Demokrasi tanımı ilk Türkler yaptı!

Yazar Yrd.Doç.Dr. Mustafa Kozan ile Türk tarihinde demokrasinin gelişimi üzerine konuştuk. Kozan demokrasi terimini ilk kullananın Yunanlılar değil Türkler olduğunu iddia etti


  • Oluşturulma Tarihi : 14.01.2017 08:05
  • Güncelleme Tarihi : 14.01.2017 08:05
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Demokrasi tanımı ilk Türkler yaptı! haberinin görseli

TANER UYANIKER - ÖZEL HABER

Yazar Yrd.Doç.Dr. Mustafa Kozan ile demokrasi üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik. ‘Demokrasi’nin temel ilkeleri’, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma planı’, ‘Ulus devlete sokulan hançerler’ adlı kitaplarıyla geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan Kozan, Türk tarihi ve yakın tarihimizde demokrasi hakkında önemli bilgiler verdi.

Demokrasinin tanımını ilk olarak ‘Dumu gratuku (halkın gücü)’ diyerek Sümerlerin yani Türklerin yaptığını dile getiren Kozan, Mustafa Kemal Atatürk’ün de yaptığı tüm uygulamaların demokrasinin gelişmesi üzerine olduğunu ifade etti.

Demokrasinin dünyada en çok konuşulan ve tanımı yapılan bir kavram olduğunun altını çizen Mustafa Kozan, bugüne kadar demokrasinin yaklaşık 160’a yakın tanımının yapıldığını ama uygulamaya gelince sınıfta kalındığını söyledi. Kozan, şu ifadelerde bulundu: “Freedom House ülkeleri üçe ayırıyor: Özgür ülkeler, yarı özgür ülkeler, özgür olmayan ülkeler… Bizi de yarı özgür ülkelerden sayıyor. Biz de şöyle bir adet var ‘Batı her şeyin iyisini bilir’ diye. Ben ona katılmıyorum bizde biliriz! Neden Batı’yı öyle görüyoruz? Osmanlı’nın yıkılış döneminde toplumda bir aşağılık kompleksi türedi. Atatürk ne diyordu; ‘Bir Türk dünyaya bedel’, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ bunları söylemesinin nedeni bu aşağılık kompleksini aşmak içindir. Tüm kitaplara bakın demokrasi konusunda şu denir: Yunanca bir terimdir. Demos halk demek, kratos idare demek, demokrasi de halk idaresi demek deniliyor. Ben demokrasi tanımın ilk olarak burada olduğuna katılmıyorum. Sümerlerde bir kelime var şimdi bu kelimenin karşılığı ‘halkın gücü’ demek.  Şimdi ben bunu demokrasinin başlangıcı olarak kabul ediyorum. Bu Yunanca’da söyleminden 2 bin yıl daha öncesinde yer alıyor. O yüzden demokrasiyi ilk biz başlattık. Neden? Sümerler Türk’tür. Sümerler zaten kendilerine Sümerler demiyor Kengerler diyor. Kengerler, Orta Asya’da bir Türk boyudur. Sümerlerde 780 tane kelime var Türkçeyle bir olan. Biz kendimizi tanımadığımız tarihimizi bilmediğimiz için hep demokrasiyi başkalarının bulduğunu sanıyoruz. Bizim bilim insanı bir şey yazdığı zaman hemen batı insanı ne der diye bakıyoruz. Batı bir şeyi öne sürdüğü zaman biz orada delil ve kanıt aramıyoruz.”

TÜRK TARİHİNDE DEMOKRASİ VAR

Demokrasinin en iyi tanımının ‘demokrasi halkın halk tarafından halk için yönetmesi’ olduğunu belirten Kozan, sorunun tanımda değil uygulamada kaynaklandığını belirtti. Kozan, “Sudan’daki, Afrika’daki adam da demokrasinin tanımını yapıyor ama demokrasiyle alakası var mı? Demek ki bu tanım her ülkenin kendi anlayışına kendi bakışına göre değişir. Winston Churchill, ‘Demokrasi iyi bir idare değil ama mevcutlarının en iyisi’ diyor. Daha iyisi de olmadığına göre bunu da devam ettireceğiz” dedi.

Türk tarihinde sınırlı da olsa demokrasinin her zaman olduğunu vurgulayan Kozan, “Orta Asya Türk devletlerinde kurultaylar toplanıyor onlar ne yapıyor devlet reisini seçiyor. En azından yönetim aşamasında demokrasi var. Günümüz partilerinde bu aşamada demokrasi var mı? Tek bir lider çıkıyor istediğini seçiyor. Göktürklerde devlet meclisi var. Kağan kurultayını topluyor, devlet meselelerini konuşuyor. Bunlar demokrasi değil ama demokrasinin ilk adımları olarak bakmak gerekiyor” şeklinde konuştu.

ATATÜRK HERKESTEN DAHA DEMOKRATİK BİR ADAM

Atatürk döneminde demokrasiye değinirken ilk olarak ‘Atatürk herkesten daha demokratik bir adam’ diyerek sözlerine başlayan Kozan, şunları söyledi: “Avrupa’da o zaman demokrasi yoktu. 4 ülkede filan kısmen vardı. Atatürk’ün bütün sözlerine bakın hep demokrasiden ve Meclisten bahseder. Meclisi her zaman en üste koyar. Nutuk’u okuduğunuz zaman bunu çok açık göreceksiniz. Atatürk demokrasinin kurulmasını çok istiyordu. 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Arkadan Şeyh Sait isyanı geldi. 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı en yakın arkadaşı Fethi Bey’e kurdurdu. Ama arkasından Menemen, Kubilay olayı çıktı. Atatürk baktı ki demokrasi için daha erken olduğunu gördü. Daha sonra beklemeye geçti. Bütün uygulamaları ise demokrasi üzerinedir.  Atatürk kendisine karşı gelenleri daha önemli görevlere getirmiştir. Çünkü cesur adam istiyor. Mesela Kars’a gidiyor. Deprem olmuş valiye soruyor. Vali diyor ki ‘Paşam bir köye gidemedim.’ Atatürk azarlıyor Vali’yi. Vali diyor, ‘Paşam ben halkı temsil ediyorum beni görevden alabilirsin ama beni azarlayamazsın.’ Herkes buz gibi kesiliyor. Ne yapacak diye bakılıyor. Atatürk hiçbir şey demiyor. Valiyi, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na getiriyor. Aynı şey Kırşehir’de oluyor. Orada komutana asayişi soruyor. Orada Vali atılıyor, ‘Paşam o bana bağlı bana sorun’ diyor. Daha sonra o kişiyi Ankara Valiliği’ne getiriyor. Yaptıkları her zaman demokrasiye uygundu. Tabi bugünkü anlamıyla o gün demokrasi yoktu ama sadece bizde değil tüm dünyada yoktu. Ben demokrasiye erken geçtiğimize inanıyorum. Biraz daha geç kalması gerekiyordu. Bizde çok partili hayata nasıl geçildi. Çiftçiyi topraklandırma kavgasından doğdu. Aydın toprak ağası Adnan Menderes bu kanuna hemen karşı çıktı. Adnan Menderes’in yanı sıra Celâl Bayar, Fuat Köprülü, Refik Koraltan da karşı çıkmıştır. Daha sonra bu isimler CHP’den ayrılarak Demokrat Parti’yi kurdu. Yani bir insan hakları demokrasi için yola çıkılmadı. Biz çok partili hayata 1950’de başladık ama demokrasimiz iyiye gideceğine git gide kötüye doğru gitti. Maalesef demokrasimiz işlemedi işlemiyor.”

BİZDE DEVLETE BAĞLILIK YAYGINDIR

Demokrasinin topraklarımızda tam olarak yerleşebilmesi için ilk önce kafamızın bu rejimi kabul etmesi gerektiğini belirten Kozan, “Şimdi dünyaya bakarsanız demokrasinin işlediği devletlerin kültür düzeyleri yüksek oluyor. Eğer olmayınca demokrasi tam anlamıyla işlemiyor. Demokrasiyi etkileyenlerden birisi de ekonomidir. Milli gelir olarak 10 bin doları aştık ama bu üretime değil tüketime dayalıdır. Üretime dayalı olsaydı herkesin işi olurdu. Kendi kendini finanse etmeyen insan özgür değildir. Şimdi ben sizi finanse ediyorsam siz bana bağlısınızdır; benim dediğimi yapmak zorunda kalırsınız. Bu da üretime dayalı milli gelir yüksek olursa olur. Bizim demokraside gelişmemizin nedeni eğitim seviyemizin kötü olması ve ekonomimizin tüketime dayalı olmasıdır. Bir de bizim geleneklerimiz var tabi. Bizde devlete bağlılık yaygındır. Her yerde ana deriz de devlete gelince baba deriz. Demek ki üst bir otoriteye ihtiyaç var. Ben yakın tarihte Moğolistan’a gidip geldim. Orada çok sayıda Türk devleti oldu ve bağımsız aşiretler var. Güvensizlik içindeler. Her an kimin ne yapacağı belli değil. Hepsi Türk ama milli bilinç oluşmadığı için birlik içinde değiller. Kimi güçlü gördülerse ona sığınmış aşiretler. Öte yandan şimdi Türkiye’de ağalık şeyhlik yaygın. Bunlarla demokrasi kurulamaz. Kadınların yüzde 65’i kocalarının isteği doğrultusunda oy kullanıyor. Şimdi burada demokrasi olur mu? Fakir adam çabuk teslim olur ona bir şeyler yaparsın o oyunu değiştirebilir. Milli gelir daha fazla olmuş olsa demokrasi daha fazla gelişirdi” dedi.

EN ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA 1961 ANAYASASI

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde getirilen anayasaların ülke demokrasisindeki yerlerine değinen Kozan, en özgürlükçe anayasanın ise 1961 Anayasası olduğunu ifade etti. Kozan, “Bizim ilk anayasamız 1921 Anayasası’dır. Orada vilayetlerin özerklikleri vardır. İkinci olarak ilçeler özerk değil, nahiyeler özerk eskiden nahiye müdürleri vardı. Ondan sonra 1924 Anayasası geldi. Orada özgürlüğü kısıtlayan hiçbir şey yoktur. Orada ne diyor Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran din, dil, ırk ayrımına bakılmaksınız herkes Türk sayılır deniyor. Atatürk hiçbir etnik kökene dayandırmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı herkesi Türk saymıştır. Türk üst kimliktir. Etnik köken adı değildir. Kazaklar’da Türk, Kırgızlar’da Türk, Moğollarda Türk onlar ne diyor ben Türk’üm diyor. Biz şimdiye kadar çok sayıda anayasa yaptık. İçlerinde en özgürlükçü anayasa 1961 Anayasası’dır. Devleti yönetenleri denetleyici kurumlar getirdi. Demokraside kuvvetler ayrılığı olması gerekir. Anayasa Mahkemesi bu dönemde getirilmiştir ve ona anayasayı koruma görevi vermiştir. İşçi haklarına yönelik çok güzel kararlar getirildi. Biz istiyoruz ki kurallar bize uysun istiyoruz. Bu yüzden 1961 Anayasası’nı geniş gördüler. Halkın da bu anayasaya uyamayacağı belirtildi. İnsanların kabahatidir. Bu kurallar konulduysa uyacaksınız. 1982 Anayasası’da zaten şu an değiştirilmek üzere…” diye konuştu.

İNSANLARIMIZIN KAFASI DEMOKRAT DEĞİL                                                                                

Türkiye’de devrimlerin tavandan tabana yönelik yapıldığına dair eleştirilere de cevap veren Kozan, “Demokrasi temelde tabandan tavana doğru gider ama biz yukardan aşağıya doğru geldik. Biz buna mecburduk. Teokratik devletten laik devlete geçiş yaptık. 600 yıllık bir sistemi değiştiriyorsunuz. Bu kolay değil tabandan bunu yapamazsınız. Atatürk eski yazıyı kaldırdı okuma yazma sıfıra indi deniyor. O dönem okuma oranı erkeklerde yüzde 5, kadınlarda yüzde 2’dir. Zaten okuma yazma bilen yok. Sıkıntının temelinde insanlarımızın kafası demokrat değil. Fatih Sultan Mehmet bile gidip yargıya hesap vermiştir. Yasaları ne yaparsak yapalım kafalarımızı değiştirmemiz gerekir. Denir ki en iyi yasa kötü bir hakimin elinde en kötü yasa olur. En kötü yasa da iyi hakimin elinde en iyi yasa olur. Siz dünyanın en iyi anayasasını yapın kafaları değiştirmeden sonra ne değişir! Şimdi anayasamıza göre milletvekili, Türkiye milletinin vekilidir. Ama ne yazık ki bizim vekillerimizi milleti temsil etmesinden ziyade lideri temsil ediyor. Milletvekilleri liderler seçtiği sürece kuvvetler ayrılığı da ortadan kalkıyor. Lidere bağlı kalıyorlar lidere bağlı kalınca millet biraz unutuluyor. Ülkemiz yoksa milletvekili ne işe yarar. O zaman bizim vekillerimizde halkı temsil edecek!” dedi.