Özgener: 2026 otomatik iyileşme yılı olmayacak

İZTO Başkanı Mahmut Özgener, 2026’nın otomatik bir iyileşme yılı olmayacağını belirterek enflasyonla mücadelenin sürmesi, kontrollü büyüme ve zorlaşan finansman koşullarına karşı işletmelerin temkinli olması gerektiğini vurguladı

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Özgener: 2026 otomatik iyileşme yılı olmayacak haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT  İzmir Ticaret Odası (İZTO) 2025 yılının son meclis toplantısı olan Aralık ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Selami Özpoyraz yönetiminde, Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ve meclis üyelerinin katılımıyla İzmir Ticaret Odası Çok Amaçlı Salonda gerçekleştirildi. Güncel ekonomik değerlendirmelerde bulunan Özgener 2026 yılına ilişkin beklentilerini de paylaştı. Enflasyonda yönün aşağı döndüğünü ancak sürecin henüz tamamlanmadığını belirten Özgener, 2026’nın otomatik bir iyileşme yılı olmayacağına dikkat çekti. Ekonomide ne sert bir daralma ne de kontrolsüz bir genişleme öngördüklerini vurgulayan Özgener, fiyat istikrarı, kontrollü büyüme ve temkinli finansman yönetiminin ön plana çıkacağı bir yıla işaret etti.  

ENFLASYON SÜRECİ HENÜZ TAMAMLANMADI 

Türkiye ekonomisinin denge arayışı içinde yoluna devam ettiğini ifade eden Özgener, "Yüksek enflasyon, finansmana erişimdeki maliyet baskısı ve sanayideki yavaşlama iş dünyamızın karar alma süreçlerini zorlaştırdı. Buna rağmen yılın sonuna yaklaşırken bazı kazanımları da not etmek gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle Aralık ayı başında açıklanan Kasım ayı enflasyon verilerini olumlu değerlendirdiğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Mevsimsellikten arındırılmış enflasyonda Merkez Bankası’nın takip ettiği üç aylık ortalamanın yıllıklandırılmış göstergesinde belirgin bir gerileme görüyoruz. Mal fiyatları enflasyonu aşağı çekerken, hizmet enflasyonunun daha sınırlı bir iyileşme gösterdiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Yani enflasyonda yönün aşağı doğru olduğunu; ancak sürecin henüz tamamlandığını söylemek için erken" dedi. 

 

2026 OTOMATİK BİR İYİLEŞME YILI OLMAYACAK

2026 yılında ekonomik programın kararlılıkla sürdürülmesi halinde; fiyat istikrarının güçlenmesini, üretimde daha dengeli bir görünümün ortaya çıkmasını ve yatırım ortamının daha öngörülebilir hale gelmesini beklediklerini ifade eden Özgener, "Büyüme tarafında ise TÜİK verilerine göre Türkiye ekonomisi 2025’in üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 3,7 büyüdü. Çeyreklik büyüme, bir önceki çeyreğe göre yavaşlamış olsa da iç talep ve yatırımların canlı kaldığını görüyoruz. Buna karşılık; ithalattaki hızlanma ve net ihracatın büyümeye negatif katkısı, büyümenin kompozisyonu açısından daha temkinli olunması gerektiğini gösteriyor. 2026 yılına girerken ekonomik programın kararlılıkla sürdürülmesi halinde; fiyat istikrarının güçlenmesini, üretimde daha dengeli bir görünümün ortaya çıkmasını ve yatırım ortamının daha öngörülebilir hale gelmesini bekliyoruz. Ancak 2026’yı otomatik bir iyileşme yılı olarak görmenin de doğru olmadığını düşünüyoruz. Çünkü rekabet koşulları eskiden olduğu gibi yalnızca iç talep ya da faiz seviyesiyle belirlenmiyor" diye konuştu. 

ENFLASYON KALICI BİÇİMDE DÜŞÜRÜLMELİDİR 

Dün açıklanan asgari ücret rakamı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Özgener, "Ücret artışlarının kalıcı refah artışına dönüşmesinin tek yolu, enflasyonun kalıcı biçimde düşürülmesidir. Aksi halde yapılan artışların kısa sürede eridiğini, hem çalışanlar hem de işverenler açısından belirsizlik ürettiğini görüyoruz. 2026 yılında da enflasyonla mücadelenin ekonomi politikalarının merkezinde yer almaya devam etmesinin; fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte öngörülebilirliğin, yatırım ortamının ve istihdamın güçlenmesi açısından kritik önem taşıdığı kanaatindeyim. İstihdamı korumak ve mümkünse artırmak amacıyla sağlanan asgari ücret desteğinin, asgari ücret artış oranını yansıtacak şekilde güncellenerek 1.270 TL olmasından memnuniyet duyduk. 2026 yılı ile birlikte özellikle mali yükümlülüklerini düzenli ödeyen işverenlere sağlanan desteklerin arttırılması ve gelir vergisi dilimlerinin son yıllardaki enflasyon oranında güncellenmemesinden sağlanan kayıplar da dikkate alınarak revize edilmesinin çalışma hayatı için önemli bir adım olacağına inanıyoruz" diye belirtti. 

İŞLETMELER FARKLI SENARYOLAR ÜRETMELİ 

2026’da işletmelerin faaliyetlerini; tek senaryo ile değil, alternatif senaryolarla planlaması gerektiğine dikkat çeken Özgener, "Fiyatlama davranışları tam netleşmediği, maliyet öngörüleri sık değiştiği ve bunun yanında finansmana erişimde teminat ve vade koşulları sıkı kaldığı için, en iyi niyetli planların bile hızla eskime riski taşıdığını değerlendiriyoruz. Üretim planlamasında yalnızca talebi değil, arz kapasitesini de merkeze almamız gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle emek yoğun sektörlerde, kapasite kaybının hızlanması halinde, bu durumdan geri dönüşün oldukça zor olduğuna inanıyoruz. Aynı şekilde maliyet hesabında da yalnızca resmi enflasyona bakmanın yeterli olmadığını, sektörün kendi girdi sepetindeki fiyat artışlarını, enerji ve lojistik maliyetlerinin etkilerini, işçilik maliyetinin toplam maliyet içindeki ağırlığını ve kur geçişkenliğini birlikte okumamız gerektiğini düşünüyoruz" dedi. 

NE SERT DARALMA, NE DE KONTROLSÜZ GENİŞLEME 

2026 yılında ekonominin ne sert bir daralma, ne de kontrolsüz bir genişleme patikasında olacağını söyleyen Özgener, "2026 yılına girerken, planlama yaptığımızda artık daha net bir beklenti setine sahip olduğumuzu görüyoruz. Merkez Bankası Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre 2026 yıl sonu enflasyon beklentisi tüzde 23,35 seviyesinde. Dolar’ın 51 Türk Lirası, politika faizi beklentisinin ise  yüzde 28 düzeyinde şekillenmesi öngörülüyor. Büyüme tarafında ise 2026 için yaklaşık yüzde 3,9’luk bir büyüme olması bekleniyor. Bu rakamları değerlendirdiğimizde; ekonominin ne sert bir daralma, ne de kontrolsüz bir genişleme patikasında olduğunu görüyoruz. Yüksek ama düşen enflasyon, görece yüksek reel faiz, kontrollü kur artışı ve ılımlı büyüme dengesinin hedeflendiği bir çerçevenin hakim olduğunu değerlendiriyoruz. Bu denge; iş dünyamız açısından hem fırsatlar hem de dikkat edilmesi gereken riskler barındırıyor. Üretim planlaması açısından bakıldığında ise; yüzde 4’e yakın bir büyüme beklentisi sayesinde, iç talep tamamen yavaşlamayacak, ancak geçmiş yıllardaki gibi hızlı bir genişleme de olmayacak. 2026’da üretimi aşırı iyimser beklentilerle artırmak da, aşırı kötümserlik nedeniyle kısmak da sağlıklı olmayacak. Sipariş bazlı, esnek, kapasiteyi koruyan ama stok riskini sınırlayan bir üretim anlayışını öne çıkarmamız gerekiyor" açıklamasında bulundu. 

FİNANSMANA ERİŞİM KOLAY VE UCUZ OLMAYACAK 

Kur ve faiz dengesine ilişkin yaptığı açıklamalarda 2026 yılının finansman açısında kolay ve ucuz bir dönem olmayacağını belirten Özgener,   "Kur-faiz dengesine geldiğimizde beklenti seti oldukça net. Kur artışının kontrollü ama yukarı yönlü bir patikada öngörüldüğünü, nominal faizlerin düşmesine rağmen, reel faizin pozitif kalacağını anlıyoruz. Bununla birlikte; para politikası cephesinde politika faizinde başlayan aşağı yönlü adımlar piyasada doğal olarak beklentileri artırdı. Ancak burada asıl önemli olan faiz indiriminin hızı değil, enflasyon beklentilerinin kalıcı biçimde iyileşip iyileşmediği. Beklentiler çıpalanmadan atılacak hızlı adımların, kur ve maliyet kanalı üzerinden yeni riskler yaratma ihtimalinin de her zaman göz önünde bulundurulması gerekiyor. Bu tablo, 2026’da finansmanın kolay ve ucuz olacağı bir döneme işaret etmiyor. Aksine; seçiciliğin, teminat yapısının ve nakit akışı disiplininin önemini koruyacağını gösteriyor. Bu nedenle, firmalarımız açısından döviz borcu ile döviz geliri arasındaki dengenin çok yakından izlenmesi gerekiyor. Çünkü, kurun yukarı yönlü seyrettiği bir ortamda, döviz geliri olmayan firmaların kur riskini sınırlaması hayati önemde" dedi.

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.