- Kültür-Sanat
- 18.07.2025 12:52
Sayfa Yükleniyor...
Yazar Ahmet Tahsin Dönemeç 1,2 Gökten Üç Masal Düştü, Tuz Yokluğu, Erdolusu Bade, Kavganın Türküsü kitaplarına imza attı. Üç Roman ve üç şiir türünde olan kitaplarıyla edebiyat dünyasında yer edinen yazar, şair şimdilerde bir kitabının sonuna gelmiş durumda, kısa zaman kitap raflarda yerini alacak
ONURHAN ALPAGUT- RÖPORTAJ
Çocuk yıllarında yazıyla alakası gelişen Yazar, Şair Ahmet Tahsin bir süre ara verdiği yazım macerasına emekli olması ile birlikte geri döndü. Edebiyat dünyasında üç roman ve üç şiir kitabıyla kalıcı bir yer edinen Ahmet Tahsin, okurlarına şimdiden yeni kitabının tamamlandığını müjdesini verdi. Bu kitabın yazım sürecinde “Dönemeç” serisinden aldığı olumlu dönüşlerin etkili olduğunu belirten yazar, yeni kitapla ilgili şu sözleri söyledi; “Dönemeç’teki olayların yaşandığı aynı dönemde, 1980 yılı sonlarında; Suluova’da, bir kömür ocağında, emeklerinin karşılığını alamadan çalışan işçilerin haklı mücadelelerinin ve bu mücadele sonrasında karşılarına çıkan lokavt kararıyla birlikte, yaşadıkları korku ve endişeyi anlatılan gerçek hayattan alınmış bir dönemin kurgusunu taşıyor bu roman da.”
Sizi kısaca tanıyalım…
1950 Yozgat Boğazlıyan doğumluyum. Aslım Karadenizli, büyük dedem Rus işgalinde yaşadığı yerleri terk ederek annesiyle birlikte Yozgat’a göçmüş. İlk ve ortaokulu Boğazlıyan’da, lisenin ilk yılını Ankara’da, son iki yılını Kayseri’de okuduktan sonra girdiğim İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin ilk iki yılını Eskişehir’de ve son iki yılını Ankara’da devam ederek bitirdim. Öğrencilik yılları boyunca çeşitli özel iş yerlerinde çalıştım. Akademi bittikten sonra on bir yıl devlet memurluğunda kaldım. Siyasi nedenlerle bu görevimden ayrıldım. Serbest muhasebeci mali müşavir olarak yirmi yıl Ankara’da çalıştım. Emekli olduktan sonra, özlemini çektiğim ve bir türlü fırsat yaratamadığım yazma süreci de başlamış oldu ve halen devam ediyor.
ŞİİRLE BAŞLADI
Yazıyla olan hikayeniz nasıl başladı devamında neler yaşadınız?
Yazmakla ilgili gelişimim sanırım çocukluğumdan başlıyor. İç Anadolu’da kış geceleri çok uzun olurdu. Yaşadığımız ilçede o dönemlerde elektrik yoktu. Bir veya iki evde büyük pilli, lambalı tabir edilen radyolar vardı O uzun kış gecelerinde anam, bize masallar anlatırdı; bazen konuklar da olurdu. Sanırım kurgu yapabilme becerisi o sıralar oluştu bende. La Kitap Yayınları’ndan çıkan Gökten Üç Masal Düştü isimli masal kitabım da zaten o yıllardan aklımda kalan bölük pörçük masalların bir derlemesi. Anamın anlattığı masallarda tekerlemeler olduğu gibi türküler de vardı; ben masalların içeriklerinden ziyade o türkülerden ve içtenliğinden etkilenirdim. Cinayet, sel baskını, yangın, deprem gibi önemli olaylar için yerel şairler destan yazar ilçe pazarında satarlardı. Bu yüzden de yazınla ilk tanışmam şiirle olmuştur. Bu tanışma zamanla hikaye ve roman olarak evirilse de şiiri hiç bırakmadım.
Yazıyla olan hikayenizin başlangıcında çevrenizin nasıl bir etkisi oldu?
Anam ümmiydi, yani okumuş yazmışlığı yoktu. Babamsa millet mektebi mezunuydu ama ilçe pazarında satılan, Hazreti Ali, Zaloğlu Rüstem, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi halk kahramanlarıyla, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Yusuf ile Züleyha, Leyla ile Mecnun gibi sevda kahramanlarını anlatan kitapların müptelasıydı. Her hafta pazar alışverişinin yanında bir de küçük kitapçık alırdı. Bazen kendisi bize okur, çoğunlukla da bana okuturdu. O günlerden aklımda kalan bir soru var; tüm aşk hikayelerinde erkek adı önde anılıyor da, neden Leyla ile Mecnun’da kadın adı önce anılıyor? Bir ara İran’daki tanıdıklarımla da bu konuda yazıştım ama hala mantıklı bir cevap bulabilmiş değilim. Sorunuzun cevabına tekrar dönersek, sanırım bana okuma alışkanlığı ve yazma isteği o zamanlar aile içinde hikaye dediğimiz, adlarını saydığım küçük pazar kitapçıklarıyla geldi.
YAZMAK ÇOK OKUMAKLA İLİNTİLİ
Çok okumakla yazmanın herhangi ilintisi var mı?
Elbette ki. Yazmak, kesinlikle çok okumakla ilgili. İlk ve orta okulda kitap bulma veya alma imkanlarımız yok denecek kadar azdı. Okulumuzda ve ilçemizde kütüphane yoktu. İmece usulü alınan kitaplardan birkaç tane okumuşluğum var. Gerçek edebiyat eserleriyle zaten o anda tanışmış oldum. Daha sonra lise öğrenimime devam edebilmem için ailem beni Ankara’ya yolladı. Ulus’ta Kedi Seven Sokak’ta küçücük bir kütüphane vardı. Kışın sıcak olurdu, ben de her gün okul sonrası ders çalışmaya bu kütüphaneye giderdim. Ödevlerimi bitirdikten sonra zamanımı kitap okuyarak geçirirdim. Benim için kitap konusunda inanılmayacak kadar büyük bir cennetti orası. Şimdi adını hatırlamıyorum, o günlerde bana okuma konusunda yol gösteren kütüphane görevlisi hanımefendiyi, minnetle anıyorum. Yaz tatiline gitmeyi bu sebepten birkaç gün uzattığım olurdu. Sözü, çok bilinen bir özlü sözle bitirmek istiyorum. Derler ki: “Dolu testi sızdırır.”
Kitaplarınıza gelecek olursak, dönemeç serisinin hikayesini sizden dinlemek isteriz, bu roman serinizin içeriği nedir? Kitabı elimize aldığımızda ne ile karşılaşıyoruz?
Dönemeç, iki ciltlik bir roman. 1980 öncesini ve sonrasını anlatan bu roman, dönemine bakarak siyasi bir roman gibi gözükse de öyle bir roman değil. Doğasıyla, aşkıyla, insanıyla bir dönemi anlatan, bildiğiniz klasik bir roman. Yaşanmış bir olayın kurgulanmasından doğdu. Amasya’nın yakınında kurulu bir tohum üretme çiftliğinde çalışan köylü kadınların, sigortalanmak ve sendikalaşmak için verdikleri mücadelelerinin romanı. Köylü kadınların erkeklerden yardım almadan başlatıp, başarıyla tamamladıkları destanın anlatımı olan bir köy romanı. Ön yüzünde hazin bir aşk hikayesi, orta yüzde bu kadınların direnişe hazırlıkları ve direniş, arka yüzde ise 1980’nin o çalkantılı günlerinin Amasya, Çorum ve Tokat halkına yansıması her türlü idealizmden uzak gerçekçi bir dille anlatılmaktadır. İkinci kitapta yani Dönemeç II de ise darbeden sonra Yeşilırmak Vadisi insanının değişen hayatı anlatılmıştır. Çok uzun zamandır köy romanı yazılmıyordu biliyorsunuz, Dönemeç’in bir başlangıç olmasını diliyorum.
İlerleyen günlerde sizden yeni bir kitap görecek miyiz?
Dönemeç ve Dönemeç II için bana ulaşan olumlu tepkiler elbette ki yeni çalışmaların da kapısını açtı. Şu an yine bir Yeşilırmak Vadisi romanını bitirmek üzereyim. Dönemeç’teki olayların yaşandığı aynı dönemde, 1980 yılı sonlarında, Suluova’da bir kömür ocağında, emeklerinin karşılığını alamadan çalışan işçilerin haklı mücadelelerinin ve bu mücadele sonrasında karşılarına çıkan lokavt kararıyla birlikte, yaşadıkları korku ve endişeyi anlatılan gerçek hayattan alınmış bir dönemin kurgusunu taşıyor bu roman da.
ÜÇ ROMANDAN SONRA BİR ŞİİR KİTABI
Üç roman kitabınızın ardından “Tuz Yolculuğu” şiir kitabınızı çıkardınız. Romanlarınızdan sonra çıkan bu kitabınızın içeriğindeki şiirlerin teması nedir?
Tuz Yokluğu şiir kitabımdan önce, üç şiir kitabım daha var. Şiirin ülkemizdeki yerini ve serüvenini biliyorsunuz. Yayınevleri artık şiir kitabı yayınlamıyor diyebiliriz. Bu nedenle sadece şiirlerimin tescillenmesi amacıyla, parası tarafımdan ödenerek Mart 2008 tarihinde bastırdığım Erdolusu Bade ve Kavganın Türküsü isimli iki şiir kitabımdan sonra La Kitap Yayınevi Eylül 2019’da Tuz Yokluğu isimli şiir kitabımı yayınladı. Ben şiirlerimi toplumcu gerçekçi çizgisinde yazıyorum. İnsanın doğası gereği yaşadığı ne varsa, yaşamda, aşkta ve kavgada, o çizgiden ayrılmadan duyguları şiirleştiriyorum.