Mehmet Eroğlu: Yazmazsam yaşayamam

İZKİTAP – 6. İzmir Kitap Fuarı’nın onur konuğu usta yazar Mehmet Eroğlu, 50 yılı aşan edebiyat yolculuğunu ve yazma tutkusunu okurlarıyla paylaşarak yazmanın “dışarı vurma ihtiyaç”ı olduğunu belirtti.

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : BÜLTEN
Mehmet Eroğlu: Yazmazsam yaşayamam haberinin görseli

İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACT Fuarcılık iş birliğiyle düzenlenen İZKİTAP – 6. İzmir Kitap Fuarı, Türk edebiyatının usta ismi Mehmet Eroğlu’nu ağırladı. Fuarın onur konuğu olarak okurlarıyla buluşan Eroğlu, Dila Taşçı moderatörlüğünde gerçekleşen “Mehmet Eroğlu’nun 50 Yılı Aşkın Edebiyat Serüveni” başlıklı söyleşide hem edebiyat yolculuğunu hem de eserlerinin arka planını anlattı.

EROĞLU: YAZMAK BİR YAŞAM BİÇİMİ

Yazmanın kendisi için bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayan Mehmet Eroğlu, “Yazmak, insanın içinde var olan bir şeyi dışarı vurma ihtiyacıdır. Yazmazsam yaşayamam gibi. Yazmak bir boşalma biçimi. Bizim kuşak, yani 68 kuşağı, travmatik bir dönemden geçti ve bu travmadan kurtulmanın yollarından biri de yazmaktı. Ancak sadece yazmak istemek yetmez, bunun için okumak ve birikim gerekir. İlk kitabımı reddettiler, ikinciyi de. Üçüncü için ‘biraz bekle’ dediler, beş yıl bekledim. Sonra bir rastlantıyla hepsi birden yayımlandı. Yazmak, kitabın basılmasını bekleyerek olmaz” diye konuştu.

EROĞLU: ASLINDA BİLİM KURGU YAZMAK İSTİYORDUM

Son yıllarda büyük ilgi gören polisiye serisi İyi Adamın 10 Günü’nün nasıl ortaya çıktığını da anlatan Eroğlu, “Bir ders için örnek olarak dört dakikada bir hikâye kurgulamıştım. Yardımcı hocam ‘Bunu neden yazmıyorsun’ dedi. Aslında niyetim dedektif romanı yazmak değildi ama hikâyeyi yazdım, yayınevi beğendi ve devamı geldi. O kitapların ardından seri oluştu. Aslında ben bilim kurgu yazmak istiyordum” ifadelerini kullandı.

DİSİPLİN İLE HER ŞEY MÜMKÜN

Roman sanatının temelinde insanı anlatmak olduğunu belirten Eroğlu, “Roman, bugüne kadar açığa çıkarılmamış insanlık durumlarını tespit etmekle yükümlüdür. Eğer roman kahramanının kaderiyle ülkenin kaderi örtüşürse, kalıcı eserler doğar. Bir dönem sigarayı bırakmak için saksafon çalmaya başladım. İlk iki ay ses çıkaramadım ama iki buçuk yıl inat ettim. Sonunda çalabildim. Disiplinli çalışırsanız her şey mümkün. Ben saksafon çaldıysam, siz de uçabilirsiniz. İnsanlar artık bir şeyi anlatmakta zorlanıyor. Başlangıç, gelişme, sonuç… Bunu becerebilen az. Eğer okuduğunuz bir roman hâlâ yüreğinizi titretiyorsa, edebiyat değişmemiş demektir” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Kaynak : BÜLTEN

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.