- Kültür-Sanat
- 16.06.2025 13:06
Genç Yazar Devrim Aktürk ile yayınlanan ilk kitabı ‘Hivru’ hakkında konuştuk. 20 Yaşında olan Aktürk birçok alanda faaliyet göstermekle ile birlikte ilk bastığı kitabın 1.baskısı şimdiden tükendi
ONURHAN ALPAGUT/RÖPORTAJ
Genç Yazar Devrim Aktürk, ‘Hivru’ ile okurları ile buluştu. Yoğun talep gören kitabın ilk baskısı çoktan tükendi. Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Aktürk aynı zamanda gazetecilik, yönetmenlik, kişisel gelişim başta olmak üzere Sosyal Medya Uzmanlığı yapıyor. Aktürk, bu kitabında 17 yaşından beri topladığı şiirleri kitaplaştırdı. Yazar, bu kitabının hikayesini ve yazıya olan ilgisinin nasıl başladığını gazetemize anlattı.
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Selam, adım Devrim Aktürk. 15 Ocak 1998 tarihinde Diyarbakır’a bağlı Silvan İlçesi’nde doğdum. Şu anda Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü üçüncü sınıf öğrencisiyim. Dört yıla yakın süredir gazetecilik, yönetmenlik, yazarlık ve kişisel gelişim başta olmak üzere sosyal medya uzmanlığı yapmaktayım. Bugüne kadar ‘Hivru’, ‘Sanal Azrail’, ‘Bölge 21’ kısa filmleri ve ‘Harmanlar Köyü’ belgeselini çektim. Aynı zamanda ‘Hivru’ adlı bir şiir kitabı yayımladım. Her beş ayda bir ‘Bilinç6 Fanzin’ adlı dergiyi fotokopi olarak yayınlıyorum. Bu Fanzin’de birbirinden değerli isimlerle birlikte kendi dergimizi çıkarma yoluna gittik. Bunların dışında YouTube içerikleri üretmekteyim. Ve son olarak 7 yıldır Diyarbakır Ansiklopedisi’ni yazdığımı da dile getirmek isterim.
SIK SIK KİTAP OKURDUM
Yazıyla alakanız nasıl gelişti?
Ben küçükken babamın birbirinden özel ve değerli kitaplıklarının olduğu bir kütüphanesi vardı. Orada sık sık kitap okurdum. Zaten günlük, şiir ve hikâyeler yazıyordum. Ancak hayatımı etkileyen olay dokuzuncu sınıfta yaşandı. Ben o dönemler sokaklarda simit satıp harçlığımı çıkarırdım. Bir gün bu yaşadığımı kendimce romana dökmek istedim. Ve fakat ne yazık ki devamını getiremedim. Ardından aynı dönem şehrim olan Diyarbakır’ın tarihini incelemek için ansiklopedi yazmaya karar verdim. İşte, o günden sonra kendimi edebiyata, tarihe ve ister istemez sinemaya attım. Hayalim ise bir gün aziz ülkemin her insanına sesimi iletebilmektir.
Birçok mecrada yazılarınız yayınlanıyor. Bu sene içerisinde de bir kitaba imza attınız. Aynı zamanda kanalınızda içerikler üretiyorsunuz. Hepsi bir arada zor olmuyor mu? Nasıl her yere yetişebiliyorsunuz?
Efendim siz de bilirsiniz ki aşkına koşan yorulmaz. Ben mesleğimi aşkla, sevgiyle ve neşeyle yapıyorum. Benim geleceği inşa etme gibi büyük hayallerim var. Ve unvanla halkın arasına girmiş biri değilim. Halkın arasından unvan sahibi olup geleceğe yürüyen bir insanım. Ve bu güzergahta en büyük destekçilerim gençlerimizdir, çocuklarımızdır. Biz inanıyoruz ki küçük dokunuşlarla çok büyük işlere imza atabiliriz. Tam da bu sebeple hem yazıyor, hem üretiyor, hem de dostlarımıza hizmetlerimizi sunuyoruz.
‘Hivru’dan bize kısaca söz eder misiniz? Kitabın yazım sürecinden basım sürecine kadar olan hikayesi nedir?
Tabii bu hususa da değinelim. Ben onuncu sınıfta iken bir kadına tutuldum. Ama Ahmed Arif, Sezai Karakoç ve Nâzım Hikmet misali. Kendisi bana kimi zaman Leyla Erbil, bazı anlar Mona Roza ve ara sıra da Piraye oldu. Yakın birlikteliğimiz olduğuna inanıyorum ama o, bu birlikteliği abi-kardeş seviyesinde görürken, ben bu yaşananları aşk bellemişim. Sonuç olarak hiçbir zaman beni sevmedi. Hatta kim bilir belki de nefret bile etmiştir. Fakat ben her şeye rağmen kendisine saygı duyuyorum. Hivru Kürtçe bir kelimedir. Kürtçe’de Hivru, ay yüzlü demek. Benim gözümde sevdiğim ay yüzlü olduğu için, kitaba böyle bir isim verme yoluna gittim. Şiirlerimi ise ta öteden beri yazdığımdan mütevellit hep saklıyordum. İçerik olarak onları ekledim. Kitabımızın basım süreci çok iyi gelişti. Herdem Kitapevi adlı bir yayınevi ile görüştüm. Genel yayın yönetmenimiz Sayın Canan Karatay çok samimi ve içtenlikle şahsıma destek çıktı, kitabımı Ankara’da yayımladı. Bu sebeple kendilerine müteşekkirim. Hatta yeni kitabımı da aynı yayınevinden çıkarmayı istiyorum. O kitabımızda şiir kitabı olacaktır. Şiir kitabı olarak yayınlamak istiyor olsam da, bazı düzyazı ve hikâye konularına değinmek istediğimi belirtmek isterim. Her şeyin ötesinde hayaller gerçeklerin yarısıdır. Ben hayal ettim ve başardım. Peki, siz neden başaramayasınız?
Bir edebiyatçı olarak edebiyat dünyasında nasıl bir yol çizmeyi planlıyorsunuz?
Şahsımca dünyanın en zor işi edebiyattır. Tarihin her döneminde bir iz barındırmak için edebiyatla ilgilenen ve kimi zaman muvaffak, çoğu zaman ise başarısız olmuş yüzlerce isim var, eserler ortadadır. Bu sebeple ben en iyisi için çabalamayı umut edinen, bu çabayı dostlarıma sunan, her türlü eleştiriye açık olan ama alın terime de sahip çıkmayı dava edinen bir insanım. Maddi imkânlarım kısıtlı. Bir bilgisayarım yok mesela. Hivru kitabımın dizaynını internet kafede düzenledim. Ama hiçbir zaman pes etmedim. Her daim halime şükrettim. Ve inanırsanız başarırsınız, sözünü kendime rehber edindim. Kişi yapacağı işe inanmıyorsa hiç vakit ayırmamalıdır. Yoksa şahsına yazık etmiş olacak. Bir hususu daha dile getirmek isterim. Evet, ben bir şiir kitabı yayımladım ama şair değilim. Kendime şair demek de istemiyorum. Şayet bunu dersem üstatlarıma hakaret etmiş olurum. Ben sadece sevdiğime karşı düşüncelerimi kağıda aktardım. Tüm mesele bundan ibarettir. Bu durumun da şairlikle hiçbir alakası yoktur. Yoksa her eline kalem alanı şair diye naklederiz maazallah.
İNANIN, HAYAL EDİN
Genç bir edebiyatçı olarak, sizin gibi gençlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?
Ben yirmi küsur yıllık yaşantımda sadece bir kere sinema salonuna gittim. Ve ortam sıradandı. Ancak şunu bilmelisiniz ki, ben o gün isteyerek sinema salonuna gitmemiştim. Ben maddiyat sebebiyle her şeyi bedavaya getirmeye çalışan bir insanım. Mesela on liramı sinema salonuna vermek yerine, o parayla ihtiyacımı gideririm. Bedava WiFi’si bulunan kafeteryaların önünde oturur internet ihtiyacımı gideririm. Sağdan soldan kitaplar çalar, kitaplığımı büyütürüm. Ancak ben şerefli bir hırsızım. Bu hayatta sadece kitaplar çalar, dergileri bir daha geri vermemek üzere çantama koyarım. Neden mi? Çünkü ben gerçekçi bir insanım. Örneğin her türlü insanla aynı masaya oturup sohbet ve muhabbet ederim. Hatta dostlarımın bana ‘Masa Fahişesi’ diye lakap takmışlıkları bile vardır. Çünkü ben hayatı halkımla, yurttaşlarımla yaşama yolunu tercih ettim. Camiye gittiğimde kimi zaman çorabım yırtık olur, asla başımı eğmem. Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayacağım. Bu sebeple gençlere tavsiyem bu hayatı yaşayın, halinize şükredin. İnanın, hayal edin. Her daim aşık olun. Gerçek manada bir Adem’e aşık olmayan Allah’a da inanmaz. Çünkü kişi Allah’ın varlığını sevdiğinin gözünde görür. Tabii o göze bakmasını bilene. Çok okuyun, bol bol filmler izleyin. Vatanımıza, halkımıza, fikirlerimiz ve düşüncelerimize, geleceğimizin yarınları olan çocuklarımıza ve tüm insanlığa el uzatalım. Çünkü biz sessiz çığlıklarız.