- Kültür-Sanat
- 18.12.2025 15:04
Masal, müzik ve dans EÜ Etnografya Müzesi’nde
EÜ Etnografya Müzesi’nde gerçekleştirilen “Anadolu’nun Masalları” söyleşisinde masal anlatımı, dans ve müzik performanslarıyla sanatseverler bir araya geldi.
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : EGE AJANS
Ege Üniversitesi (EÜ) Etnografya Müzesi tarafından düzenlenen Müze Söyleşileri kapsamında “Anadolu’nun Masalları” etkinliği sanatseverlerle buluştu. Yazar Semra Yeşil, Zümrüdüanka kuşu masalını anlattığı söyleşide; Yağmur Öztürk dans gösterisiyle, Büşra Gümüş yan flütüyle ve Furkan Yıldırım akordeon performansıyla katılımcılara keyifli anlar yaşattı. Etkinliğe Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek Maktal Canko da katıldı ve program, yoğun ilgi gördü. Etkinliğin sonunda Tiyatrocu Aylin Koç tarafından katılımcılara “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

ANONİM DOĞMUŞTUR
Söyleşinin açılışında Yazar Semra Yeşil, Etnografya Müzesi ve Ege Üniversitesi Rektörlüğüne desteklerinden dolayı teşekkür ederek, şu ifadeleri kullandı: “İnsanoğlu binlerce, hatta on binlerce yıl boyunca doğa şartlarıyla ve kendisinden çok daha güçlü canlılarla mücadele etmiş; kazandığı deneyimlere çok şey borçlanmıştır. Bu sürecin sonucunda insanın duygu, düşünce ve davranışlarını şekillendiren yetiler gelişmiştir. O dönemde henüz yazılı edebiyat olmadığı için insanlar, evrimsel deneyimlerini birbirlerine sözel olarak aktarmışlardır. Dolayısıyla bilgiyi büyütüp yaymanın tek yöntemi onu akılda tutmak olmuştur. Peki, akılda tutulanlar nasıl aktarılacaktı? Elbette rivayetler, efsaneler, hikâyeler ve mitler yoluyla. İşte tüm bunları kapsayan ve kimin tarafından söylendiği belli olmadığı için ‘anonim’ olarak nitelendirdiğimiz sözlü edebiyat böyle doğmuştur. Bu anlatıların içinde en önemlisi masallardır; çünkü dünya üzerinde masalı olmayan hiçbir toplum yoktur. Masallarda somut mekân ve gerçeklik aranmaz; tamamen hayal ürünü mekânlara ve karakterlere inanılır. Öğretici bir nitelik taşıyan masallar, bir nevi nasihat, kıssa ve hisse kaynağı olarak değerlendirilebilir.”
“ANLATAN VE DİNLEYEN ARASINDA BİR İLETİŞİM”
Yazar Semra Yeşil, masalın tanımını yaparken, “Masal ilk bakışta tek taraflı bir hikâye gibi görünse de aslında anlatan ile dinleyen arasında kurulan bir iletişimdir. Anlatıcı, sesi, mimikleri, hareketleri ve doğaçlama canlandırmalarla masala hayat verir. Dinleyici ise sessiz görünse de dikkatle takip eder; üzülerek, şaşırarak veya gülerek tepkisini ortaya koyar. Bazen merak dolu sorularla, bazen de coşkulu tepkilerle araya girer. Böylece masal anlatımı, interaktif bir sohbet havasına dönüşür” dedi. Yeşil, Anadolu masallarının coğrafi özellikleri yansıttığını da belirterek, “Anadolu’da masallarda penguen görmezsiniz; çünkü bu coğrafyada yaşamaz. Masallar, anlatıldığı bölgeye özgü hayvanlar, iklim ve doğal yaşam izlerini taşır. Deniz kenarında anlatılan masallarda deniz canlıları, dağlık yörelerde ise o bölgeye ait hayvan ve doğa öğeleri ön plana çıkar” diye konuştu.
“YENİDEN DOĞUŞU ANLATMAKTADIR”
Yeşil, zümrüdüanka kuşunun özelliklerinden bahsetti. Yeşil, “Binlerce yıldır süregelen efsanesiyle aslında insanoğluna hayattaki en büyük derslerden birini, yani yeniden doğuşu anlatmaktadır. Sadece bir masal kahramanı olmanın ötesinde, bilgeliğin ve umudun sembolü olan bu varlık, kendi küllerinden doğarak bizlere her sonun aslında taze bir başlangıç olduğunu fısıldar. Kişisel gelişim yolculuğunda önemli bir yere sahip olan bu anlatı, bireyin eski alışkanlıklarından ve korkularından vazgeçip daha güçlü bir benliğe dönüşme sürecini temsil eder; bu yönüyle Zümrüdüanka, değişimin kaçınılmazlığını kabullenmemiz ve her zorlukta yeni bir umut ışığı bulmamız gerektiğini hatırlatan sessiz bir rehberdir” ifadelerini kullandı.
Kaynak : EGE AJANS