Sayfa Yükleniyor...
Yüzlerce Azerbaycan Türkü’nün katledildiği Hocalı Katliamı hakkında konuşan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Sosyal, Ekonomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vefa Kurban, “Hocalı Kasabası’nda Ermeni güçleri ve Rus 366. Motorize Alayı tarafından gerçekleştirilen büyük bir insanlık suçudur, bir soykırımdır” dedi.
Azerbaycan’ın Hocalı kasabasında, Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından Karabağ Savaşı sırasında gerçekleştirilen ve 613 sivilin ölümüne neden olan Hocalı Katliamı, yıl dönümünde tekrar tekrar anılıyor.
Bu kapsamda, Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dünyası Sosyal, Ekonomik ve Siyasal İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vefa Kurban, ‘Kanlı Ocak’ ve ‘Hocalı Katliamı’ ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. Kurban, katliamla ilgili açıklamasında şunları kaydetti:
“26 Şubat 1992’de yaşanan bu trajedi, Azerbaycan tarihinin en acı olaylarından biri olarak hafızalara kazınmıştır. Hocalı soykırımı, 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde, Hocalı Kasabası’nda Ermeni güçleri ve Rus 366. Motorize Alayı tarafından gerçekleştirilen büyük bir insanlık suçudur, bir soykırımdır. Hocalı, stratejik bir konumdaydı. Kasaba, Karabağ’daki tek havaalanına sahip olması nedeniyle Ermeniler için büyük bir öneme sahipti. Ermenistan’a bağlı kuvvetler, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bölgede kalan 366. Motorize Piyade Alayı’nın doğrudan desteğiyle Hocalı’ya ağır silahlarla saldırı düzenledi.”
Soykırıma uğrayan ve katledilen sivillerin işkenceye maruz kaldığını ifade eden Prof. Dr. Kurban, “Ermeni güçleri ve Rus 366. Motorize Alayı, kadın, çocuk ve yaşlı demeden 613 Azerbaycanlı sivili katletmiştir. Bunların 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlıydı. Olay sırasında 487 kişi ağır yaralandı. 1275 kişi esir alındı ve büyük çoğunluğu işkence gördü, 150'den fazla kişi kayboldu ve akıbetleri hâlâ bilinmemektedir. Cesetler üzerinde yapılan incelemeler, kurbanların işkenceye maruz kaldığını, bazı sivillerin kafataslarının parçalandığını, gözlerinin oyulduğunu ve vücutlarının yakıldığını ortaya koymuştur. Binlerce insanın evleri yakılmış, hayatta kalanlar ise ağır kış koşullarında dağlara kaçmak zorunda bırakılmıştır. Bu trajedi, Azerbaycan halkının hafızasında silinmez bir iz bırakmıştır” dedi.
‘Kanlı Pazar’ olarak bilinen 20 Ocak 1990’da yaşanan olay ile ilgili de konuşan Prof. Dr. Kurban, açıklamasında şunları kaydetti:
“20 Ocak 1990’da yaşanan Kanlı Yanvar (Kanlı Ocak) olayının etkileri hâlâ tazeliğini koruyor. 20 Ocak 1990, Azerbaycan halkı için ulusal kimliğin ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü hâline gelen bir tarihtir. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, Azerbaycan’da bağımsızlık talepleri güçlenmiş ve halk meydanlara inerek özgürlük talep etmiştir. Ancak Sovyet yönetimi, bu hareketi bastırmak için Bakü’ye tanklarla girmiş ve 147 sivil hayatını kaybetmiştir. O gece, Azerbaycan halkının bağımsızlık iradesine karşı vahşice bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Fakat bu katliam, Azerbaycan halkının özgürlük isteğini engellemek yerine daha da güçlendirmiştir.”
“OLAYIN FAİLLERİ CEZASIZ KALDI”
Yaşanan her iki olayın Sovyetler Birliği’nin çöküş sürecinde yaşandığına ve Azerbaycan’ın maruz kaldığı büyük saldırılar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Kurban, şöyle konuştu:
“20 Ocak 1990’da Bakü’de gerçekleştirilen katliam, Sovyetler Birliği’nin Azerbaycan’daki bağımsızlık hareketini bastırma girişimi olarak tarihe geçmiştir. Hocalı Soykırımı ise, Rus destekli Ermeni güçlerinin Azerbaycan topraklarını ele geçirme sürecinde gerçekleştirdiği en kanlı saldırıdır. Hocalı’da yaşananlar, uluslararası kamuoyunun gözleri önünde cereyan eden bir insanlık suçu olmasına rağmen yeterince güçlü bir şekilde kınanmamış ve failler cezasız kalmıştır. Hocalı’da gerçekleşen soykırım, uluslararası kamuoyunun gözü önünde yaşanan bir insanlık suçu olmasına rağmen, olayın failleri cezasız kalmış ve yeterli diplomatik baskı uygulanmamıştır. Soykırım, 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre belirli bir grup insanın tamamen veya kısmen yok edilmesi amacıyla yapılan sistematik eylemler olarak tanımlanır. Bu eylemler arasında öldürme, ağır fiziki ve psikolojik zarar verme, yaşam koşullarını yok etmeye yönelik uygulamalar gibi unsurlar bulunur. Dolayısıyla, Hocalı’da yaşananlar da bir soykırımdır. Azerbaycan devleti de bu olayın bir soykırım olduğunun uluslararası platformlarda kabul edilmesi için diplomatik çabalarını sürdürmektedir. Bu olay, sadece Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir mesele değil, aynı zamanda uluslararası hukukun ve insan haklarının da bir meselesidir.”
“ADALETİN SAĞLANMASI TEMEL BİR GEREKLİLİKTİR”
Prof. Dr. Kurban, konuşmasını noktalarken şu ifadeleri kullandı:
“Bugün Azerbaycan halkı için bu iki olay, yalnızca geçmişin bir hatırası değil, aynı zamanda ulusal birlik ve dayanışmanın güçlenmesine vesile olan tarihi dönüm noktalarıdır. 20 Ocak, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin ve direnişin sembolü olarak görülmektedir. Hocalı Soykırımı ise, adaletin hâlâ sağlanmadığı bir insanlık suçu olarak hafızalarda yerini korumaktadır. Azerbaycan halkı, her yıl 20 Ocak ve 26 Şubat’ta şehitlerini anarken, bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için uluslararası kamuoyunu adaletin sağlanması yönünde harekete geçmeye çağırmaktadır. Tarihî olayların çarpıtılmasına yönelik girişimlere karşı bilimsel ve akademik, siyasi ve diplomatik platformlarda Azerbaycan’ın haklı davasının savunulması büyük önem taşımaktadır. Tarihsel gerçeklerin tahrif edilmesi, bölgesel barış ve istikrarın önündeki en büyük engellerden biridir. Bu nedenle, Hocalı Soykırımı ve 20 Ocak olaylarının uluslararası kamuoyuna doğru ve eksiksiz bir biçimde aktarılması, adaletin sağlanması adına temel bir gerekliliktir.”
BÜLTEN