Sayfa Yükleniyor...
Genç yaşına rağmen kazandığı ödül ve başarılarla kendisini uluslararası arenada kanıtlayan İzmirli piyanist Ege Emlek ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik
EMİRCAN IŞILDAK ÖZEL HABER
Ülkesinin Müziğini En İyi Yorumlayan Yorumcu ödülüyle genç yaşında müziğini ve kendisini kanıtlayan, utangaç ve içine kapanık çocukluk döneminden, binlerce kişiye henüz 16 yaşındayken resitaller sunan bir sanatçı haline gelen genç piyanist Ege Emlek ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Ülkemiz adına gelecek vadeden bir müzisyen olan Emlek ile piyanoya başlamasından, kazandığı ödüllere, piyanonun ve müziğin kişisel gelişime olan katkılarına kadar birçok konuda konuştuk.
PİYANO HER ZAMAN İLGİMİ ÇEKMİŞTİR
Emlek konuşmasına müziğe nasıl adım attığıyla ilgili bilgi vererek başladı. Bale eğitimi sırasında piyanoyla tanıştığını ifade eden Emlek, 1993 yılında İzmirde doğdum. Öğretmen bir annenin, mühendis bir babanın kızıyım. Sanatla tanışmam 4 yaşında baleye başlamam ile oldu. İyi bir balerin olma hayaliyle yola çıkmıştım. Müziğe olan ilgim hakkında ilk hatırladığım, bale derslerimle ilişkiliydi. Bale yaparken bir yandan gözüm piyanistin parmaklarındaydı, piyano her zaman ilgimi çekerdi. Nasıl çaldığını gözlemler, ders bitiminde de denemeye çalışırdım. Daha sonra balede yoğun çalışma ve zorlamadan dolayı ayağımda stres kırığı oluştu. Ayağım bir ay alçıda kaldı. Doktor her zaman tekrarlayabilecek bir şey olduğunu, bu yüzden baleye devam etmemem gerektiğini söylediğinde 11 yaşındaydım. Bu süre zarfında bale çalışmalarımız da haftanın 5 günü çok yoğun bir şekilde ilerliyordu. Alçının ilk zamanları bale derslerine gidip piyanistin yanında bir sandalyede oturup bale derslerini izliyordum. Fakat daha sonra kendimi dersi değil de her defasında piyanisti izlerken buluyordum. Ayağım alçıdayken Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarında hobi kursiyeri olarak derslere başladım. Git gide piyanoya olan ilgim artıyor, balede boş zamanlarımda hemen piyanoya geçiyor ve çalmaya başlıyordum. Konservatuvar lise devresine bale bölümünden girerek bir sene okuduktan sonra piyano bölümüne Yrd.Doç.Dr. Demet Eytemizin öğrencisi olarak geçiş yaptım. Lise ve lisans eğitimlerim sonrası bu sene itibariyle de konservatuvardan mezun oldum dedi.
USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ
Müzik eğitiminde eğitmenin önemine vurgu yapan Emlek, Konservatuvar ve müzik eğitimi bir hayli zor ve çokça fedakarlık isteyen bir eğitim. Kısaca bahsetmem gerekirse, küçük yaşlardan başlayan bir eğitim olduğundan hayatımıza dair tüm evreleri geçirdiğimiz bir yer oluyor. Kendimizi tanıma, görüşlerimizi ve fikirlerimizi oluşturma, vizyonumuzu belirleme gibi şeylere doğrudan etki ediyor. Bu süreç uzun ve zorlu bir süreç, başarı da maalesef ki çalışma evresinde kötü ve stresli günler geçirmeden elde edilemiyor. İşte tam da burada eğitmenin önemi daha çok ortaya çıkıyor. Bu süreci ancak onun desteği, stres yönetimi, planlı çalışma ve motiveyle atlatabiliyorsunuz. Enstrüman derslerimiz birebir yapıldığı için öğretmen-öğrenciden çok usta-çırak ilişkisi oluyor. Bizim mesleğimizde öğretmenlik yalnızca enstrüman çalmayı öğretmek, iyi müzik icra eden müzisyenler yetiştirmek demek değil, her yönümüzle donanımlı sanatçılar yetiştirmek anlamına geliyor. Bu bazen rol model olarak, bazen tecrübelerin aktarımı olarak bazen de bizi zorlasa dahi bizim için iyi olanı adımıza karar vererek olabiliyor. İyi bir okul, iyi bir eğitime yaklaştırabilir ama bizde asıl olan iyi bir öğretmendir, eğitmendir. Öğretmenim Yrd.Doç.Dr. Demet Eytemiz derslerimin, yoğun mesleki çalışmalarımızın yanı sıra hayatımın her ayrıntısıyla, mesleğimi, beni etkileyebilecek her türlü konuyla birebir ilgilenmiştir. Onun desteğini de her zaman yanımda hissetmişimdir dedi.
AİLE DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ
Emlek, mesleki kariyerinde ailesinden ve öğretmeninden gördüğü desteğin de altını çizerek, Mesleğimize küçük yaşta karar verip kendimize bir yol çizdiğimiz için bu yolda ailenin vereceği destek çok büyük önem taşıyor. Ailem çalışmalarımı destekleyip, her zaman her konuda hiçbir desteği benden esirgemedi. Bu anlamda ailemin çok büyük desteğini ve ilgisini gördüm diyebilirim. Kısacası bu işte öğretmen, öğrencinin çalışması ve ailenin desteği ayrılamaz bir bütünü teşkil ediyor. Dolayısıyla ben de aileme ve öğretmenim Demet Eytemize emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum şeklinde konuştu.
İLK GÜNKÜ HEYECANA SAHİBİM
İlk resitalini henüz 16 yaşında veren Emlek, sahnede yaşadığı heyecanı da dile getirdi. Bu anlamda çalışmalarını kitlelere dinletebilmenin verdiği duyguya da atıf yapan Emlek, İlk resitalimi okulun lise devresine girdiğim sene verdim. Bu işin sahne performansı buz dağının görünen kısmı gibidir. O sahne performansının arkasında aylarca düzenli çalışma, zor ve stresli saatler ve büyük bir emek vardır. İşimizi sergilediğimiz yer sahne ve sahne de aynı çalışmalarımız gibi tecrübe edildikçe gelişen, mesleğimizin parçalarından biri olarak görülür. Hatta mesleğin en büyük parçası olarak da tanımlayabiliriz. Bugün yine sahneye her çıkışımda, 16 yaşımda çıktığım ilk günkü heyecanı taşıyorum. Aynı şekilde heyecanlanıyorum. Fakat piyano taburesine oturduğum an aklımdan tek geçen müziğimi dinletmek, hissettirebilmek oluyor. Karşı tarafa bu duyguyu aktarabilmek için heyecan bir aracı bile olabiliyor. Her şekliyle de sahnede olmak, müziğini dinlettirmek ve beğenilmek mükemmel bir his yorumunu yaptı.
İDİL BİRET EN DEĞERLİ YORUMCULARIMIZDAN
Örnek aldığı müzisyenleri de söyleyen Emlek, Yorumlamaktan en keyif duyduğum, kendime en yakın hissettiğim besteci şüphesiz ki Sergei Rachmaninoff. Kendisi için 1873-1943 yılları arasında yaşamış bir geç romantik dönem bestecisi diyebiliriz. Rachmaninoff'u günümüzde en iyi yorumlayan piyanist olarak da Lugansky'i görüyorum. Aslında farklı yorumculardan farklı dönem bestecilerini dinliyorum. Chopin dinleyeceksem Zimerman'dan, Beethoven'ı Daniel Barenboim'den, teknik bir etüt dinleyeceksem Valentina Lisitza'dan dinlemeyi tercih ediyorum. Yine bu kategoride genç piyanistlerden Yuja Wangı da sayabilirim. Martha Argerich efsanevi bir piyanist benim için. Ayrıca İdil Biret de bence repertuarıyla dünya üzerindeki en değerli yorumculardan, ülkemizin en önemli sanatçılarından biridir dedi.
TARİFSİZ DUYGULAR
Yurtdışında aldığı ödüllerle ilgili de bilgi veren Emlek, Evrensel bir iş icra ediyoruz. Bu yüzden yaptığımız işle uluslararası platformlarda bulunmak, bizimle aynı işi yapan ancak farklı donamım ve seviyede insanlar tanıyarak kendimizi değerlendirmemizi sağlıyor. Aynı zamanda müzik adına paylaşımlarla bu tür etkinliklerin bizlere sanatsal anlamda çok katkısı oluyor. İtalya'daki yarışma da prova şansımızın dakikalarla sınırlı olduğu, gerçekten seviyenin yüksek olduğu bir yarışmaydı. Yaş kategorilerine göre birçok grup vardı, ben yarışmama kadar benim alt kategorilerimi dinlediğimde dahi bunu görebiliyordum. İyi bir hazırlık süreciyle, yoğun bir çalışma döneminden çıkıp yarışmaya gitmiştim. Bu nedenle yarışma için umutsuz değildim ancak zor olduğunun farkındaydım. Ödül töreninde İkincilik ödülü olarak adım okunduğunda çok mutlu oldum ve heyecanlandım. Sahneye çıktığım zaman ise ikinciliğime ek olarak Fazıl Say'ın Nazım adlı eseriyle Ülkesinin müziğini en iyi yorumlayan yorumcusu ödülünü de kazandığım söylendi. O anı tarif etmek sanırım çok zor. Bir dakikalık alkış, tüm geçirdiğim zor, yoğun, stresli çalışma saatlerini silip gitmişti. Sahneden iner inmez yaptığım ilk iş, benimle aynı duyguları paylaşan Demet hocamı aramak oldu. Bu ortak sevincimiz, emeğimizin bir karşılığıydı. Türkiye'ye döndüğümde ise İtalya'da aldığım ödül hakkında çıkan gazete haberini Fazıl Say'ın sosyal medya hesabında paylaşmasıyla onurum ikiye katlandı. Bunlar gerçekten unutamayacağım tarifsiz duygulardır ifadesini kullandı.
PİYANO GELİŞİME KATKI SAĞLIYOR
Piyano çalmanın kişisel gelişime olan katkılarına da değinen Emlek, Müzik aleti çalmanın IQ ve beyni kullanma üzerindeki etkisini konu alan birçok araştırma bulunuyor. Özellikle de piyano iki elin ayrı kullanımını gerektiren bir enstrüman olduğu için bu alanda üzerinde sayısızca çalışma yapılmaktadır. Dil öğrenimi, matematik ve sembol içeren derslerde de enstrüman çalmanın olumlu yöndeki etkisi kanıtlanmıştır. Elbette ki bu açıdan faydası büyük ancak tek etkisi, yararı bu değildir. Çocukların sosyal yönüne de aynı oranda etkisi olduğunu düşünüyorum. Kendimden örnek vermem gerekirse, ben içine kapanık, pek iletişime geçmeyi sevmeyen bir çocuktum. Ailem, insanlarla iletişime geçmem, toplu uğraşılarda bulunmam ve özgüvenimin gelişmesi amacıyla beni birçok kursa götürdü. Hayatımda büyük yeri olan bale de bunlardan biriydi. Ben sosyal olmayan, topluluklardan kaçan bir çocukken şu anda binlerce kişi önünde sahneye çıkıp, müziğini dinletebilen, alkışlardan keyif alan biri oldum. Bir başka açıdan da kültürel olarak bunu en sağlam şekilde yaşatabilmenin yolunun yeni nesli henüz küçük yaşlarda sanat ile tanıştırmaktan geçtiğini düşünüyorum. Bu eğitimler küçük yaşta başladığı için ailelere çok büyük görev düşüyor. Sanata ve sanatçıya değer veren bir toplum için tohumlar ancak bu şekilde atılabilir diye düşünüyorum dedi.
YENİ BAŞLAYANLARA TAVSİYE
Müzik sabır, özveri ve çalışma gerektiren bir uğraşı. Yeni başlayanlara önerim, fazla tekrar gerektirdiği, zor ve yavaş ilerlediği için hemen vazgeçmemeleri olacaktır. Eğer biraz sabrederlerse, düzenli çalışmayla bu işten ne kadar keyif alınabileceğini görebilirler. Hep küçük yaş dedik ama bu aynı zamanda mükemmel bir hobi olduğu için müziğe başlamanın yaşının olmadığını düşünüyorum. İçinizde müziği hissettiğiniz, yapmak istediğiniz her an bu işe başlamak için doğru zamandır. Bu konuda güzel bir anım var; 2013te Avusturyanın Salzburg kentinde 10 günlük bir müzik yaz kursuna gittim. Bu aslında yaz boyu devam eden, piyanodan viyolonsele, kemandan flüte birçok enstrümanı kapsayan, dünyanın her yerinden katılımcılara açık büyük bir kurs. Ders almak istediğimiz hocanın orada bulunma tarihlerine göre bir dönem saptıyoruz. Dersler dinleyicilere açık bir şekilde yapılıyor. Kendi dersimiz ve çalışmamızdan artakalan zamanlarda başka müzisyenleri dinleyebiliyoruz. Yine başka müzisyenleri dinlediğimiz derslerin birinde piyanist ile çalışan tahminim 60 yaşlarında bir bayan vardı. İlk gördüğümüzde çok şaşırmakla birlikte bu işi hobi olarak yaptığını öğrenince şaşkınlığımız iki katına çıktı. Gerçekten beni etkileyen olaylardan bir tanesidir. Bu işe başlamanın, keyif almanın yaşı yok. Yeter ki isteyelim diyen Emlek, müziğe hevesli olanlara da bu şekilde tavsiyelerde bulundu.
Haber Merkezi