- Siyaset
- 24.04.2025 17:48
2023-2024 eğitim öğretim yılı için ilk zilin çaldığı gün İYİ Parti İzmir İl Başkanı Sinan Bezircilioğlu, düzenlenen basın açıklamasında iktidara "Andımız" kararı ve eğitimdeki sorunlar için seslendi. Bezircilioğlu, Danıştay kararını işaret ederek “Yasalara uyun” dedi.
2023-2024 eğitim öğretim yılı için bugün ilk ders zili çalarken eğitime ilişkin sorunlar da bir kez daha gündeme geldi.
Eğitim konusunda siyasi partilerde de hareketlilik başlarken İYİ Parti, 81 ilde eş zamanlı basın açıklaması düzenleyerek, “İktidarın sebep olduğu ekonomik krizin eğitim masrafları konusunda ailelerin üzerinde yarattığı baskıyı ve hukukun verdiği karara rağmen Andımız'ın okullarda okunmamasını” protesto etti. İzmir İl Başkanlığı’nın açıklaması İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapılırken teşkilat adına açıklamayı İYİ Parti İzmir İl Başkanı Sinan Bezircilioğlu yaptı.
ANDIMIZI OKUYARAK BAŞLADILAR
Açıklamada, yıllar boyunca okullarda ders öncesinde okunan Andımız’ın 2013 yılında kaldırılmasına tepki olarak Başkan Beziricilioğlu önderliğinde Andımız okundu. Bezircilioğlu, Danıştay 8. Dairesi’nin 2018 yılında “okullarda öğrenci andını kaldıran yönetmeliği oy iptal ettiğini hatırlatarak Milli Eğitim Bakanlığı’na “yargı kararına uyun” çağrısı yaptı.
Bezircilioğlu ayrıca, eğitimde fırsat eşitliği, yoksulluk ve eğitimin dinselleşmesi gibi konulara da değindi.
YENİ KUŞAKLAR İDEOLOJİK HEDEFLERLE ŞEKİLLENDİRİLİYOR
Eğitim alanında verilen kararların siyasal ideolojiler içerdiğini belirten Bezircilioğlu, “Pek çok konuda olduğu gibi eğitim politikalarında da ipin ucunun kaçırıldığına, toplumsal değerlerimizin özümsenmesiyle ilgili hassasiyetlerin eğitimde de terk edildiğine tanık oluyoruz. Türk milletinin duyarlılıklarının ötesinde, artık ayan beyan belli olan bir gizli ajandada yazılı olanların, yasa ve yönetmelikler hiçe sayılarak eğitimde de uygulamaya konulmasıyla somutlaştığını maalesef gözlemliyoruz. Yeni kuşakların, Anayasamızda da öngörülen; milli ve manevi değerlerinin yanı sıra Atatürkçü, laik, çağdaş ve bilimin ışığında yetiştirilmesi amacından hızla uzaklaşmaktayız. Evrensel kriterlerden öte bir garip ideolojik hedefler doğrultusunda şekillendirilmek istendiğinin farkındayız” dedi.
MÜFREDAT DIŞI EĞİTİMLER VERİLİYOR
Eğitimde “niteliksiz” kadrolaşmanın arttığını belirten Bezircilioğlu, eğitimde “dinselleşmeye” dikkat çekerek, “1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'na göre eğitim bir uzmanlık alanı ve öğretmenlik de bir ihtisas mesleğidir. Pedagojik formasyonu ve lisans eğitimi olmayan kişilerin değişik adlarla veya kaçak yapılar marifetiyle eğitim vermeye kalkıştıklarını dahi biliyor, bunlara göz yumulduğuna da şahit oluyoruz. Cumhuriyetin temel niteliklerinden biri Eğitim-Öğretim Birliği'dir ve bu konu, devletimizin varlığının ilelebet korunmasıyla da doğru orantılıdır. Vakıflar, cemaat, dernek grup ve benzeri din eğitimi veya değerler eğitimi adına MEB müfredatı dışında birtakım faaliyetlerde bulunmak, ülkemizdeki eğitim ve öğretim sürecini olumsuz etkiliyor. Zira bu tür faaliyetlerde bulunan grupların hangi müfredata, hangi programa bağlı kaldıkları da meçhuldür ve bu durum oldukça tehlikelidir” diye konuştu.
EĞİTİMDE BİLİNÇLİ YOZLAŞTIRMA VAR
Bilimsel eğitim vurgusu yapan Beziriclioğlu, “Çağdaş ve modern eğitim ile birlikte, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması her zaman olduğu gibi öncelikli talebimizdir. Ülkemizin temel sorunu budur. Bugün de içinde bulunduğumuz eğitim sistemi, birey yetiştirme değil, seçmen yetiştirme üzerine kuruludur. Köy enstitülerinin kapatılmasıyla başlayan eğitimdeki erozyon, son 22 yıl içinde çok sayıdaki köy okulunun kapatılmasıyla da derinleştirildi. Müfredat düzenlemelerinin cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılarak yapılması, gizli ajandalı bir kurgunun hayata geçirilmesi amaçlıydı ve Türk eğitim sisteminde bilinçli bir yozlaştırmayı beraberinde getirdi. Yargı kararına rağmen keyfi bir uygulama ile Andımız’ın yasaklanması dahi Milli Eğitim ideallerimize vurulan en ağır darbelerden biri olmuştur. Çocuklarımızın, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ diye haykırmasından rahatsızlık duyanların gerçek niyetinin, kimliksiz bir zihniyete sahip, kula kulluk eden bağımlı bireyler yetiştirmek olduğu net biçimde anlaşılmıştır” ifadelerini kullandı.
SÖZDE EĞİTİM VE BARINMA MERKEZLERİNE…
Yoksulluk ve cemaatleşme tehlikesine de değinen Bezircilioğlu, şunları söyledi; “Eğitimde temel felsefe, nitelikli eğitimin yolunu açmak, fırsat eşitliğini sağlamak, devlet güvencesiyle parasız eğitime geçiş yolunda çalışmalar yapmak, sonuç itibarı ile liyakat sahibi gençler yetiştirmek olmalıdır. Geleceğin aydınlık Türkiye’sini kurmanın da insan hak ve hürriyetlerinin egemen olduğu, hukukun tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, adaletin herkesi için tesis edildiği, laik ve demokratik bir ülkede yaşayabilmenin de tek yolu, milli eğitimdeki bu ideallerin hayata geçmesiyle mümkündür. Türk Eğitim Sistemi’nde; Atatürk ilke ve devrimleri esas olmalı, milli ve manevi hassasiyetler korunup kollanmalı, laik ve bilimsel eğitim ilkelerine uyumlu politikalar üretilmelidir. Devlet denetiminde olması gereken okullarımızda ve öğrenci yurtlarımızda, dar ve sabit gelirli ailelerin çocuklarını ücretsiz yararlandırmaları esas alınmalıdır. Devletimizin hiçbir biriminin olur vermediği, kaçak tanımlamasıyla tarif edilen sözde eğitim ya da barınma merkezlerine, bırakın müsamaha gösterilmesini, derhal kapatılmalarıyla ilgili işlemler gecikmeksizin yapılmalıdır. Dernek ve vakıf ağırlıklı eğitim ve yurt merkezlerinin, Türk devleti ve Milletinin duyarlıkları doğrultusunda denetlenmeleri sağlanmalı, elbette ki Anayasamızda ve yürürlükteki yasalarımızda ifadesini bulan Türk eğitim sisteminin ilke ve prensiplerine uygunluğu tescil edilmelidir. Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızda, milli bilincin ve ulusal değerlerimize aidiyet duygusunun güçlenmesi için; yargı kararına rağmen yasaklanan ‘Andımız’ tekrar bütün yurt sathında okutulmaya başlanmalıdır.”
BİZDEN KOPYA ÇEKEREK VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN
Mevcut ekonomik koşullarda hem ailelerin hem de öğretmenlerin zor koşullara maruz kaldığını belirten Bezircilioğlu, “Ailelerin belini büken ağır kırtasiye masraflarının yükü devletimiz tarafından sübvanse edilmeli, okul ve derslik sayısının yetersizliği ile sınıf mevcudiyetlerinin aşırı kalabalıklığından kaynaklanan sorunlar giderilmelidir. Öğretmen açığı, atanamayan öğretmenlere ders başı yaptırılmasıyla telafi edilmeli, okulsuz köyler ve taşımalı eğitim sisteminin sancıları ortadan kaldırılmalıdır. Biliyoruz ki; Türkiye’de İlkokul 4. sınıfların yüzde 40’ı ve 8. sınıfların yüzde 46’sı okula aç gidiyor ve tam 1 milyon 358 bin çocuk açlık sınırında bulunuyor. İYİ Parti olarak çocuklarımıza o nedenle okullarda beslenme projesi geliştirmiştik. Şimdi burada İktidara sesleniyoruz; hadi bakalım seçim döneminde, bizden kopya çekerek verdiğiniz ücretsiz yemek sözünü yerine getirin! Kısacası, öğrencilerimizdeki beslenme sorunlarının üzerine mutlaka ama mutlaka eğilinmeli, sağlıklı ve nitelikli bireyler yetiştirilmesi için eğitimimiz, dünyadaki evrensel kalite standartlarına yükseltilmelidir. Öğretmenlerin açlık sınırında çalıştırılmalarının önüne geçilmeli, ebeveynlerin üzerindeki maddi manevi ekstra bir yük olan servis çilesine son verilmelidir” dedi.