- Kültür-Sanat
- 31.05.2025 15:01
Edebiyatın başlı başına bir terapi alanı olduğunu belirten Uzman Psikiyatrist Semiha Tufan, Edebiyat kendi kendinizi terapiye aldığınız bir alandır. Yazmanın kendisi de okumanın kendisi de sizi tedavi eder ve gelişiminize katkıda bulunur dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN / ÖZEL HABER
Uzman Psikiyatrist Semiha Tufan, psikiyatri uzmanlığının yanı sıra edebiyat ile de yakından ilgileniyor. Uzun zamandır parça parça yazdığı şiirleri ve kısa yazılarını bir yerde toplayan Tufan, Sıfır Yayınlarının Proje Kitap serisinde yazdıklarının bir kısmını okuyucuları ile buluşturdu. Keyifli bir projede yer almaktan dolayı mutlu olduğunu söyleyen Uzman Psikiyatrist Semiha Tufan, hem kendi mesleğini konuştu, hem de edebiyat dünyası, icra ettiği psikiyatri biliminin ortak yönleri ve hayata dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
SÜREÇ KENDİLİĞİNDEN GELİŞTİ
Yakın bir arkadaşının vesilesi ile proje kitap serisinde yazdıklarını okuyucuları ile buluşturduğunu belirten Tufan, yazma sürecini şöyle aktardı: Sıfır Yayınlarının Proje Kitap Serisi; edebiyat dünyasına kazandırmayı düşündükleri birçok yazarın kendilerini dile getirmelerine fırsat verdikleri bir projeydi. O sebepten ötürü projenin içinde olmak fikri bana güzel geldi. Sonrasında Gökhan Beyde bu konuda teşvik edici oldu. Yazılarımızı bir yerde biriktirmemiz ve projeye dahil olmamız noktasında teşvik edici oldu. Süreç böyle gelişti ve kendiliğinden gelişen bir süreç oldu.
YAZMAK DİNLENDİRİCİ OLUYOR
İnsan deyince işin içine hem edebiyatın hem de psikolojinin girdiğini ifade eden Tufan, Bizim mesleğimiz hayatın içinden bir meslek olduğu için doğrudan olmasa da her türlü alanın içinde oluyor. Proje Kitap serisinden sonra yaşantılardan yola çıkan bir kitap projem olacak ve yakın zamanda kadın şairlerle ilgili projesi var orada da yazacağım. Bu iş yoğunluğunda yazmak dinlendirici oluyor. Kendi yaşantımdan ve meslek icabı karşılaştığım yaşanmış olaylardan yola çıkarak, insan yaşantıları üzerine kurguladığım bir kitap düşünüyorum. Bunun içerisinde kişilerin de tasviri var diye konuştu.
EDEBİYAT TEDAVİ EDİCİDİR
Yazı yazmanın başlı başına herkes için tedavi edici olduğuna dikkat çeken Tufan, İnsan bana göre kendini anlatmak ve kendini dinlendirmek için yazar. Kitap okurken de edebiyatın kendisi de her türlü terapiden daha keyiflidir. Edebiyat kendi kendinizi terapiye aldığınız bir alandır. Okumak da yazmak kadar iyileştiricidir. Yazmanın kendisi de okumanın kendisi de sizi tedavi edici ve sizin gelişiminize katkıda bulunan bir aktivite olduğu için bu yönüyle de değerlendirilebilir dedi.
PSİKİYATRİ DUYGU YÜKLÜ BİR MESLEK
Psikiyatrinin sevmeden yapılabilecek bir meslek olmadığının altını çizen Tufan, şunları söyledi: Duygusal anlamda mesleğimiz çok yüklü bir meslektir. Size danışmaya ya da acısını paylaşmaya gelen insanlara yardımcı olabilmek için psikiyatrist olarak sizin de belirli bir olgunluk düzeyinde ya da o acıları karşılayabilecek olgunluk düzeyinde olmanız gerekiyor. Sizin orada hastanın karşısında yeterince sağlam durmanız gerekir ki diğer tarafın acısını dindirebilesiniz.
PSİKİYATRİST OLMANIN AVANTAJLARI
Psikiyatrist olmanın da avantajları olabildiğine değinen Tufan, Yaptığınız iş kendi kişisel gelişiminize de katkıda bulunabiliyor. Okuduğunuz şeyler ya da onlarca insan görmek, teorik olarak kişisel gelişiminize de insan olarak katkıda bulunabiliyor. Ama bu değil ki psikiyatrist her duygusunu çok soğukkanlılıkla yönetir. Bizler de insanız sonuçta. Duygularımız, çevremizde insanlar ve sevdiklerimiz var. Onlarla yakın ilişkilerimizde diğer insanlar nasıl duygular yaşıyorsa bizde yaşıyoruz. Belki mesleğimizin bir avantajı buna daha yakından bakabilme fırsatını zaman zaman elde edebiliyoruz. Ama herkes kadar bizler de acı çekiyoruz, üzülüyoruz, seviyoruz insanız sonuçta. Hayata dair çok şey var psikiyatrinin içinde. O yüzden okurken de alanımızdan kaçmak gerekmiyor. Çok yüklü olduğu zaman insanın başka bir alana yönlenmesi de doğal. Burada edebiyat ve şiirle ilgilenmek de iyi geliyor. Hep mesleki çalışmalar içinde olmak da iyi değil. Öyle bir gidişat olmamalı çünkü bu durum insanları köreltir şeklinde konuştu.
EDEBİYATIN İŞLEVİ ÇOK
Kitap okumanın ya da şiir yazmanın terapik bir etkisi olabileceğini ancak burada işin içine kişisel yeteneğin de girdiğini belirten Tufan, Kişi eğer edebiyat ve şiirle duygularını ifade edebiliyorsa şanslıdır. Bunu iyileştirici olarak kullanabilir. Edebiyat ve şiirde duyguları yazıya dökebilmenin kendisi zaten iyileştirici bir süreçtir. Birçok yazarda psikiyatristlerin söylediği şeyleri şiirlerinde ya da yazılarında çok daha edebi bir şekilde dile getirirler. Onlar bizden önce keşfetmişlerdir. Homerostan tutun da Nazım Hikmete kadar duyguları şiir, yazı veya düzgün bir metinle ifade etmişlerdir. İster okuyun ister yazın hangisini yaparsanız yapın. Hastalarımın çoğuna illa edebi bir şey olmasına gerek yok derim paragraf paragraf yazıya gerek olmadığını ifade ederim. Kimseye söyleyemeyeceğini düşündüğün ya da bir yerden başlamaktan zorlanıyorsan bir kağıt kalem al önüne ve aklına o sırada ne geliyorsa duygu ve hislerinden ya da olaylardan başlayarak yaz bana getir derim. Burada konuşamıyorsan istersen beraber okuyabiliriz oradan yola çıkarak konuşabiliriz diyorum. Zaten bibliyoterapi dediğimiz kitapla terapi diye bir şey var. Okuyarak farkındalık yaratarak bir terapi yapılabilir. O yüzden psikiyatri alanda önerilen bir şeydir. Sağ beyin duyguyu yaşar sol beyin onu dile döker. Sağ beyinde duygu dile dökülmeden kalırsa o kişide sıkıntı yaratır. Ancak bunu yazarak ya da konuşarak dile dökebiliyorsanız o zaman duygunuzu ifade edebildiğiniz için zaten o sıkıntıyı boşaltacak bir kanal yaratmış olursunuz kendinize. Edebiyatın çok işlevi var dedi.
TOPLUMUN RUH SAĞLIĞI BİREYDEN BAŞLAR
Toplum olarak edebi anlamda derin bir coğrafyada yaşadığımıza vurgu yapan Tufan, İran edebiyatından Anadolu Edebiyatına kadar şairler ve yazarlarla dolu çok zengin bir coğrafyadayız. Belki biz son zamanlarda dile getirme işini unuttuk az yapıyoruz. Yalnız daha çok eyleme mi döküyoruz ya da içimize mi atıyoruz onun da sıkıntısı var. Çok yüklü şeyler yaşıyoruz ancak yaşadıklarımızı birbirimize ne kadar çok dile getirirsek toplum olarak ruh sağlığımız o kadar korunur. Toplumun ruh sağlığı ilk önce bireyden başlıyor ama sonuçta ikisi de birbirini etkileyen dişli çarktır. Toplumda ne olduğu bireyin ruh sağlığını, bireye ne olduğu da toplumun ruh sağlığını etkiliyor. Bu ayrılmaz bir parçadır şeklinde konuştu.
TERAPİ EĞİTİMLERİNİ TAMAMLADIM
15 yıldır psikiyatrinin içinde olduğunu ve psikiyatri uzmanlığının dışında 15 yıldır çeşitli alanlarda terapi eğitimi de aldığına değinen Tufan sözlerine şöyle devam etti: Cinsel işlev bozuklukları, aile terapisi ve duygu odaklı terapi eğitimleri aldım. Şimdi hali hazırda birçoğunun eğitimi bitti. Kocaeli Darıcada bütüncül psikoterapiler enstitüsü var. Oranın hem Anadolu Şube Kuruculuğunu hem üyeliğini yürütüyorum. Ayrıca orada süpervizyon eğitimlerine devam ediyorum. Psikoterapi enstitüsünde 4 yıldır devam ediyorum artık eğitim bitti ileri aşamasında Amerikan Psikoenstitü birimleri ile de bağlantılı olarak birçok alanda psikoterapi eğitimleri veriliyor. Ruh sağlığı alanında çalışan arkadaşlarımıza bu işe hevesli olan emek verebilecek arkadaşlarımıza psikoterapi eğitimleri 4 yılda 4 yıllık bir süreçte veriliyor. İnsan konuşulduğu için ana konumuz içine politika, toplumsal psikoloji, insan ilişkileri giriyor. Kurucusu sevgili hocamız Tahir Özakkaştır.
ÇOCUK SİZDEN GÖRMELİ
Tufan, her şeyin temelinin çocuklukta başladığına dikkat çekerek, Kitap okuma alışkanlığından tutun da diğer bütün alışkanlıklara kadar bütün yaşantımız çocukluk yaşantıları ile çok ilgilidir. Şöyle bir şey var; bir çocuğa zorlayarak değil de ona örnek olarak bir şey öğretebilirsiniz. Defalarca bir çocuğa hadi kitap oku diyebilirsiniz yapmaz, niye yapmaz onu da söylüyorum; siz elinize kitap almıyorsanız çocuğunuz da bunu sizden görüp öğrenmeyecektir. Beraber onunla böyle bir vakit geçirmiyorsanız, bunu yapmayacaktır. Orada olması gereken, böyle bir paylaşımı beraber yaşantılamaktır. Diğer davranışlarda olduğu gibi kitap okuma eylemini de ebeveyn ile çocuğun birlikte yapması gerekir. İnsan insana bir paylaşım yapmalıyız. 21. yüzyılda bunları yapmayı unuttuk biraz. En az kitap okuyan ülkelerin başında geliyoruz. Kısacası; söyleyince olmuyor, yaptığınızı görünce oluyor diye konuştu.
ÖNCE KENDİNİZİN FARKINA VARIN
Kendiniz ile ilgili farkındalığınız ne kadar artar, kendinizi ne kadar iyi tanırsanız, her türlü ikili ilişkinizde; anne-baba ilişkisi ve buna aşkta dahil, hepsinde o farkındalık sizi ve ilişkinizi daha iyi bir yere götürecektir diyen Tufan, sözlerini şöyle sonlandırdı: Bir olgunlaşma süreci yaşıyorsanız bunun ilişkinize yansımaması işten bile değil. Her iki tarafın da olgunlaşması gerekir. Aşkın çeşitli ayakları var; aşk sadece tutku ve bağlılık değil. Sadece sevgi ve şevkat da değil, bu saydığım ayakların hepsinin bir arada olması gerekiyor. Siz bu ayakları kendi içinizde sağlarsanız, bunları olgunlaştırırsanız yaşadığınız ilişkilerde sağlam, sağlıklı ve ayakları yere basan ilişkiler olur.
BİBLİYOTERAPİ NEDİR?
Bibliyoterapi, çok kısa bir tanımla, kitapla tedavi anlamına gelmektedir. Bu yöntemdeki amaç, kişinin duygusal sorunlarını anlaşılabilmesini sağlamak, hayata karşı uyum sorunlarının aşılmasını gerçekleştirmek ve kişinin içinde bulunduğu ruh halinin tüm detaylarını tanımlamaya çalışmaktır. Bir başka tanımlama şeklinin, doğru zamanda, doğru bireyle, doğru kitabı buluşturmak olduğu bibliyoterapi, kişinin okuduğu ölçüde tedaviye başladığı bir tekniktir.
İzmir Doğal Yaşam Parkı'ndan renkli manzaralar