Ödüllere doymuyor

Bugüne kadar çektiği fotoğraflarla sayısız ödül kazanan Sualtı Fotoğraf Sanatçısı Murat Kaptan bu yıl düzenlenen Uluslararası Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme Festivali’nde 1’inci olarak, ‘Sualtında ki Nilüfer Çiçekleri’ teması ile de 2’ncilik elde etti

  • Oluşturulma Tarihi : 06.09.2017 07:15
  • Güncelleme Tarihi : 06.09.2017 07:15
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ödüllere doymuyor haberinin görseli

NİLGÜN TAZE

Sualtı Fotoğraf Sanatçısı Murat Kaptan bu yıl düzenlenen Uluslararası Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme Festivali’nde 1’inci olarak, ‘Sualtında ki Nilüfer Çiçekleri’ teması ile 2’nci oldu. Geçtiğimiz ay düzenlenen Uluslararası Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme Festivali’nde Türkiye suların da çekilmiş en iyi fotoğrafların yarıştığı portfolyo yarışmasın da 1’inciliği rakiplerine kaptırmayan Türkiye’nin tanınmış Sualtı Fotoğraf Sanatçısı Murat Kaptan, ayrıca uluslararası kategori de tüm dünyadan fotoğrafların yarıştığı Tema Kategorisi’nde ‘Sualtında ki Nilüfer Çiçekleri’ konusu ile 2’ncilik elde etti.

DALGIÇLIK

Bir İzmirli olarak deniz merakının küçük yaşlarda oluştuğunu ve bu tutkunun her zaman var olduğunu açıklayan Sualtı Fotoğraf Sanatçısı Murat Kaptan, “Ben hep deniz ile iç içe büyüdüm. Rahmetli babamın uzak yol deniz kaptanı olması ve dünya denizlerindeki maceralarını dinleyerek büyümemde elbette bu deniz aşkının oluşmasında önemli bir etken. Dalgıçlığı öğrenmek benim için çok fazla bir zaman almadı çünkü çok hevesliydim ve sürekli olarak dalışlara gidiyordum. Ne kadar fazla dalış o kadar tecrübeydi benim için. Dolayısıyla eğer merakınız varsa ve dalıştan keyif alıyorsanız, kurallara uygun bir şekilde dalışlar yaptığınız sürece dalgıçlığı çok kısa süre de çok çabuk öğrenmeniz mümkün” dedi.

SUALTI EĞİTİMLERİ

İyi bir dalgıç olmak için çok sıkı eğitimlerden geçmek gerektiğini ve öncelikle ilk başlangıç eğitimleri ile ilgili yeterlik kazandıktan sonra 1 yıldız sertifikasını almaya hak kazanılabildiğini açıklayan Kaptan, “Bunlar çeşitli beceriler ve 18 metre limitli dalışlar olarak verilen eğitimlerdir. 2 yıldız da becerilerinizin biraz daha farklı ve dalış sayınızın yeterli olması ile alakalı olarak tecrübeye ve beceriye dayalı eğitimler verilir. Lisans almak için ise bütün beceri ve tecrübeleri edinip 30 metre derinlikli derin dalış becerisini de gerçekleştirmeniz gerekmektedir. Tüm bu hayati önem taşıyan bilgi birikimlerine sahip olduktan sonra eğitmen olma yolunda ilerleyebilirsiniz” açıklamasını yaptı.

DALIŞ MERKEZLERİ

Kaptan, dalgıçlığın gerçekte pahalı bir spor dalı olmadığını ve bir dalış okulu ile çok uygun fiyatlarla dalış yapılabileceğini açıklayarak şunları söyledi: “Dalgıçlık pahalı sayılır ancak bu göreceli bir durum. Eğer siz tüm ekipmanınızı yani dalış elbisesi, dalış yeleği, maske, palet gibi ekipmanları satın alarak dalmak isterseniz pahalı gelebilir. Ancak bu malzemeleri almadan da dalış yapma imkanı sağlayan dalış merkezleri sayesin de sadece şortunuz, havlunuzu ve terliğinizi alarak da bu malzemeleri tedarik etme ve dalış yapma imkanınız her zaman mevcuttur. Ancak dalış ekipmanım kendime ait olsun derseniz bu size maliyetli bir spor olacaktır.”

DENİZ AŞKI

İzmir’in sualtı sporları ile uğraşanlar için şüphe götürmeyen bir cennet olduğunu ifade eden Kaptan, “Bence ülkemizin en iyi dalış noktaları Ege Bölgesi’nde bulunuyor. Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Kuşadası ve Foça bunlardan bazıları. Ben şu anda İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübün de Sualtı görüntüleme takım kaptanlığı ve antrenörlüğü yapmaktayım. Benim ve diğer takım arkadaşlarımın çektiği sualtı fotoğrafları belediyenin dergilerin de ve billboardlar da yayınlanıyor. Bu yayınlar sayesinde ve İzmirlilerin zaten deniz ile iç içe olmasından dolayı İzmir’de dalışa olan ilgi çok fazla” şeklinde konuştu.

BÜYÜLÜ DÜNYA

Sualtı fotoğrafçılığına ilgisinin dalış ile aynı zaman da başladığını ve sualtında bambaşka bir dünyanın kapılarının kendisine açıldığını hissettiğini açıklayan Kaptan, sualtı fotoğrafçılığına gördüklerini belgelemek adına başladığını söyledi. Kaptan, “Dalışlar da gördüğüm canlıları ve karşılaştığım olayları fotoğraflarla anlatmak daha doğru bir yol olmuştu benim için. Sualtındayken fotoğraf çekmeye başladığım da sanki bambaşka bir dünyanın kapıları açılıyor ve ben o dünyanın bir parçasıymışım gibi hareket ediyorum. Bu bana tarif edilmez bir mutluluk ve haz veriyor” ifadelerini kullandı.

ÖDÜLLÜ FOTOĞRAFLAR

Bugüne kadar edindiği deneyimler konusunda kendisini fazlasıyla şanslı hissettiğini açıklayan Kaptan engin birikimlerini şu şekilde anlattı: “Bir dalgıç ve özellikle sualtı fotoğrafçısı olarak dalınabilecek en iyi yerlerde ve en iyi fotoğraflar çekebilecek yerlerde dalarak fotoğraflar çektim. Bunların en başın da kaptan Cousteau’nun dünyadaki cennet dediği Malezya’nın Sıpadan adası vardı. Ardından Endonezya, Filipinler ve Mısır Kızıldeniz de dalışlar yaparak fotoğraflar çektim. Tabi ki çektiğim bu fotoğraflarla dünyanın çeşitli ülkelerinde üst düzey sualtı fotoğraf yarışmalarına katılarak çok sayıda ödüller aldım.”

ULUSLARARASI ÖDÜLLER

Uluslararası bir yarışma olan Yaşayan Marmara Sualtı Görüntüleme Festivali’nde Türkiye suların da çekilmiş en iyi fotoğrafların yarıştığı portfolyo yarışmasın da 1’incilik elde ettiğini açıklayan Kaptan, “Benim için bugüne kadar kazandığım en önemli sayılabilecek olan ödül buydu. Ayrıca uluslararası kategori de tüm dünyadan fotoğrafların yarıştığı Tema Kategorisi’nde ‘Sualtında ki Nilüfer Çiçekleri’ konusu ile 2’ncilik alarak kendi adıma iyi bir derece elde ettim. Sualtı fotoğrafçısı olmak isteyenlere tavsiyelerim, eğer sualtı fotoğrafçısı olacaklarsa öncelikle iyi bir dalgıç olmaları gerektiğini hatırlamalarıdır. Önce iyi bir dalgıç daha sonra iyi bir sualtı fotoğrafçısı olunabilir” dedi.

SEVGİ VE İSTEKLİLİK

Kaptan, aşama olarak iyi bir dalgıç ve fotoğrafçının temel başlangıç seviyesindeki eğitimleri bilmesinin yeterli olacağını açıklayarak, “Bir sualtı fotoğrafçısının diyafram, enstantane, ISO, kadraj ve kompozisyon bilgilerinin tam olması gerekmektedir. Kaliteli fotoğraf tabi ki kaliteli ekipman ile olur. Ancak şunu da hatırlamak gerekir ki en iyi ekipmana sahip olmak, en iyi fotoğrafı çekersiniz anlamına gelmez. Eğitim her zaman birinci sırada olmalıdır. Tabi ki dalışı ve fotoğraf çekmeyi çok sevmek gerekiyor çünkü derin bir sevgi ve isteklilik karşılaşılan zorlukların üstesinden gelebilme cesaret ve güvenini insana verebiliyor” ifadelerini kullandı.

ÇOCUKLARA ULAŞMAK

Kaptan, bugüne kadar bin dalışın üzerinde dalış yaptığını ve her dalışın kendisine özgü bir anısı ve özelliği bulunduğunu açıklayarak medeniyetin yolunun duble yollardan değil mavi yollardan geçtiğini belirtti. Eko sistemdeki döngünün temiz ve sağlıklı sular varsa devam edebileceğini belirten Kaptan, sosyal sorumluluk kapsamında gerçekleştirdiği çalışmalardan bahsederek, “Beni en çok etkileyen şey, davetli olarak gittiğimiz okullardaki çocuklarla buluştuğumuz sualtı fotoğraflarımdan oluşan sunumumu yaptığım anlardır. Sunumlarımı yaparken çocukların gözlerindeki o ışıltıyı ve hayranlığı görmek, ardından gelen sorularla çocukların doğaya olan farkındalıkların arttığını hissetmek benim bu konudaki misyonumun hedefine ulaştığını göstermesi açısından çok önemli bir andır. Eğer siz yeni nesillere her zaman görmeye imkan bulamadıkları sualtındaki canlıları gösterebilir ve bir farkındalık yaratabilirseniz doğanın ve özellikle denizlerin korunması adına büyük bir yol alabileceğinizin göstergesi olacaktır. Eğer biz çevreye duyarlı yeni nesiller yetiştiremezsek yaşanacak bir dünyamız olamaz” açıklamasını yaptı.

SU ALTI FOTOĞRAFÇILIĞININ TARİHÇESİ

19. yüzyılın ortalarında su altında fotoğraf çekim denemelerine çeşitli problemlere rağmen devam edildi. 1856 yılında William Thompson, İngiltere’nin güneyindeki Wey boğazında bulunan ve yüzeyden 6m (20 ft.) derinlikteki yıkılmış köprüyü karanlık bir şekilde fotoğrafladı. 1875 yılında Eadweard Muybridge sualtında çeşitli çekim denemeleri yaptı. Bu işlemler 1890 yılının başlarında Louis Boutan tarafından geliştirilmeye çalışıldı. 1893 – 1899 yılları arasında doğal ve yapay ışık kullanılarak başarılı fotoğraflar çekildi. Louis Boutan, 1899 yılında bir gece dalışı gerçekleştirerek, 50 m. derinlik limitlerinde güç bataryaları, kavisli lamba ve su geçirmez kap kullanarak sualtındaki bitki örtüsünü görüntülemeyi başardı. 1926 yılında W. H. Longley ve National Geographic fotoğrafçılarından Charles Martin su altında renksiz fotoğraflar çekerek bu fotoğrafları 1927 yılının Ocak ayında yayımlamışlar.

1930, 1940 ve 1950’li yıllarda üç önemli alanda gelişmeye imza atıldı. Bunlar; okyanusların derinliklerinin araştırılmasıydı. Bunlar, 40 mt. (130 ft.) derinlik limitlerinde hareketi ve fotoğrafçılığı kolaylaştıracak donanımların icadı ve stroboskopik ışık sistemlerinin buluşu oldu. Jacques-Yves Cousteau (1910–97) ile Harold Edgerton uzun yıllar ortaklık yaparak su altında kullanılan ışık donanımları ile Akdeniz ve Andes’te bulunan Titicaca gölünde yaptıkları denemelerde sonar arama cihazını geliştirdiler. Cousteau aynı zamanda, Belçikalı Jean de Wouters ile birlikte çalışarak 35mm su altı kamerasını geliştirdi. Tasarlanan bu dizayn Nippon Kogaku tarafından 1963 yılında Nikonos adı altında suya indirildi.