Demlikten süzülen kitap

İzmir’de yaşayan 29 yaşındaki Güven Özdemir, kentte bilinen kafelerin aksine farklı bir konsept ve bin bir emekle açtığı kitap kafesiyle, insanların okuma alışkanlığını arttırmayı amaçlıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 18.05.2017 06:32
  • Güncelleme Tarihi : 18.05.2017 06:32
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Demlikten süzülen kitap

E. ÇAĞLA GENİŞ - ÖZEL HABER

Aslen Diyarbakırlı olan 29 yaşındaki Güven Özdemir, üniversite eğitimini tamamladıktan sonra ailesinin yanına dönmek istemedi. Yanına yalnızca sırt çantasını alarak yola çıkan Özdemir, kendisi gibi özgür bir şehir olarak gördüğü İzmir’e geldi. Yabancısı olduğu bu şehirde evsiz olduğu için bir süre sokaklarda yatmak zorunda kaldı ama geri dönmeyi hiç düşünmedi. Tesadüfen tanıştığı bir kafe işletmecisi ona işyerinin kapısını açtı. Bir süre bu kafede yatıp kalkan Özdemir’in, hayalindeki kitap kafeyi açabilmesi için bir iş bulup çalışması gerekiyordu. 5 ayın sonunda bir kısmını kendinin biriktirdiği bir kısmını ise arkadaşlarının katkısıyla tamamladığı az miktar para ile bu hayali gerçek oldu. Alsancak’ta harabe halinde bir yer kiralayarak işe koyulan Özdemir, buranın tüm tadilat işlerini kendi yaptı. Bin bir emek harcayarak yıkık dökük bir yerde hayalini gerçekleştirmeye çalışan gence, arkadaşları da destek verdi. Bir kısmı kafe için kitap toplarken, resim yeteneği olanlar duvarları fırça darbeleriyle süsledi.

KASADA DURAN KİMSE YOK

Alışılmış kafe düzeninin aksine kitap üzerine farklı konsept oluşturulan Sisifos Kitap Cafe’de bir yandan çaylar yudumlanırken diğer yandan ise bir kütüphane ortamındaymış gibi kitap okunabiliyor. Kafenin dört bir yanına konulan raflarda bulunan kitaplar, kafe ortamında bir kütüphane ortamı sunarken, gelen müşterilerin de ilgisini çekiyor. Kafeye ilk defa gelen müşteriler gördükleri manzara karşısında şaşkınlıklarını gizleyemezken, sıra dışı kafenin müdavimleri ise her geçen gün artıyor. Kafeye geldiklerinde kendilerini evlerine gelmiş gibi hisseden müşteriler, kendi bulaşıklarını kendileri yıkıyor; çaylarını kendileri koyuyor. Hatta sık sık gelen müşteriler yeni gelen müşterilere çay getiriyor. Kasada duran kimse yok. Herkes ücretini masasına bırakıp çıkıyor kafeden. Eline gitarı, sazı alan başlıyor müzik yapmaya. Kitapseverlerin yeni gözde mekanı haline gelen kafede çay 1 lira, kitap ise bedava.

SOKAKLARDA UYUDUM

İzmir’e gelmesinin hayatının dönüm noktası olduğunu ifade eden Özdemir, “13 yaşıma kadar Diyarbakır’da büyüdüm. Sonra maddi problemlerden dolayı ailemle birlikte Adana’ya taşındık. Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunuyum. Okul bitince Adana’ya geri dönmek istemedim. Daha önce birkaç kere buraya gelmiştim. Kimseye haber vermeden sadece sırt çantamı alarak İzmir’e geldim. Bir süre sokaklarda yatıp uyudum. Daha sonra Bornova’da bir kafe işletmecisiyle tanıştım. Bir süre onun kafesinde, daha sonra arkadaşımın evinde kaldım. Bir kafede iş buldum ve 4 ay kadar orada çalışmaya başladım. Biriktirdiğim parayla önce bir ev kiraladım, geriye kalan paranın üstüne arkadaşlarımdan da destek alarak burayı açtım. İzmir’e gelmek benim için dönüm noktası oldu. Biran önce kendi işimi kurmalıyım dedim. Kitap kafe tarzı bir yer açmak istiyordum. Çünkü hem kitaplarla ilgilenerek okumalar yapabilmek hem de geçimimi sağlayabilmek istiyordum” dedi.

YALNIZCA ÇAY VE KİTAP VAR

Alsancak’ta küçük bir kitap kafe açan Özdemir, dükkanı ilk kiraladığında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kapıdan içeri girdiğimizde arkadaşımın da benim de yol paramız dahi yoktu. Ne yapacağız şimdi diye birbirimizin yüzüne baktığımızı hatırlıyorum… Direkt elime çekici aldım ve çalışmaya başladım. Böyle bir işin altına girme cesaretini kendimde nasıl buldum bilmiyorum ama sanırım mecburiyet. Bir şekilde hayatta kalmanız gerekiyor. Başarabilirim diye düşündüm ve işe koyuldum. Burada hiç çevrem yoktu. Burayı ilk kiraladığımda yıkık dökük bir yerdi. Üniversiteden bir arkadaşım vardı; tadilat işlerinden anlıyordu. Birlikte buranın bakım ve onarımını yaptık. Rafları keresteciden alarak kendimiz yaptık ve monteledik. Masaları, sandalyeleri ikinci el olarak aldık. Sıfırdan hiçbir şey almadık. Her şey toplama. Daha yapmak istediğim çok şey var. Birden hepsini yapamadım çünkü maddi sıkıntım vardı. Elimdeki para yetmedi. Açar açmaz hemen çay satmaya başladım. Zaten şuan sadece çay var. Yakında tost, kahve falan da satmaya başlayacağız. Kafede bulunan kitap sayısını daha artırmak istiyorum. Çilek kasaları aldım ve boyadım. İçine çiçek saksıları yerleştirip duvara monte edeceğim. Küçük bir bahçe görüntüsü yaratmak istiyorum. Duvarlara farklı çizimler yapmayı düşünüyorum. Buraya gelen resme yetenekli arkadaşlar var. Ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar bu konuda” diye konuştu.

YENİ FİKİRLERE AÇIK

Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu olan Özdemir, kendisini felsefeden uzaklaştırmayacak bir işle uğraşmak istediği için bir kitap kafe açmak istediğini dile getirerek, şunları söyledi: “Beni felsefeden uzaklaştırmayacak bir işle uğraşmak istiyordum. Kitap kafe tarzı bir yer benim için çok uygundu. Zaten böyle yerleri çok seviyordum. Bir yandan geçimimi sağlıyorum diğer yandan kitaplarla içli dışlıyım ve gelecek olan kitle de ister istemez kitaplarla ilişkili olan insanlar. Bu sayede çok güzel ve özel insanlarla tanıştım. Felsefe okumadıkları halde kendilerini yetiştirmiş çok özel insanlar gelip gidiyor buraya. Oturuyoruz, muhabbet ediyoruz. Fikirsel olarak kendimizi geliştirme noktasında birbirimize faydamız oluyor. Hatta felsefe günleri de düzenlemeyi düşünüyorum burada. Her hafta belirli bir konu seçip Instagram hesabında konuyu paylaşarak günü ve saati geldiğinde o konu üzerinde tartışmalar yapacağız. Bazı müşterilerimiz acaba burada kitap okuma günleri mi yapsak şeklinde bir öneri getirdi. Herkes kitabını alsın oturup kitap okuyalım dedik. Biraz daha düzene oturduğunda bu tür farklı şeyler yapmayı düşünüyoruz. Müşterilerimizden gelen her türlü yeni fikre açığız. Zaten onlar da fikirlerini seve seve bizimle paylaşıyor. Onların düşüncelerine çok önem veriyoruz. İmece usulü olduğu için herkes bir şekilde katkıda bulunmaya çalışıyor.”

MÜŞTERİLER BULAŞIK YIKIYOR

Kafenin imece usulü işletilen bir yer olduğunu ve gelen çoğu kişi kalkıp kendi çayını kendisi aldığını anlatan Özdemir, “Hatta ücreti bile masaya bırakıp gidiyorlar. Sadece ilk kez gelenler olduğunda garipsemesinler diye kasada durmak zorunda kalıyorum. Ama zamanla onlar da alışıyor, parayı bırakıp gidiyorlar. Sık gelen müşteriler bazen benim haberim olmadan arkaya geçip bulaşıkları yıkıyor. Ben dışarda otururken, çay dağıtıyorlar. Devamlı müşterilerimiz sanki kafe sahibi gibi yeni gelen müşterilerle ilgileniyor. Bazıları parayı kasaya atmıyor kenara bırakıyor. Oraya dokunmuyor. Bu hassasiyeti göstermek çok önemli bir şey. Sürekli müşterimizden biri saz diğer gitar çalıyor. Akşamları burada kendi müziğimizi yapıp şarkılar söylüyoruz” dedi.

HEPİMİZİN HAYATINA BENZİYOR

Felsefe bölümü mezunu olan ve kitap okumayı çok seven Özdemir, kafenin isminin nereden geldiğini şöyle anlattı: “Sisifos Yunan mitolojisinde bir karakter. Zeus tarafından cezalandırılmış... Sisifos’un cezası çok farklı olduğu için dikkat çekiyor. Zeus tarafından bir kayayı sonsuza dek tepeye çıkartmakla cezalandırıyor ama tepeye her çıkardığında kaya tekrar yere düşüyor. Bu bir nevi hayatın monotonluğuna işaret ediyor. Sisifos ısrarla direnerek kayanın düşeceğini bildiği halde tekrar çıkartıyor. Bu yüzden Sisifos hepimizin hayatına benzeyen bir karakter. Felsefe okudum, biraz varoluşçuluğa da fikir olarak yakınım. Bu yüzden bu ismi verdim.”

ÜRETEN KİŞİNİN SERMAYESİ EMEĞİDİR

Dükkandaki her şeyin ikinci el eşya olduğunu belirten Özdemir, tüketim kültürüne karşı şöyle bir çağrı yapıyor: “İnsanlar günümüzde elindeki eşyaları değerlendirmek yerine hemen gidip yenisini almayı tercih ediyor. İhtiyaç fazlası tüketime çok meraklıyız. Var olanı da atıyoruz direk. Her şeyi talan ediyoruz çok fazla tüketiyoruz. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım ama mecbur kalınca yaptım. İmkansızlık varsa orada yaratıcılık devreye giriyor. Zaten iki tür insan vardır; üreten ve tüketen. Tüketici kişi genelde parasına güvenir, gider mağazaya kafasındaki projeye uygun şeyleri alır ve çıkar. Ama üreten kişinin sermayesi emeğidir. Bir yere girer emeğini ortaya koyar ve güzel bir şey ortaya çıkar.”

Haber Merkezi