36 yıllık hayali Türkiye’de gerçek oldu

Rejim muhalifi tutumu nedeniyle yıllarca ülkesinde baskı gören Suriyeli şair Hael Helmi Srour, yazdığı şiirleri ve yazıları saklamak zorunda kaldı. Hael, 36 yıldır hayalini kurduğu şiir kitabını Türkiye’de çıkardı


  • Oluşturulma Tarihi : 26.03.2018 08:41
  • Güncelleme Tarihi : 26.03.2018 08:41
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
36 yıllık hayali  Türkiye’de gerçek oldu haberinin görseli
36 yıllık hayali Türkiye’de gerçek oldu haberinin görseli

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Suriyeli şair Hael Helmi Srour, İzmir’e gelmeden önce Suriye’nin Lazkiye kentinde, uluslararası bir taşımacılık şirketinde çalışıyordu. Üniversitede iktisat okuyan ve her zaman edebiyatla içli dışlı olan şairin, şiirlerinin yanı sıra çeşitli konulardaki makaleleri uluslararası gazetelerde yayınlandı. Ülkesinde rejim muhalifi tutumu nedeniyle pek çok engellemeyle karşılaşan Hael, iç savaş ve siyasi nedenlerden dolayı ülkesini terk ederek 6 yıl önce ailesiyle birlikte İzmir’e geldi. İzmir’e geldiğinde ilk 1,5 sene işsiz kalan Hael, ara sıra yevmiyeli işler yaparak ailesinin geçimini sağladı. 2016 yılının Mart ayından itibaren mülteci çocukların eğitim görmesi için UNICEF tarafından açılan bir okulda çalışmaya başladı.

Ülkesindeki baskılar nedeniyle yazdığı şiirleri ve yazıları yıllarca saklamak zorunda kalan Hael, İzmir’e geldikten sonra edebiyat çalışmalarına kaldığı yerden devam etti. Suriyeli Edebiyatçılar ve Yazarlar Derneği’nin kurulmasında aktif rol aldı. 1982 yılında şiir yazmaya başlayan Suriyeli şair Hael, şu sıralar 36 yıldır hayalini kurduğu “Savaş Zamanında Aşk” adlı şiir kitabını ailesi ve dostlarının yardımıyla yayınlamanın sevincini yaşıyor. Mültecilerin mücadelesi ve aşkın anlatıldığı Arapça-Türkçe kitapla ilgili konuşan Hael, “1982 yılından bu yana şiir yazıyorum. İnsanlığı ilgilendiren her şey hakkında yazıyorum. Keşke ülkemde savaş ve baskı yerine özgür bir düşünce ortamı olsaydı da kitabı Suriye’de çıkarabilseydim. Savaşın enkazı altında kalan kalemimi Türkiye’de yeniden elime aldım. Kitabımı elime aldığım gün ise yeniden doğmuş gibi hissettim” dedi.

ÖZGÜRCE YAZAMIYORDUM

Hael, Suriye’de ailesiyle birlikte normal bir yaşam sürerken savaşın başlamasıyla alt üst olan hayatını şöyle anlattı: “Suriye’de savaş başlamadan önce normal bir hayatımız vardı. Ama şiirlerimi ve yazılarımı özgürce yazamıyordum. Siyasetle alakalı yazdıklarımı saklamak zorunda kalıyordum. Liseden bu yana hep şiir yazarım. İnsan, eşitlik ve özgürlük üzerine… Savaş başladığında Lazkiye’deydik. Bizim bölgemiz sıcak çatışmaların yaşandığı bir bölgeydi. Evimizin önünde insanlar katlediliyordu. Sürekli kurşun sesleri duyuyorduk. Eşimle birlikte çocuklarımızın eğitimine çok önem veriyoruz. Onlar eğitim hayatlarına devam edebilsin diye 2012 senesinde Suriye’yi terk ederek İzmir’e geldik. İnsan normalde vatanına aidiyet hisseder ama ben kendimi Suriye’ye yabancı hissediyordum. Çünkü hükümet insanların fikirlerine saygı duymuyordu. Oy verme özgürlüğümüz bile yoktu. İstediğimiz kişiyi seçemiyorduk. Suriye’ye tam anlamıyla demokrasi gelmeden geri dönmeyi düşünmüyorum. Savaşın kısa zamanda biteceğine inanmıyorum. Çünkü Suriye artık bölündü. Bütün ülkeler orada.”

KÖTÜLÜĞÜN ARTMASINDAN KORKUYORUM

2012 yılında savaştan kaçarak İzmir’e geldiklerinde maddi ve manevi açıdan büyük zorluklar yaşadıklarını kaydeden Hael, “Oğlum Uşak’ta Kimya Mühendisliği okuyordu. Onun eğitim masraflarını karşılayabilmek için ne iş bulduysam çalıştım. Şu anda ise UNICEF’in mülteci çocuklar için açtığı okulda öğretmenlik yapıyorum. Birçok mülteci gibi ben de bir zamanlar Avrupa’ya gitmeyi düşündüm. Ama maddi koşullar zor olduğu için gidemedik. Çok sayıda mülteci, insan tacirleri yüzünden denizlerde hayatını kaybetti. Bana göre bu son zamanların en büyük trajedisidir. Bütün dünya bu duruma sessiz kalıyor. En büyük hayalim çocuklarımın sosyal ve kültürel açıdan iyi bir eğitim alarak büyümesi. Çünkü bu gençler toplumu yeniden tesis edecek. En büyük korkum ise dünyadaki kötülüğün giderek artması” dedi.

MÜLTECİ BİR KADININ HİKAYESİ

Rejim muhalifi tutumu nedeniyle ülkesinde pek çok engellemeyle karşılaştığını, İzmir’e geldikten sonra ise yeniden yazmaya ve üretmeye başladığını kaydeden Hael, “İzmir’e geldiğimde edebi çevrelerle iletişim kurdum ve onların çalışmalarına katıldım. Suriyeli Edebiyatçılar ve Yazarlar Derneği’nin kurucu üyesiyim. Ailemin ve dostlarımın yardımlarıyla 36 yıldır hayalini kurduğum şiir kitabımı çıkardım. Şimdi bir roman üzerinde çalışıyorum. Savaştan kaçan ve kocasından şiddet gören 24 yaşında Suriyeli bir kadının hikayesini anlatacağım. O romanın da Türkçe çevirisi yapılacak. ‘Savaş Zamanında Aşk’ adlı şiir kitabının çıkmasında İzmirli şair, yazar Ümit Yaşar Işıkhan’ın çok yardımı oldu. Kitapta yer alan Arapça şiirlerin çevirisini gönüllü olarak yaptı. Benim kitabı bastırmaya bastırmaya gücüm yoktu. Etki Yayınevi’nin sahipleri Adem Kargı ve Hasan Kargı ise kitabın basımını üstlendi” ifadelerini kullandı.

KALBİNİN YARISI İNSANLIĞA AİTTİ

Şiirin toplumsal ve kültürel bir deneyim olduğunu ifade eden Hael, “O yüzden de kendim istedim diye değil, şiirin içinde yaşadığım için şairim. 1982 yılından bu yana şiir yazıyorum. İnsanlığı ilgilendiren her şey hakkında yazıyorum. Arjantin’de, Afrika’da dünyanın neresinde olursa mazlum insanlar hakkında onların acıları hakkında yazıyorum. Kalbimdeki acıyı yazıyorum. Mülteci olmak şair yönümü çok etkiledi. Çünkü şair acılarından beslenir. Şiir yazdıkça acılarım hafifliyor. Hayallerimi yaşıyorum yazarken. İnsanın özgürlük ve barış içinde yaşaması dünyanın en güzel şeyi. Türkiye’de demokrasi ve özgürlük var. En çok da insanlık. Nazım Hikmet’in kalbinin yarısı insanlığa aitti. Bu yüzden onu çok seviyorum. O da zamanında mülteci olmak zorunda kaldı. Üniversitedeyken hep onun şiirlerini okurdum. Aziz Nesin’i de çok seviyorum” şeklinde konuştu.

BEN MÜLTECİYİM

Bütün dünyaya haykırmak istiyorum

Benim ülkem yanmış

Benim ülkem bir çılgın şarkı

Verin bize çocukluğumuzu verin

Verin bize barışı verin

Alın denizlerinizi, nehirlerinizi ve papatya çiçeğini

Daha ne olsun

Ölülerimiz, özgürlüğe açılan yolda ruhlarımız yüzüyor

Hayatımın yarısını orada bıraktınız

Dalgaların sırtında kıyıya vuran bir çocuk kadar ürkek bir yabancıyım

Açıl kapı açıl diyorum biz gaziyiz

Satmayan ve satılmayanlar arasında

İnsanlık dalgalarında hala vuruluyoruz sırılsıklam

Ulaşmalıyız bülbülün son şarkısına

Ben mülteciyim, ben yabancıyım

Damgalanmış vücudumda

Dalgalar taşıyor acılarımı, kıyıdan kıyıya kaybolan insanlığa

Utanç içinde sessizlik, utanç içinde kimlikler, pasaport ve çit

Ben yabancıyım, ben mülteciyim

Ama olsun bir gün uyanacağım bu rüyanın kenarından

Ve bir gün toprağımda hayat ve bütün çiçekler

Atlar ve ölüler, umutlar, çocuklar, yaşlı gemiler

Bizi ölümsüzleştiren tuz

Kimliksiz, pasaportsuz ve çitsiz

Vatanında yeniden doğacak mülteciler

Kendi toprağının esmer güneşinde