Adaletsizlik ikincil travma nedeni

Türkiye tarihinde siyasi gerekçeler ile alınmış birçok af uygulaması olduğunu belirten Psikolojik Danışman Derdiyok, cezai yaptırımın yeterince uygulanmaması durumunda mağdur ve mağdur yakınlarında ikincil travmalara yol açabildiğini söyledi

  • Oluşturulma Tarihi : 12.07.2025 10:03
  • Güncelleme Tarihi : 12.07.2025 10:03
  • Kaynak : BERKAY ERDEN
Adaletsizlik ikincil travma nedeni haberinin görseli

Medyaya yansıyan suç haberlerinin giderek artması ve suçluların cezalarını tamamlamadan af veya tahliye yoluyla topluma karışmaları toplumda cezasızlık algısının oluşmasına neden olurken, İZBAN’da bir güvenlik görevlisinin ölümüyle sonuçlanan olayın failinde olduğu gibi kimi zaman bu tahliyeler kötü sonuçlar doğurabiliyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye genelinde 275 bin 965 adet hükümlü olduğu belirtilirken; kamuoyunda 10. Yargı Paketi olarak bilinen ve haziran ayı başında yürürlüğe giren kanun teklifi ile bazı mahkumlara tahliye yolunun açılması toplumda soru işaretleri oluşturmaya devam ediyor. Türkiye’de bunun gibi birçok af örneğinin siyasi düşünceler ile alındığını belirten Psikolojik Danışman Y. Can Derdiyok, bu durumun toplumun genelinin ‘cezasızlık’ duygusuna kapılmasına neden olduğunu söyledi. Ceza yaptırımının tam olarak işletilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Derdiyok, adaletin yeterince sağlanmaması durumunda oluşan güvensizlik hissinin bireylerin psikolojik sağlıklarını etkileyerek; mağdur ve mağdur yakınlarında ikincil travmalara yol açabildiğini dile getirdi.

GÜVENSİZLİĞE YOL AÇAR

Suç kavramını toplumsal olarak ele almak gerektiğini ifade eden Derdiyok, siyasi temellere dayanan af kararlarının toplumda cezasızlık algısına yol açtığını söyledi. Cezai yaptırımların yeterince uygulanmamasının ikincil travmalara neden olduğunu açıklayan Derdiyok, “Suç meselesini genel olarak hukuki zeminde tanımlıyoruz. Çünkü bir anayasaya ve ona bağlı yasaların etkinliğine dayanan toplumsal bir düzlemde yaşıyoruz. Yani, suç kavramını bireysel değil toplumsal bir mesele olarak ele almanın hem anlama hem de çözüme ulaşma açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer bir kişinin suç işlediği yargı makamlarınca hükme bağlanmışsa ve cezai yaptırım uygulanmışsa bu ceza sürecinin olabildiğince işlemesi gerekmektedir. Af kavramı Türkiye tarihine bakıldığında oldukça ilginç bir çerçeveye bürünüyor. Türkiye’nin yakın tarihi af örnekleriyle dolu. Üstelik bu kararlar ne yazık ki siyasi saiklerle alınıyor. Affın hukuki bir bağlamı elbette var. Ancak, genellikle siyasi bağlam hukuki bağlamın önüne geçiyor. Bu durum da suç işleyen ve cezai yaptırım uygulanan bireyler ve aynı zamanda suça maruz bırakılan özneler ve yakınları açısından, yani toplumun geneli açısından cezasızlık hissiyatı yaratıyor. Birey, ‘nasılsa cezasızlık iklimi hâkim’ diyerek yeniden suça meyledebiliyor. Mağdurlar ve mağdur yakınları açısından kritik derecede önemli olan mesele cezai yaptırım meselesidir. Hiçbir mağdurun ya da mağdur yakınının ikincil bir travma yaşamaması gerekmektedir. Ancak cezasızlık iklimi, güvensizlik ve başkaca faktörler ikincil travmalara neden olabilmektedir. Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yakınlarını kaybeden bireylerin yargı süreçlerinde yaşanan hukuksuz işleyişi gördükten sonra ikincil travma yaşayabildiklerini belirtmek gerekir. Henüz ilk travmanın etkileri yeni atlatılıyorken yaşanacak böylesi bir ikincil travmanın çok daha ağır sonuçları olabilmektedir. Adalet, bireyin psikolojik yapısı açısından oldukça önemli ve adalet yeterince sağlanmadığında bireyler güvensizlik hissine kapılabilir. Güvensizlik, bireylerin psikolojik sağlığını etkileyebilecek derecede önemli bir his. Sürekli başınıza olumsuz bir şey gelebileceği ve üstelik bu durumun politik süreçler dolayısıyla süreklilik kazanabileceğini bir düşünün. Sanırım, Türkiye’de kadınlar böyle bir iklimde yaşıyor. Sanırım diyorum çünkü kadınlar adına doğrudan konuşmayı yerinde bulmuyorum” şeklinde konuştu.

GÖSTERMELİK PSİKOLOJİK DESTEK

Suça karışmış bireylerin topluma yeniden adapte olması için psikolojik destek verilmesi gerektiğini söyleyen Derdiyok, Türkiye’de bu sürecin yetersiz olduğunu belirtti. Adalet Bakanlığı’nda daha fazla ruh sağlığı uzmanı bulundurulması gerektiğini dile getiren Derdiyok, “Suç işleyen bireylerin toplumsal süreçlere yeniden katılabilmesi için çok boyutlu prosedürlerin uygulanması gerekmektedir. Bu prosedürlerden bir tanesi de gerektiğinde psikososyal destek ve psikolojik yardım süreçlerinin devreye alınmasıdır. Ancak ne yazık ki ülkemizde bu süreçler yalnızca prosedür gereği ve göstermelik biçimde işletiliyor. Yalnızca cezaevlerinin doluluk oranlarına ve bu konuda çalışan uzman sayılarına bakıldığında bile sürecin ne kadar göstermelik ilerlediği anlaşılabilir. Adalet Bakanlığı bünyesinde daha fazla ruh sağlığı uzmanı istihdamının gerekli olduğu kanaatindeyim. Bu da yetmez, uzmanların bilimsel bir çerçevede iyi planlanmış çalışmalar yürütmesi gerekmektedir. Bu noktada bakanlığın büyük sorumluluğu var” ifadelerini aktardı.

CAYDIRICILIK KADAR ETKİLİ

Suçu önlemede caydırıcı cezaların uygulanmasının önemli olduğunu belirten Derdiyok, caydırıcılık kadar suçu ortaya çıkaran dinamiklerinde ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi. Bu dinamiklerin ülkenin genel durumuyla doğrudan ilişkili olduğunu dile getiren Derdiyok, açıklamalarını şu sözler ile bitirdi: “Caydırıcılık esasını işlevsiz kıldığınızda ve bireye gereken desteği ve yardımı vermediğinizde birey yeniden suça meyletme konusunda tereddüt yaşamıyor. Çok yakın bir zamanda İzmir’de bir güvenlik görevlisinin yaşamını yitirdiği vahim bir olay yaşadık. Sanırım bu olay, yukarıda bahsettiğim durumun gündelik yaşamdaki ne yazık ki somut bir örneği. Bu noktada, suçu önlemede caydırıcılık kadar başka dinamiklerin de oldukça önemli olduğunu belirtmek gerekiyor. Yalnızca caydırıcı mekanizmalar çözüm getirmeyecektir. Asıl mesele suçu açığa çıkaran dinamikleri ortadan kaldırma noktasında düğümleniyor. Bu, sosyolojik, siyasal, psikolojik vb. çok boyutlu süreçleri gerektirir ve ülkenin genel iklimiyle doğrudan ilişkilidir.