- Siyaset
- 28.05.2025 14:57
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Aklı ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konulmasına izin veren kişiden hakim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez dedi
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan 53. kuruluş yıl dönümü nedeniyle yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesinin 53. kuruluş yıl dönümü ve yeni seçilen üyemizin yemin törenine hoş geldiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisince Sayıştay kontenjanından anayasa mahkemesine üye seçilen ve biraz önce yemin ederek görevine başlayan Rıdvan Güleçi tebrik ediyor, üyeliğinin kendisine, ailesine, mahkememize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Adalet, herkesin hakkı olanı alması ve hak ettiğini bulmasıdır. Adaletin bu yönünü en iyi anlatan kişi hiç kuşkusuz Mevlanadır. Mevlana düşüncesinde adalet; her şeyi yerli yerine koymaktır. Mevlanaya göre ağaçları sulamak adalettir, dikene su vermekte zülümdür. Zulmün zıttı olarak görülen adalet bu topraklarda yüzlerce yıl, devlet ve toplum hayatının temel ilkesi olarak kabul edilmiştir. Adalet sadece mülkün değil, aynı zamanda medeniyetinde temelidir. İnsanlığa teşkil edecek bir medeniyetin inşası ve idamesi ancak adalet ile mümkündür. Öte yandan adalet yalnızca kanunlara değil onların yorumlanması ve uygulanmasına da hakim olması gereken bir değerdir diye konuştu.
TÜM UNSURLAR MUHASEBE YAPMALI
Adaletin gerçekleştirilmesin de en etkili kurumların başında yargı gelmektedir diyen Arslan, Türkiyede yargı belki de en önemli hassa dönemlerinden birini yaşıyor. Adaletin tesisi gibi son derece ağrı bir yük taşıyan yargının bu yükün altından hakkıyla kalmasının yolu vesayet kavramıyla yüzleşmesinden geçiyor. Bu konuda sadece yargını kendisiyle yüzleşmesi ve özeleştiri yapması yetmez. Aynı zamanda siyasal ve hukuksal sistemin tüm unsurlarının da bir muhasebe yapması gerekiyor. Vesayetçi anlayış demokrasi ve hukuk devletini etkisizleştiren, bu kavramların içini boşaltan bir işleve sahiptir. Vesayetçilik, kurumsal düzeyde demokratik siyasi aklın yetersiz olduğu varsayımına dayanır. Bireysel düzeyde ise kişinin kendi haline bırakılmaması gerektiği aksi halde doğru karar veremeyeceği düşüncesinden beslenir. Her iki durumda akla ipotek koyma durumu söz konusudur. Vesayet sadece siyasi alanda değil, yargı alanında da aklın ve vicdanın serbestçe kullanılmasının önündeki en büyük tehlikedir. Bu nedenle gerçek manada yargı bağımsızlığı hukuk devletinin olmazsa olmaz unsurudur. Yargı bağımsızlığı, yargının bir yandan kurumsal düzeyde hiçbir kişiden ve organdan emir, talimat ve telkine maruz kalmamasını, diğer yandan da bireysel düzeyde yargı mensuplarının hiçbir vesayete tabi olamadan akıllarını ve iradelerini serbestçe kullanabilmelerini gerektirir. Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayandan hakim olmaz. Aklı ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konulmasına izin veren kişiden hakim olmaz. Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemezifadelerinde bulundu. (İHA)