- İzmir
- 17.09.2025 08:48
Balıkesir’de meydana gelen ve İzmir dahil çevre illerden de hissedilen depremin ardından değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, İzmir’in depreme hazırlıklı olmadığını vurguladı.
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından paylaşılan verilere göre, dün merkez üssü Balıkesir’in Sındırgı ilçesi olan 6.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Saat 19.53’te gerçekleşen depremin derinliği 11 kilometre olarak kaydedildi. İzmir de dahil olmak üzere çevre illerden hissedilen depremde, Sındırgı Belediye Başkanı Serkan Sak tarafından yapılan açıklamaya 10 bina yıkıldı. Öte yandan depremde 1 kişi hayatını kaybederken 29 kişinin de yaralandığı kaydedildi. Bununla birlikte acil durumlarda ulaşım sağlanamaması nedeniyle eleştirilen operatörler üzerinden, Sındırgı depremi sonrasında da bir süre iletişim sağlanamadı. İzmir’den de hissedilen afet, yine deprem beklenen İzmir’in olası bir depreme hazır olup olmadığı sorunu akıllara getirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) Sekreteri Aykut Akdemir, konuyla ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sözbilir, İzmir’de fay niteliğinin çok daha fazla olduğuna dikkat çekerken Akdemir ise yapı stoğunun yeterli olmadığını vurguladı.
Sındırgı’da meydana gelen depremin İzmir ve İstanbul’daki fayları tetikleyecek bir deprem olmadığını ifade eden Sözbilir, İzmir’de fay niteliğinin çok daha fazla olduğunu belirtti. Sözbilir, “İzmir’ de fay niteliği çok daha fazla. İzmir’de 17 tane fay içinden geçen. Bir o kadar da denizde var. Dolayısıyla İzmir deprem tehlikesi yüksek olan bir bölge. Ama şu anda meydana gelen deprem, Sındırgı taraflarında olan bir deprem. Bu Sındırgı’da meydana gelen İzmir’deki ya da İstanbul’daki fayları tetiklemez. Ama kendi bulunduğu bölgedeki fayları tetikleyebilir. Şu anda yaptığımız çalışmalar şunu gösteriyor; Sındırgı depreminde en az iki fayın birlikte çalıştığını görüyoruz. Yani hem yaklaşık kuzeybatı güneydoğu fayları çalışıyor hem de kuzey güney fayları. İki farklı fay türü birlikte çalışıyor orada, şu anda artçı depremleri üretmeye başladı” diye konuştu.
Sözbilir, İzmir’in olası bir depreme hazır olmadığını ifade etti. Belirli çalışmalar yapıldığını ancak yapı stoğunun değişmediğini kaydeden Sözbilir, değerlendirmesine şöyle devam etti: “İzmir olası bir depreme hazır değil. Belirli çalışmalar yapılıyor ama mevcut yapı stoğu değişmediği için İzmir’deki yapı stoğu yüzde 60 oranında depreme dayanıklı değil ve o yapı stoğuyla ilgili tabii ki kentsel dönüşüm kapsamında belirli çalışmalar yapılıyor ama yeterli değil. Şu anda depreme dayanıklı olmayan bir yapı stoğu içinde yaşıyoruz sonuçta. Bu durumun kısa sürede düzelmesi de pek mümkün görünmüyor. Biraz uzun, aşamalı bir süreçte ancak gerçekleşebilir. Belki şöyle bir şey yapılabilir; mademki biz İzmir’de deprem bekliyoruz, dolaysıyla kentsel dönüşüm yanında yeni deprem konutları yapılabilir. Şu anda mesela Bayraklı Şehir Hastanesi’nin üst kesimlerine bir sürü TOKİ yapılıyor. Bunlar artırılabilir. Şu anda depreme dayanıksız binalarda yaşayan insanlar oralara taşınabilir. Böylece deprem biz hazır olmadan gelirse ki öyle olacak çünkü öyle görünüyor, hasarlı binalardaki insanları yavaş yavaş daha güvenli yerlere taşıdığımız için can kaybı ciddi anlamda azalır diye düşünüyorum.”
Yerel yönetimler ve merkezi hükümetin afetlere hazırlık kapsamında yeterliliklerini de değerlendiren Sözbilir, şunları kaydetti: “Şimdi devlet eliyle yapılan birçok çalışma var. Özellikle risk azaltma çalışmaları anlamında. Biliyorsunuz özellikle 1921 yılında afet risk azaltma planı hazırlandı. Yani İzmir ili içinde sadece deprem değil, ‘Tüm afetlere karşı hangi eylemleri yerine getirirsek biz afet dirençli bir kent oluruz?’ sorusuna yönelik bir çalışma yapıldı. 200’e yakın eylem çıkarıldı ve bu eylemler 2021 yılından beri yapılıyor. Sadece İzmir’de de değil tüm Türkiye’de bu çalışmalar 2021 yılında başlatıldı ve şu anda sürüyor. Bizde de işte İzmir’de yaklaşık olarak yarısı yapıldı gibi görünüyor şu anda ama tam anlamıyla afete dirençli bir kent olma tarihi 2030’a yakın olarak görünüyor şu anda. Yani şu anda afete dirençli bir kent değiliz. Zaten depremler yangınlar da bunu, hazır olmadığımızı gösteriyor. Belediyeler de kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama burada tabii sistemin olması gerektiği gibi çalışması için belediye, devlet, ilgili kurumlar ve üniversitelerin birlikte ortak çalışmalar yürütmesi gerekir. Yani tek başına bir kurumun bu işin altından kalkabileceğini ben düşünmüyorum. İlgili bütün kurumların birlikte çalışarak çözebileceği bir problem bu. Bu aşama başlatıldı, herkesin birlikte yapabileceği çalışmalar ortaya kondu. Şu anda onlar yapılmaya çalışılıyor. Ama tabii çok önemli başka bir şey daha var, daha önce de belirtmiştim. Şimdi Türkiye’de yeterli düzeyde deprem araştırmalarına yönelik çalışmalar yok aslında. Bu konuda yetişen insan az Türkiye’de. O yüzden ben demiştim ki Türkiye’de sadece bir tane deprem araştırma enstitüsü var o da Kandilli’de. Bunu çok yetersiz olduğunu söylemiştim ama hala aynı durumdayız. İzmir’de de kurulması için uğraşıyorum. Deprem araştırma enstitüsü Türkiye’nin her bölgesinde olması gerekiyor. Sorulan yanıtları iki üç insanla çözülebilecek boyutta değil. Yüzlerce insanın kafa kafaya verip çözmesi gereken problemler bunlar. Türkiye’de bu anlamda yetişmiş bilim insanı yok. Olayı, tehlikeyi anlamanın tek yolu bilimsel çalışma yapmak. Bu bilimsel çalışmaların da enstitü düzeyinde yapılması gerekiyor.”
Öte yandan İzmir’deki riskli bölgeler üzerine de konuşan Sözbilir, deniz seviyesine yakın bölgelere dikkat çekti. Sözbilir söz konusu yerlerin riskli bölgeler olduğunu ifade ederek, “Bunun içinde Bayraklı, İnciraltı tarafları, Konak’ın denize doğru olan tarafları, Karşıyaka, Bostanlı gibi bölgeler yani alüvyal dediğimiz zemin üzerindeki bölgeler bu sınıfa giriyor. Tabii İzmir’de aslında zemin anlamında çok güçlü kesimlerde var. Zemini sağlam bölgeler de çok fazla. Bunların içinde Hatay tarafı, Atatürk Mahallesi tarafı, bütün Evka’lar, Egekentler, Buca tarafları, bu bölgeler biraz daha zemini sağlam bölgeler olarak nitelendirilebilir. Bir de yapı stoku anlamında 99 ve öncesi yapı stokuna sahip bölgeler de sağlam zeminde de olsa sıkıntı oluşturacak yerler” dedi.
Akdemir ise depreme Türkiye’nin de İzmir’in de hazır olmadığını belirterek, birçok yapının 1999 yönetmeliğinin dışında kaldığını belirtti. Afetlerle ilgili tecrübe edinildiğini kaydeden Akdemir, “Depreme hazırlık gibi bir durum söz konusu değil. Büyükşehir belediyesi de olsa diğer kurumlar da olsa nispeten biraz daha tecrübelendik. Becerimiz arttı ama depreme hazırlık kavramımız bina stoku anlamında hazır değiliz. İzmir’de birçok yapı 1999 yönetmeliğinin çok dışında kaldı. Ayrıca şu an hala İzmir’de birçok alanda, özellikle Karşıyaka, Bostanlı gibi birçok alanda hala fay hattı üzerinde olan ve 1999 yönetmeliğine uygun olmayan yapılar var. Buraların yapı stok envanterleri çıkarıldı. Hem Bornova’nın hem de Karşıyaka’nın. Bunlara göre raporlayıp tekrar konuşmak lazım. Depreme hazırlık kavramı ne İzmir ne de Türkiye için geçerli” açıklamasında bulundu.
Mevcut durumda belediyelerin yapabileceği pek bir şey olmadığını ve hükümetin harekete geçmesi gerektiğini söyleyen Akdemir, “Belediyelerin yapabileceği ne kaldı ki? Herkes hükümetin yapması gereken işleri belediyeden bekler hale geldi. Belediye burada ne yapacak?” dedi. Akdemir, İzmir’deki çarpık yapılaşmayı anlatırken ise şöyle konuştu;
“Zamanında imara açılmış olan tarım alanları var. İmara açılan tarım alanları depreme uygun olmayan zeminler üzerinde ve mevzuata uygun olmayan, yeterli mühendislik hizmetlerini almamış projelerle koca koca binalar yapmışlar. Koca koca kentler yaratmışlar. Şu an örneğin Alaybey’de Karşıyaka’da iki tane bina yıkılsa bütün her taraf felç olur. Ambulans bile sokamazsınız. Şimdi belediyelerin yapabileceği şeyler ne olabilir? Kentsel dönüşüm evet ama iktidarın şu anki davranış biçimiyle belediyelerin yapabilmesi mümkün değil. Pek gerçekçi görünmüyor. Ciddi bir maliyet var ama yerel yönetimlerin bunların altından kalkması çok mümkün değil. Mevcut paradigma bunu gösteriyor. Balıkesir’deki deprem hattı zaten devam eden bir hattır. Sınır bir hattır. Doğal, beklenen bir süreçti. İzmir’le ilgili depreme dayalı bir şey deneceği zaman da kentsel dönüşümü tekrar tekrar konuşmak lazım. İnciraltı’nı imara açmaya çalışanlara da bir şeyler söylenmesi lazım. Bu depremden sonra, ‘İnciraltı’nı imara açacağız, bina yapacağız’ diyen avanaklara da bir şey söylenmesi lazım”
Kaynak : HABER MERKEZİ