Sayfa Yükleniyor...
Bilimsel Tiyatro Atölyesi, bu kez bir aşk masalıyla seyirci önüne çıktı: Tahir ile Zühre. Hayrettin Filizin yazıp yönettiği oyun, BTA Sahnesinde ilk kez sahne aldı
ONURHAN ALPAGUT-ÖZEL HABER
Oyunun en büyük özelliği, repliklerin tümünün şiir formunda yorumlanıyor olması
18 YILDIR ARALIKSIZ SAHNEDELER
Geleneksel sözlü edebiyatımızın; hiç kuşkusuz en büyük hikayelerinden biri olan Tahir ile Zühre, bu kez Hayrettin Filizin kaleminden şiir-oyun olarak karşımızda. 18 senedir bölge tiyatrosu hizmeti veren BTAnın kurucusu Hayrettin Filiz, bu oyunu neden sahnelediklerini şöyle açıklıyor: Teknoloji adına işgal edilen hayatımızdaki yanıp sönen sinyal ışıkları, her türlü ekranın çıkardığı çirkin dijital sesler, AVM adında sunulan yaşam formları ya da duyarsızlığa yatırım yapan tüm oportünist tekliflerin, dünyayı ve insanı ne hale getirdiği ortada. Mutlu insan bulmak neredeyse imkansız artık. Herkesin bir telaşı, herkesin bir aciliyeti var ama kimse neden ve nereye koştuğunu açıklayamaz durumda. Hız adındaki tuzak, güzelim düşlerimizi yiyen bir canavara dönüşmüş. Sadece bir koş koşun içinde, zamansızlıktan ve yetişememekten şikâyetçiyiz. Neden?... Bilmiyoruz. Bir kez daha yaşayamayacağımız sabahlarda ya da güneşin batışını izlediğimizde onun yüreğimize bırakacağı huzura ayıracak zamanımız kalmadı; külliyen kaybolmuş durumdayız. Artık durduk yerde yıldızlara bakanlara deli deniyor. Razı olmayan, değiştirmek isteyenlerin önüne bin bir engel çıkarılıyor. Gün be gün kalbimizin bizi terk ettiğini acılı gözlerle izlemek yerine, cüzdanlarımızı beslemek için kaybını görmezden geldiğimiz kalbimiz için de bir şeyler yapmak gerektiğine inanıyoruz. Çünkü aşk yoksa yüreğinde, hiçbir şeyin yoktur diyen Şairin sesine tüm yüreğimizle inanıyoruz.
105 DAKİKALIK NEFES KESEN PERFORMANS
Tek perde ve yaklaşık 105 dakika süren oyun; masal formunu bozmadan, duyguları inciten bir hikayeyi, epik bir sahneleme yöntemiyle seyirciye sunuyor. Kimsenin gözyaşına ve duygularına saldırmadan, seyirciyi düşünme havuzundan çıkarmadan, özdeşlik kurmasına izin vermeyen bir yöntemle... Bir çeşit meddah ya da dengbej gibi görünen ve Işık Yalkın Karyeniç tarafından canlandırılanŞair Dervişin mukaddime (giriş) bölümünden sonra, oyun geleneksel hikayeyi bozmadan akmaya başlıyor. Muhavere (karşılıklı konuşmalar) oyunun dramatik çatısını kuruyor ve asıl çatışmayı içeren fasıl bölümüne geçiliyor. Oyunun nereye gideceğini bildirme cesareti gösteren sahneleme tekniğine karşın, seyircinin dikkati dakika dakika yükseltiliyor. Tahir ile Zühre adlı şiir-oyunu 13 BTA oyuncusu yorumluyor. Anlatıcı rolündeki Işık Yalkın Karyeniçin yumuşak sunumu, bir yandan oyunun zaman atlamalı bölümlerine hizmet verirken, diğer yandan zaten gergin olan oyunun, seyircide duygusal yıkımlar yaratma ihtimalinin sertliğini yumuşatıyor. Alışılmış formların dışına çıkan yorumcu, bugüne dek hep erkek olarak algılanan ve kabul görmüş Derviş tiplemesini bir kadın oyuncu olarak yorumlaması ve oyunun sonunda akan hikayeye duygusal olarak ortak olmasıyla da seyirci de bir rehber görevini başarıyla uyguluyor.
AMATÖR RUHLA
Tahir rolünde, gencecik ve BTAnın oyuncularından Yağız Madencioğlunu görüyoruz. Daha önce bu tarzda bir rolle karşımıza çıkmayan Madencioğlu, ilk merkez oyunculuğundan tam not aldı. Yoğun konsantrasyon gerektiren Tahir rolü için, gerek kostüm ve gerekse makyajının uygunluğunu sıcak oyunculuğuyla tamamlayan genç oyuncu, oyunun yönetmeninin, bu oyunu sadece uğruna düşüncesini hatırlatmak için yaptık dediği şeyi yüksek inandırıcılıkla sunuyor. Zühre rolünde, daha önce Getto oyunundaki Luna rolündeki performansıyla hatırladığımız, Genç Sarah Bernhardt rolüyle yaş gurubunda En İyi Genç Yetenek-Kadın ödülünü kazanmış olan Eda Tutuk görev yapıyor. Tutukun sahnede büyüyen bir oyuncu olduğunu, kazandığı ödülün nasıl da haklı bir ödül olduğunu, bu oyundaki yüksek duygusallığı, seyircinin duygularını sömürmeden sunan oyunculuğunda izlemek mümkün... Özellikle oyunun finalindeki intihar sahnesindeki soğukkanlı ifadesi hafızalarda uzun süre kalacak gibi duruyor. İçimize umut serpen bir inanç hikayesine ne kadar ihtiyaç duyduğumuzun kanıtı gibi görünen Tahir ile Zühre oyunu, BTA oyuncularının taşıdığı amatör heyecanla daha bir anlamlı görünüyor.
HER OYUNDA FARKLI ROLDELER
Oyunda asker rolünde izlediğimiz İlksen Erol, bir sonraki oyunda Zühre olarak karşımıza çıkacak. Hayrettin Filizin gerçek imece, magazine karşı dayanışma tekniği olarak imlediği, rol dönüştürme tekniği adına uyguladığı bu sistem, oyuncular arasında işbirliği ve kirli ihtiraslara karşı da bir önlem olarak uygulanıyor. Bu oyunda asker olarak asist rol veren deneyimli oyuncu İlksen Erolun, bir sonraki oyunda vereceği Zühre performansının yanında; bu oyunda yine asker olarak görev yapan Gülşen Ezgi Candadurucu da, bir sonraki oyunda Dadı olarak karşımıza çıkacak. İlk oyunda Tahirin Annesi olarak izlediğimiz Doğa Baran da, bir sonraki oyunda Mutlu Aksayayla dönüşerek Kervancı olarak sahne alacak.
MÜZİKLER ÖZENLE SEÇİLDİ
Oyunda 19 şarkı kullanılıyor. Geleneksel Doğu edebiyatı sınıfında değerlendirilen Tahir ile Zühre hikayesinin masal atmosferini bozmak istemeyen, oyunun yazarı ve yönetmeni Hayrettin Filiz, Bölgesel bir hikâyeyi, evrensel forma ulaştırmak ve asıl olanın, hikayenin taşıdığı insancıl değerleri sunmak olduğunun altını çizmek için sözlerini anlamasak da, ne dediğini herkesin anlayabileceği evrensel müzikler seçmeye özen gösterdim. Çünkü aşk, her dilde aynı anlamdadır. Umutlu ve ilerleten... dedi.
OYUN ÖNCESİ SERGİ İLGİ TOPLADI
Oyuna gelen seyirci için sürekli sergi mantığıyla çalışan ve böylece bütün bir algı yaratmayı amaçlayan BTA; Tahir ile Zühre oyunundan önce de, Hayrettin Filizin özel koleksiyonundan, 1900 yılında Osmanlıca basılan bir Tahir ile Zühre kitabıyla, 3 adet hatıra kartpostalı seyircisinin görüşlerine açıyor. Seyirciyi oyuna girmeden, sahnedeki oyunun kültürüne her açıdan hazırlamayı hedef edinen BTA, bu tür sergilerle seyircisinden büyük hayranlık kazanıyor. Dikkati dağılmış bir toplumda, dağılan dikkatini toplamak için bunu yapıyoruz. Dikkatini yönetemeyenlerin, eninde sonunda oportünizme ve tüketim vahşetine, duyarsızlığa yenileceğine inanıyoruz diyen Hayrettin Filiz, yeni oyunu için Tam zamanıydı. Kalbinin yerini bilmeyen ve bunun için her şeyi bildiğini sanan küstah ve cehaletinden pis kokan insanların zamanında, temiz bir hesaplaşmadır bizim oyunumuz dedi.
AYAKTA ALKIŞLANDILAR
Oyunun diğer oyuncuları da büyük bir çabayla, kaybettiğimiz duyarlılığın ve duygusal erozyonun tüm ilişkilerde sonumuzu getireceğinin altını çizen bir uyarıcı sorumluluğuyla sahne aldılar. Dadı rolünde görev yapan Ekinsu Kadiroğlunun rol gereği mazlumun yanında olmasındaki çaresizliğini hep birlikte duyduk. Oyunun olumsuz tiplemesi Sultanı yorumlayan Hülya Gülün, sihirbazla anlaştığı sahnedeki tiradı seyircide hayranlık yarattı. Oyunun sonunda, seyircinin oyunun ayakta alkışlamasında, yaşam gerçeğinden kopmayan oyunculuğun büyük etkisi olduğu kesin... Padişah rolündeki İrfan Kadiroğlu, Kör Oldum Veysel Oldum adlı oyunla ilk kez çıktığı sahneye nasıl yakıştığını kanıtlar gibiydi. Özellikle mimiğindeki ve sesindeki kudretli ifade, oyuna çok şey kattığı gibi, genç oyunculara da bir sahne disiplini dersi verir gibiydi. Kervancı rolünde Mutlu Aksaya, Tahirin Annesi rolünde Doğa Baran, Zindancı rolünde Yiğit Turcan, Vezir rolünde Rıdvan Akgün, Bahçıvan rolünde Ege Akgün de oyunun duygusal kalesinin oluşumunda büyük emek harcayan diğer oyunculardı.
Haber Merkezi