- Kültür-Sanat
- 20.04.2025 11:41
Karikatürleri Cumhuriyet, Aydınlık gibi Ulusal gazetelerde yayınlanmış Usta Çizer Mustafa Bilgin ile röportaj gerçekleştirdik. Bilgin, karikatürle olan hikayesini gazetemize anlattı
ONURHAN ALPAGUT-RÖPORTAJ
Mustafa Bilgin, karikatüre yıllarını adamış, çalışmalarıyla kendini alanında Türkiye’de hatırı sayılır karikatüristlerden biri… Bilgin, karikatürle olan hikayesini gazetemize özel olarak anlattı. Sorduğum soruları içtenlikle cevap veren usta çizer basında çizimleri yayınlanmış bir karikatürist olarak, basın karikatürünün azalmasının sebebini basının yapısının değişmesine bağladı. Türkiye’de karikatürün günümüzdeki konumu da değerlendiren Bilgin, “Dünyada da bizde de “ilgisizlik virüsü” giderek daha bulaşıcı oluyor. Örneğin, nasıl çizgi roman bir zamanlar gazetelerin vazgeçilmez unsurlarıydı fakat şimdi yoklar, korkarım karikatür de benzer sona doğru giderek yaklaşıyor” diye uyardı.
Klasik bir soru ile isterseniz başlayalım. Sizin ağzınızdan Mustafa Bilgin kimdir?
1962 doğumluyum. Babamın memuriyeti nedeniyle doğumum Bingöl ilimize denk gelmiş. Annem ev hanımı. (Babamdan bahsedince annemden bahsetmesem olmaz) Belki de içinden en çok karikatürcü çıkarmış ilçemiz Bafralıyım. Çizgi film sektöründen emekli olsam da karikatürle hep iç içe oldum. Evli ve hiç çocukluyum.
Karikatüre ile olan hikayeniz nedir? Bu iş nasıl başladı?
Çocukluğumda babam ara sıra da olsa eve Akbaba mizah dergisi getiren biriydi. O “kıh kıh kıh” gülerek okuduğu mizah öykülerine düşkünse de, ben dergideki çizgileri severek incelerdim. Çocukluktan gençliğe adım attığım yıllarda Oğuz Aral ustamızın kaptanlığını yaptığı Gırgır Dergisi, sürekli çizmek için heveslenmeme sebep oldu diyebilirim. O yıllarda Ankara’da yaşıyordum. Mektupla, “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler” sayfasına karikatürler yolladım fakat yayınlatmayı başaramadım. 1980’den sonra İstanbul’a geldik. İlk karikatürümü, Raşit Yakalı ağabeyimizin yönettiği Çarşaf (dergisi) Karikatür Okulu’nda yayınlatabildim. Bu sürecin hemen devamında, benim için gurur verici bir şey yaşadım ki; Gırgır Dergisi’nin arka sayfasında, kısmen ustalaşmış karikatürler yayınlanırdı. Gırgır’da yayınlanan tek çalışmam bu oldu.
ÖDÜLLER ALDIM
İlk profesyonel karikatüristliğe geçişiniz nasıl oldu?
O yıllarda karikatür dünyasında kısaca, yazılı karikatürler -yazısız karikatürler, başlığında ayırabileceğimiz keskin bir ayrılık vardı. Tercihim Yazısız Karikatür’den yana oldu. Grafik işler yaparak harçlığımı çıkarmaya çalışırken bir çizgi film stüdyosunda çizer olarak işe başladım. Bu sektörden emekli olana kadar çalıştım. Bütün bu yıllarda karikatür dünyasında da varlık göstermeye gayret ettim. Ulusal-uluslararası karikatür yarışmalarından ödüller aldım. Rahmetli ağabeyimiz, usta karikatürcülerimizden İsmail Gülgeç bütün bu süreci bilen biriydi. Habertürk Gazetesi’nin 2001’deki kuruluşunda karikatürcü grubun içinde beni de istedi. Bu gazetede 3 ay 3 kuruş bile kazanamasam da, sonradan Cumhuriyet Gazetesi’nde 10 yıl sürdürdüğüm ‘Hayat Epik Tiyatrosu’ isimli bant karikatürlerimin ilk alıştırmalarını yapma şansım oldu. İlk profesyonelliğe geçişimin öyküsü budur.
Ağırlıklı olarak ne türde çizimler gerçekleştiriyorsunuz?
Başta Yazısız Karikatürler dediğim, daha çok uluslararası yarışmalarda görebileceğimiz evrensel karikatürler yapmaya gayret etsem de, gazetelerde çalışmaya başlayınca karikatürün her çeşidini uygulamak zorunda kaldım. Çizeceğiniz o günkü konu size anlatım olarak en iyi yöntemi fısıldıyordu çünkü; yazılı-yazısız, grafik, absürt, yerel-evrensel Allah ne verdiyse.
SERGİLERE KATILIYORUM
Karikatürde hangi mecralarda çizdiniz?
10 yıl Cumhuriyet, 3 yıl Aydınlık Gazetelerinde neredeyse her gün çizdim. Benden talep eden aylık-haftalık dergilere de ara sıra çizdiğim oldu. Örneğin şu an Avusturya’da yaşayan Türk toplumu için çıkan Tuna Dergisi’nin (tunadergi.com) her sayısına karikatür yolluyorum. Sergilere katıldım, katılıyorum.
Basın çizerliği yapmış bir isim olarak, artık basın karikatürüne önem verilmemesini ya da azalmasının temel sebebi size göre nedir?
Basının yapısı değişti. Eskiden gazete patronları da gazeteciydi. Tek gelir kalemleri gazete satışı olduğu için, karikatürcü de gazeteyi sattıran etmenlerden biriydi. Sonradan farklı iş dünyalarından gelen patronlar o gazetelerin sahibi oldular, o gazeteler de anında sahiplerinin “broşürü” haline geldiler. Birinci amaç karlılıktı artık. Karlılık birinci amaç olunca, hükümetle, gerek kredi ilişkileri, gerek tazminat davalarıyla karşı karşıya gelmeme isteği, bu “sivri dilli” sanatı giderek törpüler hale geldi. Sonunda da, hiç “bulundurmamak daha iyi”, diyen patronlar sayesinde karikatürcülerin ayakları gazetelerden çektirildi. Bunun yanı sıra internetin yaygınlaşması bir karikatür enflasyonuna da sebep oldu. İnsanların önüne zahmetsizce düşen bedava karikatürler onları fazlasıyla doyurdu. Çok tok insana yemekten bahsederseniz midesi bile bulanabilir, değil mi? Doygunluk gazetede talebi de bitirdi. Bence bu 2 ana sebep bu konuda belirleyici oldu.
Çizgilerinizi ortaya çıkarırken beslendiğiniz kaynak nedir?
Gözlem yapmayı çok severim. İşim bu olduğu için değil, kendiliğinden yaparım bu işi. Gözüme takılan bir şeyi takip ederim; buradan ilginç bir çıkacak, diye izlediğim, buradan bir espri oluşturduğum çok olmuştur. Kitap okumak, film izlemek, gündemi takip etmek, sohbet etmek beslenme kaynaklarımdandır.
Espri bulurken hiç tıkandığınız oluyor mu?
Olur tabii. Robot değiliz ki. Günlük gazetelerde çalışırken acısını daha çok çektiğim bir şeydi bu. Benden bir karikatür bekleyenlere, zamanında içinize sinen bir çalışma gönderebilmek bazen azap olurdu. “Günü kurtarmak için” yolladığım bir çalışmam ertesi gün daha iyi bir şey gönderene kadar kabusum olurdu benim. Çok şükür gazeteler artık iş vermiyor da kurtulduk bu sıkıntıdan(!)
Türkiye’de şu an karikatürün durumu nedir?
Dünyadan farklı değil sanki. Dünyada da bizde de “ilgisizlik virüsü” giderek daha bulaşıcı oluyor. Örneğin, nasıl çizgi roman bir zamanlar gazetelerin vazgeçilmez unsurlarıydı fakat şimdi yoklar, korkarım karikatür de benzer sona doğru giderek yaklaşıyor. İnternette yaşar belki ama altın çağlarını özleye özleye yaşar.
Son olarak bu röportajı okuyacak kişilere, neler söylemek istersiniz?
Karikatürün kaderi ne olursa olsun, insan kendi kaderi için iyimserliğini yitirmemeli. Gülmeceden vazgeçmemeli. Cenneti hak edenler, bana göre dünyayı da cennete çevirmeye gayret edenlerdir. Buna öncü olamıyorsak bile olanlara elimizden geldiğince destek olmalı.