Kanser ile mücadele farkındalıkla başlar

Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Oktay Tarhan, meme kanserinin kadınlar arasında ilk sırada yer aldığını belirterek, erken teşhis ve tedavinin son derece önemli olduğunu söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 25.10.2017 06:33
  • Güncelleme Tarihi : 25.10.2017 06:33
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kanser ile mücadele farkındalıkla başlar

NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER

Dünyada meme kanserinin görülme sıklığındaki artışa rağmen tanı ve tedavi alanındaki gelişmeler, kanser öncüsü sayılan belirtilerin erken dönemde fark edilmesini ve tam iyileşmeyi sağlayabiliyor. Meme cerrahisinde estetik kaygıları ortadan kaldıran onkoplastik yaklaşımlar ise hastaları psikolojik açıdan rahatlatarak tedavide pozitif etki yaratıyor.

Meme kanserinin dünyada ve Türkiye’de kadınlarda görülen kanserler arasında birinci sırada yer aldığını açıklayan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Onkoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Oktay Tarhan, “Bir kadının 80 yaşına kadar yaşayacağını varsayarsak, her 8 kadından birinin kansere yakalanma riski var. Meme kanseri meme dokusundaki hücrelerden gelişen kanserlerdir. Meme dokusunun herhangi bir yerinden kaynaklanabilir. Meme kanallarından kaynaklanan “duktal” kanser denen kanserler en sık türdür” dedi.

RİSK FAKTÖRLERİ

Meme kanserlerinin yüzde 10’dan azının ailesel geçişli olduğunu ve özellikle anne tarafında genç yaşta meme kanseri ve erkek meme kanseri görülmesinin ailesel bir geçişe işaret edilebileceğini ifade eden Tarhan, “30 yaşından sonra ilk doğumunu yapanlarda, 18 yaş öncesinde ilk doğumunu yapanlara göre risk artmaktadır. İlk adetini erken yaşlarda görenler, yaşam boyu daha uzun süre östrojen hormonuna maruz kalacaklarından dolayı risk artmaktadır. İleri yaşta (55 yaş) menopoza girme meme kanseri riskini arttırmaktadır. Menopoz sonrası dönemde yağ oranı yüksek gıdalarla beslenme ile meme kanseri gelişimi arasında ilişki mevcut görünmektedir. Aksi olarak sebze ağırlıklı beslenmenin ise koruyucu etkisi olduğu biliniyor” açıklamasını yaptı.

BELİRTİLER VE TANI

Annesinde, anne tarafından akrabalarında, teyzesinde veya kız kardeşinde meme kanseri olan kadınlarda meme kanseri gelişmesi riskinin normal toplumdan daha fazla olduğunu açıklayan Tarhan, “Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitledir. Hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak memede çekintiler, deride kalınlaşma, şişlikler, deride tahriş ya da bozulmalar ve meme ucunun hassaslaşması ya da içe dönmesi de dahil olmak üzere meme ucu belirtileri yer almaktadır. Sanıldığının aksine ağrı ve kanlı akıntı ileri evrelerde ortaya çıkmaktadır” şeklinde konuştu.

ERKEN TEŞHİS

Erken evrede meme kanserlerinin diğer kanser çeşitlerinde olduğu gibi ileri dönemlere gelene kadar belirgin bir belirti vermeyebileceğini belirten Tarhan şunları söyledi: “Erken teşhiste en önemli faktör, kişinin bu konuda bilinçlendirilmesidir. Yani farkındalıktır. Bu nedenle, meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamanız çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttırır. Erken tanı için üç temel yöntem uygulanabilir. Bunlar, evde kendi kendine yapılan meme kontrolleri, doktor tarafından yılda bir yapılan meme muayeneleri ve mamografi (meme röntgen filmi) olarak sayılabilir.”

KENDİ KENDİNE MUAYENE

Tarhan, kadınların 20 yaşından sonraki dönemde her ay memelerini kendi kendilerine muayene etmeleri gerektiğini açıklayarak, “Menopoz öncesi dönemde adetin başlangıcından sonraki 7’inci ve 10’uncu günlerde, menopoz sonrası dönemde ise her ayın aynı gününde muayene yapmalısınız. Meme dokusu içerisinde herhangi bir şüpheli kitle ele geldiğinde vakit geçirmeden doktora başvurunuz. 20 yaşından sonra 2 yılda bir, 40 yaşından sonra yılda bir kez doktorda meme muayenesi yaptırınız. Bu şekilde takip edilen kadınlarda kanserin çok erken dönemlerde yakalanabildiği ve meme kanserine bağlı ölümlerde yüzde 30 oranında azalma sağlandığı saptanmıştır” ifadelerini kullandı.

TEDAVİ VE TARAMA

Meme kanseri tedavisinin alanında uzmanlaşmış bir ekip tarafından, deneyimli bir merkezde yapılması gerektiğini açıklayan Tarhan, bu konuda deneyimli cerrah, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğu başta olmak üzere bir meme hastalıkları ekibi tarafından hastanın tetkik, tedavi ve izleminin planlanması gerektiğini söyledi. Normalde 20 yaşından sonra meme muayenesi ve yılda bir kez doktorda meme muayenesinin yapılması gerektiğini açıklayan Tarhan, “Bu nedenle, erken dönemde hastalığın yakalanması ve tedbirlerin alınabilmesi için kadınların bilgi sahibi olması gereklidir. 50 yaşından sonra 2 yılda bir mamografi çekilmesini öneriyoruz” şeklinde konuştu.

YAŞLA BİRLİKTE RİSK ARTIYOR

Ulusal kanser tarama programı önerilerine göre Türkiye’de uygulanan meme kanseri tarama protokolünü açıklayan Tarhan, “20-40 yaş arası kadın ayda bir kendi kendine meme muayenesi, iki yılda bir klinik meme muayenesi, 40-69 yaş arası ayda bir kendi kendine meme muayenesi, yılda bir klinik meme muayenesi ve iki yılda bir mamografi çekilmesi gerekmektedir. Meme kanserinde en önemli risk faktörleri kadın cinsiyetine sahip olmak ve ileri yaştır. Yaş ilerledikçe meme kanseri riski artış gösteriyor. Meme kanseri, 30’lu yaşlarda 2 bin 212 kadında bir görülürken, bu oran 40’lı yaşlarda 233’te bir, 50’li yaşlarda 69’da bir, 60’lı yaşlara geldiğinde ise 38’de bire düşüyor” dedi.

ADET DÖNEMİNE DİKKAT

Meme kanserlerinin yüzde 5-10’unun anne ve babadan kalıtsal olarak geçen bozuk genlerden kaynaklandığını ifade eden Tarhan şu ifadeleri kullandı: “Mutasyon adı verilen bu değişiklikler, en sık meme kanseriyle ilişkili BRCA1 ve BRCA2 genlerinde oluyor. Bozuk genler dışında aile öyküsü, hiç doğum yapmamış ya da ileri yaşta doğum yapmış olmak, uzun süreli doğum kontrol hapı kullanmak, menopoz sonrası hormon tedavisi almak, fazla kilo ve obezite meme kanseri gelişimine yol açabilen önemli etkenlerden. Riski artıran nedenler arasında adet görülen dönemin fazla olması da yer alıyor. Bu nedenle hamilelik ya da emzirme gibi kadınların adet dönemlerini kesintiye uğratan etmenler risk azaltıcı faktörlerden sayılıyor.”

ELLE MUAYENE ÇOK ÖNEMLİ

Tarama mamografisinin meme kanseri için risk faktörü ve hiçbir şikayeti olmayan kadınlarda 40 yaşından sonra yılda bir önerilmekte olduğunu açıklayan Tarkan, “Mamografide meme kanseri, elle hissedilir hale gelmeden çok daha küçükken saptanabilir. Düzenli tarama mamografisi yapılanlarda meme kanserinden ölüm oranı yüzde 33 azalmaktadır. Çalışmalar, meme kanserinin ağırlıklı olarak 50-60 yaşları arasında ortaya çıktığı gösterse de, Türkiye’de 50 yaş altı genç nüfusta görülme sıklığı giderek artıyor. Bu nedenle ABD ve Avrupa’da 50 yaş ile başlayan mamografi taramalarına Türkiye’de 40 yaşında başlanıyor” açıklamasını yaptı.

TÜMÖR ÇIKARTILIYOR

Tümör meme büyüklüğünün yüzde 20’sinden fazla değilse ve yerine bağlı olarak bir şekilsizlik oluşmayacaksa hastanın memesinin tamamının alınmadığını açıklayan Tarhan şunları söyledi: “Çünkü yapılan araştırmalar memenin tamamının alınması ile kitlenin alınması arasında tedavi sonuçları açısından bir fark olmadığını gösteriyor. Meme koruyucu cerrahi ile sadece kanser kitlesi çıkarılmakta böylece hasta psikolojik olarak da rahat etmektedir. Hastanın durumu ve tümörün evresine göre cerrahi öncesinde kemoterapi ya da meme cerrahisi sonrasında kemoterapi ve radyoterapi uygulanabiliyor. Onkoplastik cerrahi, meme kanseri nedeniyle memesinin bir kısmını ya da tamamını kaybeden kadınlara estetik açıdan çözümler sunuyor. Silikon ya da kişinin vücudundan alınan dokuların yerleştirilmesiyle memedeki şekil bozuklukları gideriliyor. Memenin tamamen alındığı vakalarda rekonstrüksiyon yani yeniden meme yapma ya da herhangi bir tümör oluşmamasına rağmen genetik olarak kansere yakalanma riski fazla olan kişilere profilaktik mastektomi; yani meme dokusunun tamamen çıkarılması işlemi uygulanabiliyor.”

PROF.DR. MUSTAFA OKTAY TARHAN KİMDİR?

1965 doğumlu olan Tarhan, ilk-orta ve lise öğrenimini doğum yeri olan Gölhisar/Burdur’da tamamladı. 1988 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. İki ay zorunlu hizmet sonrası, 1989-1990 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde İç Hastalıkları Asistanı olarak çalıştı. 1990-1995 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde İç Hastalıkları AD’da Araştırma ve Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. 1997-2001 yılları arasında çeşitli Kamu Kurumları Ve Özel Sağlık Kuruluşlarında İç Hastalıkları Uzmanı olarak çalıştı. 2001-2004 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Kadrosunda, İç Hastalıkları AD, Hematoloji-Onkoloji BD’ da Tıbbi Onkoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini aldı. 2004 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD, Hematoloji-Onkoloji BD’da Tıbbi Onkoloji uzmanı olarak çalıştı. n2005 ocakta İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Tıbbi Onkoloji Uzmanı olarak göreve başladı. 2007 de İç Hastalıkları alanında Doç Dr., 2008’de Tıbbi Onkoloji Klinik Şefi (Kurucu) ünvanını alarak, Tıbbi Onkoloji Kliniği’nin kurdu. Klinik Şefi olarak görev yaptığı klinikte 2011 kasımda Eğitim Görevlisi ünvanı ile kadar İdari ve Eğitim Sorumluğu yaptı.

2013’de Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü’nde Prof.Dr. ünvanı aldı. 2013-2014 yıllarında İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde de Başhekim olarak görev yaptı. 2014 Haziranda Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Onkoloji Enstitüsü Kadrosunda İç Hastalıkları AD da görevlendirildi. Ekim 2014’te Genel Dahiliye BD kurucu Bilim Dalı Başkanı oldu. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Onkoloji Enstitüsü / Prevantif Onkoloji AD’da ve Tıp Fakültesi / İç Hastalıkları AD / Genel Dahiliye BD da görevlerini sürdürmektedir. SCI ve SCI-e dergilerde altmışın üzerinde yayını olan Tarhan, çeşitli kitaplarda bölüm yazarlığı yapmıştır. Yurt içi hakemli dergilerde derleme, vaka sunumu, çalışma şeklinde yayınları mevcuttur. Tarhan, İl Kanser Danışma Kurulu üyeliği, bir dönem Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yeterlilik Kurulu üyeliği yaparak aynı zamanda İç Hastalıkları TUK-MOS Komisyonunda 2.0 ve 2.1 versiyonlarının düzenlemesinde görev yaptı. Evli bir çocuğu olan Tarhan, İngilizce, az düzeyde Fransızca bilmektedir.

Haber Merkezi