Kan arayanların Superman’ı oldu

İzmir’de lösemi hastası arkadaşı için kan ve trombosit bulmaya başlayan Serhat Aytan, şimdilerde gönüllü kan ordusuyla lösemi hastası minik yürekler için umut taşıyor


  • Oluşturulma Tarihi : 16.02.2017 08:31
  • Güncelleme Tarihi : 16.02.2017 08:31
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kan arayanların Superman’ı oldu

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

İzmir’de yaşayan 36 yaşındaki Serhat Aytan, 2011 yılında yakın bir arkadaşının lösemi hastası olduğunu öğrendi.

Biran önce yatarak tedaviye başlaması gereken arkadaşının ailesi İzmir’de yaşamıyordu. Aytan, 8 aylık tedavi süreci boyunca arkadaşına refakatçilik yaparak yanından bir an olsun ayrılmadı. Refakat süresinde şehir dışından gelip hastane koridorlarında yatan ve bağışçı bulmakta zorlanan hastaların çektiği sıkıntılara birebir şahit oldu. Ama tüm bu ihtiyaçlar arasından en hayati olan kan ve trombosit bulmaktı. Önce tedavi gören arkadaşı için kan ve trombosit aramaya başladı. O zamana dek kan grubunu dahi bilmeyen Aytan, daha sonra serviste tedavi gören hastalar için düzenli trombosit desteği sağladı. Ulaşabildiği kadar insanı gönüllü bağışçı yapmaya başaran Aytan, yaklaşık 2 bin kişilik listeye ulaştı ve yüzlerce hastaya umut oldu. Aytan’ın tek başına başlattığı bu iyilik hareketi şimdi koca bir orduya dönüştü. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Hematoloji servisinde yatan lösemili çocukların, “Kan Abi” diye seslendiği Aytan, Kan Ordusu Kanser Derneği’ni kurarak kan ve trombosit ihtiyacı olan hastalarla gönüllü bağışçıları buluşturdu.

GARSONA KAN GRUBUNU SORUYORDUM

2011 yılında çok yakın bir arkadaşına lösemi teşhisi konulmasıyla kan ve trombosit aramaya başladığını belirten Aytan, “Hikayemiz onun hastalığı ile başladı. O süreçte kendisine refakatçı oldum. Önce arkadaşıma trombosit bulmaya başladım sonra serviste yatan iki odaya da destek vermeye başladım. Arkadaşım o hastalığa yakalanana kadar ben kendi kan grubumu bile bilmiyordum. Hem kendi kan grubumu öğrendim hem kanın ve trombositin o kadar kolay temin edilmediğini hem de insanların bu konuda çok bilinçsiz olduğunu gördüm. Arkadaşımın tedavi süreci bittikten sonra çağrı merkezinde yeniden işe başladım. Ama bir mekanda yemek yerken garsona kan grubunu soruyordum. Otobüs şoförünün pozitif bir enerjisi varsa, 'Abi kan grubun ne' diyerek not tutuyordum. Taksiye bindiğimde taksicinin kan grubunu öğrenip numarasını alıyordum. Bakkal defteri gibi çok sayıda numara vardı elimde” dedi.

TROMBOSİTLERİ BULUP YATIYORDUM

Kan ihtiyacının genelde sabah saatlerinde netleştiğini ve bu yüzden gece vardiyasında çalıştığı dönemlerde sabah eve döndüğünde öğlen 12-1’e kadar uyumadan hastaneden haber beklediğini anlatan Aytan, “O saate kadar kimin ne ihtiyacı varsa haber verilir. Ben o arada trombositleri bulup yatıyordum. Tabi o dönemde 10-12 tane aileye destek verebiliyordum. Çünkü o benim bireysel çabamla yaptığım bir şeydi. Numaram çok hızlı yayıldı. Şuan kan merkezleri, hemşireler; yeni teşhis konulmuş her aileye, ‘Kan ve trombosit ihtiyacınız olduğundan bu kişiyi arayın’ diyerek benim numaramı veriyorlar. İnsanlar çok uzaklardan çıkıp geliyorlar buraya ve bir anda eline bir kağıt tutuşturarak, ‘Bunu bulmak zorundasın’ diyorlar. O insanların burada ne bir ailesi ne de akrabası var… Bu durumu hiç kimse yaşamasın diyerek başladım” ifadelerini kullandı.

KAN MERKEZİNDE YAŞADIĞIMI SANIYORLARDI

Yardım talep eden ve destek vermek isteyenlerin sayısı hızla artmaya başlayınca Kan Ordusu Kanser Derneği’ni kurmaya karar verdiklerini dile getiren Aytan, dernek bünyesinde yapılan çalışmaları şöyle anlattı: “Düzenli olarak derneğe maddi bağış yapan 80 tane üyemiz var. Bunun yanı sıra lösemi hastası çocukların bazı isteklerini karşılayan gönüllülerimiz var. Burası bir dernekten ziyade ev gibi oldu. Çocuklarla yemekler yapıyoruz, anneleri ve babalarıyla beraber buraya ziyarete geliyorlar, birlikte derbi maçları izliyoruz... Hematoloji servisine girdiğimde hepsi bir anda 'Serhat Abi, benim odama gel diye' bağırıyorlar. Çocuklar İki üç gün uğramadığımda anneleri arayıp, 'Sizi görmek istiyorlar' diyorlar. Yaşı küçük olan çocuklar 'Kan Amca' diyorlar bana. Çocuklardan biri, top sakallı kaslı bir Superman çizmiş. Beni uçarken çizmiş ve 'Hemen kan bulmam lazım gibi' konuşma balonları eklemiş. O resim hala evimin duvarında asılı. Ev iznine çıktıklarında sürekli videolar çekip bize atıyorlar. Hepsini çok seviyoruz. Dünyanın en güzel şeyini yapıyormuşuz gibi hissediyorum. Taburcu olup giden ailelerle iletişimimizi hiç kesmiyoruz. İletişim kesilmediği için çocukların sonraki sürecini de görebiliyorum. Hastane odasındayken çok başka, dışarıda sağlığına kavuştuktan sonraki halleri çok başka... Taburcu olan bir kızımız canı her sıkıldığında babasının telefonunu alıp, 'Serhat Abi benim canım çok sıkıldı lütfen gel beni al. Ben dernekte senle beraber kalabilir miyim' diyor. Derneği benim evim sanıyorlar. Önceden kan merkezinde yaşıyorum sanıyorlardı.”

HER TÜRLÜ DESTEĞE İHTİYAÇLARI VAR

Dernek olarak önceliklerinin hastaların kan ve trombosit ihtiyaçlarını gidermek olduğuna vurgu yapan Aytan, bunun yanı sıra yurt dışında özel olarak yaptırılan tahliller, SGK’nın karşılamadığı tıbbi malzemeler, tedavi gören çocukların isteklerine uygun yemek menüleri, hasta ve hasta yakınlarının tedavi sürecinde zorunlu konaklama ihtiyaçlarının karşılanması gibi destekler de verdiklerini belirtti. Aytan, “Bunları gönüllülerimizin yardımları ile karşılıyoruz. İnsanların çok ciddi konaklama sıkıntıları var; tedavi süreci çok uzun. İlk geldiklerinde birkaç ay hastane koridorlarında idare ediyorlar ama süreç uzayınca ev kiralamak zorunda kalıyorlar. Maalesef hastane yakınlarında bir ev tutmak zorundalar. Burada kiralar çok fazla. Asgari ücret ile çalışan aileler var. Babalar işsiz kalıyor. Çünkü anne çocuğun yanından ayrılamıyor ve bir kişinin sürekli evrak işlerinin ve ilaç peşinde koşması gerekiyor. Bu süreç hem ailelere hem çocuklara çok ciddi psikolojik sıkıntılar yaşatıyor. Maddi ve manevi olarak her türlü desteğe ihtiyaçları var” dedi.

HAYALMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR AMA…

Şehir dışından gelen hasta ve hasta yakınlarının konaklama konusunda büyük sıkıntılar yaşadığını kaydeden Aytan, ailelerin bir arada kalabilmesi için üç katlı bir dernek binasına sahip olmayı hayal ediyor. Arkadaşımın tedavi sürecinde şehir dışından gelip hastane koridorunda kartonların üzerinde yatan babalarla karşılaştığını anlatan Aytan, “Birçok insan tedavi masraflarını çıkartabilmek için elindeki her şeyi satıyor. Anneler, bileziği varsa onları bozduruyor ev kiralıyor. Çocuğuna bırakabileceği birikimi onun sağlığı için harcıyor. Orta ve dar gelirli aileler çok büyük maddi sıkıntılar çekiyor. Bornova’nın merkezinde değil ama Manisa yolunda veya Kemalpaşa yolunda, bahçe içinde üç katlı bir dernek binası hayalimiz var. Giriş katında; sosyal tesis, dernek binası, muhasebe odası, parkı ve bahçesi… İkinci ve üçüncü katında ise ailelerin para vermeden kalabileceği bir yer. Derneğin böyle bir yaşam alanı olmasını isterdim. Bu şuan hayalmiş gibi görünüyor ama üç yıl önce asla yapamayız dediğimiz her şeyi şuan yapıyoruz. Belki ilerde bu hayalin temelini atabiliriz” diye konuştu.

2 BİNİN ÜZERİNDE BAĞIŞÇI

İnsanların kan ve trombosit bağışıyla ilgili yeterli bilgiye ve bilince sahip olmadığının altını çizen Aytan,  İzmirlilere bağış konusunda duyarlı olmaları için şu çağrıyı yaptı: “Kan ve trombosit bağışı yapmak için başlarına gelmesini beklemesinler. İzmirlilere diyorum ki, kan ve trombosit bağışı yapın, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül, Tepecik Eğitim ve Araştırma, Bayraklı Kızılay... Buralar trombosit alımı yapıyor ama trombositin ömrü beş gün olduğu için kafanıza estiğinde gidip bağış yapayım diyemiyorsunuz. Ne yapabilirler? Facebook üzerinden Kan Ordusu Kanser Derneği sayfasına girip, mesaj atsınlar. Ad-Soyad, kan grubu ve telefon numaralarını yazdıklarında onlara dönüş yaparız. Bağışçılar konusunda çok şanslıyız. İzmir’de 2 binin üzerinde bağışçımız var. Düzenli olarak gelen 200 gönüllümüz var. Ne zaman arasak gelirler. Ben bir süre aramadığımda onlar beni arar ve 'Bir şey lazım mı?' diye sorar. Ege Üniversitesinde yüzde yüz başarılıyız, Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde de fena değiliz. Merkezi bir yerde olduğu için insanlar buralara daha kolay ulaşıyor. Ama özellikle Dokuz Eylül Hastanesine yeteri kadar destek veremiyoruz konumu dolayısıyla. Bu yüzden Balçova, Narlıdere, Fahrettin Altay ve Güzelyalı bölgesinden bağışçılara ihtiyacımız var. Halkı bilinçlendirmek için belediyelerle ortak çalışmalar yapılabilir. Ama tüm İzmir’in hatta Ege Bölgesi’nin kan ve trombosit ihtiyacını karşılayabilmek. Belki yarın öbür gün tüm Türkiye...”

20 YIL SONRA KAN DEDE OLACAĞIM

Gittikçe büyüyen orduya dönüştüklerini anlatan Serhat Aytan, son olarak şunları söyledi: “4 yıl tamamen kendi bireysel çevremle yaptığım bir şey şimdi bir ordu oldu. Artık bir yerimiz var. İnsanlar bizi çok rahat bulabiliyorlar. Gün içerisinde çok fazla yoruluyorum ama akşam eve gittiğimde, 'Olsun bak trombosit bulundu' diyerek kendimi mutlu hissediyorum. Benimki artık yaşam biçimi oldu. Tamamen çocuklar, trombosit, dernek... Dernek başkanları genelde takım elbiseleriyle masasında oturur ama bizde böyle bir şey yok. Çocuğun bezi bitti diye bir anne aradığında dernekten bezleri alıp hastaneye götürüyorum. Yeri geliyor elektrik süpürgesi tutuyorum. Buraya gelen yardımlar yukarı taşınacaksa taşıyorum. Ben masa başı kahramanı değilim. Şuan çocukların Serhat Abi'si, yaşı küçük olanların ise 'Kan Amca'sıyım.  20 yıl sonra, 'Kan Baba', 'Kan Dede' olacağım belki...”

Haber Merkezi