Ekran süresi korkusu boşuna mı? Bilim çocukların teknolojiyle ilişkisini yeniden yazıyor

Çocukların ekran süresi gerçekten zararlı mı? Yeni araştırmalar, teknoloji korkusunun abartıldığını ve dengeli kullanımın gelişime katkısını ortaya koyuyor.

  • Oluşturulma Tarihi : 31.07.2025 14:43
  • Güncelleme Tarihi : 31.07.2025 14:43
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ekran süresi korkusu boşuna mı? Bilim çocukların teknolojiyle ilişkisini yeniden yazıyor haberinin görseli

Son yıllarda çocuklar ve gençlerin ekran başında geçirdiği zaman, adeta modern çağın en büyük kaygılarından biri haline geldi. Tabletler, akıllı telefonlar, sosyal medya ve çevrimiçi oyunlar; bir yandan büyümenin ve öğrenmenin yeni kapılarını aralarken diğer yandan da birçok ebeveynin uykusunu kaçırıyor. Peki, ekran süresi gerçekten düşündüğümüz kadar zararlı mı? Bilimin son bulguları, bu konuda geleneksel kanaatleri kökten sarsıyor.

Birçok aile gibi, evde ben de çocuklarımın teknoloji ile olan ilişkisini yakından takip etmeye çalışıyorum. En küçük oğluma babasının iPad'ini verdiğimde yaşadığım öfke patlaması beni oldukça düşündürdü. O anın ardından sosyal medyada ve çevrimiçi dünyada gezinirken “Çocuklarımıza ne kadar zarar veriyoruz?” sorusu kafamı kurcaladı. Ancak uzmanların yaptığı son araştırmalar, ekran süresiyle ilgili korkularımızın büyük oranda abartılmış olabileceğini gösteriyor.

EKRAN SÜRESİ KÖTÜLEYİCİ EFSANELER Mİ?

Teknoloji devlerinin bile çocuklarının ekran kullanımına sınırlama getirmesi medyada sıkça yer alıyor. Apple’ın efsanevi CEO’su Steve Jobs, kendi çocuklarının iPad sahibi olmalarına izin vermemişti. Benzer şekilde Microsoft’un kurucusu Bill Gates de çocuklarının teknolojiye erişimini sınırlandırmıştı. Bu tür önlemler, ekranın genç beyinler üzerindeki potansiyel zararları konusunda kamuoyunu bilinçlendirmede etkili oldu. Ancak, bilimsel gerçekler çoğu zaman bu hikayeleri desteklemiyor.

British Medical Journal’da yayımlanan bir başyazı, ünlü nörobilimci Susan Greenfield’in “internet ve oyunlar ergen beynine zarar veriyor” iddiasını “kanıtların yetersizliği ve yanıltıcı bilimsel yorumlar” olarak niteliyor. Bath Spa Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Pete Etchells’in “The Real Science of Screen Time” adlı kitabında detaylıca açıkladığı gibi, ekran süresinin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dair güçlü bilimsel kanıtlar henüz ortaya konamadı.

ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

Amerikan Psikoloji Derneği’nin 2021 yılında yayımladığı raporda, 2015-2019 yılları arasında yapılan 33 çalışmanın analizine yer verildi. Sonuç; akıllı telefon, sosyal medya ve video oyunlarının gençlerin ruh sağlığı üzerinde sınırlı etkisi olduğu yönündeydi. Mavi ışığın uykuya etkisi konusunda da, 2024’te yapılan bir inceleme, yatmadan önce ekran ışığına maruz kalmanın uyku kalitesini bozduğuna dair net bir kanıt sunamadı.

Bununla birlikte, bu verilerin çoğunun katılımcıların kendi beyanlarına dayandığı gerçeği, sonuçların değerlendirilmesinde zorluk yaratıyor. Prof. Etchells, bu tür özbildirimlerin araştırmalarda korelasyon ile nedensellik arasındaki farkı anlamayı güçleştirdiğine dikkat çekiyor.

EKRANIN İÇERİĞİ VE KULLANIM BİÇİMİ ÖNEMLİ

Ekran başında geçirilen zamanın kendisinden çok, neye ve nasıl bakıldığı da kritik bir faktör olarak öne çıkıyor. Gençlerin çevrimiçi arkadaşlarıyla etkileşim kurması mı yoksa yalnızca içerik tüketmesi mi ruh sağlıklarını belirlemede farklı sonuçlara yol açıyor. 9-12 yaş arası 11 binin üzerinde beyin taraması ve sağlık değerlendirmesini kapsayan bir çalışmada, ekran kullanımının bilişsel ya da zihinsel bozukluklarla bağlantısı bulunamadı.

Oxford Üniversitesi’nden Profesör Andrew Przybylski’nin araştırmaları, video oyunlarının ve sosyal medyanın gençlerin ruh sağlığını artırabileceğini öne sürüyor. “Ekranların beyinleri kalıcı olarak kötü yönde değiştirdiğine dair bir sinyal yok” diyen Przybylski, bu alandaki genel algının bilimsel gerçeklerle tam uyuşmadığını vurguluyor.

ENDİŞELER VE GERÇEKLER ARASINDA İNCE BİR ÇİZGİ

Ekranın zararlarından bahseden uzmanlar, özellikle zararlı içeriklerin etkisini küçümsemiyor. Ancak ekran süresi tartışmalarının bu temel tehlikeleri gölgede bırakabileceği uyarısı da yapılıyor. Ekranların kısıtlanması gerektiğini savunan kampanyalar da var. İngiltere’de 14 yaşından küçük çocukların akıllı telefon kullanımının yasaklanmasını isteyen kampanyalar 150 bin imza toplamış durumda.

San Diego Eyalet Üniversitesi’nden Jean Twenge, ABD’li gençlerde artan depresyon oranlarının sosyal medya ve akıllı telefonlarla paralellik gösterdiğini söylüyor. Ancak Twenge, bu konuda kesin kanıtların olmadığını belirtse de çocukların 16 yaşına kadar teknolojiden uzak tutulmasının faydalı olduğunu düşünüyor.

2024 yılında Danimarka’da yapılan bir deneyde, çocuklara haftada üç saat ekran süresi sınırı getirilmesi, psikolojik semptomların azaldığını ve sosyal davranışların geliştiğini gösterdi. Ancak bu sonuçların genellenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.

EBEVEYNLERİN ZORLUĞU VE BİLİMSEL BOŞLUK

Ebeveynler için rehberlik ise hala oldukça yetersiz. Michigan Üniversitesi’nden çocuk doktoru Jenny Radesky, ebeveynlerin giderek artan bir yargılayıcı dil içinde olduğunu ve bunun ailelere ek bir yük getirdiğini belirtiyor. Resmi kurumlar da çocuklar için kesin ekran süresi sınırları koymaktan çekiniyor. Dünya Sağlık Örgütü, küçük yaştaki çocuklar için önerilerde bulunmakla birlikte, kesin bilimsel verilerin eksikliğini kabul ediyor.

Bu belirsizlik, ekran süresi konusunda katı kısıtlamalar getirme çabalarının bilim dünyasında da ayrışmalara yol açmasına sebep oluyor. Teknolojiye erken erişim ile onu geç tanımanın yaratacağı sosyal ve bilişsel uçurumlar da cabası.

KORKUNUN ÖTESİNDE DENGELİ YAKLAŞIM ŞART

Teknoloji hızla evriliyor; gözlüklerin içine giren ekranlar, sosyal medyanın daha küçük ve anlamlı gruplarda yeniden şekillenmesi, hatta yapay zeka destekli eğitim ve terapi araçları gündemimize giriyor. Çocuklarımızın bu değişimle sağlıklı bir bağ kurması için korkularımızı bilimsel gerçeklerle harmanlamamız gerekiyor.

Ekran süresi üzerine yapılan araştırmalar, en azından şimdilik, korktuğumuz kadar karanlık bir tablo çizmiyor. Önemli olan, ekranların kullanım şekline, içerik kalitesine ve sosyal bağlamına dikkat etmek. Böylece teknoloji, çocuklarımızın gelişiminde hem dost hem rehber olabilir.
Ebeveynler için ise anahtar kelimeler: sabır, bilinçli rehberlik ve esneklik.

 

Kaynak : HABER MERKEZİ