Mühendislikten tiyatroya dönüşen radikal karar

Kadın sorunlarının görünürlüğünü sağlayabileceği oyunlar yapmak amacıyla Tiyatro Nienor’u kuran tiyatro oyuncusu Ebru Sagay, tiyatrosunun tüm yükümlülüklerini tek başına karşılamakla kalmayıp tek kişilik oyunlar sergileyerek de yüksek bir performans sergiliyor


  • Oluşturulma Tarihi : 21.12.2016 09:44
  • Güncelleme Tarihi : 21.12.2016 09:44
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Mühendislikten tiyatroya dönüşen radikal karar haberinin görseli

NİLGÜN TAZE - ÖZEL HABER

Tiyatro Nienor'u 2009 yılında çalıştığı özel tiyatronun oyunlarına ara vermesinden sonra kurmaya karar veren tiyatro sanatçısı Ebru Sagay, projeler bazında ekip kurup diğer sanatçılarla ortak çalışıyor olsa da tek kişilik oyunları dahil olmak üzere tüm tiyatronun sorumluklarını tek başına taşıyor.

Mühendislikte başarılı bir kariyere sahipken radikal bir karar vererek tiyatroya dönen Sagay, bu günlerde artık sevdiği işi yapmanın keyfini çıkarıyor. Bale ile başladığı sahne yaşamına çok uzun yıllar amatör bir oyuncu olarak devam eden tiyatro oyuncusu Sagay, mühendislik okurken bile okullarda bale öğretmenliği yaptığını ve amatör olarak tiyatro ile de ilgilendiğini söyledi. Sagay, “Kendimi bildim bileli dans ediyorum. Bir Amerikan şirketinin satış bölümünde başarılı bir kariyer yapmışken istifa edip sadece tiyatro yapmaya başlamam benim için epey radikal bir karar oldu. İkiz çocuklarım 6 yaşlarındaydılar. Ailem ve çevremdeki insanlar desteklemedikleri halde, ben yapmam gerekenin bu olduğuna gönülden inandım” dedi.

İLK OYUN ‘CAMİLLE’

İzmir'de profesyonel bir tiyatroda oyunculuk yaptıktan sonra kendi idealleri doğrultusunda feminist bir oluşum olan Tiyatro Nienor'u kurduğunu ifade eden Sagay, ilk oyunu olan 'Camille' ile yolculuğuna başladığını belirterek, “Erkek egemen düzenin en trajik yaşam öykülerinden birini sahneye koymak maddi ve manevi anlamda epey zorlayıcıydı. Kurduğum ekiple bir yıla yakın çalışmanın sonucunda hem ülkemizde hem yurt dışında başarılı geçen iki sezonun ardından yeni projelerimi hayata geçirme cesaretim arttı. Sponsorsuz, sadece seyircimle ayakta durarak 7 yılı aşkın süredir oyunlar ve performanslar üretmekteyim” açıklamasını yaptı.

“TÜRK HALKI SANATA MESAFELİ”

Türkiye’de sadece tiyatroya değil, tüm sanat dallarına insanların mesafeli davrandığı bilgisini veren Sagay, şunları söyledi: “Yurt dışında oynadığım süreçlerde hissettiğim, sanat gündelik hayatlarının bir parçası gibi. Üstelik somut bir meslek olarak tiyatrocular ekmeklerini kazanıyorlar. Bu yüzden de yatırımlar yapılıyor ve bütçelerin sınırlamadığı özgür yapıtlar ortaya çıkıyor. Gittiğim festivallerde çok çarpıcı çözümlemeler izleme şansım oldu. Salonları ve teknik tasarımları işlerini ne kadar ciddiye aldıklarını kanıtlıyor. Tanıştığım sanatçılar, hayatlarını idame ettirecek parayı kazanabildikleri için sadece kendi becerilerini geliştirmek ile uğraşıyorlar. Oysa birçok ülkede oyuncunun çalışarak elde ettiği özelliklere doğuştan sahip olduğumuzu düşünüyorum. Zengin bir kültürde, birbiriyle sürekli yakın temas halinde bir halkız. Etrafınıza alıcı gözle bakarsanız ülkemizde her yer tiyatro aslında. Belki de bundan dolayı kıymeti yeterince bilinmiyor.”

 

“SANATA ÖNEM VERİLMİYOR”

Tiyatroya öncelikle ülke aydınları, siyasi ve yerel yöneticilerinin önem vermesi gerektiğini hatırlatan Sagay, Türkiye’de partiler kurulduğundan beri, kendi öngörülerine bağlı kültür politikalarını savunduğunu ifadede etti.  Sagay, “Biz sanatçılar özgürlükçü ve eşitlikçi bir yapı iktidar olmadığı için sanata dair ibareleri eksik kalmış programlardan geçerek günümüze ulaştık. Diğer yandan ülkenin ekonomisinden geçinen baş aktörlerin tiyatroya yatırım yapmadığı bir ortamda yine bunca sanatçının mücadele ettiğini görünce, umudumuzu yitirmeden üretmeye çabalıyoruz. Tiyatrolar olarak birleşerek, çözüm yollarını tartışıyoruz. Elbette tek sorun ülkemizin ekonomik düzeyinden kaynaklı değil. Okullarda sanat dersleri kaldırılmaktayken, geleceğin yetişkinlerinden sanatı algılamalarını bekleyemeyiz” ifadelerini kullandı.

“LAF SÖZLE ANLATILMAZ”

Sagay, Türkiye’de eğitim ve öğretim anlamında doğru yönelimler gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sosyal medya yöneticileri, kültür programı yayınlayan kurumlar, köşe yazarlarının da tiyatroya ilginin artması için etkin rol oynamaları gerektiğini ifade etti. Bu kadar eski tarihe sahip, milyonlarca hikayeyi barındıran bir sanat dalının kollektif bilinci şekillendirmesinde çok etkili olduğunu ve bu derinliğini düşündükçe heyecanının arttığını söyleyen Sagay, “’Laf sözle anlatılmaz’ derler. Benim sözleri gerçekleştirmek, insanlara aktarmak için en önemli aracım tiyatro oldu. Sanat 6. duyum gibi ve sürekli geliştiğimi fark ediyorum. İçinde yaşadığımız erkil dünyayı sorgulayabilmemizde de büyük bir önemi var. Tiyatro sayesinde, çalışmanın tutkuyla yapılabildiğini deneyimlemiş oldum. Karşılığından önce, üretme aşamasında yaşadıklarımdan heyecan duyuyorum. Başka işlerde hiç böyle hissetmemiştim. Hayat içinde yeni, farklı çözüm yolları olduğunu görmemi sağlıyor. İzleyicisi olmak bile gündelik hayata güzel soluklar, motivasyon ve coşku getiriyor. Oyuncu olduğum için, sağlığıma özen göstermek zorunluluğu bile bana büyük fayda sağlamış durumda” dedi.

“DEVLET DESTEĞİ ADİL DEĞİL”

Devlet desteğinin adil olduğunu sanmadığını belirten Sagay, şu ifadeleri kullandı: “Zaten eşitlikçi bir yolla dağılım yapılırsa, tiyatronun gelişmeye başladığına tanık oluruz. Şimdiye kadar 6 proje gerçekleştirdim. Aslında çoğunlukla kendim yazıp, yönetip, oynuyorum. Elbette görsel tasarım, teknik ve uygulama konularında çeşitli sanatçılarla kolektif çalışıyorum. Yani proje bazında ekipler oluşturuyorum. Örneğin Andy Warhol'ı canlandırdığım performansın rejisini Devlet Tiyatrosu'ndan Gürol Tombul yaptı. Tante Rosa'da amatör oyuncu kadınlar ile sahne aldım. Dişi projesinde bana dansçı Cansu Ergin eşlik etti.”

“EN İYİ KADIN OYUNCU ÖDÜLܔ

Çektiği kısa filmlerde çok başarılı yönetmenler ve tasarımcılar ile çalıştığını söyleyen Sagay, “Müzisyen arkadaşlarımdan her daim destek almaktayım. Tüm süreçte oyunculuk dışında, başka alanlarda çok şey öğrendim. Bence ‘Camille’ yıllar geçtikçe daha da değerleniyor. Hemen hemen her hafta hayranlarımdan biri tekrar oynamam gerektiğini hatırlatıyor. İlk oyunum, ilk göz ağrım Camille. Bu oyundaki tek kişilik performansımla 2013 yılında Direklerarası Seyircilerinden en iyi kadın oyuncu ödülü aldım. Öncelikli amacım, kendi hayallerim gibi başka kadınların da kendi hayallerini gerçekleştirebileceklerine inanmalarıydı. Daha ilk oyunda bunun artılarını hissederek başarabileceğimi gördüm. Buradan güç alarak devam ediyorum. İlk olarak, Camille Claudel’in hayatını anlattığım oyunumla başladım çünkü erkek egemen toplumun en büyük ziyanlarından biridir. Bu kadar başarılı olmasına rağmen ataerkil bireylerin onu dışlayıp akıl hastanesinde ölüme terk etmesi son derece trajiktir” açıklamasını yaptı.

İNGİLTERE’DE BIRAKILAN DEKOR

Fransız Kültür Merkezi’nin salon vererek kendisine çok büyük destekte bulunduğunu, sponsoru ve hiçbir maddi destekçisi olmadan oyunlarını izleyicileri ile buluşturmayı başardığını anlatan Sagay, başından geçen ilginç hatıraları şöyle paylaştı: “Mekan için mutlaka İzmir’de birileri bizi dinleyerek mekan verdi. Camille’i Fransız Kültür Merkezi’nde 40 kez oynadım. Bu oyunum sayesinde Avignon Tiyatro Festivali’nden davet aldım. Yazışmalarımı yapan arkadaşım Görkem ile sponsor aradık. O yıl ekibimi, dekorumu götürmek için gerekli parayı bulamadığım için Avignon’da İzmir’i temsil edemedim. Tabi bu benim için itici bir güç oldu. Oyunu İstanbul’a götürdüm. Sonra yanıma Görkem’i alıp, İngiltere’nin çeşitli şehirlerinde 1,5 ay boyunca bir turne yaptım. Ne yazık ki dekorumu İngiltere’de bıraktım. Zor bir karar verdim, ya dekorumu kolileyip götürecektim ya da yeni projemin kaynaklarını. Ben de yeni projeyi seçtim. Dekoru çöpün yanına koyup fotoğraf çektirdim ve döndüm.”

ANDY WARHOL’UN HAYATI

Sagay, İngiltere’den döndüğü hafta Ahmet Adnan Saygun Merkezi’nden kendisini aradıklarını anlatarakşunları söyledi: “‘Her hafta Cuma günlerini Camille’e ayırdık gelip oynar mısınız?’ dediler. Tabi ben ‘Dekorum yok’ diyemediğim için nazikçe ‘Yeni projeme çalışıyorum’ dedim. Ve popüler kültüre karşı bir şey yapmaya karar verdim. İşe Andy Warhol’un hayatıyla başladım. Uzun bir hazırlık dönemi oldu. Aile hayatı ve iki çocuk ile onlarca kaynağın dilimize çevrilmesi, metnin oluşturulması, dekor tasarlama, mekan ayarlama derken oyunu bir yılda çıkarabildim. Kolay bir şey değil tek başına bir kadının tiyatronun her ihtiyacını karşılaması.”

Tiyatro Nienor Yapımları:

CAMİLLE

ÇOK YAŞA ANDY WARHOL

ANDYOLOJİ: BİR WARHOL MESELİ

DİŞİ

ÖNEMSİZ BİR ÖLÜM

TANTE ROSA

ÜÇÜNCÜ TÜRLE AŞIRI YAKIN İLİŞKİLER

EGO