Ne yaşıyorsam onu yazdım

Şair Halim Yazıcı ile son çıkan şiir kitabından önce sanat hayatı üzerine konuştuk. Yazıcı, bugüne kadar ne yaşadıysam ne gördüysem onları yazmaya çalıştım yaşadıklarım yazdıklarımı hep etkiledi dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 20.11.2015 07:27
  • Güncelleme Tarihi : 20.11.2015 07:27
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ne yaşıyorsam onu yazdım

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN

İzmirli Şair ve Yazar Halim Yazıcı ile sanata bakışı, şiir ve edebiyata nasıl başladığı, kendisini nasıl sanatın bir parçası haline getirdiği konusu üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İzmirli olan Halim Yazıcı ile aynı zamanda son çıkan şiir kitabı Beraber ve Solo Ölümler üzerine de konuştuk. Hayatının hep bir sarmal içinde geçtiğine değinen Yazıcı, şiire ve okuma alışkanlığına ilkokul çağlarında başladığını belirterek, “Ailemin genel kültür seviyesi çok yüksekti. Babamın elinden kitap düşmezdi. Her türlü felsefe, şiir ve roman kitabını okurdu. Okuldaki öğretmenim de bana şiiri çok sevdirdi. Hatta ilk şiirim öğretmenime adanmıştır. Ayten Hanım, İzmir’de Bergama’da Zübeyde Hanım İlkokulu’nda benim öğretmenimdi. Şiiri, okumayı ve sanatı bana o sevdirdi diyebilirim. Hatta ilk şiirimi ona adamıştım. İlk şiirim, ‘Öğretmenime’ adlı şiirimdi. Tabi daha sonra müzik, tiyatro ve her türlü sanat dalı ile görev gereği değil isteyerek sevdiğim için ilgilendim. Sanatla uğraşan insanların antenlerinin açık olması gerekiyor. Galiba benim biraz antenlerim açık. Her sanatçının duyargalarının açık olması gerekiyor. Hayatta olup biten ne varsa onu algılamak onu yorumlamak adına diyebilirim” şeklinde konuştu.

“İKİ GÜNDE İSTİFA ETTİM”

Hayatının 15 yıllık döneminde bankacılık yaptığına değinen Yazıcı, “Bir gün Denizli’de iken o zamanın Belediye Başkanı Sayın Ali Marım, ‘Halim gel seninle çalışmak istiyorum. Denizli Belediyesi’nde Kültür Müdürlüğü’nü kuracağım’ dedi. Bende severek kabul ettim. İki günde istifa ettim. Hemen Denizli Belediyesi’nde göreve başladım. Çünkü severek, isteyerek ve mutlu olabileceğim bir işte çalışmak istiyordum. 15 sene bir fiil çalıştığım işi gözümü kırpmadan arkamda bıraktım. Biraz benim deli dolu yanım ve ani kararlar verme durumum hep vardı. Sevdiğim bir işin benim için aynı zamanda meslek olması benim için mutluluk kaynağıydı” diye konuştu.  

“FAZIL SAY’I ÇOCUKKEN DİNLEDİM”

Yazıcı, bankacılık yaptığı dönemde sanat adına üretkenliğinin devam ettiğine vurgu yaparak, “Şöyle ki ilk kitabımı 1982 yılında yayımladım. İlk kitabım, Türkiye Yazıları Yayınevi’nden ‘O Güzel Narin Gelin’ adıyla çıktı. İlk kitabımın editörü, Yayınevinin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Say’dır. Ahmet Say, Fazıl Say’ın babasıdır. Fazıl, o zamanlarda 9-10 yaşlarında bir çocuktu. Kitabımı yayımlamak üzere Ankara’ya Veysel Çolak arkadaşım ile birlikte gittik. Ankara’da Ahmet Say’ın evini bulduk. Ahmet Ağabey evde yoktu kapıyı küçük bir çocuk açtı bize ‘Buyurun içeri girebilirsiniz’ dedi. Çocuk, ‘Babam gelinceye kadar arzu ederseniz size biraz piyano çalmamı ister misiniz’ dedi. Çocuk döndü piyanonun başına geçti ve ‘Size Yunus Emre adlı kendi bestemi çalmak istiyorum’ dedi. Biz çocuğun okul şarkıları çalmasını beklerken o bize kendi bestesini çalmıştı. 45 dakika boyunca kapının zili çalıncaya kadar sürekli piyanonun başında bize bestesini çalmaya devam etti. Ben büyülenmiş bir vaziyette şaşırdım kaldım. Uzun lafın kısası ilk kitabımı yayımlatmadan önce Fazıl Say’ın çocukken yaptığı bestelerden birini dinleme şansına sahip oldum. O çocuk büyüdü eğitimini tamamladı ve şimdiki bildiğimiz Fazıl Say oldu” dedi.

“YAŞADIKLARIM ŞİİRİMİ BESLEDİ”

Yazıcı, sanatçı, müzisyen, yazar ve sanatçılarla hem mesleği gereği hem de sanatı çok sevdiği için çok yakinen onlarla temas kurup, onlarla insani ve sanatsal boyutta ilişkileri olduğuna değinerek, “Mesleğimin de kültür sanat ile ilgili olmasından dolayı görevim gereği Denizli’de Uluslararası Plastik Sanatlar Kolonisi, Uluslararası Caz Festivali, Uluslararası Tiyatrolar Festivali gibi üç önemli festivalini 90’lı yılların başında Denizli’de gerçekleştirdik. Denizli’ye ilk opera ve baleyi de biz getirdik. Uluslararası Amatör Tiyatrolar Festivali şu anda da yapılmaya devam ediyor. Onların bu etkinliklerinden, varlıklarından ve ürettiklerinden bende beslendim. Onlarla tanışma sürecim üretimlerini görme ve yaşama sürecim benim şiirimi besledi. Bir şeyi masa başında pratiğe dökmeden öğrenemezsiniz. Bunların hepsi benim şiirimi doğrudan etkiledi” ifadelerini kullandı.

“KENDİ KENDİME DOĞRU YOLDASIN HALİM DEDİM”

Toplu şiirlerinin iki yıl önce yayınlandığına değinen Yazıcı, “Bundan 8 yıl kadar önce İsveç’te Baltık Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak İsveç’e gittik. Ben şiirimi okuyup sahneden indikten sonra bir genç yanıma yaklaştı. Kendini tanıttı ve ‘Halim Bey sizi gördüğüme çok sevindim’ dedi. Cebinden o güzel ve narin gelin 1982’de yayınlanan ilk kitabımı çıkardı. 1980 sonrası yurtdışına giden bir öğretmenmiş kendisi. ‘Ben yurtdışına giderken iki bavul kitap yanıma aldım’ dedi. ‘Sizin bu kitabınızı da kütüphanede fark edip yanıma almıştım. Lütfen imzalar mısınız?’ dedi. Binlerce kilometre kitabımı taşıyıp bunca sene saklamış kendisi o insanı görünce kendi kendime dedim ki: ‘Oğlum Halim, bu zamana kadar ne yapıyorsan nasıl yaşıyorsan aynı şekilde devam et doğru yoldasın’ dedim. İnsanlar sizi bir yerde mutlaka bulup geliyorlar dedim. Böyle olaylarla karşılaşınca işte o zaman mutlu oluyorsunuz” şeklinde konuştu.

“ŞİİRİ ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORUM”

“Ben hala bu yaşta şiiri öğrenmeye çalışıyorum” diyen Yazıcı, “Şiiri yaşamaya, şiirin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ben şair diyemem kendime. Ancak birileri bana şair derse şair diyebilirim. Ben sadece şiiri bulmaya çalışıyorum. Zaten şair olmak bir yaşam biçimiydi. Ben her kitabımı yayınlamadan önce en az iki arkadaşıma okutup onların eleştirilerini ve editöryal bilgisini alıp kitabıma son şeklini veriyorum. Son kitabımı yayınlamadan önce 3 arkadaşıma okuttum” diye konuştu.

“GENÇLERE YARDIMCI OLMALIYIZ”

Gençlerin çok önemli olduğuna değinen Yazıcı, “Gençler gerçekten iyi şeyler üretiyorlar. Bazı kendinden başka kimseyi görmeyen insanlar gençlerle aralarına mesafe koydukları için gençler korkar oldular. Gençlerin, bir şairle bir yazarla bir araya gelip konuşmaktan kaçınır olduğunu tespit ettik. Dolayısıyla birkaç arkadaşım ile birlikte İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde orada şiir okulu açtık. Gençlere şiir konusunda ders veriyoruz. Her yaştan gençlere şiiri sevdirmeye çalışıyoruz. Kaliteli şiir okurunu artırmak adına bu çalışmaları yürütüyoruz. Birde caz kedisi adı altında bir şiir dergisi çıkıyoruz. Bu dergide genç şiiri teşvik etmek adına ve genç şiirle birlikte yürümek adına bu dergiyi çıkardık. Dergimize gelen genç şiirlerle ilgili görüş ve eleştirilere yer verip onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bizde genç olduk bizim de elimizden tuttular. Şimdi bizde gençlerin elinden tutuyoruz. Gördüğüm kadarıyla hem Türkiye’de hem de İzmir’de çok iyi bir genç şiir damarı var. Bu gençlere ne kadar kucak açar ne kadar sahip çıkarsak o kadar mutlu oluruz diye düşünüyorum” dedi.

“ATİLA İLHAN BANA YENİ UFUKLAR AÇTI”

“Bende şiir yanım biraz daha ağır basıyor” diyen Yazıcı İzmir’den çıkan ve adını her yerde duyuran Şair Atila İlhan ile ilgili olan bir anısını da bizimle paylaşıyor. Yazıcı, 1977 senesinde Ankara’da dershane eğitimi almak için gittiğini belirterek, “O zamanlar defterlere şiir yazıp karalıyordum. Ankara’ya giderken onları da yanımda götürmüştüm. Ustanın o zaman Ankara’da Bilgi Yayınevi’nde editörlük yaptığını öğrendim. Bir gün gidip Atila İlhan’ın kapısını çaldım. Kendisine yazdıklarımı gösterdim. İzmir’den de geldiğimi duyunca memnun oldu. ‘Yazdıklarını bırak bir hafta sonra tekrar yanıma uğra’ dedi. Atila İlhan o sözü söyleyince uçarak çıktım yanından ve bir hafta sonra tekrar yanına uğradım. Bana ‘Halim kardeşim anladım sende damar var. Ancak ben ne yapıyorum biliyor musun?’  dedi. Bir tarafta şiir antolojileri bir tarafta da sözlüklerin olduğu masasını bana gösterdi. ‘Ben bir şiiri yazarken çalışarak yazıyorum. Bir dizeye bir imgeye takılıyorum’ dedi. ‘Onun yerine bir şey mi bulmam lazım hemen dersimi çalışıyorum. Bana bir üniversite öğrencisinin bitirme tezini hazırlayacakmış gibi kapanır şiir dersi çalışırım. Bir de bana sen Nazım Hikmet’i, Ahmet Arif’i okumuşsun ama galiba başka şair okumamışsın’ dedi. Yani Atila İlhan bana tek bir pencereden bakma birçok pencereden bakıp şiirinin perspektifini genişlet dedi. Zaman Atila İlhan’ın bana haklı olduğunu gösterdi. Dünyada ne kadar renk varsa şiirimi besleyecek olan hiçbir ayrım yapmadan alabildiğim kadarını almaya çalıştım” diye konuştu.

“YAŞADIKLARIM YAZDIKLARIMI ETKİLİYOR”

Yazıcı, en son çıkan şiir kitabı olan Beraber ve Solo Ölümler’den de bahsederek, “Son yıllarda yakınlarımı çok kaybettim. Farkında olmadan bilinçaltında çok yer edindi. Biraz da hassasiyetimden dolayı bu ölümler beni biraz sarstı. Sonra genç ölümler çok olmaya başladı. Her yaş grubundan genç çocuklar dünyada ve Türkiye’de yaşamını yitirdi. Ölüm çok acı bir şeydir. Ben aslında bu kitabın adını Beraber ve Solo Aşklar olarak düşünüyordum. Fakat son yıllardaki acılar ve ölümleri ben farkında olmadan hep betimlemişim. Kitabı tekrar okuduktan sonra ölüm temasını çok fazla işlediğimden dolayı kitabın adını Beraber ve Solo Ölümler koymayı uygun buldum. Bu benim on beşinci kitabım oldu. Ben hangi dönemde ne yaşıyorsam onu yazıyorum. O yüzden ilk kitabım ve son kitabım arasındaki Halim Yazıcı arasında yaşadıklarımdan dolayı mutlaka fark vardır. Ne yaşıyorsam onu yazıyorum. Son yıllarda basit ve sade yaşıyorum” dedi.

Sanat hayatı boyunca bir şeylerin kendisini hep etkilediğini belirten Şair Halim Yazıcı, yaşadıklarının yazdıklarını etkilediğini söyledi.

Haber Merkezi