Sayfa Yükleniyor...
Türkiyenin ilk Barok müzik topluluğu olan İzmir Barok, Rönesans çağının ardından 16. yüzyılda ortaya çıkan ve 18. yüzyılın ilk yarısına kadar etkisini sürdüren Barok dönemini orijinal enstrümanlar ve müzik sitiliyle yaşatıyor
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Türkiyenin ilk Barok müzik topluluğu olan İzmir Barok, 2008 yılında Batı müziğinde Barok dönem eserlerini orijinal enstrümanlarla icra etmek üzere yola çıktı. Topluluk, 16. yüzyılda ortaya çıkan ve 18. yüzyılın ilk yarısına kadar etkisini sürdüren Barok dönemini orijinal enstrümanlar ve müzik sitiliyle yaşatıyor. Batı müziğinde bugün kullanılan piyano, viyolonsel ve flüt enstrümanların atası konumundaki çembalo (klavsen), viyola da gamba ve barok flütü orijinal formlarıyla kullanan topluluk daha sonra bünyesine kattığı Türk müziği enstrümanları icracılarıyla müzik tarihinin hem Batı hem de Doğu kültürü açısından en görkemli dönemini günümüze taşıyor.
DOĞU İLE BATININ UYUMU
Repertuvarlarını 16.-18. yüzyıl Avrupa ve Osmanlı saray müziklerinden oluşturan İzmir Barok müzik grubunun kurucularından Bülent Oral ile konuştuk. Oral, topluluk olarak 2008 yılında Batı müziğinde Barok dönem eserlerini orijinal enstrümanlarla icra etmek üzere yola çıktıklarını belirtti. Bir süre sonra aynı dönem Osmanlı saray müziklerini incelemeye başladıklarını ve Osmanlı enstrümanları icracılarıyla birleştiklerini anlatan Oral, böylece hem Avrupa hem de Osmanlıda Barok dönem saray müziklerini o çağın enstrümanları ve üslubuyla icra eden konsepte kavuştuklarını söyledi.
DÖNEM ÇALGILARIYLA MÜZİK YAPMA FİKRİ
Grubun kurulma sürecini anlatan Oral, topluluk üyelerinin ortak özellikleri hakkında şunları söyledi: Grubu oluşturma fikri benim Rönesans ve Barok dönemlerinin çalgısı olan viyola da gamba çalmamla başladı. Yıllardır beraber oda müziği yaptığım konservatuvardan arkadaşım, keman sanatçısı Hakan Özaytekin ile dönem çalgılarıyla müzik yapma fikri gelişti ve bugüne kadar geldik. Grup üyelerinin ortak özelliğiyse kendi alanlarında çok iyi sanatçılar olmaları ve Barok dönem müziği yapma istekleri. Öncelikle konser içeriğini ve albümü oluştururken konu başlığı belirleyip ona göre eser, dönem ve bestecileri araştırıyor, bir ön çalışma sonrası belirlediğimiz eserlerin provalarını yapıp icra ediyoruz. Hem Osmanlı hem de Avrupa saraylarında aynı yıllarda nasıl bir müzik yapıldığını ve etkilerini sanatseverlere sunuyoruz; bu dinleyenler için ilginç bir deneyim oluyor dedi.
YURTDIŞINDA İLGİ BÜYÜK
Repertuarlarını oluşturan 16. ve 18. yüzyıla ait eserlerin seslendirilişinde karşılaştıkları teknik ve müzikal sorunlara değinen Oral, Düzenlemelerde en önemli şey Barok Döneminin armoni esaslarına uymak. Bu yapıldıktan sonra stil konusunu da çalışarak icra ediyoruz. Fransız müziği farklı stilde çalınıyor, İtalyan müziği farklı. Zaten müzikleri de farklı kılan bu ayrımlar. Dinleyenlerden çok iyi tepkiler aldık. Özellikle yurtdışındaki müzisyen ve seyirciler büyük ilgi gösterdiler. İlk albümümüzle Andante dergisi Donizetti Klasik Müzik Ödülleri kapsamında Mikrop Gramofon En İyi Kayıt ödülünü aldık. Yavaş yavaş şekillenen albüm yine çok ses getirecek ve umarız başarılı bulunarak bize yeni ödüller getirecek. Bu kapsamdaki konserlerimiz yurtiçi ve yurtdışında devam edecek diye konuştu.
AVRUPA VE OSMANLI SARAY MÜZİKLERİ
Oral, topluk olarak bu anlayışıyla yurt içi ve yurt dışında çok sayıda konser verdiklerini, ayrıca 16. Yüzyıldan 18. Yüzyılın İlk Yarısına Avrupa ve Osmanlı Saray Müzikleri adıyla bir albüm çıkardıklarını belirtti. Arka kapağında, Alman edebiyatçı ve politikacı Johnn Wolfgang von Goethenin, Kendisini ve başkalarını tanıyan şunu da fark edecektir; Doğu ve Batı artık birbirinden ayrılamaz sözüne yer verilen albüm çalışmalarına değinen Oral, Barok dönem Avrupa ve Osmanlı saray müziğini şu sözlerle değerlendirdi: Avrupa müziğinde daha çok süslemeler var. En büyük fark da Osmanlı müziğinin tek sesli oluşu. Fakat biz bunu, Barok dönem armoni yapısı içinde çok sesli hale getirdik. Esas ana melodiyi bozmadan altyapı yaptık, yani eşlik enstrümanları çembalo ve viyola da gamba devreye girdi ve Türk müziği enstrümanlarıyla Avrupa enstrümanları beraber çaldık. Tabi bu konsepte her makam çalınamıyor fakat çalınabilecek makamda yazmış besteci de çok fazla. Onları ele alarak, bunu Avrupada duyurma misyonunu edindik.
ORTAK NOKTA SARAY YAŞAMI
Oral, konser programlarında çalışmalarının çok olumlu tepkilerle karşılandığını ifade ederek, Yurt dışındaki konserlerimizde çok iyi tepkiler aldık, konserlerimizde insanlar hem Osmanlı enstrümanlarını tanıyorlar hem de ikisi arasındaki farkı ve benzerlikleri sahne üzerinde çok net görebiliyor dedi. Avrupa ve Osmanlıda Barok dönem müziğinin en büyük ortak noktasının ise saray yaşamından doğduğunu belirten Oral, saray yaşantılarının tümüyle müziğe yansımış olduğunu anlattı. Oral, iki müzik arasındaki temel farkın yine buradan doğduğunu ifade ederek, Saraylar, yapı olarak çok farklı. Bu müzisyenler açısından da geçerli. Avrupa saraylarında hep görkem, şaşa... Tabi ki Osmanlı Sarayında da bu var ama müzik haremde yapıldığı için bu daha kapalı değerlendirmesinde bulundu.
ÖZGÜN ENSTRÜMANLARLA İCRA
Oral, Barok dönem müziğin özgün enstrümanları ile günümüz klasik çalgılarıyla icrası arasındaki duygu farkına da işaret etti. Barok müziğin, özgün enstrümanlarla icrasında hissedilen, müziğin insanı içine alması duygusunun tümüyle kullanılan enstrümanlardan kaynaklandığını belirten Oral, şunları kaydetti: Bu, enstrümanların yapısından, bağırsak tellerle çalınmasından kaynaklanıyor. Çelik tellerle değil, o dönemki bağırsak tellerle çalıyoruz ve stil olarak da klasik müzikten ya da romantik dönemden çok farklı. Hem belli kuralları içeriyor hem de icracılara biraz esneklik sağlayan çalma şekilleri var. O da çok büyük farklılık yaratıyor.
İZMİR BAROK KİMDİR?
İzmir Barok, 2008 yılında İZDOB orkestrasından kontrbas sanatçısı Bülent Oral ve keman sanatçısı Hakan Özaytekin tarafından kurulmuştur. 25 yıla yakın zamandır birlikte oda müziği çalışmaları ve konserleri yapan bu ikili, sonunda hayalini kurdukları bu grubu hayata geçirmeyi başarmışlardır. Topluluk önceleri Çembalo sanatçısı Tuğçe Özaytekinin de katılımıyla 3 farklı enstrümanla çalışmalarına başladı. Daha sonra topluluğa Barok Flüt sanatçısı Atilla Oral ve Soprano Linet Şaul katıldı. 2011 yılından itibaren topluluğun Çembalo sanatçısı Erica Fossi oldu. 16. Yüzyıldan 18. Yüzyıl ortasına Avrupa ve Osmanlı Saray Müzikleri projesi kapsamında topluluğa Osmanlı müziği icracısı (Mezzo Soprano) Sinem Özdemir, Çeng ve Kanun sanatçısı Şehvar Beşiroğlu, Rebap sanatçısı Mehmet Refik Kaya ve Vurmalı Çalgılar sanatçısı Hüseyin Tuncel dahil oldu.
2013 Kasım ayında yeni CDleri 16. yüzyıldan 18. yüzyılın ilk yarısına Osmanlı ve Avrupa Saray Müzikleri LİLA Müzikten çıktı. Bu CD ile 2015 Ocak ayında Andante Dergisinin Düzenlediği Donizetti Klasik Müzik Ödüllerinde Mikrop Gramofon Yılın en iyi CD kaydı ödülünü aldılar. İzmir Barok Günlerinin gerçekleştirilmesinde topluluğun gamba sanatçısı Bülent Oralın büyük emekleri olmuştur. Topluluk Avrupanın barok müziğini araştırıp yorumlamanın yanı sıra Osmanlı dönemindeki barok bestecilerini de araştırıp repertuvarlarına katmışlardır. Bu bestecilerin eserlerini Avrupa müziğinin armoni esaslarına göre düzenleyip Türkiye ve Avrupada seslendirip tanıtmak konusunda da bir misyon yüklenmiş bulunmaktadırlar.
İZMİR BAROK İCRACILARI
Linet Şaul Soprano
Sinem Özdemir Mezzo Soprano
Atilla Oral Barok Flüt
Hakan Özaytekin Barok Keman
Bülent Oral Viola Da Gamba
Erica Fossi Cembalo
Şehvar Beşiroğlu Kanun Çeng
Mehmet Refik Kaya Rebab
Hüseyin Tuncel Perküsyon
Güzin Teoman Barok Obua
Elif Aksoy Barok Klarnet
Diego Leveric Lute, Barok Gitar
Haber Merkezi