- İzmir
- 24.09.2025 15:48
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Öziçer, 10 Ağustos’ta Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde meydana gelen 6.1 büyüklüğündeki depremin ardından bölgede 10 bini aşkın artçı sarsıntı kaydedildiğini açıkladı
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, depremin ardından günlük ortalama sarsıntı sayısının 100’ün üzerinde seyrettiğini belirterek, “10 Ağustos’tan önce bölgede günlük 7-8 deprem oluyordu. Günlük sayı 10 seviyesine düştüğünde artçı süreci sona ermiş sayılır” ifadelerini kullandı.
Balıkesir'in Sındırgı ilçesinde 10 Ağustos'ta 6.1 büyüklüğünde meydana gelen depremin ardından geçen 1,5 aylık sürede birçok artçı yaşandı. Depremin olduğu zamandan bugüne 10 binin üzerinde artçı deprem yaşandığını ifade eden Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, "Depremden sonra eylülün başına kadar günlük 400-500 olan artçı sayısı, eylülden itibaren azalmıştı. Birkaç gün önce meydana gelen 5 büyüklüğündeki artçı depremle beraber bu sayı yine 100'lerin üzerine çıktı. 5 büyüklüğündeki depremden önce günlük 50-70 civarında artçı depremler vardı" dedi. Öziçer, "10 Ağustos'tan önceki tarihlerde günlük ortalama 7-8 olan deprem sayısı şu an 100'ün üzerinde. Günlük deprem sayısı 10'a düştüğünde artçılar bitecek. Artçı depremlerin birkaç ay süreceğini bekliyorduk. Deprem fırtınasının o bölgeyi sardığını söyleyebiliriz" dedi.
Kilometrelerce uzaklıkta olan depremin İzmir'de korkutucu şekilde hissedilebildiğini aktaran Öziçer, "Sadece İzmir ve çevresinde değil, Karadeniz bölgesinde, İstanbul'da, İç Anadolu Bölgesi'nde Eskişehir'e kadar hissedilen bir depremdi. Ancak İzmir'de ciddi anlamda hissedildi. Bunun en büyük nedenlerinden biri de zemin büyütmesi. Deprem dalgaları zeminin katmanlarından geçerken farklı bir özelliğe bürünüyor. Kayalık zeminden geçerken, genliği ve gücü daha farklı oluyor. Balçık ya da alüvyon zeminden geçerken genlikleri değişiyor. Kilometrelerce ileride meydana gelen bir deprem İzmir'e yaklaştığında, sönmeye yakınken şiddetini arttıracak bir zemine geldiği zaman şiddetini arttırıyor. Bundan dolayı da miadını doldurmaya yakın, yaşı 35 ve üzeri, zemini kötü olan yerlerde inşa edilmiş yüksek binalarda deprem dalgalarına maruz kalındığında da İzmir ve çevresinde korku ve paniğe sebebiyet veriyor" ifadelerini kullandı.
Türkiye dünyanın en aktif ikinci deprem kuşağında olduğuna dikkati çeken Öziçer, "Ülkemiz Alplerle Himalayalar arasındaki en aktif deprem kuşağında. Türkiye'de geçmiş yıllarda olduğu gibi can kayıplarına sebebiyet verecek büyüklükte depremler meydana gelecektir. Bunun yeri, zamanı ve büyüklüğünü maalesef net bir şekilde söyleyemiyoruz. Deprem bölgesinde yaşadığımızı bilmeli, depreme karşı hazır olmalıyız. Dirençli, güçlü ve sağlıklı bir kentin yaşanması için vatandaşlardan yerel belediyeye, devletten, sivil toplum örgütlerine herkesin üzerine düşen görevlerini yaparak hareket etmesi gerekiyor" dedi.
Öziçer, "Depremin olmasının güzel bir yanı da var. Fayların olduğu yerlerde petrol, maden yatakları, jeotermal gibi birçok doğal kaynak var. Fay hatlarının da olduğu yerlerde doğal kaynaklar olduğu için de bizler bunları değerlendirerek, bu coğrafyada yaşamanın avantajlarını kendi lehimize çevirebiliriz. Hem depreme karşı dirençli bir hale gelerek hem de fay sistemindeki bulunan tüm doğal kaynak rezervlerini tespit edip ülkemizi daha konforlu bir hale getirebiliriz" diye konuştu.
Öziçer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Depremlerin olmaması dünyamızdaki yaşamın kısa süre içerisinde yok olması anlamına geliyor. Dünyada depremler olmazsa yaşam biter. Çünkü depremler dünyanın nefes alması anlamına gelir. Bizler nasıl nefessiz yaşamıyorsak da dünyada depremsiz yaşarsa yaşam biter. Ondan dolayı depremlerden korkmadan, depremlere karşı dirençli bir mücadele göstererek yaşanabilir ve sağlıklı kentlerle beraber bu coğrafyada gündelik hayatlarımıza devam edebiliriz."
Kaynak : DHA