Denenmişler ile denenmez diyen Erbakan’dan adaylık sinyali

İzmir’den önemli mesajlar veren Yeniden Refah Partisi Lideri Erbakan, AK Parti ile ittifaka kapılarını kapattıklarını duyurdu. Erbakan, partisinin adayı olacağının sinyalini verdi.


  • Oluşturulma Tarihi : 13.02.2025 14:25
  • Güncelleme Tarihi : 13.02.2025 14:25
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Denenmişler ile denenmez diyen Erbakan’dan adaylık sinyali

 

SEMİ TEKTAŞ / Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan partisinin düzenlediği Anadolu Buluşmaları kapsamında İzmir’de partililer ve basın mensuplarıyla bir araya geldi. Gündeme dair önemli açıklamalarda bulunan Erbakan, iktidara gelmeleri durumunda yapacakları vaatleri kamuoyu ile paylaştı. Erbakan, yapılacak genel seçimlerde partisinin adayı olarak seçime gireceklerini açıkladı.

 

EN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDELERİNİN BAŞINDA EKONOMİK SIKINTILAR GELİYOR

 

Erbakan, “Yerinden Refah Partimizin Anadolu Buluşmaları programları kapsamında bugün İzmir'imizin tüm ilçelerinde 14 genel başkan yardımcımızla birlikte ve MKYK birliklerimizle, hanım kollarımız, gençlik kollarımız ve İzmir'in teşkilatımızla birlikte sahadayız. Stant çalışmalarımız esnaf ziyaretleri, halkla buluşma programları, STK ziyaretleri şeklinde programlarımız yapılacak. Burada halkımızla buluşmak, onların derdini dinlemek, çözümlerimizi, fikirlerimizi, projelerimizi kendilerine aktarmak ve yeni üye kayıtlarımızı gerçekleştirmek üzere bu çalışmamızı yapıyoruz. Türkiye'nin gündemi de son derece yoğun. En önemli gündem maddelerinin başında da ekonomik sıkıntılar geliyor.  Türkiye'de yoksulluk sınırı 72 bin liranın üzerine çıkmış. Açlık sınırı 22 bin liranın üzerine çıkmış ve Türk-İş’in koyduğu bu hesaba göre Türkiye'de halkın yüzde 80’ni yoksulluk sınırı altında, yüzde 45’i de açlık sınırı altında yaşam mücadelesi veren bir hale gelmiş. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yoksul Müslümanlara verilmesi gereken fitrenin artık emeklimize ve asgari ücretlimize de verilebileceğine açıklaması Türkiye'de milyonların nasıl yoksullaştırıldığını ve alım gücünün ne kadar düştüğünü açık bir şekilde göstermektedir.

 

BİR SENEDE PİYASADA KARŞILIKSIZ ÇEKLER 3 MİSLİ ARTTI

 

Ocak ayı enflasyon rakamları açıklandığını ve yüzde 5.03’lük bir enflasyon rakamıyla karşı karşıya kalındığını söyleyen Erbakan, “Ocak ayı içerisinde asgari ücretin ve emekli maaşının alım gücü yüzde 5 daha eridi ve asgari ücretin alım gücü 21 bin 45 liraya düştü. Açlık sınırı ise 22 bin 131 lira, arada bin 86 lira fark var. Ocak ayı enflasyonuyla beraber asgari ücrete ne kadar zam yapılmış olsa da ellerine geçtiğinde maalesef açlık sınırının altında bir rakamla karşı karşıya kalıyor. Asgari ücretliye emekliğe 2025 yılında yine çile düşüyor. Yine yaşam mücadelesi düşüyor. Türkiye'deki ekonomik şartların ifade edilmesi bakımından diğer önemli bir rakam,  2024 yılında 2023 yılına göre karşılıksız çekler yüzde 210 oranında artmış. Bir senede piyasada karşılıksız çekler 3 misli artarak adeta rekor kırıyor. Ekonominin içinde bulunduğu durumu göstermesi bakımından bir diğer veri bireysel kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemedikleri için takibe giren vatandaşlarımızın sayısı 2 milyon 558 bine ulaşmış durumda. 90 günlük yasal süre dolmadığı için borcunu ödeyemediği halde henüz takibe alınmayan 3 milyon 933 bin kişi, toplamda 6,5 milyon vatandaşımız kredi kartı ve bireysel kredi borçlarını ödeyememekten mustarip hale gelmiş. Bu da Türkiye'de hane halkının borç yükünün nasıl arttığının ve artık alım gücünün ödeme gücünün de ortadan tamamen kalktığının bir göstergesi” ifadesine yer verdi.

 

TÜİK VERİLERİYLE ÖRTÜŞMÜYOR

 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve TESK’in 2024 verilerine göre geçen yıl 145 bin işletme, şirket, ticaret hane ve küçük esnafın kapısına kilit vurulduğunu söyleyen Erbakan, “Kurulan şirket yüzde 10,2 azalırken kapanan şirketler yüzde 21,4 oranında artıyor. Diğer taraftan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı gübre fiyatlarının bir ayda yüzde 10 arttığına dair açıklama yapıyor. Bu yıllık yüzde 100’ün üzerinde bir artış demektir. Seracılık ve sulamada kullanılan elektrik bir yılda yüzde 30,4, tarım ilaçlarının yüzde 34,3, tohum fiyatlarını da yüzde 40 artış gösterdiğini ve gerçek hayattaki artışların TÜİK verileriyle örtüşmediğini ifade edildi. Bu artışlar gıda fiyatlarından artması demektir ve Türkiye'nin gıda enflasyonunda dünyada ilk 5 ülke arasında yerini koruması demektir. Enflasyon düşecek diyenlere bu tarımsal girdi maliyetlerindeki artışları hatırlatmak istiyoruz ve gıda fiyatlarının düşmeyeceğini ve enflasyonun da düşmesinin mümkün olmadığını bu girdi maliyetlerindeki artışlardan ortaya koyuyoruz” diye konuştu.

 

 

 

ASGARİ ÜCRETTE BİR TANE ALTIN ALINMIYOR

 

Ocak sonu itibariyle Türkiye'de kullanımdaki banknotların yüzde 96’sı 100 ile 200 liralık banknotlar olarak karşılaşıldığını söyleyen Erbakan, “Normalde Uluslararası Merkez Bankaları standartlarına göre en yüksek banknotun, emisyondaki miktarı yüzde 50’ye ulaştığı zaman bir üst değerdeki banknotun çıkartılması gerekirken, iktidar TL'deki değer kaybını, paramızın itibar kaybını gizlemek için bu 500 liralık ve bin liralık banknotları çıkarmamak için direniyor. Ancak banka ATM'lerinde günlük çekim limiti 10 bin liraya yükseltiliyor. 50 liranın altındaki banknotlar da banka ATM'lerinden kaldırılıyor. Bütün bu gerçekler Türk Lirası’nın alım gücünün nasıl eridiğini, paramızın nasıl pul olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. TL'nin en yüksek değerdeki 200 liralık banknotunun ne hale geldiğini göstergesi ise  Cumhurbaşkanı'nın il ziyaretlerinde çocuklara harçlık olarak 200  liralık banknotları dağıtmasından belli oluyor. Eskiden küçük çocuklara harçlık olarak 5-20 liralık banknotlar verilirken bugün biz de Cumhurbaşkanı 200 liralık banknotları harçlık olarak vermek durumunda kalıyor. Asgari ücretimizin ne hale geldiğini göstergesi de Cumhuriyet Altını fiyatının asgari ücretin üzerine çıkmış olmasıdır. Bir asgari ücrette bir tam altın, bir cumhuriyet altını dahi alınamayacak noktaya gelinmiş. Nereden, nereye diyoruz ve hayaldi gerçek oldu diyoruz. Eskiden asgari ücretle 3-5 altın alıp, hatta bir kısmını da tasarruf için bir kenara koyuyoruz diyen vatandaşlarımız bugün asgari ücrette artık bir tane altını dahi alamayacak noktaya gelmiştir” dedi.

Erbakan’ın konuşmasının satır başları şöyle;

Halimizin özeti şu: Vatandaşın banka borçları 6,6 milyar liradan, 3,5 trilyon liraya gelmiş AK Parti iktidarı döneminde. Çiftçinin borcu 2,5 milyar liradan 1 trilyon liraya, özel sektörün borcu 88 milyar liradan 5 trilyon liraya gelmiş. Açlık sınırı 22 bin lira, yoksulluk sınırı 72 bin lirayı aşmış. Avrupa’da en az et, balık ve tavuk tüketilen ülke haline Türkiye gelmiş. OECD raporlarına göre Türkiye’de 6 milyon çocuk yoksul. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıklamasına göre Türkiye’de 5,4 milyon çocuğa sosyal yardım yapılıyor, yılda 20 milyon kişi sosyal yardım alıyor, 8 milyon kişi yakacak yardımı alıyor. Ucuz ekmek ve halk ekmek kuyrukları kilometreleri buluyor. Daha dün Yozgat’ta -5 derecede uzun et ve kıyma alabilmek için vatandaşın oluşturduğu kuyruk basına yansıdı. Tablo öyle bir şekilde ki, mızrak çuvala sığmıyor. Bizim bu tabloda iktidardan beklentimiz bir an evvel erken seçimi hayata geçirmesi, sandığı milletin önüne getirmesidir. Bu sandık geldiğinde de millet feraset ile hareket edecektir, görevi milli görüşün temsilcisi Yeniden Refah Partisi’ne verecektir. Partimiz milli görüş ruhuyla aynen geçmişte olduğu gibi ekonomiyi düze çıkartacaktır. ‘Paylaşımda adalet’ düsturuyla önce imtiyazlılar anlayışı yerine önce millet anlayışıyla adil ekonomik düzeni hayata geçirecek ve milletimizi çektiği ekonomik sıkıntılardan kurtaracaktır.

 

Millete verilmesi gereken imkanlar üç temel canavara veriliyor. Birincisi kamudaki israf; makam araçları… Türkiye’de 120 bin İtalya’da 29 bin kamu aracı var. Malezya ve Endonezya’daki cumhurbaşkanı 4 günlük ziyarete 3 ayrı uçak ile gidildi. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ denilerek lüks ve şatafata sonuna kadar gaz veriliyor ve bu düşkünlük yüzünden kamudaki masraf alıp başını gidiyor. Özel helikopter ve uçak kiralamaya 5,6 milyar TL, 3-5 maaşlı bürokratlar da işin cabası. Yozgat Belediyemizin akaryakıt giderini gelir gelmez 300 litreye düşürdük. Türkiye İsraf Vakfı’nın 2021 yılında yaptığı araştırma kamudaki yıllık israfın 1 trilyon 80 milyar olduğu ifade ediliyor. Enflasyon hesaba katıldığında 2025 yılında bu israfın 2,5 trilyon lirayı bulacağını ifade edebiliriz. Yani yıllık 70-80 milyar dolarlık israfla karşı karşıyayız. Bu nedenle millete para kalmıyor. İkinci canavarımız faiz. İsraftan, lüksten, haksız kaynak aktarımından dolayı denk bütçe yapılamıyor ve borçlanma devam ediyor. Bu nedenle de 1,95 trilyon lira faize para veriliyor. Bu faize verilen para ile 10 milyon asgari ücretliye 1 sene boyunca her ay 16 bin TL para verebilmek, 1 milyon konut inşa ederek vatandaşa bedava dağıtmak mümkün. 1 milyon konut demek hem 6 Şubat Depremi’nin yaralarını sarmak hem de İstanbul’u neredeyse depreme hazırlıklı hale getirebilmek demek. Üçüncü canavarımız da imtiyazlı holdinglere kaynak aktarımı. Pazarlık usulü ile 2-3 Dolarlık işler 10 Dolar’a imtiyazlı holdinglere ihale ediliyor. Bu yolla imtiyazlı holdinglere trilyonlarca lira kaynak aktarılıyor ve bu 5 holdinge 10 senede 128 kez vergi muafiyeti çıkartılıyor. Bu sene devlet bütçesinden 2,1 trilyon lira kurumlar ve gelir vergisi muafiyeti çıkartıldı. Yeniden Refah Partisi olarak yapılacak olan ilk seçimlerde geleceğiz ve bu adaletsiz düzene son vereceğiz. Bizim inancımız sadece namaz kılmayı, oruç tutmayı, umreye gitmeyi emretmiyor. Bizim inancımız paylaşımda, yönetimde, yargıda adaleti ve kul hakkına sahip çıkmayı emrediyor. Siz ne kadar namaz kılsanız, oruç tutsanız da bir yandan imkanları faize, israfa ve imtiyazlı holdinglere aktarıp milleti de açlık sınırının altında yaşamaya mecbur ederseniz kul hakkı vebalinden kurtulamazsınız.

 

Biz seçimde geldiğimizde öncelikle kamudaki israfı önleyeceğiz. Lüks ve şatafata son vereceğiz, imtiyazlı holdinglere haksız kaynak aktarımını durduracağız. Bu adımlar yıllık 3 trilyon liralık tasarruf demektir. Milli Kaynak Paketleri ile kaynak üretecek ve yıllık 6 trilyonluk imkana kavuşacağız. Bu 6 trilyonluk imkân yıllık 2 trilyon liralık bütçe açığının kapatılması demektir.  Bunun nasıl olacağını AR-GE Başkanlığımızın Milli Kaynak Paketleri kitabında bilimsel veriler ile ortaya koyuyoruz. Bu imkân da asıl sahibi olan millete verilecek. Dar gelirlinin refah seviyesi arttırılacak; işçiye, memura, emekliye sanayiciye, küçük esnafa, girişimciye, çiftçiye, köylüye bu imkanlar arttırılacak. Bu imkanlar ile 81 ilimize Yüzlerce Refah Projesi kitabımızda ortaya koyduğumuz projelerin hayata geçirilmesiyle 10 milyonluk işsizler ordumuz, 100 milyar Dolarlık dış ticaret açığımızın ortadan kaldırılmasına yönelik gerekli adımlar atılacak. Özetle Yeniden Refah Partisi iktidarında bugün yürütülmekte olan borç faiz zam vergi ekonomisi yerine üretim istihdam ve ihracata dayalı ekonomi modeline geçilecek.

 

Siyonizm’in emrine girmiş olan Trump Gazze’yi işgal planını açıklıyor. Ama her nedense içeride muhalefete karşı, gazetecilere karşı aslan kesilen iktidar Trump’ın bu küstah planı karşısında suspus oluyorlar, cılız tepkiler veriyorlar. Hatta Cumhurbaşkanı Trump’ın bu açıklamalarıyla ilgili konuşma yaparken Trump’ın adını dahi anmaktan imtina ediyor. Zalimlere karşı süt dökmüş kedi gibiler. Siz elinizde imkân olan bir iktidarsınız, devlet gücünüz var. İslam aleminde karşılığınız var. Sadece konuşarak ve kınayarak bu işleri geçiştiremezsiniz. Samimiyseniz Trump planlarına karşı Amerika’nın İncirlik üssünü kapatalım diyelim. İsrail’in işgaline karşı biz de İsrail’i İran füzelerine karşı korumak üzere kurulan Kürecik Radar Üssü’nün kapatıyoruz deyin. Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden İsrail’e akıtılmasının önü kesin. Erbakan Hoca’mız gibi bedel ödemekten korkmuyorsanız, cesaret sahibiyseniz, kuvvet ve kudret sahibi Amerika değil Allah’tır diyorsanız gereğini yerine getirin.

 

İKİNCİ ÇÖZÜM SÜRECİ

 

Refah Partisi olarak ikinci bir çözüm sürecine karşı olduklarını söyleyen Erbakan, “Her zaman söylediğimiz gibi biz Selahattin Eyyubi Hazretleri'nin ordusunda Sultan Alparslan'ın ordusunda, Kurtuluş Savaşı'nda, Çanakkale Savaşı'nda beraber çarpıştık, beraber şehit düştük. Dinimiz bir, kültürümüz bir, coğrafyamız bir, tarihimiz bir. Dolayısıyla hepimiz kanun karşısında eşitiz. Adaletin de Türkiye'de tam manasıyla tesis edilmiş olmasını herkesten çok arzu ederiz. Kürt kardeşlerimize hiçbir ayrımcılık yapılmamasını elbette ki arzu ederiz. Ancak burada maalesef uzun yıllar teröristlerin, dış güçlerin yapmış olduğu çalışmalar neticesinde ve Türkiye'de de maalesef devletin özellikle 80'li 90'lı yıllarda ve askeri kesiminde, emniyet teşkilatında orada görev yapan bazı şahısların yapmış olduğu yanlış uygulamalar dolayısıyla maalesef bir ırkçılık mikrobuyla yer yer karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu da terörü besliyor. Terör de bunu besliyor. Dolayısıyla biz bu kardeşliğimizin gereğini yerine getirmemiz gerekir. Kürt kardeşlerimizle et ve tırnak gibi ayrılmaz bir bütün olduğumuzu mutlaka birlikte beraberliğimizi muhafaza etmemiz gerekir. Rahmetli Erbakan hocamızın meşhur sözü vardı. Türk ve Kürt'ü ayırırsan ortada ne Türk kalır ne de Kürt kalır. Ama Türk ve Kürt bir olursa karşısında ne Amerika durabilir ne İsrail durabilir diyordu. Bizim Yeniden Refah olarak anlayışımız bu çerçevededir. Tabi burada birtakım talepleri, birtakım sıkıntıları oradaki kardeşlerimizin olabilir, vardır. Ancak bunların çözülmesiyle ilgili bir adım atılacaksa da terör örgütünün muhatap alınması yerine oradaki STK'ların, oradaki kanaat önderlerinin, aşiretlerin, oradaki siyasi partilerin ve bölge halkının muhatap alınması gerekir. Yoksa bin senelik kardeşliğimizde terör söz konusu olamaz. Burada muhatabın dediğim gibi bölgedeki meşru muhataplar olması gerekir. Ve elbette ki adaletin tesis edilmesi gerekir. Kürt kardeşlerimizin de diğer tüm ırklara mensup vatandaşlarımızın da hukuk önünde, devlet nezdinde eşit haklara sahip olduğu bir Türkiye'nin hayata geçirilmesi gerekir. Abdullah Öcalan'ın böyle bir çağrıda bulunması bir defa şehitlerimize ve gazilerimize yapılacak bir saygısızlık olarak nitelendirdik. İkincisi, Abdullah Öcalan'a böyle bir ricada bulunulması bizi devlet olarak aciz düşürür dedik. Biz emniyetimizle, yargımızla, askerimizle, devlet olarak, millet olarak kırk sene sizinle mücadele ettik. Başarılı olamadık. Halen daha bu işi çözemedik. Öyleyse siz gelin birkaç kelime bir şey söyleyin, bir çağrıda bulunun ve bizi bu dertten kurtarın. Yani sizin iki dudağınızın arasından çıkacak sözlere muhtaç kaldık. Bizi bu dertten kurtarın diye bizi aciz düşürecek bir yaklaşım olduğunu ifade ettik. Üçüncü husus PKK'nın silah bırakması terörün bitmesi ve Türkiye'nin tehditlerden kurtulması manasına gelmiyor. Çünkü PKK şu anda kendileri tarafından dahi aslında rafa kaldırılmış bir örgüt konumunda. Bir İç İşleri Bakanımız biliyorsunuz birkaç yüz tane terörist kaldı demişti. Onların da ayakkabı numarasına kadar biliyoruz demişti. PKK zaten bitme noktasına gelmiş. Asıl şu anda tehdit PYD/YPG’dir. Dolayısıyla Abdullah Öcalan'ın yapacağı çağrıyla PKK diyelim ki silah bıraksa bile ki bu bile zor gözüküyor çünkü Kandil'dekiler hayır buna biz karar veririz, Abdullah Öcalan karar veremez diyor. Diyelim PKK silah bıraksa bile PYD ve YPG ne olacak? PYD ve YPG, Amerika'nın ve İsrail'in eğittiği, donattığı, yıllarca mesai harcadığı, milyarlarca dolar harcadığı, adeta bir ordu haline getirdiği terör örgütleri. Sadece savaş uçakları ve tankları eksik, onun dışında bir orduda ne varsa hepsini verdiler. Burada bu planı yıllardan beri sürdürüyorlar. Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla YPG'nin silah bırakması diye bir şey de söz konusu olamaz. O nedenle süreci bu şekilde yürütülmesine karşıyız. Biz bir süreç olacaksa bir çözüm olacaksa bölgedeki meşru muhataplarla yapılması taraftarıyız” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

 

ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI

 

Erbakan, “Erken seçim çağrımızı daha önce de yapmıştık. Türkiye'nin dış ticaret açığı 100 milyar dolara gelmiş. Dış borcu yüz 125 milyar dolarından 500 milyar doların üzerine çıkmış. Vatandaşın borcu 6 milyar liradan 3,5 trilyon liraya çıkmış. Kobilerin borcu üç nokta 6 trilyon liraya çıkmış. Çiftçinin borcu 2,5 milyar liradan 1 trilyon liraya çıkmış. Özel sektörün borcu 88 milyar liradan 5 trilyon liraya çıkmış. Böyle bir tablo karşısında bu tabloya neden olan iktidarın daha fazla iktidarda durmasını gerektirecek bir sebep göremiyoruz. 14-28 Mayıs seçimleri sonrasında Mehmet Şimşek yönetimiyle bir farklılık oluşturacaklarını ve bu tabloyu düzelteceklerini ifade ettiler ama döviz 2 katı arttı. Faizler yüzde 8’den yüzde 50’ye geldi. İşsizlik aynen durduğu gibi duruyor. Ve bununla beraber vergiler üç mislinden fazla arttı. Bütün bu acı reçeteler uygulanmasına rağmen bugün enflasyon da Mehmet Şimşek'in geldiği dönemde yüzde 32 idi şu anda yüzde 45. Dolayısıyla Mehmet Şimşek de en iddialı olduğu konuda enflasyonu düşürme konusunda başarısız oldu. O zaman neden daha fazla iktidarda kalasınız? Ne yapacaksınız? Orta vadeli programda bu belli. Borçlanma aynen devam ediyor. İki trilyonluk bütçe açığı önümüzdeki üç sene devam edecek. Vergiler hedef enflasyonu 20 puan üzerinde arttırılmaya devam ediyor. Bu sene hedef enflasyon 21'di. Faizler daha da artarak ödenmeye devam edecek. Bugüne kadar iktidarı yıllık faiz ödeme ortalaması yirmi yedi milyar dolar seviyesindeydi. Önümüzdeki üç senede yıllık faiz ödemesi ortalaması elli milyar dolar seviyesine çıkıyor. Orta vadeli program da bize ne vadediyor? Verilenler ortada bir an evvel bir kan değişiminin yeni bir yönetimin gelmesi ve Türkiye'de yeni bir açılımın gerçekleştirilmesi lazım ekonomi anlamında özellikle” dedi.

 

DENENMİŞLER İLE DEVAM EDİLMEZ

 

Erbakan, “Tekrardan bir Cumhur İttifakı'yla bir ittifakın olması söz konusu değil. Bunu birkaç kez daha da ifade ettik. Çünkü denenmiş bir kez daha denenmez. Biz biraz önce serzenişte bulunduğumuz ve ne kadar büyük bir sıkıntıya yol açtığını ekonomide ifade ettiğimiz bu uygulamalar ortadan kaldırılsın. Borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine üretim, istihdam, ihracat odaklı bir ekonomi uygulansın diye bir mutabakat metni imzaladık kendileriyle. Denk bütçenin yapılması, kamuda israfın önlenmesi, bir avuç imtiyazlı holdingi haksız kaynak aktarılmasının önlenmesi, elde edilecek imkanla milletin alım gücünün refah seviyesinin arttırılması, önce imtiyazlılar anlayışıyla hareket etmek yerine önce millet anlayışıyla hareket edilmesi, ancak bütün bunları imzalamalarına rağmen, mutabık kalınmasına rağmen, sonra da bunları uygulamak yerine hatta tam tersi uygulamaları yaptılar. Türkiye bu hale geldi. Dolayısıyla o dönemde yapılan mutabakat noktasında, o dönemde yapılan birliktelik noktasında samimi davranılmadı. Neden böyle bir şeye bir kez daha oturalım, bir kez daha mutabakat yapalım, bir kez daha aynı yoldan geçelim. Böyle bir şeyin bir mantığı yok. O nedenle biz zaten Cumhurbaşkanı adaylığımızı da ilan etmiştik” dedi.

 

MEVCUT SİSTEMİ GÜÇLENDİREREK DEVAM EDECEĞİZ

 

Başkanlık sistemi sorusuna yanıt veren Erbakan, “Biz demokratikleştirilmiş bir başkanlık sistemi ya da iyileştirilmiş bir başkanlık sistemi diyebiliriz. Meclis’in güçlendirildiği bir sistem diyebiliriz. Bakanlar meclisten seçildiği ve doğrudan meclise hesap verebildiği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirildiği ama halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olduğu ve başbakan ayrımı olmadığı bir sistem ifade ediyoruz” dedi.

Seçmene güven noktasındaki soruya yanıt veren Erbakan, “Bizim olmazsa olmaz şartlarımız vardı, onları söyledik. Önlerine mutabakat koyduk önce imzalayamayız dedik ve ittifak olmayacağını söyledik. Sonra geldiler ve imzalayacaklarını söylediler. Bu noktada tamam dedik. Şimdi yine aynıyız, kırmızı çizgilerimize bağlıyız. Bunları biz uygulayacağımıza inandığımız için aday oluyoruz. Cumhur İttifakı’nın bir daha sözüne uyarak hareket etmenin manası olmadığı için bundan sonra böyle bir şey olmayacağını söylüyoruz.

ADAYLIK AÇIKLAMASI

Erbakan Yeniden Refah Partisi’nin adayı olacağının altını çizerken, “Yeniden Refah Partisi olarak genel seçimlere müstakil bir şekilde gireceğimizi ifade ediyoruz. Müstakil bir şekilde kendi Cumhurbaşkanı adayımızla seçimlere gireceğiz. Herhangi bir ittifakın Cumhurbaşkanı adayı lehine bir tavır almayacağız. Partimizin Cumhurbaşkanı adayının da genel başkanı olması son derece doğaldır. Bu noktada biz inşallah Yeniden Refah Partimizin Cumhurbaşkanı adayı olarak yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

 

 

HABER MERKEZİ

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ