Kadınlarda Madde Kullanım Bozukluğu ve Kadın Odaklı Tedaviler

Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü'nden Prof. Dr. Derya Şaşman Kaylı Kadınlarda Madde Kullanım Bozukluğu ve Kadın Odaklı Tedavileri analttı.


  • Oluşturulma Tarihi : 07.03.2024 10:37
  • Güncelleme Tarihi : 07.03.2024 07:37
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kadınlarda Madde Kullanım Bozukluğu ve Kadın Odaklı Tedaviler haberinin görseli

Madde kullanım bozukluğu erkeklerde daha yaygın olmasına rağmen, kadınlar arasında da giderek artmaktadır. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) ya göre; Avrupa’da kadınlar, madde bağımlılığı yaşayan kişilerin yaklaşık dörtte birini ve uyuşturucu tedavisine başlayanların da yaklaşık %20'sini oluşturmaktadır. Ülkemizde Norkolog 2023 raporuna göre 2021 yılında madde kullanım oranı kadınlarda %4,9 iken 2022 de buran %6,2’ye çıkmıştır. Madde kullanım bozukluğu erkeklerde daha yaygın olmasına rağmen, madde kullanımı kadınlar arasında giderek artmaktadır. Cinsiyetler özelinde bakıldığında madde kullanım bozukluğu olan kadın ve erkekler, sosyal özellikleri, yaşam koşulları, uyuşturucu kullanma alışkanlıkları, bağımlılık süreçleri ve madde kullanımının sonuçları açısından farklılık göstermektedir. Farklılıkların ortaya çıkmasında, her iki cinsiyetin fizyolojik özelliklerinin yanı sıra, cinsiyetlere özgü toplumsal rol beklentileri, madde kullanımına ilişkin olumsuz tutumlar ve toplumsal damgalama pratikleri önemli rol oynamaktadır. Söz konusu durumlarla ilişkili olarak bireyler, madde kullanımını ailesinden ve çevresinden saklayabilmekte, tedaviyi reddedebilmekte ve tedavi sonrası sosyal hayata uyum süreçlerinde zorlanabilmektedirler. Bağımlılığı çevreleyen damgalama her iki cinsiyeti de orantısız bir şekilde etkilerken, kadınlar genellikle madde bağımlılığı sorunları için yardım aramada aile ve arkadaşlar tarafından yargılanma korkusu, ekonomik sorunlar veya kaynaklara sınırlı erişim, nedeniyle daha fazla dezavantajlı durumlarla karşılaşabilmektedir. Kadınların anne olarak uygunluklarına ilişkin olumsuz imajlarla sosyal ve ailesel dışlanmanın birleştiği, madde kullanımına ilişkin damgalama, çoğu zaman kadınların tedavi aramamasının bir nedeni olarak gösterilmektedir. Bağımlılık döngüsünde sosyal destek mekanizmalarının katkısı tartışılmazken örneğin, ülkemizde yetişkin kadınlarda bağımlılık sürecinde ailenin destekleyici olma oranı, erkeklere göre 2 kat, evli kadınlarda ise eşin destekleyici olma oranı, erkeklere göre 4 kat daha düşüktür. Ayrıca kadınların yaşamları boyunca madde kullanım bozuklukları için herhangi bir tedavi alma olasılıkları erkeklere göre daha az olduğunu söylemek mümkündür. Madde kullanım bozukluğu olan kadınlar, sosyal destek mekanizmalarına daha fazla ihtiyaç duyarken sosyoekonomik durum ve dezavantajlı yaşam koşullarına, fiziksel ve cinsel istismara, toplumsal damgalamaya da daha fazla maruz kalabilmektedirler. Söz konusu bu dezavantajlılıklara, bakım yükü, çocukların velayetini kaybetme korkusu, tedavi esnasında çocuk bakım hizmetlerinin eksikliği gibi olumsuz koşullar eklenince tüm bu kesişimsellikler nedeniyle kadınlar daha zor erişebildikleri tedavi hizmetlerinden etkin bir şekilde yararlanamamaktadır.

Madde kullanım bozukluğu olan kadınlar arasında travmaya maruz kalma oranının yüksek olması ve bununla ilişkili fiziksel ve zihinsel sağlık ihtiyaçları, eşleriyle, aileleriyle ilişkilerin kadınların bağımlılığında ve iyileşmesinde oynadığı merkezi rol, kadın odaklı tedavilerin etkinliğini göstermiştir. Kadınlar genellikle ailelerde merkezi bir rol oynadığından, kadın odaklı programlar, aile ilişkilerini onarmaya, güçlendirmeye yardımcı olmak, aile üyelerini bağımlılık ve iyileşme konusunda farkındalıklarını artırarak tedavi sürecini kadınların ihtiyaç duyduğu önceliklerle daha etkin bir şekilde sürdürülmesine olanak sağlayabilmektedir. Dünyada, cinsiyet farklılıkları 1970'lerde maddeye başlama, bağımlılığın gelişimi, tedaviye katılımı kolaylaştıran veya engelleyen sosyal faktörler arasındaki farkların tespit edilmeye başlanması, 1980’lerde hamile ve ebeveynlik yapan kadınlara yönelik tedavi programlarının ve hizmetlerinin geliştirilmesi, tedavi gören kadınların sayısında artışa yol açmıştır. Dünya genelinde 1990'lı yıllardan bu yana, kadınlara yönelik tedavi ihtiyaçlarını kapsamlı bir şekilde karşılamaya odaklanan programlarda bir artış olmuştur. Bu kapsamda, ülkemizde de kadınların ihtiyaçları özelinde, kadınlar için doğum öncesi hizmetlerden çocuk koruma hizmetlerine, travma ve ruh sağlığı hizmetlerinden ulaşım ve barınma hizmetlerine kadar düşünülmüş kapsamlı hizmet modellerinin tasarlanmasına, kadınların desteklenmesine odaklanan önleyici müdahale çalışmalarına ihtiyaç oldukça fazladır.  

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ