Şanlı: Turist olsam İzmir’i tercih etmem

Temizlik, güvenlik ve gürültü sorunları nedeniyle Kordon’un turizm potansiyelinin azaldığını belirten Şanlı, “Zamanında ‘burası düğün salonlarına döner’ demiştim, çimlerin üstüne dansöz bile çıkardılar. Açıkçası ben turist olsam İzmir’i tercih etmem” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 28.07.2025 08:45
  • Güncelleme Tarihi : 28.07.2025 08:45
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Şanlı: Turist olsam İzmir’i tercih etmem haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - İzmir, sahip olduğu tarihî miras, doğal güzellikler ve zengin kültürel yapısıyla Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinden biri olma potansiyeline sahip. Ancak, kent bu potansiyeli tam anlamıyla kullanamıyor. Kentteki altyapı eksiklikleri, kamusal alanlarda yaşanan düzensizlikler ve artan sıcaklıklar hem yerli hem yabancı turistlerin İzmir’i tercih etmesini zorlaştırıyor. Özellikle Kordon gibi şehir için simge niteliğinde olan bir bölgenin bile güvenlik, temizlik ve düzen açısından sorunlar yaşaması, turistlerin ve vatandaşların bölgeden uzaklaşmasına neden oluyor. İzmir’in turizm potansiyelinin her geçen gün azaldığını belirten Kordon İşadamları Derneği Başkanı Ömür Şanlı, “Ankara siyasetin, İstanbul ticaretin, Antalya turizmin başkenti ama İzmir hâlâ kimliğini bulamamış bir şehir. Kimliği olmayan bir yer, turistin de yatırımcının da ilk tercihi olamaz” ifadelerini kullandı. Yerli ve yabancı turistlerin artık Kordon’u tercih etmediğini vurgulayan Şanlı, “Kordon’da artık bir aile ortamı kalmadı. Zamanında ‘yakında burası düğün salonlarına döner’ demiştim, nitekim çimlerin üstüne dansöz bile çıkardılar. Kordon’u her geçen gün biraz daha kaybediyoruz. Açıkçası ben turist olsam İzmir’i tercih etmem” dedi. 

İZMİR’İN BİR KİMLİĞİ YOK

Kruvaziyer turizminin İzmir’e katkısının çok az olduğuna dikkat çeken Şanlı, “Kruvaziyerle gelenlerin yüzde 80’i gemiden bile inmiyor. İnenler de gördükleri manzaradan memnun kalmadıkları için bir daha gelmiyor. Gemiye binenlerin büyük bölümü Selçuk, Meryem Ana gibi paket programlara katılıp o bölgelere gidiyor. Sokakların, kaldırımların durumu, çığırtkanlıklar, temizlik eksikliği turistte olumsuz bir izlenim bırakıyor. Kordon gibi bir yeri bile gezmek istemiyorlar. İzmir, bir turist için tercih edilecek bir şehir olmaktan uzak. Çünkü şehrin net bir kimliği yok. Ankara siyasetin, İstanbul ticaretin, Antalya turizmin başkenti. Ama İzmir kimliğini hâlâ bulamamış bir şehir. Kimliğini bulamamış bir şehir ne yerli ne yabancı turistin ilk tercihi olabilir” dedi.

TURİST OLSAM İZMİR’İ TERCİH ETMEM

Yerli turistlerin yanı sıra İzmirli vatandaşların bile artık Kordon’a gelmediğini söyleyen Şanlı, “Yerli turist açısından da durum çok farklı değil. Onlar da şehrin özellikle Kordon bölgesinde yaşanan düzensizlikten şikâyetçi. Çimlerde içki içilmesi, gürültü, kavga gibi olaylar yerli turisti de uzaklaştırıyor. Zaten Kordon’da artık bir aile ortamı kalmadı. Hatta zamanında ‘yakında burası düğün salonlarına döner’ demiştim, nitekim çimlerin üstüne dansöz bile çıkardılar. Kordon’u her geçen gün biraz daha kaybediyoruz. Orada oturan insanlar balkonlarına bile çıkamaz hale geldi. Medyada gösterilen tertemiz Kordon görüntülerinin gerçekle ilgisi yok. Gerçek tablo; çöp, kargaşa ve güvensiz bir ortam. İzmir’in sembollerinden biri olan Kordon, ne yazık ki bu tür olaylarla gündeme geliyor. Açıkçası ben turist olsam İzmir’i tercih etmem. Filmlere, şarkılara konu olmuş bir yerin bu hale gelmesi çok üzücü” diye konuştu. 

SICAKLAR ESNAFI DA MÜŞTERİYİ DE ZORLUYOR

Kordon esnafı için yaz aylarının hem müşteri hem de çalışan açısından zor geçtiğini belirten Şanlı, “Sıcaklardan dolayı vatandaş haklı olarak sokağa çıkmıyor, genellikle akşam yediden sonra dışarı çıkmayı tercih ediyor. Bu yalnızca İzmir’e özgü değil, Avrupa’da da öğle saatlerinde insanlar dışarı çıkmamaya özen gösteriyor. Misafirlerimiz için içeride klimalı, dışarıda vantilatörlü alanlar hazırladık ama oraya ulaşana kadar yaşanan zorluklar etkili oluyor. Hem ulaşım hem sıcak birleşince insanlar mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya çalışıyor. Zamanında buhar püskürten sistemler kurduk, şimdi minik klimalar var ama insanlar öğle sıcağında yine de çıkmak istemiyor. Bu durum artık psikolojik bir eşik haline geldi. Ne yaparsanız yapın, o sıcakta insanları dışarı çıkmaya ikna edemezsiniz. Vatandaş akşam saatlerine kadar beklemeyi tercih ediyor. Esnaf açısından da yaz ayları eskisi kadar bereketli geçmiyor. Yazlık bölgelerdeki hareketlilik şehre gelen müşteriyi azaltıyor. Çalışanlarımız da yazlıklara gittiği için personel bulmakta zorlanıyoruz” dedi.

KISITLAMA DEĞİL, KAMUYU KORUMAK

Kamuya açık alanın tüm vatandaşlar tarafından ortak kullanılması gerektiğini hatırlatarak birçok vatandaşın bu konuda bilinçsizce davrandığını ifade eden Şanlı, “İnsanlar marketten aldıkları ürünlerin ambalajlarını, içtikleri içeceklerin artıklarını bırakıp gidiyorlar. Bu bir özgürlük değil, kamusal alanlara saygısızlıktır. Herkesin kullandığı alanlara özen göstermesi gerekir. Kendine çağdaşım, özgürüm diyen kişiler, bu sorumluluğu da taşımalı. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir kamusal alan kültürü yok. Avrupa ülkelerinde parklarda, sokaklarda alkol tüketmek yasaktır ve cezası anında uygulanır. Bu özgürlükleri kısıtlamak değil, kamuyu korumaktır. ‘Restoranlar pahalı, insanlar bütçesine göre dışarıda içiyor’ gibi savunmalar yapılıyor. Ama dünyanın her yerinde pahalı ve ucuz restoranlar vardır. Bodrum’da, Santorini’de de en lüks yerler var ama aynı zamanda daha mütevazı, bütçeye uygun yerler de mevcut. Bütçenize göre seçim yaparsınız. Lüks bir yere gücünüz yetmiyorsa çimenlere inip içki içmek, müzik açmak kimseye hak olarak verilmemiştir. Bu bir yaşam tarzı değil, sorumsuzluktur” diye belirtti.

ORTAK KURALLAR KOYMALIYIZ

İzmir’in turizm başkenti olması için öncelikle bir kimlik kazanması gerektiğini belirterek kamusal düzeni sağlamak ve turistten kazanç sağlamak için yapılması gerekenler hakkında önerilerde bulunan Şanlı, “Kruvaziyerlerin İzmir’e gelmesi yetmiyor, turistlerin şehirle daha uzun süre temas kurması gerekiyor. Aksi halde sabah gelip öğleden sonra ayrıldıkları yoğun programlar yüzünden gemiden bile inmemeyi tercih ediyorlar. Öte yandan, kamusal düzeni sağlamak için her alana ruhsat verilmemeli. Ne restoran ne kafe ne de büfe… Bu alanlarda nüfus oranına göre sınırlandırmaya gidilmeli. Ruhsatlar taksi plakası gibi değerli hale gelmeli. Böylece hem bu kaos ortamı biraz rahatlar hem de işletmelerin bir güvenceye sahip olması sağlanır. Sonuç olarak, en temelde insanların birbirine saygı duyması gerekiyor. Ancak toplumda ciddi bir kutuplaşma yaşanıyor. İnsanlar birbirini siyasi görüşlerine göre değerlendiriyor, birbirine tahammül göstermiyor. Birlikte yaşamanın, ortak kurallar koymanın ve karşılıklı saygının yollarını bulmalıyız” dedi.