü insanları doyuramıyorsunuz. Bir yerlerde bir hata yapıldığı yaşadıklarımızla herkes birer birer anlıyor. Çifti topraktan eskisi verim alamıyor mesela, ya da yazın ortasında hiç bu kadar sıcak olmamıştı diyoruz. Bir şeylerin fiyatı anormal yükseliyor, geriye dönüp bakınca anlıyorsunuz ki doğanın dengesinin bozulmasıyla gelen maaliyet artışları var. Birgün birisi diyor ki AB bir kanun çıkardı Yeşil Mutabakat, karbon vergisi alınacağını söylüyor. O zaman anlıyorsunuz ki işler kötü gidiyor. Bizler insanlar olarak dünyanın dengesinin bozduk.”
Tugay, konuşmasına şöyle devam etti: “Sadece bizler için değil başka canlılar için de bu dünyayı yaşanamaz hale getiriyoruz. Hep şöyle düşünüyoruz, ‘Birileri bu işleri halleder.’ Sorumluluk almaktan kaçınan kişiler sadece yaşamlarındaki kişisel lükslerine bakan, kendi tüketim özgürlüklerinin peşinde koşan ya da kendi kazancından başka hiçbir şey düşünmeyen insanların hem onların çocuklarının hem de dünyada yaşayan diğer tüm canlıların hayatını birer birer yok etmeye devam ediyor. Şans yok, ölçülebilir gerçekler var. Bunlarla birlikte pek çok canlı popülasyonu da yok oluyor. Ne denizlerde eskisi kadar balık var ne de eskisi kadar canlı türü var. Bu karamsar tabloyu önümüze koyup konuşabiliriz ama şu nu herkesin kendisine koymasını isterim, yaşadığımız her şey bir tesadüf ya da şanssızlık mı yoksa bazı şeylerin sonuçları mı? Bu herkesin hatasıdır. Neyi başarabileceğimizi tam bilmiyorum. İzmir 2030 yılında karbon nötr olma iddiasına bulunmuş bir şehir. Bunun için karbon salınımına sebep olan tüm olumsuzlukları ortadan kaldırmak ya da dengelemek gerekiyor. Bunu da enerji verimliliğine, daha az enerji tüketmeye çalışarak yapabiliriz. Temiz enerji kaynaklarına nasıl ulaşabiliriz buna bakarak yapabiliriz. Bunlarla ne yazık ki bitmiyor. İklim dostu beslenme diye bir terim var artık. Yani beslemenizi ayarlarken karbon emisyonunu beslemeyecek ya da iklimi tetiklemeyecek şekilde beslenmek gerekiyor. En basiti de israf etmemek. Üretilen her gıda maddesi arkasında bir şeyleri tüketerek geliyor. İsraf ettiğiniz zaman onun üretiminde kullanılan her şeyi israf etmiş oluyorsunuz. Diğer taraftan çöp olarak attığınız gıdanın çürümesiyle metanın da ortaya çıkmasına neden oluyorsunuz. Sadece yiyeceğiniz kadarını almak ve tek başına onu tüketmek bile inanılmaz bir fark yaratabilir. Zengini yoksulu fark etmeden herkesi etkileyecek bir şey istiyorum. Çok mu zor sadece ihtiyacınız olanı tüketmek? Ancak baktığım zaman insanların birçoğunu hala inanılmaz bir israf içinde görüyorum. Diğer bir konu, yerel olanı tüketmek. Yurt dışından gelen gıdaları tüketmeye çalışmamak gerekiyor. Her biri buraya gelene kadar dünya kadar enerji harcanmasına neden oluyor. Çok ağır karbon emisyonu yükleriyle geliyor buraya. İklim dostu beslenme diye bir şeyin olduğunu herkesin anlaması lazım.”
Birleşmiş Milletler raporuna göre, karbon üretimi durdurulmazsa 2027 – 2028 yıllarında durumun geri dönülemez bir hale geleceğini ifade eden Tugay, “Bazı kararlar almak ve bu kararlar çerçevesinde yeni bir yaşam şekli belirlemek zorundayız” dedi. Tugay, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Şu anda içinde bulunduğumuz nokta geri dönüşümü olmayan noktaya çok yakın bir nokta. Kimse tam emin olamıyor, BM’nin iklim konusunda raporlarını yazan geniş bir kurum var, onun raporlarına göre 2027- 2028 yılından sonra geri dönüşü olmayan noktaya gelecek, karbon üretmeyi durdursak da geri dönemeyeceğiz. Kuraklığın, yok oluşun, karşısında bir grup insan hayatta nasıl kalır onu göreceğiz. Gerçekten olağanüstü bir cennet olan dünyanın tüm güzelliklerini kaybetmiş olacağız. Muhteşem denizleri dağları, gölleri, ağaçları, hayvanları, her biri birbirinden olağanüstü kendi elimizle sadece tüketmek için kendi ellerimizle yok etmiş olacağız. Dünyaya karşı sorumluluğumuz geçici değil. Bu sorumluluk herkes kadar bizim de üzerimizde. Bu sorumluluğu hissederek bu raporlama çalışmasını yapıyoruz. Bu bize kendi içimizde sürdürülebilirlik kültürü sağlayacak. Bunları biz şeffaf bir şekilde raporla yayımladığımız zaman sadece kendi aramızda konuşmuş olmuyoruz, rapora bakan herkes bunları görmüş oluyor. Türkiye’de ilk belediyeyiz bunu yapan. Bunun çalışmasını aslında Karşıyaka’da yaptık ama nihayetlendiremedik. Bu raporu, Uluslararası GRI standartlarla yazmış ilk büyükşehir belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’dir. Bizim sürdürülebilirlik konusunda hassas olmasını beklediğimiz çok değerli temsilcilerimiz var. Ancak Türkiye’nin geneline baktığımızda bu konuda sorumluluk alanların oranı düşük. Bir de bahsetmekten hoşlanmam ama, sadece göz boyamak için bu işleri yapıyor gibi görünenler var. O kadar fazla ki bu. Bazı şirketlere gidin bakın, isimlerini söylemeyeyim şimdi ayıp olur. Petrolü satmamanız lazım. Birileri diyor ya biz olmadan önce buzdolabı yoktu bilmem ne yoktu diye, o zaman da yaşanıyormuş. Önümüzdeki yıllarda şehir merkezini trafikten olabildiğince arındırmak istiyoruz. Henüz kesin adımlarla atmamış olmakla birlikte dünyadaki bunun örnekleri bizi buna teşvik ediyor.”
Kaynak : HABER MERKEZİ