- Siyaset
- 05.07.2025 21:53
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Günlerdir ‘Ankara’da otur, Ekrem’i bırak’ diye baskı yapıyorlar. Ama ben partimi bırakıp gitmem, oturacağıma ilk seçimlerde sepetlenene kadar hapiste yatmayı göze almışım. Halen daha siyasi rüşvet teklif ediyorlar” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Adana, Adıyaman ve Antalya belediye başkanlarının gözaltına alınması nedeniyle parti genel merkezinde yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklama yaptı. Özel, iktidarın milletin gözünden ve gönlünden düştüğüne dair şüphe kalmadığını belirterek, "İktidar yaptığı kötülüklerle toplumsal desteğini ve meşruiyetini yeniden kazanma ümidi olmaksızın, sadece koltuğuna tutunma ya da seçime kadarki dönemi geçirme ve en nihayetinde de sandıkta hesaplaşmak yerine milletten korkan, sandıktan kaçan, işçinin, emekçinin, emeklinin karşısına çıkacak yüzü kalmayan bir iktidarın baskı rejimine çevirmeye çalıştığı bir ülkedeyiz. Bugün erken saatlerde artık duyanlara, ‘Yok artık’ dedirtecek, duyup da kimsenin, 'Bunu da bekliyordum' demeyeceği haberlerle uyandık. İktidarın içindeki bir avuç insan yanına 3 savcı, 3 hakim, 3 de gizli tanık alarak 19 Mart 2025 günü bu millette savaş açmıştı. Bu savaş ilanı sadece bize değildir, demokratik siyasete açılmıştır. İlk günden bu tanımı yaptık ve zaten siyasi yelpazede Cumhur İttifakı'nın dışında kalan tüm partiler ortaya koydukları dayanışma ve ortaklaştıkları tespitleri de bu yöndeydi. Artık bu ülkeyi milletin rızasıyla yönetmek istemedikleri çok açık. Milletin elinde kalan tek şey olan sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı otoriter bir yönetimi millete dayatıyorlar. Biz bu kötülüğe karşı 108 gündür meydanlarda direniyoruz" dedi.
Özel, 108 gündür iç barışın gerilediğini söyleyerek, "Bu toprakların barış umuduna, birlikte yaşama umudu, müreffeh bir Türkiye umuduna ve Avrupa Birliği'ne tam üye olma umuduna kökten zarar veren, bu ülkeyi içe kapatan, içeride ve dışarıda baskıyla yönetilen bir ülke durumuna getirmeye çalışanlarla birlikteyiz. Onlarla yüz yüzeyiz ve içeride tuttukları arkadaşlarımız hakkında; en ufak bir delil, en ufak bir kanıt, bir somut gösterge ortaya koyamadılar. Tüm bunlardan bağımsız olarak dün Manavgat'ta gerçekleştirilen bir operasyona ilişkin suçüstü iddiaları ve görüntüler karşısındaki tavrımızı hep birlikte takip ettiniz. Biri hukukçu, ikisi de yerel yönetimler deneyimi olan heyetimiz ışık hızıyla Antalya Manavgat'a doğru ilerledi. Orada gerekli çalışmaları, tetkikleri, araştırmaları, görüşmeleri hem kamu makamlarıyla, yargı makamlarıyla, idari makamlarla, siyasi makamlarla ve partimiz ile gerekli görüşmeleri yapıyorlar ve verecekleri rapora göre partimiz ifade ettiğimiz gibi icap eden en hassas, en titiz, en tavizsiz tutumu takınacak. Kimsenin bundan şüphesi olmasın" diye konuştu.
Özel, belediyelere yürütülen operasyonların Aziz İhsan Aktaş'ın iftiraları ile gerçekleştiğini söyleyerek, "Bir avuç insan bu ülkeyi vesayetle yönetmeyi kafaya takmış ve devletin bin yıllık geleneği tehdit altında. Artık bu mücadele ya demokrasi ya otokrasi mücadelesi, sandığa sahip çıkma mücadelesi. Herkes tarihteki yerini alacak. Bir tarafta sandığı koruyanlar bir tarafta Tayyip Bey'e ve onun korkularına teslim olanlar. Devletin şerefli yargı mensuplarını, bürokratlarını, vicdan sahibi siyasetçilerini bir kez daha uyarıyoruz; Yargıtay Başkanının, Meclis Başkanının, Türk Hava Yolları Genel Müdürlüğünün ve AK Partili belediye başkanlarının sorgulanmadığı sorularla, CHP'li belediye başkanlarına soru soramazsınız. Orada bin katı varken burada ispatsız bir meseleden kimseyi tutuklu yargılayamazsınız. Buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum; burada bu operasyon kirli bir operasyondur" dedi.
Özel, TBMM 27'nci Yasama Dönemi içerisinde Meclis Başkanlığına sunduğu, 'Siyasi Ahlaksızlıkla Mücadele ve Siyasi Etik Kanunu'nu hatırlatarak, "Siyasi Ahlak Kanunu' çıkmış olsaydı eğer; siyasetin finansmanı, seçimlerin finansmanı, siyasi partilerin alabileceği yardım, milletvekillerinin, belediye başkanlarının şeffaf mal durumları düzenlenebilecekti. Bu da yetmezmiş gibi 3 yıl önce Mahmut Tanal, bu sene ise Grup Başkanvekilimiz Gökhan Günaydın verdiği teklifte; cumhurbaşkanı, bakan, meclis başkanları, cumhurbaşkanı yardımcıları, bakan yardımcıları, eşleri, belediye başkanlarının MASAK ve kamu kayıtları yoluyla son 5 ve 10 yıl geriye dönük olarak elde edilen malları açıklansın. Var mısınız? Hadi gelin herkese eşit uygulanacak bir yasa çıkaralım. Hadi özel yetkili savcılık, özel yetkili mahkemeler kuralım; ama liyakatine hepimizin inandığı güvendiği. Öyle AK Gençlik'ten devşirme, AK Parti Gençlik kollarından kürsüye oturttuklarınızdan değil, gerçekten tarafsızlığına güvendiğimiz her türlü güvencesi olanlar herkesi sorgulasın" dedi.
Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti'nin 1'inci parti olduğu yönündeki sözlerine ilişkin, "Sorun yok o zaman, hodri meydan. 2 Kasım Pazar. Madem 1'inci partisin, gel, aday da olabiliyorsun. Meclis'te oy vererek erken seçim kararını aldıracağız. Madem 1'inci partisin gel. Sen 1'inci parti olsan parende atarak sandığa gidersin. CHP 1'inci parti, her geçen gün farkı açıyor. Sen her geçen gün yetişemeyeceğin için, 'Akın koş çelme tak' diyorsun. Dün çelmenin adı İstanbul, bugün Adana, öbür gün Adıyaman ve Antalya. CHP'de yolsuzluk yapan varsa, hırsızlık yapan varsa, suça bulaşan varsa Allah da belasını versin, biz de vereceğiz belasını" ifadelerini kullandı.
Özel, şöyle devam etti:
"Günlerdir yalvarıyor bana; 'Ankara'da otur, İstanbul'da miting yapma.' Açık açık söylüyor; 'Ekrem'i bırak.' Orada bir tane de kılıç koymuş tepeme; 30 Haziran, 8 Eylül, 'Gel partinin başına geç.' Senin icazetinle partinin başında oturacağıma namusumla seçimlere kadar Silivri'de Ekrem Başkanın yanında yatarım. Yok öyle şey, 'Ankara'da otur. Ankara siyaseti yap.' Bu akşam Amasya siyaseti yapıyorum. Aynı anda canlı yayında, meydanda, Adıyaman'a, Adana'da, Antalya'da da verecekler. Çarşamba akşamı İstanbul'da, ya Sancaktepe ya Kartal. Bu kadar vicdansızlık, insafsızlık, yüzsüzlük ve bunun sonunda halen daha siyasi rüşvet teklif ediyorlar. 'Özgür Özel gelirmiş, arkadaşlarını savunmayı bırakırmış, partisini bırakırmış, otururmuş.' Orada oturacağıma, ilk seçimlerde siz sepetlenene kadar hapiste yatmayı göze almışım. Bir yolu var susturmanın. Onu da anam, babam, evladım üzülmesin diye ben söylemiyorum. Yiyorsa sustur, o zaman da bu millet sana ne yapacağını bilir. Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen fragman izliyorsun, korku filmini izleteceğim sana. Sen kötüleş, senden beter kötüleşmeyen ne olsun. Korku filmini size izletmeyen ne olsun. 2 milyon kişiyle fragman izliyorsunuz. Sandığı ortadan kaldırmaya kalkma, efendi gibi sandıkla gideceksin. 2 Kasım'a sen sandık koymazsın, ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım koymaz mıyım hep beraber bakarız. Yok, sen sandığı elden almaya kalkarsan sandığı hangi ellerle kurduysak o ellerle kurtarırız. O eller Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, İsmet Paşa'nın elleri. Memleketi önce kurtaran, sonra da 'Biz kazandık' diye kılıçla, kalkanla, tüfekle değil sandıkla yöneten eller onlar. O sandık kurulana kadar ne mücadele verildiyse o sandık korunsun diye de o mücadele verilir. Ondan sonra Mısır'daki o meydanı izlediğiniz gibi televizyonda izlersiniz Türkiye'deki demokrasi meydanlarını. Kimseyi darbeyle tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle tehdit etmiyoruz. Ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa buradaki yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir."