TİYATROYA ADANMIŞ BİR HAYAT

İzmir Devlet Tiyatrosunun emektar sahne amiriyken 34 yıllık mesleki deneyimiyle geçtiğimiz günlerde emekli olan Feyyaz Yükselen ile tiyatronun seyirciye buluşma serüvenini konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 04.04.2017 07:53
  • Güncelleme Tarihi : 04.04.2017 07:53
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
TİYATROYA ADANMIŞ BİR HAYAT

EMİRCAN IŞILDAK – ÖZEL RÖPORTAJ

İzmir Devlet Tiyatrosu ve Diyarbakır Devlet Tiyatrosunda uzun yıllar görev yapmış, sahne amiri olarak oyunların perde arkasında ve tiyatronun mutfağında yer alan Feyyaz Yükselen ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Tiyatroya ve sahnelere 34 yılını ayıran, her gün yepyeni bir heyecan ve umutla oyunların hazırlanması için sahne arkasında ter döküp emek harcayan Yükselen ile bir oyunun seyirciyle buluşmasına kadar geçen serüveni konuştuk.

YÜREĞİNİZ AMATÖR OLSUN

Meslek hayatı boyunca kendisinde özel yeri olan oyunlardan, tiyatronun teknik bilgilerine kadar önemli konularda samimi açıklamalarda bulunan Yükselen’in tiyatroya gönül veren yeni başlayanlara da tavsiyesi oldu: “Profesyonelce düşünün ancak yüreğiniz amatör olsun!”

Feyyaz Yükselen’i tanıyalım. Feyyaz Yükselen kimdir? Tiyatroya nasıl başladınız?

1977 yılında açılan bir sınavla Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Ana Sanat Dalı Dramatik Yazarlık Bölümüne girdim. 1982’de mezun olduktan sonra yüksek lisans sınavına girdim. Yüksek lisansımın son dönemlerinde İzmir Devlet Tiyatrosunda sözleşmeli personel olarak çalıştım. Hem kuramsal çalışmaların içinde bulundum hem de sahneye çıkıp oyunlarda görev yaptım. 11 farklı oyunda sözleşmeli olarak sahneye çıkıp oyunculuk yaptım. 1988 yılında askerden döndüğümde yeni açılmakta olan Diyarbakır Devlet Tiyatrosunun sınavına girdim. Sahne amiri olarak sınavı kazandım. Sonra da Diyarbakır serüvenim başladı. 1988 yılından 1993’e kadar orada sahne amirliği yaptım. O yıldan sonra tekrar İzmir’e geri döndüm. 16 Ocak 2017 tarihinde de kendi isteğimle emekliye ayrıldım.

Seyirciler tiyatroyu yalnızca sahneden görürler. Bize biraz işin mutfağından bahseder misiniz? Bir oyun hangi aşamalardan geçip seyircinin karşısına çıkar?

Devlet tiyatrolarında genel anlayış şudur: Bir oyun genel müdürlükten onay aldıktan sonra kadro olarak panoya asılır ve okuma provası ilan edilir. Oyunun metinleri görevlilere dağıtılır. Okuma provasından itibaren bir hafta kadar okumalar sürer ve oyuncular, dekoratör, kreatör, ışık uzmanı, kondüvit, suflöz ile sahne amiri masa başı çalışması yaparlar. Metin değerlendirilir, oyun üzerinde metnin çözümü araştırılır. Daha sonra ezber ve okuma çalışmaları devam eder. Yaklaşık bir hafta sonra sahneye inilir. İlk olarak maket dekor, geçici parçalar kullanılarak ilk provalar başlar. Giderek tempo kazanılır. Bir oyunun yaklaşık olarak seyirciye çıkma süresi 35 ila 45 gün sürebilir. Sahnede oyuncular oyunu çalışırlarken, mutfak çalışmaları da devam eder. Eskizler çizilir, yönetmenle görüşmeler yapılır. Çizimler makete dönüşür ve yönetmen onayıyla birlikte atölyelerde dekor imalatları yapılır. Kostüm kreatörleri de çizimleri yapar ve dikimler gerçekleştirilir. Kondüvit müzikleri ayarlar, oyunun efektlerini oluşturur. Akış provalarından sonra genel prova dediğimiz 4 adet prova yapılır. Son genel prova durdurulmadan oyun şeklinde icra edilir. Bir de geleneğimiz vardır; Son genel provaya yönetmen seyirciyi de ücretsiz davet eder. Seyircilerin tepkilerini, geri bildirimlerini ölçer. Son olarak da prömiyer başlar ve emekler seyircinin karşısına çıkar.

Tiyatronun perde arkası nasıl işliyor? Bir oyunda görevli olanlar ne gibi aksiyon içerisinde oluyorlar?

Sahne amiri bir oyunun sorunsuz şekilde ilerlemesi için yönetmenle birlikte çalışarak oyunun gerçekleştirilmesini sağlayan, denetleyen kişidir. Her oyunda suflöz ya da suflör kullanılır. Onlar oyunculara sıralarını ve ezberlerini hatırlatmakta yardımcı olur. Kondüvit efektleri ve müzikleri ayarlar. Işıkçı arkadaşımız tasarıma göre ışıkları verir. Oyunda görevli olan terziler kostümlerle ilgilenir. Dekorcular sahne dekorlarını değiştirir ve düzenler. Bunların yanı sıra aksesuarcılar vardır. Oyunlara ve kostümlere göre özel aksesuarlar üretirler. Hemen hemen her oyunda kullandığımız bir perukacı vardır. Perukacı saçlar ve makyajlar ile ilgilenir. İşin mutfağı meşakkatlidir. Seyirci bunu görmez fakat çok ciddi bir ekip çalışması vardır. Her oyun mutlaka iyi bir takım çalışmasıyla ortaya çıkarılır. Herkes aynı amaca hizmet eder. Amaç perdenin güzel açılması ve oyunun kusursuz sergilenmesidir. Bunun için de herkes üzerine düşen görevi layığıyla yerine getirmeye çalışır.

Peki sahnede yer alıp oyunculuk yapmak mı yoksa işin mutfağında yer almak mı keyifli?

Benim tiyatrodaki uzmanlık alanım oyunculuk ve sahne önü olmadığı için ben hep arka planda sahne arkasında görev yaptım. Ama 1982’den 1986 yılına kadar 11 ayrı oyunda sözleşmeli olarak sahneye çıkıp oynadım. Bunun da çok büyük zorlukları var. Oyuncular her heyecanı her aksiyonu farklı şekilde yaşarlar. Bu heyecan olmazsa tiyatro oyunculuğunun olamayacağına inanıyorum. Her oyunda ayrı bir heyecan vardır. Ama bizler de sahne arkasındaki işlerimizi yaptığımız için titiz olmak ve disiplinli olmak zorundayız. Kendi görevimizi yerine getirmek anlamında hassas davranmak durumundayız. Bana kalırsa sahne amirinin de arka planda en büyük güçlüklerinden biri bütün teknik personelin görevlerini yerine getirebilmeleri için onları denetleme zorluğudur.

ÇOCUK OYUNLARINDA DA GÖREV ALDIM

Bu zamana kadar unutamadığınız oyunlar hangileri oldu?

Devlet tiyatrolarında çok oyunda görev yaptım. 34 yıllık meslek hayatım süresince benim için ayrı yeri olan, gönlümde ve kalbimde ayrı yer tutan oyunlar oldu. Ankara Devlet Tiyatrosundan İzmir’e turneyle gelen Oğuz Atay’ın yazdığı “Oyunlarla Yaşayanlar” beni çok etkilemişti. O zamanlar üniversitede tiyatro öğrencisiydim. İlginç bir tesadüftür bu yıl da İzmir’de sergileniyor. Bundan da büyük bir keyif aldım ve çalıştım. Bunun dışında Deli Dumrul, Bebek Uykusu güzel oyunlardı. Bu sene sahnelenen oyunlarımızdan seyircimizin de büyük ilgisini çeken Yanık, tiyatroseverlere önerebileceğim oyunların başında geliyor. İzmir Festivali’nde oynayarak büyük ses getiren Ermişler ya da Günahkarlar oyunu da çok değerli bir yapıt. Ayrıca zaman zaman çocuk oyunlarında da görev aldım. Çocuk oyunlarında da çocuklarla birlikte çok değişik heyecanlar yaşanıyor. Canlanan Masallar, Bir Şeftali Bin Şeftali de çok güzel oyunlardır. Bu oyunlardan keyif aldığımı söyleyebilirim.

Sizde iz bırakan bir oyun var mı?

2007 yılında İzmir Devlet Tiyatrosunda Murathan Mungan’ın yazdığı Orhan Veli Kanık’ın şiirlerinden oluşan Bir Garip Orhan Veli adlı oyunumuz, 2017’ye kadar oynandı. Tam 10 yıl geçti. Yaklaşık 250 kez sahnelendi. Bu oyun benim için çok özel bir oyun oldu. Oyunumuzun hem yönetmeni hem sanatçısı olan İzmir Devlet Tiyatrosu müdürümüz sevgili Tayfun Erarslan’ın katkılarıyla İzmir Devlet Tiyatrosunun rekoru da kırıldı. Kendisi çok büyük bir ustalıkla şiirleri okudu. 10 yıldır oynanan bu oyunu seyirci de ilgiyle izliyor, takip ediyor. Tiyatroseverlerimiz her dönemde sabırsızlıkla bu oyunun perdeye çıkmasını bekliyor.

En başarılı bulduğunuz tiyatro sanatçıları kimler?

Devlet tiyatrosunda çok başarılı sanatçı arkadaşlarımız var. Devlet tiyatrosu olarak yerleşik 12 tiyatromuz var. Yerleşik kadrolu sanatçılarımızın arasında da çok başarılı çok önemli ve yetenekli oyuncularımız var. Zaten kendileri de medyada yakından takip edilen isimler. İlk aklıma gelen, İzmir’de izlenme şansının az olduğu turnelerle burada sevenleriyle buluşan Bülent Emin Yarar var. Kendisinin büyük bir sanatçı olduğuna inanıyorum. Yetkin Dikinciler’in de büyük bir oyuncu olduğunu söyleyebilirim. Erdal Beşikçioğlu yine aynı çizgide kaliteli sanatçılarımız arasında yer alıyor. Dışarıda özel tiyatrolardan da Genco Erkal aklıma geliyor. Çok değerli isimler. Ayrıca özel tiyatrolarda maddi imkansızlıklarla tiyatroyu yürütmeye çalışan sanatçılara hem devletin, hem milletin, hem sivil toplum kuruluşlarının büyük ilgi göstermesi ve maddi manevi desteği esirgememesi gerektiğini düşünüyorum.

34 yıllık meslek hayatınıza dair unutamadığınız bir anekdot var mı?

1988’den 1993 yılına kadar Diyarbakır Devlet Tiyatrosunda görev yaptım. Diyarbakır seyircisi orada yerleşik bir tiyatro olduğu zaman oyunları çok ilgiyle karşıladı. Burada çok farklı tecrübeler ve deneyimler yaşadık. Diyarbakır Devlet Tiyatrosuyla yakın çevreye yani Güneydoğu ve Doğa Anadolu illerine turneler yaptık. Özellikle o dönemin siyasal ve politik yapısını göz önüne alacak olursak çok farklı fotoğraflarla karşılaştığımızı söyleyebilirim. Bir yerde terör, bir yerde tiyatroya büyük ilgi bir yerde ise ulaşım ve konaklama zorlukları ön plandaydı. Bunun çok ilginç örnekleri de birebir yaşadığımı biliyorum. Uygun koşullarda olmayan salonlarda seyirciye ulaşmaya çalıştık. Hem üzüntülü hem de sevindirici bir takım anılar yaşadık. Bir yerde oyun oynarken terörü yanı başımızda hissettik. Sıcak sıcak çatışmaları yaşadık. Bazen konaklayamayacağımız yerler olduğunda otobüslerin içinde uyuyup sabahladığımız oldu. Tabi bunlar yalnızca Güneydoğu ya da Doğu Anadolu’ya mal olacak sorunlar değil. Buna benzer sorunları birçok yerde yaşayabiliyoruz. Ancak tiyatro yapılacaksa tüm zorluklara karşı yapılması gerekiyor. Çünkü bir mazeret olmayacağını düşünüyorum. Çok farklı zorluklarla karşılaşsak bile mutlaka seyircinin karşısına çıkılması lazım. Tiyatro aydınlanmanın bir yoludur. Türkiye’nin aydınlık yüzünü gösterme anlamında görevi üstlenen birinci kurumdur.

TİYATROYA KALBİMİZİ VERMELİYİZ

Tiyatroya ya da güzel sanatlara ilgisi olan, bu işi meslek haline getirmek isteyenlere tavsiyeleriniz ne olur?

Tiyatro ilginç bir serüvendir. Çok farklı maceraların içine de girilebilir, değişik deneyimler yaşanabilir. Her şeyden önce yüreğin ve kalbin inanması gerekir. Bu bir gönül meselesidir. Bu iş sevmekten başlar. Kalbimizi ve ruhumuzu tamamen vermezsek tiyatroyu başaramayız. Yükün altından kalkamayız. O bakımdan bu işi yapmak isteyenler de bütün maddi ve manevi zorluklara karşın yüreğini ortaya koymalılar. Çok çalışmalı ve tecrübeli insanlarla diyaloğa girmeliler. Bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalılar. Eğitimini alıp bu işe bir meslek olarak bakmalılar. En önemlisi de profesyonelce düşünüp ruhlarını amatör görmeleri yerinde olacaktır. Tiyatroya gönül veren gençlerin de önünün açık olacağını düşünüyorum.

 

Feyyaz Yükselen, tiyatro ve sahnelere dair deneyimlerini paylaştı.

Haber Merkezi