Sayfa Yükleniyor...
Bu haftaki söyleşimizi CHP İzmir Milletvekili, eski diplomat AİHM yargıcı Rıza Türmen ile yaptık. İlginç bir söyleşi oldu
SAMİ GÖKÇE/ANKARA
-Klasik bir siyasetçi değilsiniz.
Klasik müzik seviyorum ama
-Müzik tutkusu nasıl başladı
Ben 40 küsur yaşında başladım bir arkadaşım aracılığı ile viyolonseli çok seviyordum. Biliyorsunuz viyolonsel insan sesine çok yakın bir müzik aleti
Viyolonsele başladım. Ondan sonra ders aldım. Bayağı bu işe zaman ayırdım. Pazar günleri konserler verirdim. Yılbaşı konserleri verirdik. Burada siyaset müziğimizi öldürüyor maalesef.
-Nereden geliyor bu müzik tutkusu. Var mıydı daha önce?
Dinleye dinleye doluyor çünkü bir noktadan sonra diyorsunuz ki çıkarmak lazım. Dışarıya vermek lazım.
-Hala çalıyor musunuz?
Kaç zamandır çalamıyorum. Bu siyaset yüzünden işte. Bakalım ne olacak? Kaybedersem daha çok zaman ayıracağım.
-İnsanların kafasında İzmir milletvekilinden daha çok Türkiye milletvekili olarak yer aldınız. Hayata Soldan bakan
Evet. Öyle öyle. Hayata soldan bakan insan haklarından, ezilmişler açısından, haksızlığa uğramışlar açısından bakan.
- Bu bakış açısı ne zamandır böyle?
Bu hep böyleydi. İnsan çok önemli çünkü. En önemli şey ise insanın başka insanlar tarafından ezilmemesi sömürülmemesi. Uğrunda çaba gösterilecek en önemli şey insandır benim felsefemde.
-Nasıl bir ailede yetiştiniz?
Ben İstanbulluyum. Tüccar bir ailenin çocuğuyum. Daha çok bürokrasi ile ilgisi olmayan Tüccar bir aile. Ama ben ticaret yapmayı hiç düşünmedim. Onun için İstanbuldan ayrılıp Dışişleri Bakanlığına girdim. Önce bir bakayım dedim ama sonra sevdim.
-Uzun süre görev yaptınız. Görevdeyken AİHMe seçildiniz.
Evet. Ama bakanlıkta da hep insan haklarıyla uğraşıyordum. İnsan haklarını ülkemde düzgün bir hale getirmeye çalıştım. Her ne kadar duvarın öbür tarafındaysam da hedefim hiç değişmedi. Devletin insan haklarını ihlal etmemesi için neler yapması gerektiğini söylemeye çalıştım. Ve seçilip duvarın öbür tarafına yani devleti yargılayan tarafına geçtim. Orada da yine insan haklarıyla uğraştım. Bireyi, insanı devlete karşı koruyan bir mahkemenin üyesi oldum. O bana çok iyi geldi.
-Öğrencilik yıllarınızda sol hareket içinde yer aldınız mı?
Türkiye Milli Talebi Federasyonu içinde yer aldım. İstanbulda TMTF. Ankarada Fikir Kulüpleri Türkiyede sol hareketin başlangıcıdır. Ben İstanbul Hukukta iken TMTFde çalıştım. Federasyon 1960dan sonra sol öğrenci hareketinin en temel zeminidir. Bütün sol hareketler oradan çıktı. O zaman öğrencilerin örgütlenmesine izin verilirdi. 12 darbesi bunu kaldırdı. Ve çok kötü oldu. Bizim zamanımızda sol- sosyalist gençlik olarak TMTFidik. Karşımızda da Türk Milli Talebe Birliği vardı. Ülkücülerle İslamcıların birlikte çalıştığı. Çağaloğlunda karşımızdaydı. Bugün ülkeyi yöneten İslamcı kadrolar oradan çıkmıştır. Tayyip Erdoğandan Abdullah Güle kadar herkes orada çalıştı.
-O dönem sol hareket içinde yer alan arkadaşlarınızdan kimler var anımsadığınız?
Bizim şey vardı; Bakır Çağlar, İsmail Cem, Ahmet Güryüz Ketenci Başkandı.
-O dönemde örgütlü iki yapı var. Birisi sokağa hakim oluyor, diğeri devlete orada nasıl değerlendirmek gerek?
Bizim federasyonda çalışanlar meslek sahibi oldu, iyi aile babası oldu. Milli Türk Talebe Birliğinde çalışanlar ise ülkeyi yönetti.
-O dönem öngöremediniz mi?
O dönemde sol hareket kaydı. Başka tarafa kaydı... Çok bölündü. Türkiyedeki en temel sol hareket İşçi Partisi idi. İşçi Partisinin bir toplumsal karşılığı vardı. Tabanı vardı. Sol hareket onun içinde tutulamadı. Bölündü. Kasıtlı olarak böldüler. Onlar için tehlikeli olduğunu düşündüler belki de İşçi Partisi Meclise girdi. Çok fraksiyonlar oldu. Amip gibi bölündükçe bölündü Etkisizleşti. Bir halk hareketi olmaktan çıktı. Şiddete başvurdu Bütün bu sol hareketler askeri darbelerle bastırıldı. Bu da bugünkü AKPyi ortaya çıkardı. 12 Eylül AKPyi İslamcı kesimi büyüttü. AKP 12 Eylül askeri darbesinin üzerinde yaşıyor.
-Milletvekilliğinize gelince. Kemal Bey özel mi davet etti?
Ben de girmek istiyordum. Davet de gelince reddetmedim. Çünkü hizmetin siyasetle olacağını biliyorum. O nedenle daveti kabul ettim.
-Bu dönem için başvuru yaptınız mı?
Henüz yapmadım ama yapacağım.
-Kontenjan mı olacak?
Herhalde. Sanırım başka olmaz.
-Hem Anayasa Komisyonunda hem de Soruşturma Komisyonunda bir partili olmanın ötesinde bir tavır sergilediniz
Siyasete bir partiden giriyorsunuz o çizgiyi benimsediğiniz için giriyorsunuz. Ama partili olmakla partizan olmak başka bir şey. O idealar aynı zamanda sizin de idealleriniz. Partili olmak her türlü ahlaki etik değerinden üstünde tutuyorsunuz partiyi. Bu doğru değil. Partinizin bir üyesi hırsızlık yapıyor rüşvet alıyor ve siz de bunu biliyorsanız ve bunun üstünü örtmeye çalışıyorsanız bu partizanlık oluyor. Partim zarar görür diye ahlaki ve moral değerlendiren taviz veriyorsanız bu doğru değil. Ama Türkiyede bu maalesef böyle anlaşılıyor. Partili olursunuz ama partizan olmazsınız. Partinizi eleştirirsiniz. Başka olmasını da isterseniz. Ben CHPnin daha iyi olmasını istediğimi tarafları var. Onun için eleştiririm. CHP iktidarda olsa, bir arkadaşımızın rüşvet aldığını hırsızlık yaptığını görsem o arkadaşın yüce Divana gitmesi için çalışırım. Gitmiyorsa uyuşmazlık çıkar ve ben o partiden çıkar giderim.
-Akademisyenlikle siyaset pek birbirini tamamlamadı galiba. Başbakanın iyi bir akademisyen ve kötü bir siyasetçi olduğunu düşünüyor musunuz?
Başbakanın akademisyenliği keşke olmasaydı. Onun akademisyenliği böyle kötü bir dış politikaya itti. Akademisyenliğindeki ürettiğini siyasete girip bakan olunca Sayın Davutoğlunu uygulamaya itti. İdeolojik bakış açısı uygulamaya konulunca böyle belalar çıkarır insanın başına. Çünkü dış politika birçok devletin dış politikasının olduğu büyük bir alan. Benim inandığım ideolojiler var. Ben onu uygularım dediğiniz an bu gerçekçi olmaz. Ortadoğuda ki dış politikamızın iflası bundan kaynaklandı. Türkiyenin Ortadoğuda Müslüman kardeşler politikası izlemesi hayrına olmadı. Türkiye sonunda Müslüman kardeşlerle baş başa kaldı.
Suriye politikası aynı şekilde. Bir ideolojik rüya peşinde gitti. Iraktan Suriyeden Mısıra kadar bir Müslüman kardeşler politikası oluşturdu. Ama öyle olmadı. Esat gitmedi. Sisi başaramadı. Filistinde bütün dünyanın tanıdığı Abbas var Ama siz Haması tercih ediyorsunuz. Bu anlayış Türkiyeyi bataklığa sürükledi hareket alanın daralttı.
-Türkiyenin kurtuluşunun olası bir sol iktidarla olduğunu düşünenlerden misiniz?
Türkiyenin kurtuluşu AKPnin yarattığı hegemonik yapının yıkılmasıyla olacaktır. Bu yıkılmaya mahkumdur. AKPliler de bunu görüyor. Gördükleri içindir ki İç güvenlik paketi getiriliyor. Yüzde 39 enteresan bir anket. AKP oyları düştükçe AKPnin hegemonya artıyor. Tahakkümcü yönü artıyor. Halkı ikna gücü zayıfladıkça baskı artıyor. Yapmaya başladıkları toplumsal muhalefeti bastırmak. Siyaset sadece mecliste yapılmaz. Devletin dışında bir başka alan vardır. Bir kamusal alan vardır. O alanda insanlar konuşurlar sorunlarını söylerler çözüm üretirler. Bu kamusal alanda AKPye karşı bir toplumsal muhalefet var. AKP bu toplumsal muhalefeti bastırmaya çalışıyor. İnternet de bir toplumsal muhalefet alanıdır. Onu da bastırmaya çalışıyor.
Türkiye nasıl kurtulur meselesine gelince. Bu tahakkümcü yönetimin sonar ermesi. Ardından özgürlükçü bir iktidar gelmeli.
-Türkiyede bir rejim sorunu var mı sizce?
Sorun bir rejim sorunudur. Yeniden demokrasiye ve eşitlikçi sosyal demokrat bir Türkiye olması lazım.
-Bunun önündeki en büyük engel galibe Kürt sorunu...
Ama Kürt sorununu yaratan da antidemokratik yasalar. Demokrasi olsa, özgürlükçü demokrasi olduğunda o sorun da kendiliğinden çözülür. Türkiyenin demokratikleşmesinden ayrı düşünülemez. Kürtlere de demokrasi ancak Türkiyenin demokratikleşmesiyle gelir. Kürtlerin bir kısmı da sorunu böyle görmüyor. Eşitlikçi ve toplumcu bir demokrasiyle çözülür. AKPnin yapmak istediği Kürtleri de o hegemonik yapının içine çekmek. Hepimiz Sünni Müslümanız.. Ümmetin bir parçasıyız politikası.
-Ortadoğu coğrafyasındaki örgütlerin etkinliği ne kadar sürer?
IŞİD birkaç yerden besleniyor. Yerel kabilelerden, Saddam döneminden kalma subaylardan, bürokrasiden ve dışarıdan gelen gönüllülerden besleniyor. Dışarıdan gelenlerin önemli bir katkısı Türkiyeden geliyor. Türkiye ikili rol oynuyor. Hem dışarıdan gelenler hem de Türkiyeden gönüllü gidiyor. Türkiyenin bunu önlemesi lazım. İkincisi de IŞİDe karşı mücadelede daha etkili olmak lazım.
ABD, IŞİDi bombalıyor O uçakların Türkiyeden kalkmasına izin vermiyorsunuz. İncirliki kullandırmıyorsunuz. Çok uzun süre bu hükümet Kobaniye yardım gönderilmesine izin vermedi. Kobani düşsün ve IŞİD orada kazansın istedi. Ama hükümetin bu isteği gerçekleşmedi. Kobaniye selam diyen başbakan IŞİDe yardım etti.
Orada bir kahramanlık savaşı verdi Kürtler. Yani bir yiğitçe bir savaş verdiler. Yani bir uygarlıkla barbarlık arasında savaş vardı. Eşit bir şekilde yaşamak için kadın- erkek eşitliği içinde demokratik haklarını elde etmiş olarak yaşamış bir milletle onlar yok eden, kelleleri kesen insanları yakan kadınları köleleştiren bir yapı var. Uygarlıkla barbarlık arasındaki savaşta hükümet uygarlığı desteklemedi. Bu utanılacak bir şeydir.
-İzmir için ne yaptınız bu dönemde
En çok üzüldüğüm ve zaaflarımdan biridir. Anayasa uzlaşma komisyonu iki yıl sürdü. Sonra soruşturma komisyonu derken maalesef bir şey yapamadım. Ama bu dönem seçilirsem söz veriyorum daha çok çalışacağım. Özellikle yerel yönetimlerin insan hakları ve uluslararası alanda tanınması için çalışacağım. İzmirlilerin beni eleştirme hakları var.
Haber Merkezi