Sayfa Yükleniyor...
Yazar ve yönetmen Hayrettin Filiz tarafından yazılan Çoban Heybesinde Antigone Dağ Başında Sophokles adlı kitap, konusunda öncü bir içerik olarak edebiyat tarihindeki yerini aldı
ONURHAN ALPAGUT - RÖPORTAJ
Türkiyede, Köy Enstitüleri üzerine yazılmış ilk tiyatro oyunu kitabı olma özelliğini taşıyan Çoban Heybesinde Antigone Dağ Başında Sophoklesin yazarı Hayrettin Filiz ile yeni kitabı üzerine konuştuk. Türünde bir öncü niteliğinde olan kitap Hayrettin Filiz tarafından yazılan Yıldızlara Bakmak, Delikanlı, Kazboğan, Mamıd Efendi, Hafız, Memetçik Memet ve Güneşli Günlere Dair adlı 7 adet enstitü temalı oyun ve 8 adet ve yine Filizin hazırladığı Bilimsel Tiyatro Atölyesinin (BTA) 17 Nisan Köy Enstitü Bayramı Bildirisini içeriyor.
Biz artık sizi Hayrettin Filiz olarak tanıyoruz ancak sizi tanımayanlar için kendinizden kısaca söz edecek olursanız neler söylersiniz?
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yazarlık Bölümü mezunuyum. Ben, mezun olduğumda dinozorlar daha hayattaydı. Otuz yılı geçkindir hatta daha fazla süredir yazıyorum. Çoban Heybesinde Antigone Dağ Başında Sophokles yayınlaşmış ilk kişisel kitabım. Bu kitabın bir özelliği: Köy Enstitüleri temalı tiyatro oyunu formunda ilk kez 7 çalışmayı bir arada toplamasıdır. Köy Enstitüleri üzerine daha önce çok sayıda seminerler, bir tane sinema filmi, değişik anılar yayınlar yapılmıştır. Ancak tiyatro sahnesinde Köy Enstitüleri hiç işlenmedi. Bu anlamıyla öncü yeteneği olan bir kitap. Bunu yayınlamanın huzuru var içimde. Şüphesiz ki; genç kalemler çok daha iyilerini yazacaklar. Çünkü dünya eğitim sisteminin en devrimci, en demokratik ve en çok çocuğa katkı koyan eğitim sosyolojisini ortaya çıkaran en yüksek formdur Köy Enstitüleri Üretim temellidir. Ezberci algı yoktur. Çocuğun, ürettiği şeyi tanıması ve bilmesi için yarısı kuram yarısı uygulama okullarıdır. İlkokuldan sonra beş yıllık bir eğitim ve yılın 10.5 ayı aktif uygulama ile geçer. Sadece 45 günlük dönüşümlü tatil izinleri vardır. Yatılı okullardır. Kentin dışındadır. Çocukların hem doğayı tanıması hem de sanatla eğitilmesi bu yandan teknik donanım açısından bir adım dahi geride durmamasıdır. Örneğin; 1940larda dağlardan toplanan çiçekler ve kökler üzerine yapılan bir tez bugün üniversitelerde kaynakça olarak gösteriliyor. Bu çocuğun Köy Enstitüsüne geldiğinde ayakkabısı yok. Gömleğinde 40 tane yama var. Ama bir sene sonra keman çalıyor. Şimdi bize bunlar mucize bir hayal gibi görünüyor. Şimdi bizde her koşul yerinde ama çocuklarımızda yaratıcı dürtücüyü kışkırtamıyoruz. O kadar tembel o kadar kolaycılar ki Bunda tabii ki teknoloji adındaki vahşetin çoğalması en büyük etken. Teknoloji, çocuğu araştırma kültüründen uzaklaştırarak, tembelliğe itmiştir. Popüler kültür dediğimiz bu kültür insanları tüketmek üzere kurgulanmıştır. Bir süre sonra yeteneğini ve cazibesini kaybeden o genç insan bir kenara itilir ve unutulur. Ciddi psikolojik sorunlara yol açar.
NİTELİKLİ ÖĞRENCİLER YETİŞTİRİYORDU
Birazda istiyorum ki Köy Enstitülerinin sahip olduğu eğitim sisteminden söz edelim
Köy Enstitülerinin eğitim programının tamı tamına yüzde 15i kendi dilini doğru kullanmak üzerineydi. Tüm eğitim sistemi içerisinde bu rakam muazzamdır. Yüzde 38i teknik derslere ve mutlaka uygulamak zorunda kılınırmış. Senede 24 kitap okumak zorunlumuymuş. 15 günde bir kitaba denk gelir. Bu çocuğun ileri yıllarda entelektüel olması kaçınılmazdır. Çoban Heybesinde Antigone Dağ Başında Sophokles. Sophokles, Antik Yunanlı bir oyun yazarıdır. Antigonede onun oyunlarından bir tanesinin adıdır. Dağ başında Sophokles oynuyorlarmış. Şimdi kentlerde bile sorun 10 kişiye 9u Sophoklesin kim olduğunu bilmez. Araba markası sanırlar. Ama o çocuklar bilirmiş. Aynı zamanda matematik ve sosyoloji üzerine kaynakça yaratacak kadar da yol almış çocuklardır.
KARANLIK YIRTILMAYA BAŞLAMIŞTI
Bu kadar faydalı bir sistem ne olmuşta son bulmuş?
Komünist örgütlenme olmakla suçlandı. Karma eğitimin, geleneksel din yapıya aykırı kız-erkek aynı yerleşke içerisinde yer alması suç sayıldı. Kafası çirkin adamlar herkesi çirkin sanır ya O yüzden Bu geleneğin ağzındaki ağaların gücünü azaltan bir yapıydı. Türkiye Büyük Millet Meclisinde sarf edilen şu söz ünlüdür: Bunların hepsi kendini Atatürk sanıyor. O dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücelde şunu söylemiştir: Bir Atatürk olmak kolay değil. Ama bu çocuklar Atatürkün parçaları olarak yetiştirilmektedir. Bunlar heyecanlı sesler ama gerçekliği var. Kinyas Kartal denen Van Milletvekili bir adam: Benim Vanda 5 bin tane köyüm var. Hepsi bana bağlı, hepsi bana tapar. Şimdi oraya iki enstitülü öğretmen geldi. Kimse bana soru sormaz, danışmaz oldu der. İnsanlar artık soru sormaya başladı. O karanlık yırtılmaya başlamıştı. Çünkü enstitülü bir öğretmen zorunlu olarak 20 yıl boyunca köyde eğitim vermekle yükümlü kılınırdı. Buna göre görevlendirilirdi. Görevi sadece alfabeyi öğretmek değildi. Duvarcılıktan, modern tarıma kadar her şeyi öğretirdi. Cahiliyeti engellerdi. Yaşanmış birçok olay vardır. Çocuklar kitap okurmuş. Bir hayal edin sabah 600 kişi bir arada kitap okuyor, halay çekiyor. Sonra kahvaltı edilirmiş. Kahvaltı imece üzerinden dönermiş. Uygulama dersine gidenler uygulamaya, kuram dersine gidenler kuram dersine gidermiş. Sonra bu işlem dönüşümlü olarak devam edermiş. Enstitüler, tek tip giyinmekle suçlandı. Boz urba denilen bir kıyafet. Kızlar, erkekler kendileri dikerlerdi. Öğretmenlerde aynı şeyi giyerlermiş. Dönemin burjuva, askeri kültürüne yaslanmış Kazım Karabekir gibi dönemin popüler isimleri bu giyim tarzını Rus tipi, komünist oluşum olarak kabul etmişler. Ağalarında desteği ile bu kişiler Köy Enstitülerini kapattılar.1939-1945 yılları arasındaki 2. Dünya Savaşının da etkisi var. 2. Dünya Savaşının 1941de Amerika girse bile kazanan taraf olarak gözüküyor. Biliyorsunuz biz 2. Dünya Savaşına girmedik. Ancak savaş sonlanmadan bir gün önce deklarasyon vererek Nazi Almanyasına savaş ilan ettik. Bir pay almak istedik. Amerikanın Truman yardımları ile ülke önce ekonomik olarak sonra eğitim olarak sömürgeleştirildi. Bu esnada ilk kıyılan Köy Enstitüleridir. Köy Enstitüsünde yetişen 17 bin 341 çocuk soru sordular. Emeğin, bilginin işe endekslenmesi değil işin bilgi ile yükseltilmesini savundular. İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretimler Genel Müdürü pozisyonunda büyük çaba harcadı. Yol olmayan yerlere yol yaptı. Santraller yaptı. Kendi elektriklerini kendileri ürettiler. Kendi mezarlıkları olan enstitüler vardı. Tonguç, 9 bin köyü eşek sırtında gezerek, etüt yaptı. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile birlikte muazzam bir entegrasyon ortaya koyarak müthiş bir iş çıkardı. Ancak Adanada yıllar sonra ortaya çıkan bayrağın üzerine pislik sürüp, yırtmak gibi oraya buraya çekiç orak resimleri çizilmesi gibi dayanağı olmayan sebepsiz suçlamalarla enstitüleri kapattılar. Bu ve bunun gibi gereksiz iddialarla olmayan belgelerle enstitüleri kıydılar. 1954 senesinde resmen kapatılmadan, 1950 genel seçimlerde DPnin başa gelmesi ile birlikte ilk kıyılan enstitülerdi. Önce içini boşaltıp, ezberci sisteme geçirdiler. Enstitülerin kapatıldığı dönemde devletin enstitülere borçlu olduğuna dair belgeler var. Devlete yük olmak değil, hatta onlar devlete para kazandırıyorlarmış. Köy Enstitüleri Türkiye çapında 750 bin ağaç dikmiş. Yeşile saygı duyarlarmış. İnek sağma dersleri varmış. Kimi enstitülerde ebe bölümü varmış. Bazı erkeklerde bu dersi alırlarmış. Nasıl kadınlar silah dersi alıyorlarsa. 2. Dünya Savaşı esnasında silah kullanma dersleri varmış. Ülkeyi müdafaa etmek amacıyla Şimdi direnebilmek, vatanı savunmak için bu dersi alan çocuklara vatan haini dediler. DPnin başındaki o adam sonra Cumhurbaşkanı olacak o kişi Saidi Nursinin cübbesini sopaya bağlayıp, 50 yıl sonra küçük Amerika olacağız diye 1950 yılında mitinglerde konuşan adamdır. Ben sadece olanları anlatıyorum. Kendi yorumum içerisinde yok!
İLK KEZ BİR KİTAPTA TOPLANDI
Kitaba dönecek olursa, bu kitapta neler var?
Yıldızlara Bakmak, Devlet Tiyatrosu havuzuna alınmış öncü bir oyun. Enstitüye elektrik getirmek için son derece sıra dışı bir işe kalkışan Azmi Eğitimbaşı ve diğer öğretmenlerin duygusal hikayesinin anlatıldığı oyun, enstitü öğretmenlerinin idealist tutumunu gözler önüne serer. Delikanlı adındaki oyun; Köy Enstitülerini kuran İsmail Hakkı Tonguçun yaşamı ve eylemini güldürü formuyla anlatan, Antik Yunan sahneleme biçimiyle yazılmış iddialı bir oyun. Kazboğan adındaki üçüncü oyun; 1940ların sonunda geçen dramatik bir hikayeyi konu eder. Çocuk doğuramayan 15 yaşındaki Ayşe, köylünün Kazboğan dediği difteri hastası olmuştur. Cehalet, difteri hastası Ayşenin, soluk alması için dişlerini sökme yoluna gider. Bu saçmalığı engellemek isteyen köy enstitülü Remzi öğretmenin başına gelmeyen kalmaz. Memetçik Memet, ünlü yazar Mehmet Başaranın aynı adlı romanından uyarlanmış ve yüksek enstitü çıkışlı oldukları halde subay yaptırılmayan enstitülü öğretmenlerin hazin durumunu anlatır. Hafız, medrese okulundan kaçarak enstitüye kaydını yaptıran bir köylü çocuğunun gerçek hikayesidir. 1981 yılında TDK Büyük Şiir Ödülü kazanan, onlarca kitabın yazarı Ali Yücenin yaşam öyküsünün anlatıldığı oyun, şair Ali Yücenin şiirleriyle de bezenmiş bir şekilde işlenir. Sütlü Keçinin Oğlağı Olmayan Biri: Mamıd Efendi adlı oyun, 1966 yılında UNESCOnun dünyaya örnek insan seçtiği yazar Mahmut Makalın enstitü sonrası yayımladığı ve büyük gürültü koparan Bizim Köy adlı kitabının yayımlanması ve sonrasını konu eder. Kitaptaki son oyun olan Güneşli Günlere Dair ise, köy enstitülerinin kapatılış hikayesini, yaşlı bir köylünün ağzından anlatır. Kitabın ikinci bölümünde, Bilimsel Tiyatro Atölyesinin yıllar içinde hazırlayıp ilan ettiği 17 Nisan Köy Enstitüleri Kuruluş Günü Bildirilerinden sekiz tanesi yer alır.
YENİ KİTAP SON AŞAMADA
Ufukta yeni bir kitap var mı?
TÜYAPa yetişmesi planlanan bir kitabım var. Şu an son aşamada. Faşizm, dünya tarihindeki tüm faşist eylemler ve bunların karşısındaki sanat adamlarının direnişini anlatır. Bu direniş bazen ölüm bazen sakat kalma, sürgün gibi durumlarla sonuçlanmıştır. Acının her türüyle terbiye altına alınmış kişilerin hikayesini anlattım. Bazen de faşistin, faşizmin temsilcisinin kendisini yazdım. Örneğin Adolf Hitlerin bir ressam olduğunu kimse bilmez. Viyana Üniversitesinde Resim Öğretmeni olmak için girişimi olur ve kazanamaz. Kazanamadıktan sonra orduya paralı asker olarak yazılır ve yükselişi başlar. Aynı zamanda bir yazar yanı vardır. Mein Kampfı yazmıştır. Ve daha bir sürü küçük yazısı vardır. Onun hikayesini yazdım. Bu ve bunun gibi kişilerin yazıları vardır.
Çoban Heybesinde Antigone Dağ Başında Sophokles adlı kitabı nereden temin edebiliriz?
Duvar Yayınlarında var. Türkiyenin 22 kentinde örgütleniyor. Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneğinden temin edilebilir. Bir de 0533 231 16 10 numaralı telefon aranarak isteyenler kitaba ulaşabilir.
HAYRETTİN FİLİZ KİMDİR?
Hayrettin Filiz, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yazarlık Bölümü mezunudur. 2000 yılında kurduğu Bilimsel Tiyatro Atölyesi adlı tiyatrosunda 140dan fazla oyun üretmiş ve sahnelemiştir. Türkiyede yayımlanan birçok sanat-edebiyat dergisinde yazıları yayımlanan Filiz, aynı zamanda değişik gazete ve dergilere de düzenli olarak yazı yazan bir kişidir. Şu ana kadar birçok kolektif kitapta yer alan Filiz, aynı zamanda da iki kez En İyi Yönetmen ve iki kez de Türkiye çapında Tiyatroya Emek Ödülü ile onurlandırılmış bir yazardır.
Haber Merkezi