- İzmir
- 22.08.2025 12:36
İzmir Körfezi'nde zaman zaman hissedilen kötü kokunun nedeni, siyanobakteriler ve ölen canlıların çürümesiyle ortaya çıkan bakteriler olarak açıklandı. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Yurga, deniz suyundaki plankton patlamaları ve ardından yaşanan toplu balık ölümlerinin bu kokuya yol açtığını belirtti
Ege Üniversitesi (EÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Yurga, İzmir Körfezi'nde zaman zaman hakim olan kötü kokuya kaynak olarak, hem ölü planktonik organizmaları hem de ölü omurgalı omurgasız hayvanları çürüten bakterileri gösterdi.
Dr. Yurga, özellikle siyanobakteri, diyatom ve dinoflagellat türlerinin aşırı çoğalmasının, 2025 yılı başlarında en dayanıklı türler arasında yer alan kıkırdaklı balıkları bile etkilediğini vurguladı. "Böyle bir ortamda kirlilik azaltılmadığı sürece kötü koku devam edecektir" dedi.
Geçtiğimiz yıl yaşanan toplu balık ölümlerinin ardından hissedilen kötü koku, bu yıl da hava sıcaklıklarının artmasıyla yeniden ortaya çıktı. Her ne kadar bu yıl toplu balık ölümü görülmese de, kötü koku bölge sakinlerini rahatsız etmeye devam ediyor.
Körfezin geçmişine de değinen Dr. Yurga, 1990’lardan itibaren sanayi ve evsel atıkların denize kontrolsüzce bırakılması nedeniyle kötü kokuların başladığını söyledi. 2000'li yıllarda İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı Büyük Kanal Projesi ve Ragıp Paşa Dalyanı’nın kaldırılmasıyla belirgin bir iyileşme sağlandığını ifade etti.
Bu çalışmalar sonucunda, deniz çayırları, deniz atları, tüplü boru kurtları gibi temiz denizlerde yaşayan türlerin iç körfeze kadar yayılmaya başladığını belirten Yurga, 2020’lerin başlarına kadar bu olumlu sürecin devam ettiğini, ancak son gelişmelerin ekosistemi yeniden tehdit ettiğini söyledi.
Artan nüfus ile orantılı olarak arıtma tesislerinin kapasiteleri hızlı bir şekilde arttırılamadığından, körfezde tekrar kirliliğin artmaya başladığını belirten Dr. Yurga, "Gemilerin ballast tankları ile gelen omurgalı ve omurgasız hayvanların yanında, fitoplankton grubu olan bazı dinoflagellat türleri de körfeze geldi. Bunlar deniz suyundaki kirlilik içerisindeki besleyici tuzlar yüzünden körfezde aşırı çoğalmaya başladı. Özellikle 2023-2024 arası tüm körfezi kaplayarak sudaki oksijen seviyelerini düşürdüler ve oksijensizlik yüzünden toplu balık ölümlerine sebep olmaya başlayarak yerel yönetimlerin ve bilim insanlarının dikkatini çekmeye başladı. Kirliliği azaltmak yerine yanlış yönlendirmeler sonucu dinoflagellat türlerinin üremelerinin baskılanması ya da öldürülmesi nedeniyle körfezdeki denizel ekosistemin dengesi bozuldu" diye konuştu.
Dr. Yurga, "Siyanobakteriler, diyatom ve dinoflagellatların çoğalmaları toplu balık ölümlerine sebep oldu. En dayanıklı balıklar olarak bilinen kıkırdaklı balıklar bile 2025 yılı başlarında bu toplu balık ölümlerinden etkilendi. Böyle bir ortamda kirlilik azaltılmadığı sürece koku devam edecektir. Kokunun kaynağı hem ölü planktonik organizmaları hem de ölü omurgalı, omurgasız hayvanları çürüten bakterilerdir. Düşük oksijen seviyelerine sebep olan kirlilik yüzünden çürük yumurta kokusuna benzeyen, İzmirlilerin 1990'ların başlarından itibaren tanıdığı, bildiği o hidrojen sülfür kokusu yeniden duyulmaya başlandı. Körfezdeki besleyici tuzların artışıyla çoğalan deniz marulları gibi deniz bitkilerinin güneşin etkisiyle deniz suyu yüzeyinde çürümeye başlamalarından doğan koku, diğerine karıştı" ifadelerini kullandı.
Kokunun en önemli kaynaklarından birinin de Gediz Deresi eski kolları ile diğer derelerden gelen kirlilik olduğunu söyleyen Dr. Yurga sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu derelere atık boşaltan sanayi tesislerinin biyolojik filtre takması ve bu takılan filtrelerin ciddi bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Ayrıca dinoflagellat türlerinin çoğalmalarını baskılamak, öldürmeye çalışmak, ultra sesle patlatmak, toksik kil tozu serpmek ve diğer kısa vadeli çözümler körfezdeki canlılığa yarar değil zarar getirecektir. Ayrıca, toksik bir türü sırf aşırı çoğalıyor diye toksik bir kil tozuyla öldürmeye çalışmak mantıksızdır. Bazı dinoflagellatlar kist oluşturarak deniz dibine çöküyor. Her seferinde yeniden çoğaldıklarından bunları sürekli baskılamak için yüzbinlerce ton kil tozu gerekir. Atılan kil tozları da dipte çamur olarak birikir. Ayrıca çok sayıda canlıya koruma alanı sağlayan deniz marullarını toplamak da yanlıştır. Körfezin oksijenlenmesini de sağlayan bu bitkiler, halkın yürüdüğü, dinlendiği yerlere yakın bölgelerden toplanabilir. Körfezin kokmamasını sağlamak için yapılacak ilk ve tek iş, sadece kirliliği durdurmak olmalıdır."
"UZUN VADELİ ÇÖZÜMLERE ODAKLANMALIYIZ"
Kokunun ve toplu balık ölümlerinin sebebini, tüm dünyada ölçülen ve izlenen deniz suyu sıcaklıklarındaki artışa bağlamanın kolaycılığa kaçmak olduğunu dile getiren Dr. Yurga, "Körfezimizde aşırı balık avcılığı olmasaydı ekosistemi dengeli bir körfezimiz olurdu. Yumurtalarından çıkan balıklar, büyük sürüler oluşturarak çeşitli bakteri planktonla beslenen denizanaları ve deniz kestanesi larvalarını tüketecekti. Böylece, denizanası aşırı çoğalmayacaktı. Ekosistem düzgün ve dengeli ise denizlerdeki canlı türleri arasında da bir denge oluyor. Hem aşırı balık avcılığı yaparak hem de artan nüfusumuzla İzmir Körfezi'ni kirleterek ekosistemi bozuyoruz. Ekosistemi bozan kirliliği durdurmaya yönelmek yerine, bozuk ekosistemin cevabı olan aşırı çoğalmaları durdurmaya çalışmakla zaman kaybediyoruz. Gelecekte çocuklarımıza tertemiz bir körfez bırakmak istiyorsak uzun vadeli çözümlere odaklanmalıyız" dedi.
Kaynak : BÜLTEN