Sayfa Yükleniyor...
Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda isimli romanını bir kuyuyu kazar gibi kendisinde bulduğunu açıklayan Yazar Ayten Kaya Görgün, yeni kitabında kadınların hayat karşısında verdiği mücadeleleri anlatmaya devam ediyor
NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER
Arıza Babaların Çatlak Kızları isimli kitabının ardından Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda isimli romanını okuyucuları ile buluşturan Yazar Ayten Kaya Görgün, şehrin kıyısına sonradan yerleşen insanların hikayelerini ve var olma çabalarını yeni kitabında da anlatmaya devam ediyor. Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda isimli romanının iki bölümden oluştuğunu açıklayan Görgün, yazma deneyimlerini paylaşarak, Kitabımın birinci bölümünde yaşlı bir hala Mete isimli karakterimin peşine takılarak kimi zaman ağlatıp kimi zaman da güldürüyor. Meteyi yazarken çok uzaklara gitmedim. Aslına bakarsanız başımı dizlerine koyacak kadar yakınımdaydı. Sadece yazdıkça ve yazdıkça bir kuyuyu kazar gibi hepsini kendimde buldum. Bulduklarıma zaman zaman ben bile şaşırdım. Meğer sadece başımı dizine koymamışım Metenin. O yaşlı iki dilli kadından bana çok şey kalmış. Yazarken hepsini bir bir hatırladım dedi.
ORDUBOZAN
Romanın ikinci bölümünü oluşturan Ordubozanı parça parça anlatmayı tercih ettiğini belirten Görgün, pazılı birleştirme işini okura bıraktığını açıklayarak, Bu bölümde Sağlam Kapı diye devletin kapısını çalmış bir kadının peşinden gidiyoruz. Halk içinde sağlam kapı diye zengin bir kocayı ya da devlet kapısını anlatırlar. Kadınlar için el kapısı da olsa devlet kapısı da olsa kapıların arkasındakiler birbirlerinin uzantısı olduğundan yaşananlar ve sonuçlar aynı. Bir kadın içeriye hangi kapıdan girerse girsin ortalıkta yaşananların farkına varması, kendi gücünü görmesi, tavır alması zamanını alıyor, canını yakıyor. Benim anlattığım kadınların hikayeleri de aynen böyle ifadelerini kullandı.
UMUT YOLCULUĞU
Görgün, Arıza Babaların Çatlak Kızları isimli romanında yarattığı karakterleri ve gezdirdiği sokakları, Çatlak Kızlar Sağlam Kapıda romanına da taşıdığını açıklayarak şu ifadeleri kullandı: Yeni romanımda da yine sizi aynı sokaklara götürüyorum. Sokaklar aynı ama zaman durmamış. Seksen sonrasını anlattığım yerden hikayeyi doksanlara hatta 15 Temmuz 2016ya dek taşıyabildim. Sanırım dünyanın hiçbir yerinde kadınlar için hayat kendi haline bırakılacak kadar basit değil. Hele bu topraklarda kadının yol alması, var olması çatlamadan olmuyor. Yolu göze alanlar, yara bere içinde kalsalar, her zaman sona varamasalar da arkalarından gelenler için umut oluyorlar.
İLK HİKAYE
Yazmadaki en büyük itici gücün babası Ağa Kayaya ait olduğunu açıklayan Görgün, Babama bana böylesine büyük bir miras bıraktığı için minnettarım. Seksenli yıllarda iki katlı önü camlı dolaplar çok yaygındı, adı büfe olan. Bizimkinin alt katında kilitli bir bölüm vardı. Babam o bölümde faturaları, tapu tahsis belgesini falan saklardı. En değerlisi de rengi kaçıp gitmiş bir çaput içinde bir avuç topraktı. Babam dolabı ne zaman açsa kıymetli bir hazineye ulaşır gibi çaputun düğümünü açar, her seferinde bir tutam toprak atardı ağzına. Sonra sonra öğrendim o toprağın babamın yıllar önce terk etmek zorunda kaldığı coğrafyaya ait bir türbeden alındığını. İlk öyküm 1997de yayımlandı. Coği Babanın Cuheri. Elimde dergi, kalbim pır pır babamın karşısına çıktım. Öyküyü okuyup bitirdiğimde Sen ne büyük bir yalancısın dedi babam, Bu yazdıklarının hiçbiri yaşanmadı ki
ARIZA BABALARIN ÇATLAK KIZLARI
Görgün, ilk kitabı Arıza Babaların Çatlak Kızlarının 2011 yılında yayımlandığını ve annesinin karşısına bu kitabı ile çıktığını açıklayarak, Okur yazar olmadığından, anlayacağı bir bölümü açıp okuyuverdim. Annem alt dudağını ısırarak dinledi ve Sen ne utanmaz bir kızsın ya, olan her şeyi yazmışsın! dedi.
Bana tadımı tuzumu katan annem Fındık Kayaya bin değil, bin bir şükranlarımı sunuyorum. Bu iki romanımın arasına sıkışmış Kimseye Söylemedim isimli bir öykü kitabım da var. Öykü mü roman mı diye sorduklarında anlatmayı sevdiğimi söylüyorum. Öykü ya da roman yazdığımda hatta yazmadığım zamanlarda da dilim durmaz benim. Çünkü anlatmayı seviyorum.
Haber Merkezi