Toplum psikolojisi reytinge mi kurban gitti?

Dizi, film, haberler ve sosyal medya paylaşımlarında toplum psikolojisi ne kadar düşünülüyor? Reyting uğruna insanların ayarları ile mi oynanıyor? Uzmanlar anlattı…


  • Oluşturulma Tarihi : 29.10.2024 09:43
  • Güncelleme Tarihi : 29.10.2024 06:45
  • Kaynak : MERVE AĞRIÇ
Toplum psikolojisi reytinge mi kurban gitti?

Medyanın ve sosyal medyanın bireyler üzerindeki etkisi gün geçtikçe daha çok tartışılırken, özellikle televizyon dizilerinin ve sinema filmlerinin, gençlerin düşünce ve davranış dünyasında ciddi değişimlere yol açtığı gözlemleniyor. Uzmanlara göre, bu içeriklerde sunulan rol modeller ve ilişkiler, gençleri kimi zaman şiddet kültürüne yaklaştırırken, toplumsal değerlere aykırı bir sosyal deneyim süreci yaratıyor. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, popüler dizilerdeki güçlü ve baskıcı karakterlerin gençleri olumsuz etkilediğini belirterek, son dönemlerde işlenen şiddet olaylarının faillerinin çoğunun genç erkekler olmasına dikkat çekti. Prof. Dr. Yıldız, ayrıca medya yapımlarında denetim eksikliğinin yanı sıra, reyting ve ticari kazanç uğruna toplum psikolojisinin göz ardı edilmesinin ciddi bir sorun olduğunu da vurguladı.

KURTLAR VADİSİ’NDEN İTİBAREN ŞİDDET NORMALİZE EDİLDİ

Türkiye’de son dönemlerde şiddet, suç ve asayiş vakalarında artış olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, “Biz sosyologlar, eğitimciler ve pedagoglar bu konunun farklı boyutlarını araştırırken, günümüzde ekonomik, sosyal, kültürel ve toplumsuz nedenlerin yanında bir de medya çağında yaşadığımızı, özellikle internet medyası, sosyal medya ve görsel medyanın şiddeti nasıl beslediğini ve şiddeti toplumun özellikle yeni kuşaklarında nasıl sosyalizasyon hukuku sağladığını hep işaret ediyoruz. Bugün özellikle Kurtlar Vadisi dizisinden itibaren çeşitli dizileri, sosyalist açısından baktığımızda şiddetin normalize edildiğini, özellikle kabul görülen aktörlerin davranışlarındaki güç, yani iktidar ilişkileri içerisinde sindirme, ezme, dayatma rollerinin gençleri ve özellikle ergen davranışlarını olumsuz etkilediğini gözlemledik. Çünkü yapılan kamuoyu araştırmaları ve sosyal araştırmalar, görsel medyadaki dizilerin, rol modellerin ve bu içeriklerdeki temaların bireylerin yaşamları üzerindeki etkisini ortaya koyuyor. Özellikle, şiddeti teşvik eden eylemler ve şiddet kültürünün yaygınlaşmasına katkı sağlayan konular, bireylerin suç, şiddet ve benzeri eğilimleri erken yaşlarda kabul etmelerine neden oluyor. Bu durum, bireylerin sosyalizasyon(hayat boyu sosyal deneyim) sürecinin bir parçası olarak, toplumsal normların şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Dolayısıyla yapılan araştırmalara dayanarak görsel medyadaki dizilerin, toplumun kabul gören değerlerine aykırı sosyalleşmeye benzediğini söyleyebiliriz. Oysa diziler ve medya, toplumda istenen davranışların öğretildiği platformlar olmalı” diye belirtti.

KADINA ŞİDDET NORMALLEŞTİRİLİYOR

Dizilerde özellikle kadına yönelik şiddeti özendiren, kadını ikinci plana iten, güç ve otoriteye dayalı cinsiyet ilişkilerini meşrulaştıran ve bunu gündelik yaşamda çok normal bir şeymiş gibi kabullenmesini sağlayan süreçleri ve olumsuz etkileri gözlemlediklerini belirten Prof. Dr. Yıldız, “Yani burada kutuplaştırıcı bir tutumdan ziyade tüm dizilerin yayına girmeden önce gelişimsel, bilişsel ve ruhsal gelişime uygun olup olmadığı, negatif etkilerinin göz önünde bulundurularak süzülmesi gerekiyor. Bir de bunun dışında son dönemlerdeki faillerin hep genç erkekler olduğu görülüyor. Örneğin; 2 genç kızı katleden Semih Çelik, tamamen internet ortamında gezinen, evden çıkmayan, sürekli sanal siber alanlarda ağırlıklı vakit geçiren biriydi. Onun yaş grubundaki kuşak, artık zamanla sosyal medya platformlarında, dizilerinde çok rahatlıkla bu tip karakterlerle karşılaşıyor ve erişebiliyorlar. Dolayısıyla bu da ikinci bir yapılması gereken konu. Sadece görsel medyanın toplum davranışlarını dönüştürme noktasındaki etkisini gözler önüne seriyor. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), önlem alması gerekiyor. İkinci bir boyutta özellikle çocuk ve ergen davranışlarını etkileyen platformlarda devletin ilgili kurumlarına, aileye, okul kurumlarını ve sivil denetim kurumlarına önemli görevler düşüyor. Bugün sosyal paylaşım ağlarında çok erken yaşlarda şiddet kültürünü benimseyen bir nesil gerçeğiyle karşı karşıyayız. Devletin bu noktada, bilim insanlarının, sosyologların, sosyal bilimcilerin ve pedagogların yaptığı araştırmaları ortaya koyarak, bakanlıklar tarafından politikalara yansıtılarak uygun bir şekilde yapılandırılması ve uyarlanması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

HÜKÜMETE GÖREV DÜŞÜYOR

Hükümetin uygun politikalarla, yerel yönetimlerle, üniversitelerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve medyayı yönlendirerek çalışmalar yapması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Yıldız, bu konuda medya yapımcılarına, yönetmenlere ve senaristlere de görev düştüğünü belirtti. Yönetmen ve senaristlerin reyting kaygısıyla veya medya yapımcılarının tıklanma kaygısıyla konularını yanlış örneklere doğru çekmemelerine özen göstermeleri gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yıldız, “Örnek verecek olursak Narin olayını yaşadık. Narin cinayeti Türkiye’nin gündeminde infial yarattı ve toplumun vicdanını kanattı. Konu sosyal medyayı, içerik üreticilerini ciddi anlamda hareketlendirdi. Türkiye’nin gündemine oturtuldu olay. Sürekli hızlı bir şekilde değişen jenerasyon var. O jenerasyonu da sosyalize eden sosyal medya platformları var. Yani bu anlamda çok daha bütüncül yaklaşımla toplumsal ruh sağlığımızı, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini doğru programlarla şekillendirmeliyiz. Çocuklarımızı kendileriyle barışıp, içinde bulundukları toplumun istendik davranışlarını kabullenme süreciyle yeni bir sosyalizasyon sürecini başlatmak gerekiyor. Bu da saydığım kurum ve kişilerle olabilir” sözlerine yer verdi.

ÇOCUĞUN KİMLİĞİNİ KİM BELİRLİYOR

Bireylerin düşünce ve fikirlerini yönlendirmede dizi ve filmlerin önemli bir rol aldığını aktaran Prof. Dr. Yıldız, insan davranışlarını etkileyen, öğrenme gücünü sevk eden çeşitli toplumsal kurumların olduğunu belirtti. Bu kurumların başında ailenin geldiğini ifade eden Prof. Dr. Yıldız, “Bir davranışın doğru veya yanlış olduğunu, çirkinin veya güzelin ne olduğunu çocuk ilk ebeveynlerinden, ailesinden öğrenir. Bu nedenle ilk sosyal değişme ajanı, minyatür model ailedir. Ardından okul kurumları geliyor. Çocuk öğrendiği kavramları okul ortamında canlandırmaya ve öğrenmeye başlar. En sonunda ise toplum akran kurumları devreye girer. Yani arkadaşlık, oyun ve okul grupları. Çocuğun yaşadığı mahalle arkadaşları davranışlarında ve tutumlarında etkili olmaya başlar. Zaman zaman ergenlik döneminde arkadaş çevresinin davranışları daha çok dikkatini çeker. Çocuğun davranışını, ruhunu, kimliğini bu gruplar belirliyor.  Bu gruplarla beraber medya devreye giriyor. Diziler, oyunlar, oyun kostümleri ve aktörler davranışlarını etkilemeye başlıyor. Örneğin 16-17 yaşındaki çocuk, çok basit bir futbol takımındaki oyuncuları taklit ediyor. Giyim tarzlarını benimsiyor, saç şeklini değiştiriyor ve onlara benzer hayatlar yaşama arzusuna giriyor. 8 yaşındaki çocuk annesinden babasından dedesinden çok daha iyi interneti kullanıyor. İnternet içerisindeki siber alana giriyor, öğreniyor, etkileniyor. Sürekli onlarla etkileşim halinde” diye belirtti.

DİZİLER REYTİNG KURBANI

Bazı dizilerde toplumsal ahlakın yok sayıldığını belirten Prof. Dr. Yıldız, “Toplumun değerine aykırı şeyler gözümüze sokuluyor. Bunlardan toplumun büyük bir kısmı rahatsız ancak bir kesim para kazanma, ticari kaygılarla, ticari hırsla veya başka şeyler uğruna vatandaşların geleceğini, psikolojisini yok sayıyor. Bu durumda da RTÜK’e, hükümete görev düşüyor. Artık dini değerleri kullanarak reyting kırmak yerine, aklın bilimin, modernitenin, akademinin öncülüğünde ve rehberliğinde hareket edilmeli. Televizyondaki dizilere ciddi müdahaleler gerekiyor. Denetim eksikliği var. Daha önce tanıklık etmediğimiz cinayet, uyuşturucu ve taciz olaylarını izliyoruz. Bu durumda da toplum, aile, birey ve değerler değişiyor. Bu dönüşüm sürecinin sancılı olmaması için müdahale edilmeli” dedi.

MERVE AĞRIÇ

Yazarımız Kim ?

MERVE AĞRIÇ