Sayfa Yükleniyor...
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli AK Parti'nin yürüttüğü ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle Toplumsal cinnet, ekonomik felaket, siyasal hezimet, ahlaki vahametin birbirine eklemlenerek Türkiyeyi köşeye sıkıştırdığını söyledi. Bahçeli Sosyal ve ekonomik çalkantı devamlı kamçılanmakta, devamlı körüklenmektedir. Türkiye, hepimizi endişeye sürükleyen bir şiddet döngüsüne, vahşet sürecine kilitlenmek üzeredir dedi
SAMİ GÖKÇE/ANKARA
MHP Lideri Bahçeli partisinin grup toplantısındaki konuşmasına Tarsus'da canice öldürülen Özgecan Aslan'a rahmet dileyerek başladı. Aslan ailesinin acısını paylaşan Bahçeli katillerin en ağır düzeyde cezalandırılmasını istedi.Kadına yönelen şiddet dalgasının, masum canlara kast eden canice saldırıların yaygınlaştığını anımsatan Bahçeli bunun nedenlerinin araştırılarak yorumlanmasının zorunlu olduğunu söyledi.
ŞİDDET BİR SONUÇTUR
Özgecan cinayetine yurt çapında büyük bir tepki gösterildiğini, milletin haklı ve meşru bir infialle caniyi, yardım ve yataklık yapan suç ortaklarını protesto ettiğini anımsatan Bahçeli şöyle devam etti:
Yediden yetmişe herkes Özgecana üzülmüş, Özgecan için ağlamıştır. Bu elim ve kahredici cinayetten sonra, sormamız ve sorgulamamız gereken çok şey olduğu açıktır. Kadına, kıza, küçücük çocuklara yönelik şiddet niçin bu denli yaygınlık kazanmıştır. Hiç kimse katil, terörist, ölüm makinesi olarak doğmayacağına göre, hayatın olağan akışı içinde masum bir bebekten azılı bir canavar haline dönüşmenin sırrı nedir? Sorun yetişme şartlarında mıdır? Yoksa eğitim, kültür ve toplumsal geleneklerde mi saklıdır?
Erdoğanın 2009 yılında, Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili Sınırsız, kontrolsüz bir ahlaki erozyonun olduğu yapılanma gerçekten bizi dertlendiriyor. Kendi başına bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya ifadeleri bugünkü duruş ve tutumuyla uyumlu mudur? Ayrıca 2013 yılında, Nevşehirin Göreme beldesinde 22 yaşındaki bir Japon kadın turistin öldürülmesi ve İstanbul Fatihte tecavüz edilerek canı alınan ABDli bir kadın henüz akıllardan çıkmamıştır Ülkemize misafir gelen bu kadınların saldırı ve cinayetlere kurban gitmesi ülke imajını, milletimizin saygınlığını maalesef ki zedelemiştir. Gazetelerin üçüncü sayfaları kandan, kundaklamadan, taciz ve tecavüz haberlerinden geçilmemektedir. Kadına şiddet facia ve felaket ötesidir. Son 10 yılda 7 bin 122 kadın farklı nedenlerle katledilmiş, 5 bine yakın kadın da ne acıdır ki tecavüze uğramıştır.
DENGE KAYBEDİLDİ
2008den bu tarafa kadın cinayetleri, lütfen dikkat buyurunuz, yüzde bin 400 çoğalmıştır. Nitekim bu rakamlar sözün bittiğine apaçık işarettir. Bu çerçevede, 2014de 294, sadece bu yılın Ocak ayında 20 kadın hayata veda etmiştir. Burada şiddet istatistiklerini daha da fazlalaştırıp sabrınızı zorlamak istemiyorum.Fakat şunu özellikle bilmenizi temenni ediyorum ki, dökülen kadın kanı, alınan kadın canı medeni toplum iddialarını hepten çürütmektedir. Şimdiye kadar kadına şiddeti engellemek amacıyla kanun çıkartılmış, ancak bir netice doğurmamıştır. Vahşet ve şiddet dili niçin bu kadar hâkimdir? Kusur kimde, yanlış ve zafiyet nerededir? Bir defa şunu kabul edelim ki, toplumlar için büyük tehlike geçiş dönemlerinde dengeyi kaybetmektir.
ADALET KENARDA HUKUK ASKIDA
Hukuk askıda, adalet kenarda ise suç ve suçlu sayısı patlamaktadır. Toplumsal adalet duygusu göçtüğü anda, yaptırım ve cezalandırma sistemi alabora olduğu takdirde şiddet egemen olmaktadır. Şimdi herkes idam cezasının tekrar getirilmesiyle ilgili yorum yapmakta, bu konuda iktidar partisi de başı çekmektedir.Suçla mücadele için önce suçu doğuran, bir kişiyi suça iten sosyal, siyasal, psikolojik ve ekonomik kompozisyonu iyi okumak, iyi değerlendirmek zorunluluğu vardır. Eğer suçu imal eden ana kaynak kurutulmazsa, istediğiniz kadar darağacı kurun, istediğiniz kadar ceza yağdırın; ne yazık ki makus ve acı verici vakalardan kurtulma şansınız olmayacaktır. Tarih bize gösteriyor ki, toplumsal karışıklıkların, cinnet ve cinayete kadar varan hadiselerin, suç ve suçludaki artışın sütre gerisinde ana dinamik olarak adaletsizlik, eşitsizlik ve cehalet yatmaktadır.
Yeni Özgecanların olmaması, yeni dehşet verici cinayetlerin yaşanmaması için herkes, bilhassa Hükümet sorumluluk bilinciyle hareket etmeli, ayırıcı ve kutuplaştırıcı siyasal dilini acilen kesmelidir.
HDP İLE KIYAMETTE BİLE YAN YANA GELMEYİZ
Bahçeli, HDP-PKK ve AK Parti'nin el ele ülkeyi kaosa sürüklediğini anlattığı konuşmasında PKKnın silah bırakması tek bir şartla mümkündür: O da, Türkiyenin çatır çatır bölünmesi, sözde Kürdistanın kurulmasıdır. Erdoğan ve Davutoğlu bu melanetin sözünü verse de, pratikte bir sonuç görmedikten sonra teröristlerin silahlara veda etmesi akla ve mantığa aykırıdır dedi.
Konuşmasında iç güvenlik yasa paketini de eleştiren Bahçeli Sayın Başbakan kendini fazla zorlama, fazla yorulma, kimin HDPnin kuyruğu, kimin HDPnin uyruğu, kimin PKKnın uşağı olduğunu aziz milletimiz gayet iyi bilmektedir. Bizim HDP ile yan yana gelmemiz kıyamette bile olmayacak bir şeydir. Ama siz ve saraydaki hamisiniz PKK kovanına gireli, HDPnin çanağından tıka basa yiyeli çok seneler olmuştur. Sayın Davutoğlu senin sağ gözün İmralı canisi ise sol gözün 17-25 Erdoğandır Molotof ve bonzai iftirasına gelince; sen bu sözleri ya haplandın da kullandın, ya da tehditle söyledin. Sayın Davutoğlu çamur da olsan sen nazik birisin, tavsiyem böyle şeyleri ağzına almaman, bizimle söz düellosuna girmemendir ifadelerinde bulundu.
Haber Merkezi