Sayfa Yükleniyor...
23 yıldır süren fotoğraf hayatını kişisel bir yolculuk olarak tanımlayan Alahattin Kanlıoğlu, Hayatımı anlamlı kılan ve ardımda benim gözümden, beynimden ve yüreğimden işler bırakabildiğim bir yolculuk diyor
E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak görev yapan Yrd.Doç.Dr. Alahattin Kanlıoğlu, 23 yıllık fotoğraf hayatını kişisel bir yolculuk olarak tanımlıyor.
Üçü uluslararası olmak üzere 7 kişisel ve çok sayıda karma fotoğraf sergisine katılan Kanlıoğlunun fotoğraf yarışmalarından kazandığı 50 ödül ve 153 sergilemesi bulunuyor. Kanlıoğlu, şu sıralar kazandığı en önemli ödül olarak gördüğü İzmir-Bremen Fotoğrafçı Değişim Projesi için Almanyada. Bu önemli proje kapsamında hem Türkiyede hem de Almanyada jüri süreçlerinden geçmiş üç Alman ve üç Türk fotoğrafçı karşılıklı olarak şehirleri ziyaret edip kendi fotoğrafik perspektifinden fotoğraflar çekiyorlar. Editöryal bir süreç sonunda seneye hem İzmirde hem de Bremende sergiler açılacak ve bir albüm kitap basılacak.
HOBİM MESLEĞİM OLDU
Kanlıoğlunun fotoğrafa olan ilgisi daha küçük yaşlarda başladı.Abisi, elinde hep makinayla dolaşır, evin bir köşesine kurduğu karanlık odada fotoğraflarını kendi basardı. Abisinin fotoğrafa olan ilgisi ve çalışmalarına küçük yaşlarda tanıklık eden Kanlıoğlu için o zamanlarda görsel bir altyapı oluştu. İlk ve orta öğretimini İzmirde tamamlayan Kanlıoğlu, 1998 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümünden mezun oldu. Aynı yıl Fotoğraf ve Grafik Anabilim dalında araştırma görevlisi olarak görev yapmaya başlayan Kanlıoğlu, 2013 yılında yardımcı doçent doktor unvanı aldı. Halen Ege Üniversitesi İletişim Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Kanlıoğlu, bir yandan fotoğraf çalışmalarını sürdürüyor: "Kendimi dünyada çok az sayıda olan şanslı insanlar grubuna dahil ediyorum. Hobim mesleğim oldu ve sevdiğim bir işim var. Üstelik bilgimi, becerimi, deneyimimi öğrenmek isteyen öğrencilerimle paylaşma imkanım var."
KARANLIK ODANIN OLUMLU KATKILARI OLDU
Kanlıoğlu, fotoğrafçılık alanında analog ve dijital dönemleri yaşayan biri olarak emisyon kokusunu bilmenin bir şans olduğunu söylüyor: Emisyon kokusunu bilen karanlık odada zaman geçirme şansına sahip belki de son jenerasyonlardan birine dahil oldum. Elbette ki fotoğrafı filme çektiğinizde, sonucu görmek için önce karanlık odada banyo ve baskı işlemlerini yaptığınızda ister istemez bir disiplin kazanıyorsunuz. Yaptığınız işi daha da ciddiye alıyorsunuz zira hata demek fotoğrafın sonuçlanmaması anlamına gelebiliyor zaman zaman. Bu anlamda karanlık odanın bana olumlu katkılarının olduğunu düşünüyorum. Dijital devrim yaşandığında ise yaşanan devrime yabancı kalmadan ayak uydurduğumu söylemem mümkün. Belki de en ideal karışım oluştu karanlık oda disiplinine sahip ama dijital üretim yapabilen ve çektim olmadı silerim kolaycılığına, aldatmacasına kapılmayan bir fotoğrafçı oldum.
ZAMAN HARCANMIŞ İŞLER ÇOK AZ
İçinde bulunduğumuz dijital dönemde fotoğrafın sanatsal anlamda kullanımı açısından Türkiye ile dünyanın aynı noktada olmadığını dile getiren Kanlıoğlu, İşlevsel fotoğraf (reklam fotoğrafı, basın fotoğrafı vb.) açısından ülkemizde çok sayıda başarılı fotoğrafçı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Ancak iş sanatçının kendini ve içinde yaşadığı dünyayı ifade aracı olarak fotoğraf görsel dilini kullanmasına gelince büyük bir değişiklik göze çarpıyor. Açılan sergiler, fotoğraf sitelerinde sanat adına paylaşılan sanatsal fotoğraflar daha çok doğa, şehir, mekan güzellemeleri. Fotoğrafta insan varsa çoğunlukla kurgulanmış çekimden sonra da görüntü işleme programlarında aşırı müdahaleler yapılmış görüntüler karşımıza çıkıyor. Proje haline getirilmiş, araştırılmış, gerekli ilgi ve zaman harcanmış işler çok daha nadir olarak karşımıza çıkmakta diyor.
FOTOĞRAF SANATINA GEREKEN ÖNEM VERİLİYOR MU?
Fotoğraf adına basılan kitap, dergi ve albüm külliyatının da dünyanın çok gerisinde olduğunu ifade eden Kanlıoğlu, Basılanları da parasını bahane edip almayan, okumayan, araştırmayan ancak fotoğraf sanatçısı unvanının peşinde koşan çok sayıda fotoğraf sevdalısı bulunmakta. Ülkemizde, bir kurs bitirdiğinde, birkaç fotoğrafını fotoğraf paylaşım mecralarında paylaştığında ve beğeni aldığında fotoğraf sanatçısı olunmayacağının, olunamayacağının farkında olan insanlar azınlıkta ne yazık ki. Türkiye fotoğrafta nerede sorusunun yanıtı sokakta soracağınız kaç Türk fotoğraf sanatçısı tanıyorsunuz? Sorusunun yanıtında gizlidir aslında. Alacağınız yanıtlardaki isimlerin ise kaç eseri basılmıştır? Kitaplarından biri satın alınmış mıdır? Kaçının sergisine gidilmiştir? Tüm bu sorular ülkemizde fotoğraf sanatının gerçek yerini göstermesi görmek açısından önemlidir diye düşünüyorum diye belirtiyor.
FOTOĞRAF BİR ŞEYLER SÖYLEMELİ
Kanlıoğlu, fotoğrafı iyi yapan şeyin öncelikle doğru ışık olduğunu, daha sonra ise kompozisyonun doğru oluşturulmuş olması gerektiğini ifade ediyor: Doğru anda, doğru uzaklıktan, doğru bir açıdan ve doğru bir bakış yüksekliğiyle oluşturulmalıdır. Fotoğraf, mümkün olduğunca çekerken tamamlanmalıdır. Çekim aşamasında fotoğrafçıya, sunulduktan sonra da izleyiciye bir şeyler düşündürmeli, bir şeyler hissettirmeli, gözlerimizle gördüğümüz dünyayı, gözlerimizle gördüğümüz gibi sıradan kaydeden görüntüler olmamalıdır. Özetle, doğru fotoğraf teknik ve kompozisyon olarak güçlü olmanın yanında bunlardan daha önemli olduğunu düşündüğüm şekilde bir şey söylemeli, bir şeyler hissettirmelidir.
SOSYAL MEDYANIN ROLÜ
Sosyal medyayı aktif olarak kullanan biri olan Kanlıoğlu, fotoğrafa özel akıllı telefon uygulamalarının fotoğraf sanatçılarının işlerini izleyiciyle buluşturması için bir ara yüz vazifesi gördüğünü dile getirerek, Sanatçı normal koşullar altında üretimlerini paylaşmak ister. Bu paylaşım sergi ile olabileceği gibi, fotoğraf albümüyle de olabilir. Basılı bir eser (fotoğraf albümü, kataloğu, foto kitap) istenildiği zaman istenildiği süre ile ve görmenin yanında dokunma duyusuna da hitap edecek şekilde kullanıma imkan tanıdığı için çok da tercih sebebidir. Ancak maliyetlidir ve bu maliyetleri karşılamak kolay değildir. Bu durumda çok fazla işin bir arada ve karmaşık şekilde yer bulduğu fotoğraf paylaşım siteleri ve Instagram gibi fotoğrafa özel akıllı telefon uygulamaları fotoğraf sanatçılarının işlerini izleyiciyle buluşturması için bir ara yüz vazifesi görmektedir. İdeal bir paylaşım ortamı olduğu söylenemez ancak avantajları da yok değildir. Bir sanatçının hayatı boyunca işlerini görme şansı bulamayacağı dünyanın değişik köşelerinden fotoğrafçıların işleri Instagram üzerinden görülebilir paylaşılabilir hale gelmektedir diyor.
KENDİ KENDİNİZİ ELEŞTİRMEDEN İLERLEYEMEZSİNİZ
Fotoğrafı hobi ya da meslek olarak yapanlara tavsiyelerde bulunan Kanlıoğlu, ilgi alanı ne olursa olsun yapılacak işle ilgili ciddiyet, okuma ve araştırmanın gerekliliğinin altınız çiziyor: Fotoğraf görsel bir dildir ve bu dili var eden temel bilgiler mutlaka doğru kişi veya kurumdan doğru şekilde öğrenilmelidir. Bir dili bilmek o dilde ürün vermenin minimum koşuludur, yeter koşulu değildir. Bunun bilincinde olmak gerekir. Ayrıca o dilde yazılmış eserleri okumak, sergileri görmek, kitapları almak fotoğrafın sadece fotoğraf olmadığını aynı zamanda sanat, sosyoloji, felsefe, ideoloji, ekonomi olduğunu gözden kaçırmamak gereklidir. Fotoğrafın çekmeden, üretmeden, çekilenlere eleştiri almadan ve kendi kendinizi eleştirmeden ilerlemeyeceğini de hatırlatmalıyım.
Haber Merkezi