Sosyal demokrat belediyelere sığınma evi tepkisi: Belediyeler rolünü oynamalı! 

Türkiye ve İzmir genelinde kadın sığınma evlerinin nicelik ve nitelik yönünden yeterliliğini değerlendiren Mor Dayanışma Temsilciler Meclisi Üyesi Deniz Uslu, “İzmir’deki belediyeler bu noktada sosyal demokrat belediye olma özelliğini taşıyamıyor” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 11.06.2025 09:00
  • Güncelleme Tarihi : 11.06.2025 09:00
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Sosyal demokrat belediyelere sığınma evi tepkisi: Belediyeler rolünü oynamalı!  haberinin görseli

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER / Türkiye’de ekonomi, sosyal adaletsizlikler, siyasetin yargıya müdahalesi gibi konular gündemdeki yerini korurken, ülke gündeminden eksik olmayan bir diğer konu ise kadın cinayetleri ve aile içi şiddet olarak öne çıkıyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2024 yılına ait raporuna göre, Türkiye’de 394 kadın cinayete kurban giderken 259 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Öte yandan 2025 yılının ilk 5 ayı içinse bu veriler, 117 kadın cinayeti ve 117 şüpheli kadın ölümü olarak kaydedildi. Günden güne artarak devam eden kadına yönelik şiddet olayları ise kadın sığınma evlerinin de merak konusu olmasına neden oldu. Verilere göre 2025 yılı itibariyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ait 169 kadın konuk evi var. Söz konusu konuk evlerinin 20’sinin ise belediyeler bünyesinde hizmet verdiği biliniyor. Bakanlık, söz konusu kadın sığınma evlerinin sayısını 2026’ya kadar 174’e çıkarmayı hedefliyor. Öte yandan, mevcut yönetmeliğe göre, nüfusu 100 binden fazla olan her belediyenin kadın sığınma evi açmasının yasayla sabit hale getirildiği de görülüyor.  İzmir’de ise nüfusu 100 binin üzerinde olan başta Konak, Karşıyaka, Bayraklı gibi merkez ve kırsal ilçelerde kadın sığınma evi bulunmuyor. Kadın sığınma evlerinin niteliği ve niceliği üzerine değerlendirmelerde bulunan Mor Dayanışma Temsilciler Meclisi Üyesi Deniz Uslu, “Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet oranı ne yazık ki çok yüksek. Dolayısıyla bunun karşısındaki önlemleri artırmak gerekiyor. Nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelerin kadın sığınma evi açması lazım normalde. Ancak açılmadığı takdirde bir yaptırım söz konusu değil” ifadelerini kullandı. 

HEM NİCELİK HEM NİTELİK YETERSİZ 

Uslu, Türkiye’de 100 binin üzerinde nüfusu olan belediyelerden yalnızca 32 tanesinin kadın sığınma evi olduğuna dikkat çekerek “Türkiye’de nüfusu 100 binin üzerinde 248 belediye var ama bunlardan sadece 32 tanesinin sığınma evi var. Toplamda 703 kapasiteli. Nicelik anlamında çok yetersiz. Valiliğe, bakanlığa ait de sığınma evleri var tabii ama yeterli değil. Çünkü kadınlar her gün şiddet tehlikesiyle karşı karşıya, ölümle burun buruna yaşıyor. Aynı zamanda sadece nicelik değil nitelik anlamında da bir sıkıntı var sığınma evinde. İzmir’de çokça duyuyoruz, Türkiye’nin diğer illerinde de benzer vakalar olduğunu biliyoruz. İçeride sığınma evi içerisinde çalışanların kadınlara dönük tavırları ya da kadınların sosyal hayata yeniden çıkabilmesini sağlayabilecek koşulların oluşturulmaması gibi sorunlar da var” dedi. 

KARŞIYAKA’DA ŞİDDET Mİ VARMIŞ?

Derneklerinin, “Yalnız Değilsin Mor Dayanışma Var” isimli kampanyası kapsamında yaptıkları çalışmaları anlatan Uslu, kadın sığınma evi açılması talebiyle görüşmeye gittikleri Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal’a aralarındaki diyaloğa da değindi. Ünsal’ın “Karşıyaka’da şiddet mi varmış?” şeklinde bir cümle kurduğunu iddia eden Uslu, detayları şöyle anlattı:

“Biz 2023 yılının eylül ayında Yalnız Değilsin Mor Dayanışma Var diye bir kampanyamız vardı. Akabinde İzmir’de nitelikli ve güvenli sığınma evi açılsın diye bir kampanya yürüttük. 2024 Mart ayında bu kampanyanın da bir buluşmasını gerçekleştirdik. Kampanya imza kampanyasıydı. Mahallelerde, sokaklarda, pazarlarda stant açtık ve change org’ta başlattık. Toplamda 9 bin imzaya ulaştık. Biz burada Karşıyaka ve Konak Belediyesi’nde kadın sığınma evi açılmasını hedefledik. Şöyle bir araştırmamız vardı, İzmir’de toplam 7 tane kadın sığınma evi vardı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait 2 tane, Bayraklı Belediyesi’ne ait 1 tane, Ödemiş Belediyesi’ne ait 1 tane. Diğer 3 tanesi de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı. Bunların hepsinin toplama kapasitesi ise 180 civarı. Geçen sene ağustos ayında da Bayraklı Belediyesi kapattı zaten kadın sığınma evini. Kadın sığınma evleri açılsın diye kadın örgütleri birçok çalışma yürütürken, Bayraklı Belediyesi elinde olanı da kapattı. Karşıyaka ve Konak ilçelerinde nüfusun çok yüksek olması, çok fazla kadının yaşaması ve geniş bir coğrafyaya hitap etmesine karşın belediyeye ait hiç sığınma evi yok. Belediyelerden görüşme talep ettik. Karşıyaka Belediyesi’ne ulaşmamız çok zor oldu. Seçimden sonrayı kastediyorum. En sonunda Belediye Başkanı’yla tam 5 dakikalık, ayak üstü denebilecek nitelikte bir görüşme yaptık. Başkan ‘Karşıyaka’da şiddet mi varmış?’ diye bir cümle kurdu ve biz o sırada gerçekten yanlış bir adreste olduğumuzu fark ettik.” 

BELEDİYELERİN ROLÜNÜ OYNAMASI GEREK

Uslu Konak Belediyesi’yle olan görüşmelerini aktarırken ise “Bu süreçte Konak Belediyesi’yle de görüşmelerimiz oldu. Orasıyla daha olumlu geçti. Epey bir görüşme yaptık orayla. Takvimlendirmeye çalıştık bazı şeyleri. Şu an geldiğimiz durumda olumlu gidiyordu evet ama orada da bütçe meselesine takıldı konu. Orada da askıda. Tekrardan biz de hatırlatacağız. Bunu bir görevimiz sorumluluğumuz olarak görüyoruz ama sadece bizim değil belediyelerin de sorumluluğu. Çünkü bugün sığınma evi açma yetkisi sadece belediyeye ve bakanlığa ait. Eskiden vakıflara da vardı. Mor Çatı hatta açmıştı. Ama o kaldırıldı. Vakıflar da açamıyor artık. Dolayısıyla buralarda belediyelerin rolünü oynaması gerektiğini düşünüyoruz. İzmir’deki belediyeler bu noktada sosyal demokrat belediye olma özelliğini taşıyamıyorlar” diye konuştu. 

KADIN SIĞINMA EVİ NASIL OLMALI? 

Uslu, kadın sığınma evlerinin nitelik anlamında nasıl olması gerektiğini ise şöyle özetledi:

“Kadın sığınma evlerinde fiziki anlamda bireysel görüşme odaları olması gerekiyor. Kadının kendi derdini birçok kişinin önünde anlatması değil de bir psikologla rahatlıkla görüşebileceği bir ortam olması gerekiyor. Toplantı odaları, toplu etkinlik alanları, çocuklar için oyun odaları bulunması gerekiyor. Çünkü çoğu kadın çocuğuyla birlikte gitmek zorunda kalıyor. Isıtma soğuma sistemleri, ses yalıtımı gibi fiziki sorunların çözülmesi gerekiyor. Kadınların birlikte vakit geçirebileceği ortak alanlar, etkinlik alanları olması gerekiyor. Çünkü çoğu kadın oranın hapishane gibi olduğunu söylüyor. Kadınların bir kısmı can güvenliği olmadığı için tamamiyle orada. Kalanlar arasında işe gidip gelebilecek durumda olanlar da oluyor. Ama çoğunlukla orada zaman geçirildiği için bahçenin, yemekhanenin, ortak alanın daha iyi durumda olması gerekiyor. Kadınları spor aktivitelerine ulaştırabilecek spor salonları olabilir. Hukuki destek için tam zamanlı avukat, psikolojik destek için tam zamanlı psikolog çalışması gerekiyor. En önemlisi de şu; hiçbir kadın sonsuza kadar sığınma evinde yaşamak istemez. Yani hayatının çoğunu orada geçirmek istemez, normal bir hayat yaşamak ister. Bunun koşullarının oluşturulması gerekiyor. Kadın oraya girdikten sonra tekrar çıktığında kira desteği, ekonomik destek, ev ve eşya desteği, iş desteği sağlanmalı. Biz şu anda İzmir Mor Dayanışma olarak kendi örgütlenme ağımızla kadınlarla iş bulma, ev ve eşya sağlama desteğini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Neden bunu belediye, valilik yapmasın? Mevzuatta kira desteği var diye biliyoruz ama kira desteğinden yararlanan bir tane kadın görmemişizdir neredeyse. Orada çalışan, memur ve masa başı iş gözüyle bakarak oraya gelen bir kadını bir iş yükü olarak gören görevliler var.” 

EVE GERİ DÖNMEK ZORUNDA KALDI 

Yakın zamanda kendilerine ulaşan bir kadının kadın sığınma evleriyle ilgili yaşadığı durumu da anlatan Uslu, şunları kaydetti: “İki gün önce bir kadın arkadaş bize ulaşmıştı. Kendi de birkaç defa kadın sığınma evinde kalmış. Eve geri dönmek zorunda kalmış. Çünkü ailesi, kocası manipüle etmiş ve sözde huzur için, çocukları öne sürerek kadının eve dönmesine sebep olmuşlar. En son sığınma evine döndüğünde de ‘Sen çok girip çıkıyorsun. Çocuklarını da bazen sürüklüyorsun peşinden. Bu doğru değil. Çocuklarını yuvaya gönderebiliriz’ gibi bir cümleyle karşılanıyor kadın ve eve geri dönmek durumunda kalıyor. Çocuklarının yuvaya gitmesi onun için daha kötü olacağı için. Biz ne yazık ki bir barınma hizmeti sağlayamıyoruz. Biz bu süreçte kadınların psikolojik ve hukuki olarak yanında olmaya çalışıyoruz.”