Kurban Resmi

Taş ile metalin dansı

Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümü öğrencilerinden Cenk Çepel, nadir rastlanan bir çalışmaya imza attı. Doğal taş ile yapay metali bir araya getiren Çepel’in eserleri sanatseverlere sunuldu

  • Oluşturulma Tarihi : 12.05.2018 07:01
  • Güncelleme Tarihi : 12.05.2018 07:01
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Taş ile metalin dansı haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER

24 yaşındaki heykel sanatçısı Cenk Çepel, üniversiteden mezun olmasına ramak kala anlamlı bir çalışma gerçekleştirmek istedi ve neredeyse Türkiye’de bir ilk olan o projeye imza attı. Doğadan bulduğu doğal taşları yontmadan soyutlanmış hayvan figürlerinin içerisine katan Çepel, bu figürleri yapay metal ile buluşturdu. Beş gün boyunca Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde sergilenen çalışma sanatseverlerin de yoğun ilgisine tanıklık etti. Dünya’da böyle bir anlayışı gerçekleştiren heykel sanatçılarının olduğunu, ancak Türkiye’de bu tarz bir çalışmaya denk gelmediğini kaydeden Çepel ile heykel sanatına dair birçok konuyu konuştuk. Heykel bölümünü okuyan mezunların iş bulma noktasında oldukça zorlandığını aktaran Çepel, “Türkiye’de artık heykel sanatı yaratıcılık esaslı değil sipariş üzerine ilerliyor” dedi.

Ankara Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuyarak sanatsal yeteneğini o yıllarda ortaya çıkaran Çepel, lise eğitiminde gördüğü bilgileri devam ettirmek adına Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel bölümünü tercih etti. Ailesiyle birlikte hayatının büyük bir bölümünü Ankara’da geçiren Cenk Çepel, lisans eğitimi için İzmir’e geldi. Öğrenim hayatı süresince okuduğu bölüm üzerine sürekli fikirler üreten Çepel, mezun olmasına yakın bu fikirleri hayata geçirdiği bir çalışma ortaya çıkarmak istedi. Foto muhabiri olan babasının desteğiyle projesini üreten Çepel, nihayetinde arzu ettiği noktaya geldi ve Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde yer buldu.

ESTETİK BİR ÇALIŞMA

“Yıllar boyunca metal heykel üzerine yoğunlaştım” diyerek sözlerine başlayan Çepel, “Metal heykel sanatçılarını yakından takip ettim. Eserlerini örnek aldım. Mezun olmadan öncede bu ilgime yönelik bir çalışma yapmak istedim. Metal heykele bir farklılık kazandırmak, üzerine bir şeyler eklemek istedim. Babamın da bana göstermiş olduğu heykel fotoğraflarından yararlanarak doğal olan ile yapayı birleştirmek istedim. Doğaldan kastım doğadan elde ettiğimiz bir taşı yontmadan, şekillendirmeden alıp, soyutlanmış bir hayvan figürünün içerisine katmak. Yani hayvanın gövdesini veyahut başka bir noktasını taş olarak düşünmek istiyordum. Bulduğum taşlara göre şekillenecekti yapacağım şeyler. Şansıma çift hörgüç şeklinde bir taş buldum. Onu kullanarak bir deve yapmak istedim. Aynı şekilde tavus kuşu da yapmak istediğim figürler arasındaydı. Işıklarını da istediğim gibi ayarlayınca daha farklı bir çalışma ortaya çıkmaya başladı. Uğraştırıcı bir süreçti benim için ancak değdi. Her heykelin zaten uğraştırıcı bir süreci oluyor, bu kaçınılmaz. Kısacası doğadan elde ettiğim doğal ürünlerle yapay metali, alaşımı bir araya getirdim. Taş malzemeleri delerek, yapay olanla bütünleştirici bir konu ortaya çıkarmaya çalıştım. Tamamıyla doğaçlama gelişen estetik bir çalışmaydı” dedi.

“YOK DİYE BİLİYORUM”

Metal ve doğal taşı daha önceden bir araya getiren sanatçıların olmadığını söyleyen Çepel, “Dünya çapında yapanlar elbette var ancak Türkiye’de yok diye biliyorum. Daha doğrusu böyle bir çalışmayı gerçekleştiren nadir kişilerdenim” diye aktardı. Çetin Emeç Sanat Galerisi’nde beklediği ilgiyi gördüğünü kaydeden Çepel, “Bu da beni oldukça gururlandırdı. İnsanların yorumları, izleyişleri, yaptığım çalışmayı sorgulayıp, değerlendirmeleri müthiş bir mutluluktu. Yorucu ve stresli bir çalışmaydı ama bu geri dönütleri almak unutturuyor. 26 Nisan’da başladı, 30 Nisan’da bitti” cümlelerine yer verdi. Yeni fikir ve çalışmalarla devam etmeyi hedeflediğini belirten Çepel şöyle ekledi: “Aklımda tasarladığım projelerim var. Ancak mezun olup Ankara’ya gittikten sonra imkanlar açısından sıkıntılar yaşayacağımı bildiğim için bu çalışmalar biraz gecikecek gibi. Ama geliştirmek için çalışmalara devam edeceğim. Özellikle gerçekleştirdiğim bu çalışmanın benzerleri üzerine yoğunlaşacağım. Çünkü bu temada yapan sanatçı çok fazla yok.”

“HEYKELCİLİK SİPARİŞ ÜZERİNE İLERLİYOR”

Heykel bölümü öğrencilerinin mezun olduktan sonra mesleğe yönelik kaygılar yaşadığını aktaran Çepel, Türkiye’de dünden bugüne heykel sanatının değişimi üzerine de konuştu. Çepel, “Mezun olduktan sonra heykelcilik anlamında mesleki olarak ne yapacağımı tam bilmiyorum. Kafam karışık diyebilirim. Çünkü zor ve önü pek de açık olmayan bir meslek. Fotoğrafla da profesyonel anlamda ilgilenen bir kişiyim. Mesleki olarak fotoğraf alanında ilerlemem mümkün. Ancak bu heykeli bırakacağım anlamına gelmiyor. Kazancım olmasa dahi hevesim ve becerim olduğu sürece onu da devam ettireceğim. İmkanı olan kişiler kendi heykel atölyelerini açarak mesleği devam ettiriyor. Ya da öğrenci henüz üniversite okuyorken aklını kullanıp heykel atölyelerinde yer almışsa bunun da meyvesini mezun olduktan sonra topluyor. Veyahut şans… Diğer türlüsü bu meslek için zor. Artık kendi tarzını yaratan, yeniden yaratan sanatçılar çok yok. Yeni bir düşünce veyahut akım olayı günümüzde pek mümkün değil. Çünkü günümüzde heykelcilik sipariş üzerine, belli kalıplar çerçevesinde, ezber usulü ilerliyor” dedi.

“Sanat kendin olabilmektir, kendini sanatınla ifade etmektir. Daha doğrusu güzel olan her şeydir. Sanatçının emek verdiği, uğruna bir şeyleri harcadığı, zamanını verdiği birçok şeydir” diyen Çepel, yaratmış olduğu çalışmaları sanat eseri olarak görmediğini de vurguladı. Ardından, “Kendi yaptığım bu çalışmayı tam bir sanat eseri olarak görmüyorum. Şu an yaptığım işler benim deneyimlerim. Kendimi henüz o çizgide göremiyorum. Bu yolda şimdilik yoğrulmaya devam ediyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Kabul Ediyorum
İlkses Gazetesi olarak sistemimizde sadece sizin izinleriniz doğrultusunda bilgilerinizi kullanıyoruz. Detaylı Bilgi cookie script