Piyanonun ‘engel’siz kahramanı: Herkesten daha hızlıyım

Piyanonun ‘engel’siz kahramanı Emirali, müziğiyle engelini değil yeteneğini konuşturuyor. Tekerlekli sandalyesini bir avantaj olarak gören genç piyanist, paylaştığı ters köşe videolarla dinleyenleri şaşkına çeviriyor

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Piyanonun ‘engel’siz kahramanı: Herkesten daha hızlıyım haberinin görseli

GÖNÜL MORSÜNBÜL- ÖZEL HABER 

İzmir’de yaşayan Emirali Najjariyeh; babası tarafından Türk, anne tarafından ise İranlı.20 yaşında olan Emirali, ailesinin tek çocuğu olarak Türk ve Fars kültürünün zenginliğiiçinde büyüdü. Doğuştan bir hastalık olan Spina Bifida hastası Emiarali’nin müzikle olan yolculuğu, ailesinin yönlendirmesiyle başladı. Babasının bir tanıdığı, Yunan piyanist Yanni’nin bir CD’sini hediye ederek Emirali’nin müziğe ilgisinin olup olmadığının anlaşılmasını önerdi. O anı anlatan genç müzisyen, “Yanni’nin‘Nostalgia’ adlı eserini 4 yaşındayken duydum. Hayatımda duyduğum ilk piyano sesi oydu” diyerek müziğe olan tutkusunun o an başladığını ifade etti. Sokak müzisyenliğinin ardından dijital dünyada içerikler üreten Emirali, çektiği ters köşe videolarla izleyenlerden tam not alıyor. ‘hero.of.piano’ yani ‘piyano kahramanı’ adlı Instagram hesabını kullanan genç piyanist, “Ben bir süper kahraman değilim. Buradaki pelerinli bir kahramanlık hikayesi değil; piyano dünyasında yapılmamışı başarmaya adanmış bir yol. Engelime takılıp kalmak yerine hayatıma odaklandığım, potansiyelimin çürümesine izin vermediğim için bir kahraman olabilirim” sözleriyle yeteneğinipaylaşıyor.

gonul

TUHAF BİR ÇOCUKTUM

Yeteneğinin ailesi tarafından keşfedilmesinin büyük bir şans olduğunu dile getiren genç piyanist Emirali, babası sayesinde piyano çalmaya başladığını ifade etti. 15 yıldır müzikle uğraşan Emirali, çocukken merak duygusu nedeniyle biraz tuhaf bir çocuk olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Merak duygum çok yüksekti. Prize tornavida sokmaktan televizyonun içinde acaba ne var diye düşünüp, açmaya kadar… Babam da korkuyordu o zamanlar. ‘Bu çocuktan ne çıkar acaba? Dünyayı bozmak mı istiyor yoksa yaratmak mı istiyor?’ diye.Yanni’yi dinledikten sonra müziğe olan ilgim anlaşılmıştı. Piyanoyu, enstrüman olarak gördüğüm anda çok şık bulduğumu söyleyebilirim. Siyah ve beyaz renkleri beni çok etkilemişti. Babam müzik öğretmeniydi. Gitar ve erbana çalıyordu. Sonra benim için önce piyanoyu öğrendi sonra da bana öğretti. Babam neredeyse tüm enstrümanları bana tanıttı. Önce flüt çaldım, gitar ve ukuleleyi denedim ama uyum sorunları nedeniyle bıraktım. Keman ise sol kulağımı etkilediği için vazgeçtim. Kendimi en iyi ifade edebileceğim enstrümanın piyano olduğuna karar verdim. Piyano ile notaları çalmaktan çok müziği hissettiğimi fark etmiştim. Piyanoya dokunmak, bir sevgiliye dokunmak gibi. Biriyle el ele tutuşmanın verdiği güç gibi. El sıkışınca biriyle kurduğunuz bağ gibi. Yani piyano benim için 88 tane siyah- beyaz tuştan çok daha fazlası.”

baba

‘BU ÇOCUK PİYANO ÇALAMAZ’ DEDİLER

Piyanoyu çalmaya başlamak istediğinde, babasının görüştüğü müzik hocalarının fiziksel durumunu gerekçe göstererek “Pedala basacak gücü yok, bu çocuk piyano çalamaz” dediğini aktaran genç müzisyen bu sözlerinin babasını durdurmadığını ifade ederek şunları söyledi: “Eve geldiğimizde babam bana, ‘Emirali piyano çalmak istiyor musun?’ diye sorduğunda babama ‘Nasıl çalacağım?’ diye sormuştum. O da bana ‘Sen gerçekten istiyor musun?’ diye sordu. Benim ‘Evet’ demem ile müzik yolculuğumun önündeki engeller de kalkmış oldu. Babam bana bir org aldı. O günlere dair bir fotoğrafım da var. Yerde oturmuş ve tuşlara dokunmaya başlamışım. Annem ise daha sonra hatırlamam için o anı çekmiş...”

cocuk

GÜCÜMÜN KAYNAĞI: BABAM

Piyano eğitimi boyunca zaman zaman zorluklar yaşadığını dile getirenEmirali, pes etmek yerine babasının desteğiyle her defasında yeniden denediğini söyledi. Babasının kendisini en iyi anlayan kişi olduğunu aktaran genç müzisyen, “Babam bana hep daha derinden bakmaya çalıştı. 3 aylık olduğumdan itibaren babamın benimle bir birey gibi iletişim kurduğunu söylerlerdi. Ben de babamı hep dinlerdim. Babam çözüm odaklı birisi. Ne zaman umutsuzluğa düşsem veya bir sorunla karşılaşsam babam fikirleriyle hemen o sorunu veya duyguyu aşmamı sağlıyor. Babam sayesinde hayatım hep olumlu anlamda değişiyor. En büyük destekçilerim annem ve babam. Kıran oldu, yıpratan oldu, hakaret eden bile oldu. Babam beni çok güçlü bir insan olarak yetiştirdi. Babam 47 yaşında hayatı çok iyi bilen bir insan. İçimde kırık bir duygu olmasın, daha çok mutlu olayım diye hepmücadele etti. Bir babam var belki ama hayatıma bin desteği oldu”dedi. 

pyanıst

İZMİR’İN İLK SOKAK PİYANİSTİ 

İran’dan Türkiye’ye gelerek İzmir’de yaşamaya başlayan Emirali, “İzmir İran’daki şehrime benzediği için çok sevdim. Yaklaşık 10 yıldır İzmir’de yaşıyorum. İzmir’e geldikten 3 yıl sonra sokak müziği yapmaya başladım. 7 yıl boyunca sadece haftada bir gün dışında her gün kendimle beraber yaklaşık 150 kilo eşya taşıyordum. Git gel yapa yapa kaslarım daha çok güçlendi. İnsanlarla iletişimim gelişti. Bu anlamda sokak bana çok şey kattı. Ama konfor açısından düşünürsek sokak çok da kolay bir yer değil. İzmir’in ilk sokak piyanisti oldum. Yaklaşık 4 yıl önce İzmir’in eski Valisi Yavuz Selim Köşger tarafından kentin ilk sokak piyanisti takdirini aldım. İlk yaptığım besteyi o etkinlikte çaldım. Ayrıca sokakta müzik yapan en genç ve en etkili piyanistödülünü de aldım. Alsancak Gençlik Merkezi’nin en etkileyici piyanisti olarak anıldım” dedi. 

PİYANOYLA ‘HALAY ÇAL’ İSTEĞİ

Genç piyanist Emirali, İzmir’in müzik kültürü açısından büyük bir potansiyele sahip olmasına rağmen bu zenginliğin yeterince değerlendirilemediğini düşünüyor. “İzmir gibi bir şehir müziğin başkenti olabilecekken, bu konuda çalışmalar yeterli düzeyde değil” diyen Emirali, kentin göç alması nedeniyle müzik zevklerinin çeşitlilik gösterdiğini ifade etti.Sokakta piyano çaldığı sırada insanların tepkilerini gözlemlediğini belirten Emirali, “Piyano çalarken halay çektirmemi ya da arabesk çalmamı isteyenler oluyor. İzmir halkının klasik müziğe uzak olmasının sebeplerini anlayabiliyorum ama bunun değişebileceğine de inanıyorum” dedi. Sokakta piyano çalarken insanların ilk başta şaşırdığını anlatan Emirali, “Beni görünce ‘Bu ne?’ diye soran çok oldu. Türkü, pop, caz söyleyen; saz, gitar, klarnet çalan müzisyenler vardı ama sokakta piyano çalan tek kişiydim. Bu da beni diğerlerinden farklı kılıyordu ve insanların ilgisini çekiyordu. Bu anlamda biraz da olsa katkı sağlayabildiysem ne mutlu bana” dedi.

TERS KÖŞEVİDEOLAR NASIL OLUŞTU?

Sosyal medyada video paylaşma fikrini babasından aldığını söyleyen Emirali, “5 sene boyunca sosyal medyadaki sayfamı yönlendiriyordum. Takipçi sayım da oldukça sınırlıydı. Nasıl daha fazla dikkat çekerim? Nasıl daha fazla tanınabilirim? diye düşünürken umutsuzluğa düşmüştüm. ‘Baba ben hiçbir şey yapamayacağım, çok beceriksiz bir çocuğum’ dedim. Babam da, ‘Sen çok becerikli bir çocuksun. Sana bir fikir vereceğim. Al eline bir kamera ve insanlara ter köşe yaparak şaşırt’ dedi. Nasıl yani? diye sorduğumda: ‘Git bir mağazada ben çalmayı bilmiyorum de. Herkes ters ters bakmaya başlayınca bir anda müziğe başla.’ Fikir böyle oluştu. İlk çektiğim video bir gün içerisinde 1 milyon izlendi” dedi. 

FENOMEN OLMA DERDİM YOK

İzmir’de çoğu insanınkendisini sosyal medyadan ziyade sokaklardan bildiğini ifade eden genç piyanist Emirali, sosyal medyadaki başarısının temelinde sokak müzisyenliğinin olduğunu vurgulayarak, “Sokaktan çıkıp aslında başka bir sokağa yani dijital medyaya girmiş oldum. Ve burada ‘Biz seni tanıyoruz’ demeleri hoşuma gidiyor. Sosyal medyayı sanatımı göstermek, farkındalık yaratmak için kullanıyorum. Takipçi kazanmak, fenomen olmak gibi bir derdim yok. Ben müzikle hayata dair bir şeyler anlatıyorum. İnsanların bunu görmesi, beğenmesi, yorumda bulunması beni çok mutlu ediyor. Çok güzel çaldığımı söyleyenler, tavsiyelerde bulunanlar oluyor. Profesyonel olarak müzikle uğraşan birçok insanla birlikte müzik yapma imkanı doğuyor. Sosyal medyada beni gördükten sonra çalıştığım mekanlara gelen ünlü isimler veya müzisyenler oluyor. Onları bir anda karşımda görmek benim için de sürpriz oluyor. Hayatın bu yönünü çok seviyorum. Hiç beklemediğiniz bir anda hayat size sürprizler yapabiliyor. Tabi sosyal medya bu olasılıkları artırma açısından büyük yarar sağlıyor. Videolarım genellikle doğal ortamda çekiliyor. Çaldığım mekanlara önceden kameraları yerleştiriyorum. İnsanlar tesadüfen ya da beni sosyal medyadan görerek gelip yaptığım müziğe eşlik ediyor. Bu nedenle gittiğim her yere kameralarımı götürmeye çalışıyorum. Hayatın sürprizlerini kaçırmak istemiyorum”dedi.

YÜRÜYEMEDİĞİME İNANMAYANLAR VAR

Genç piyanist Emirali, sosyal medyada zaman zaman olumsuz tepkiler aldığını da belirterek şunları söyledi: “Videolarım için kurgu diyenler, müziğimi beğenmeyenler de oluyor. Ama benim olumsuz yorumlara değil olumsuz insanlara karşı genel bir tavrım var: Onlara zamanımı vermemek, ciddiye almamak... Yalnız bazen şu tarz yorumlara üzülmüyor değilim. Şöyle yorumlar alıyorum: ‘Abi sen engelli değilsin. Bir gün sandalyeden kalkıp bizi trolleyeceksin.’ Hem çok gülüyorum hem de insanlar ters köşe yapıyorum diye beni ‘yalancı’ olarak mı görüyor acaba? diye düşünmeden de yapamıyorum.

İNSANA SAYGI ENGELİNDEN ÖNCE GELİR

“Benim için ‘engel’ diye bir şey yok” diyen Emirali, hayata olumlu bakış açısını şu sözlerle anlattı: “Fiziksel olarak sağlıklı insanların çoğu olmayan derdini düşünüyor. Ben ise fiziksel olarak olan derdimi düşünmeden müziğimi yapıyorum. Tekerlekli sandalye düşünüldüğü kadar olumsuz bir şey değil aslında. Tekerlekli sandalye ile çok rahatım, oturuyorum kendisi gidiyor. Ayakkabılarım eskimiyor. Tekerlekli sandalyemle herkesten daha hızlı ve öfkeliyim. Tekerlekli sandalyem piyanoyu daha parlak gösteriyor, sandalyeyi kendim için bir avantaj olarak görüyorum. Ben sorun yaratanların tarafında değil, sorunlara çözüm üretmeye çalışanların tarafındayım.”Engellilere yaklaşım konusunda da uyarılarda bulunan sanatçı, “Engellilere neden engelli olduklarını sormayın. Karşınızdaki kişi anlatmak isterse zaten siz sormadan anlatır. İnsana saygı, kişinin engelinden önce gelir. Bu sınıra dikkat etmenin önemli bir incelik olduğunu düşünüyorum” dedi.

AMACIM: DÜNYADA İZ BIRAKMAK

Hayattaki amacının dünyada bir iz bırakmak olduğuna vurgulayan genç piyanist Emirali, yaşamı ve müziğiyle toplumda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. “Piyano benim için bir aşk gibidir; bulduğum zaman çalarım, olmadığı zaman ise hep onu düşünürüm” diyen müzisyen sözlerini şöyle sürdürdü: “Müzik belli saatlerde yaptığım bir işten öte neredeyse tüm günümü kapsayan bir tutku. Şu an sizinle sohbet ederken bile zihnim arkada çalan müziğin ritmini tutuyor. Sabah uyandığım andan akşam uyuyana kadar müzikle olan ilişkim durmadan devam ediyor. En çok da çocuklara örnek olduğumu duymak beni mutlu ediyor. Ürettiğim müziğin, oluşturduğum içeriğin fayda sağlamasını istiyorum. İnsanların bana bakıp, ‘Bu adam bu engeliyle piyano çalabiliyorsa ‘Ben de yaparım’ duygusunu oluşturmak istiyorum.” 

ÖZEL ORKESTRAMI KURMAK İSTİYORUM

Önce İzmir’de, ardından Türkiye’de ve en sonunda dünya çapında kendi özel orkestrasını kurma hayalini dile getiren Emirali, “Rock, pop, cazz, blues, modern klasik ve klasik tarzlarda çalmak istiyorum. Batı’ya Doğu müziğinin, sanatının ne kadar güçlü ve derinlikli olduğunu göstermek istiyorum. Doğu müziğinde makamlar çok daha geniş. İran’ın, Türkiye’nin müziği çok zengin. İki ülke de müzik açısından çok yetenekli. Bunu fark etmek, müziği çeşitlendirmek ve kendine güvenmek gerektiğini düşünüyorum” dedi.

ASIL KAHRAMAN PİYANONUN KENDİSİ

Kendisine ‘piyano kahramanı’ olarak seslenildiğini aktaran Emirali şunları söyledi: “Sosyal medyada sayfam için bir isim arıyordum. Bir takipçim“hero.of.piano” yani ‘piyano kahramanı’ ismini önerdi. Benim de çok hoşuma gitti. Kahraman olmayı elbette çok isterim, ama süper kahraman olamam.Buradaki pelerinli bir kahramanlık hikayesi değil; piyano dünyasında yapılmamışı başarmaya adanmış bir yol. Bu hikayede asıl kahramanın piyano olduğunu göstermek istiyorum. Piyano kahramanı olarak tanınsam da gerçek kahraman, piyanonun kendisi.Ben engelli bir bireyim ve piyano, bana engelimin olmadığını en güçlü şekilde anlatan kahramanım oldu. Kimsenin değil, kendimin kahramanıyım. Engelime takılıp kalmak yerine hayatıma odaklandığım, potansiyelimin çürümesine izin vermediğim için bir kahraman olabilirim.”

 

Kaynak : HABER MERKEZİ

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.