Geleceğimiz için ‘Çevre ve eğitim’

TÜRÇEV Kuzey Ege İlleri Koordinatörü Doğan Karataş, çevre bilincinin yerleşmesi ve gelişmesi için eğitimin önemli olduğunu belirterek, “Gelecekte doğaya sahip çıkılması ve yaşanabilir bir çevre için eğitime önem vermeliyiz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 10.07.2016 07:04
  • Güncelleme Tarihi : 10.07.2016 07:04
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Geleceğimiz için ‘Çevre ve eğitim’

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN - ÖZEL HABER

Türkiye’de özellikle çevre bilincinin yerleşmesi ve gelişmesi için 23 yıldır çeşitli çalışmalarda bulunan TÜRÇEV (Türkiye Çevre Eğitim Vakfı)’in Kuzey Ege İlleri Koordinatörü Doğan Karataş ile Mavi Bayrak programı, İzmir’in ve bölgenin bu program kapsamında dünyadaki tanınırlığı, Türkiye’de çevre bilincinin yerleşmesi ve gelişmesinde TÜRÇEV’in etkisi, okullarda çevre bilincinin gelişimini ve diğer programları üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. TÜRÇEV olarak Mavi Bayrak, Eko-Okullar, Çevrenin Genç Sözcüleri, Okullarda Orman ve Yeşil Anahtar programlarıyla uluslararası alanda bilinirliğe sahip ve alanında etkin olan bir vakıf olduklarını dile getiren Karataş, “İzmir’de 45 mavi bayrak, 63 eko okul, 12 okulda çevrenin genç sözcüleri, 3 işletmede yeşil anahtar ve 7 okulda da orman programı yönetiliyor. Örneğin eko okullarda, 10-15 öğrenci bir eko tim oluşturur. Bu grup okulda bir pano oluşturarak alanda bilgilendirme yapar. Okul bütün derslere çevreyle ilgili konuları yedirir. Her derste çevreyle ilgili bir anlatım söz konusu olur. Buna bütünleşik ders programı diyoruz. Matematik, Coğrafya, Türkçe, resim gibi bütün derslerde çevreyle ilgili bir ödev veriliyor ya da konu anlatılıyor. Okul ders programlarında bile var. Biz de okulların bu çalışmaları yürütüp yürütmediklerine yönelik gözlem yaparız. Öğrencilere soru sorarız. Her alanda olduğu gibi bu alanda çok iyi olan okullar da var çok iyi olmayan okullarda” diye konuştu.

İZMİR’DE 45 PLAJ MAVİ BAYRAKLI

Karataş, mavi bayrak için başvuruların her yılın aralık ayında alındığını belirterek, “Her yıl başvuru tekrarlanır. Örneğin bir plaj her sene mavi bayrağı almak için başvuru yapmak zorundadır. Başvuruları önce bölgesel olarak yapar ve sonrasında Ankara’ya göndeririz. Ankara’daki bu dosyalar ulusal jüriye ulaştırılır. Bu jüri, Turizm Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere turizmin bileşenleri, sektör temsilcileri ve üniversite hocalarından meydana gelir. Bu güçlü jüriye toplu olarak ulaştırılan bu dosyalardan sonra eleme süreci başlar. Ulusal jürinin kabul ettiği bütün dosyalar son sözü söylemesi için uluslararası jüriye gönderilir. Uluslararası jüri de Nisan ayında toplanır ve sonuçlar Mayıs’tan önce açıklanamaz. İzmir’de Nisan 2016 itibariyle mavi bayrak sahibi 45 plajımız var. Ancak Ege Bölgesi’ni genellediğimizde 166 plajı olduğunu söyleyebiliriz. İzmir’in 10 kıyı ilçesi var. 10 kıyı ilçenin 7’sine mavi bayrak veriyoruz. Bunlar; Selçuk, Menderes, Seferihisar, Çeşme, Karaburun, Foça ve Dikili. 2016 için bir ilk olarak Urla mavi bayrak başvurusunda bulundu. İzmir'de 8 ilçeye çıkma olasılığımız var. Şu anda uluslararası jürinin toplanmasını ve sonuçları açıklamasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

“ÇEVRE EĞİTİM ETKİNLİĞİ YAPMAK ZORUNLU”

Mavi bayrak için belirlenmiş olan 33 kriterin olduğuna dikkat çeken Karataş, “Ancak bu kriterler de alt başlıklardan ya da detaylardan oluşur. Deniz suyu kalitesi, Çevre Eğitimi ve Bilgilendirme, Çevre yönetimi ve Güvenlik ve hizmetler olarak belirlenen 4 başlığın altında 33 farklı kriter var. TÜRÇEV olarak, sadece denizleri fiziksel, biyolojik ya da kimyasal bir kirlilikten korumuyoruz. Bunun yanında çok önemli bir işlevimiz var. Bir tesisin mavi bayrak aldığında, sezon içerisinde çevre eğitim etkinliği yapma zorunluluğu var. Tesisin görevi sadece suyu ya da plajı temiz tutmakla bitmiyor. Aynı zamanda tesise sorumluluk yüklüyoruz. Tesis, halka, öğrencilere, çalışanlarına ya da turistlere yani, herkese ulaşacak şekilde sezon içerisinde en az 5 kere eğitim etkinliği yapmak zorunda. Bu zorunluluk içinde bir motivasyon geliştirildi. En iyi çevre eğitimi etkinliği adında bir ödül belirledik ve en iyi eğitimi vereni ödüllendiriyoruz. Mavi bayrak, marinalara ve yatlara da verilir. Yatların ve marinaların deniz kullanımında uymak zorunda oldukları kriterler belirli olmakla birlikte uymayanlara verilmez. Bunları çevreci temizlik ürünlerinden, çöplerini çevreye zarar vermeyecek şekilde bertaraf etmelerini de içeren bir dizi kriter olarak örneklendirebiliriz. Marinalarda da durum böyle. İzmir’de Seferihisar, Çeşme, Üçkuyular’da olmak üzere 3 tane marina mavi bayrağa sahip” şeklinde konuştu.

HEDEFİMİZ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yeşil Anahtar programı hakkında da bilgi veren Karataş, “Aslında bu program ülkemizde 5-6 yıllık geçmişe sahip olmasına rağmen çok hızlı biçimde yaygınlaşıyor. Otellerden su, enerji kullanımına yönelik birtakım çevreci uygulamalar içerisinde olmalarını istiyoruz. Örneğin, otelin odalarında da enerji ve su sarfiyatının düzenlenmesi, musluktan akan suyun debisinin kontrolü, kullanılan enerjinin kontrolüne kadar giden çok detaylı kriterler var. Sürdürülebilirlik hedefiyle, daha az enerji ve su kullanımı sağlanmasını hedef alan bir yaklaşım içindeyiz. Yani daha az tüketmeyi sağlamak istiyoruz. Ancak bunu yaparken misafirlere de bu konuda bilgilendirme yapmalarını istiyoruz. Buna çok önem veriyoruz. Otelin neye hizmet ettiğinin, amacının ne olduğunu anlatılmasını çok önemsiyoruz. İzmir’de yeşil anahtar programını uygulayan 3 otelimiz de Çeşme’de bulunuyor. Ülkemiz genelinde 2016 yılı itibariyle toplam 76 tesiste Yeşil Anahtar ödülü bulunmaktadır” diye konuştu.

OKULLARLA GÖNÜLLÜLÜK ESASIYLA ÇALIŞIYORUZ

Karataş, bütün okullara girmeyi istediklerini ancak kurum olarak gönüllülük esasıyla hareket ettiklerini belirterek, “Okulların ya da öğretmenlerin bize ulaşması ve başvuruda bulunması gerekiyor. Okulun bizimle bu programı yürütmek istemesini daha çok önemsiyoruz. Ülkenin bütün vatandaşlarına hitap eden bir vakıf olarak, sadece belirli bir kişi ya da kurumlarla çalışmıyoruz.  Tesis, işletme, okul ya da birey farkı olmadan gönüllülük esasıyla çalışıyoruz. Çevrenin korunmasında yoruma kapalı olan kriterimiz, zorunluluk değil de gönüllülük esasıyla yapılıyor olmasıdır. Yani severek yapılması gerekiyor. Türkiye’de çevreciliği içselleştirmeye başlamamızla değişim başladı. Önceden arabadan dışarıya çöpü atıyorduk. Sonra çöp atıldığından dolayı ayıplanmamaktan dolayı ya da utandığımız için atmadık. Şimdi ise atılmaması gerektiğinin bilincinde olduğumuz için atmıyoruz. İlerleyen yıllarda da attırmayacağımız dönemlere geldiğimizde asıl değişimi görmüş olacağız” dedi.

ULUSLARARASI ÇEVRE EĞİTİM VAKFI ÜYESİ 75 ÜLKE VAR

Okullarda eylem planlarının hazır olduğunun altını çizen Karataş, “Planda o yıl örneğin atık yönetimi işlenecekse, okul 1 yıl boyunca atık yönetimiyle ilgili çalışma yürütür. O eylem planı bitince başka bir eylem planı hazırlanır. Bu ders için eko timleri ve panoları oluşturulur. Derslere o konuyu yedirerek bir sene tamamlanır. Eko okul ve okullarda orman programı, anaokulundan başlıyor ve ortaokul sonda bitiyor. Çevrenin genç sözcüleri ise lisede başlıyor. Bu programda; öğretmenler öğrenciler seçiyor ve çevreyle ilgili konu belirleyip, çalışılıyor. Konusunu belgeleri ve görselleriyle öğretmenine dolaylı olarak da bize sunuyor. Değerlendirmeye sunulduktan sonra çalışmaları başarılı bulunan öğrenciler Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı'na değerlendirilmek üzere gönderiliyor. Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı'na üye 75 ülke var” şeklinde konuştu.

YENİ NESİL ÇEVRE KONUSUNDA DAHA DUYARLI

TÜRÇEV’in klasik anlamda bir çevre sorununun doğrudan içinde yer alan bir çalışma içinde değil de eğitim kısmında yer aldığını belirten Karataş, “Çünkü vakfımız, tavrımız, ilişkilerimiz, eğitimci ve denetimci kişiliğimizden kaynaklı olarak siyasetin içerisinde yer almayız. Tamamen tarafsız bir noktada dururuz çünkü doğrudan okulların içinde aktif rol oynuyoruz. Çevre konularında öğretmen, öğrenci olmadığı sürece ilerleyemeyiz. Son yıllarda öğrencilerin bilinçli bir şekilde ailesine ve çevresindekilere çevre konusunda karıştığını ve onlara öğretmenlik yaptığını gözlemliyoruz. Bu çok önemli bir gelişmedir. Bu yüzden içimiz çok rahat. Çünkü yeni neslin çevre konusunda çok daha fazla duyarlı olduğunun bilincindeyiz” diye konuştu.

“MAVİ BAYRAĞI BÜTÜN DÜNYA BİLİYOR”

Karataş, mavi bayrak ve yeşil anahtar programlarının uluslararası bilinirliği olmasından dolayı mavi bayrak sayısının imajla ilgili bilgi verdiğine değinerek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Mavi bayrak ve yeşil anahtar dünyanın Türkiye’ye bakışında farklılık ya da bilinç yaratır ve önyargıların kırılmasında önem taşır. Turizmde uluslararası pastadan pay almadığımız sürece eksik kalırız. Bu nedenle uluslararası alanda tanınır olabilmek için etiketlere ihtiyacımız var. Yapılan araştırmaya göre, turizm sektöründe dünya tarafından en çok tanınan uluslararası etiketlerden biri mavi bayraktır. Türkiye turizmi sadece bugün sendelemedi ve bundan sonra da sendeleyebilir. Bu sorunları rahat atlatmak için uluslararası etiketlere ihtiyacımız var. Bir de bunları çevreci unsurlarla pekiştirdiğimizde hem çevrenin korunmasına hizmet eder hem de turizme destek sağlarız.”

TÜRÇEV NEDİR?

TÜRÇEV 1993 yılında aslında birazda devletin desteğiyle hayata geçirilen bir oluşumdur. Bu oluşumun uluslararası ayağı FEE (Foundation For Environmental Education) Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı olarak çevirdiğimiz merkezi Danimarka'da bulunan kuruluştur. FEE’nin nüvesinin oluşturulması ilk olarak Fransa'ya dayanır. Kirli denizlerin takip edilmesi, denizlerin korunması gibi meseleler ilk olarak Fransa’da başladı. Sonra Avrupa Çevre Eğitim Vakfının kurulması ile söz konusu çalışmalar uluslararası boyuta taşınmıştır. Bu aşamada Avrupa ülkeleri kapsama alınmıştır. 2000 yılında tüm dünya ülkelerini kapsamak üzere Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı kurulmuştur. Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı'nın en güçlü ortaklarından birisi de Türkiye’dir. Çevre bilinci konusunda özellikle 5 programda ülkede yeni neslin yetişmesi ve bilinçlenmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz.

 

Haber Merkezi