Yazarlar toplumları aydınlatır

Yazarların toplumla özdeşleşmiş olduğuna ve toplumun gerekliliklerini onların yarattığına inandığını açıklayan Yazar Esma Zafer Ertan, dünya çapında yazarlar üreten toplumların mutlaka karanlık günlerden çıkmayı başarabileceklerini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.07.2017 07:14
  • Güncelleme Tarihi : 05.07.2017 07:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yazarlar toplumları aydınlatır haberinin görseli

NİLGÜN TAZE - ÖZEL HABER

“Kadına Dair” kitabını ücretsiz olarak birçok insana dağıtan Yazar Esma Zafer Ertan, kitabını aynı zamanda Semt Evleri’ne göndererek daha fazla kişiye ulaşmasını sağlar. İkinci kitabı olan “Bir Bilet Lütfen” de hikayelerini toplayan Ertan, öykülerinde hayatın içinde sıkışıp kalmış insanlardan ve özellikle kadınlardan ve yaşadıkları sıkıntılardan bahsediyor. Henüz bebek olan dördüncü kitabı “Durist Diyarına Yolculuk”u çocuklar için yazan Ertan, bu kitabıyla çocukları fantastik bir diyara davet ediyor.

Öğretmenlerin çocukların dünyasına etkilerinin çok önemli olduğunu açıklayan Esma Zafer Ertan, “Ortaokulda yazdığım bir kompozisyonu Türkçe öğretmenim iki kez okutmuş sonra da övgü dolu sözler söylemişti. Bugün o sözlerin hiç birini anımsamıyorum ancak o günden sonra giriş gelişme sonuçtan oluşan klasik anlatıları çokça yazar olmuştum. Bir de yaşamımda mektupların önemli bir yeri var. Binlerce mektup yazdım diyebilirim. Mektup duyguyu dolaysız aktaran bir yazma türü. Profesyonel anlamda yazmaya Hidayet Karakuş’un yazı işliğine 2 yıl devam ettikten sonra Hidayet Bey’in de teşvik etmesiyle başladım” dedi.

NEŞTER BEKLEYEN YARALAR

Yazıya hazırlanmanın ve yazmanın zor bir süreç olduğunu açıklayan Ertan, yazarken insanın bambaşka dünyaların, hayatların içinde ve karakterlerin arasında dolaştığını ifade ederek, “Mutlu olduğum şeyler kadar, hiç istemediğim, yazarken zorlandığım durumlarla da karşı karşıya geliyorum. Rahatsız olmaktan korktuğum için bilinçaltına ittiğim, yaşamımla ilgili gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyorum. Ya da toplumun yok saydığı ama işte ne olursa olsun var olan ve zonklayan bir yara gibi neşter bekleyen durumlar çıkıyor karşıma. Bu durum ruhsal dalgalanmaları getiriyor. Yazma sürecinde zor bir insan oluyorum. Sorumluluk alıyorsun, kendine ve diğerlerinden gelecek tepkilere rağmen yazıyorsun” açıklamasını yaptı.

İYİ Kİ YAZARLAR VAR

Yazdıklarının önce kendi tarafından iyice benimsenmiş metinler olmasına önem verdiğini ifade eden Ertan şunları söyledi: “Neden yazdığımı bilerek yazmalıyım ve yazdıklarımın arkasında durabilmeliyim.

İçtenlikle yazılmış tüm metinlerde çıkış noktası yazarın kendisi olsa bile, sözcükler sonunda mutlaka birçok yaşama, bireysel ya da toplumsal tıkanmışlığa dokunuyor. Yazdıkça duygular yüzeye çıkıyor, hiç farkında olmadığım duygularımı, onaylamadığım tepkilerimi tanıyorum. Sonra incelip hassaslaşma aşaması geliyor ki bu da bütün dinlerin, felsefenin, bilimin insan olmak diye işaretledikleri varoluşumuzun esas meselesi. Her hissediş beni bir üst aşamaya götürüyor. Hedefim bu. Biraz daha insan olmak için yazıyorum. Eğer bir gün bir başka yaşama olumlu yönde dokunabilirsem en büyük mutluluğum olur. Çünkü ben kendimi birçok metinin süzgecinden geçirerek bu günkü halime getirdim. Onları okumasaydım, yazamazdım. İyi ki yazarlar var.”

4 GÜZEL KİTAP

Bu güne kadar yayınlanmış biri derleme olmak üzere 4 kitabı bulunduğu bilgisini veren Ertan, “Derleme olan ‘Kadına Dair’ ilk kitaptı. Konak Belediyesinin Alsancak Kültür Merkezi’nde hala süren ‘Kadına Dair’ etkinliklerinin 2 yıl süreyle moderatörlüğünü yapmıştım. Tüm kadınları ilgilendiren konulardan, Egeli Kadın Yazarlar grubunun yazarları en çok farkındalık yaratmak istedikleri konuları seçiyor bu konularda söyleşiler yapıyorduk. O zaman ben de bu toplantılardan çok şey öğrendiğimi fark ettim ve bunları bir kitapta toplayıp daha fazla insana, kadına ulaşmasını istedim. O kapsamda ‘Kadın ve Kimlik’ adlı bir sunumda ben yapmıştım. Bir kitap dosyasını hazırladım ve Konak Belediyesine kitap olması dileklerimle sundum. O zamanın Belediye Başkanı Hakan Tartan kısa sürede bu projeyi hayata geçirdi” ifadelerini kullandı.

BİR BİLET LÜTFEN

2011 yılı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Kadına Dair” kitabının ücretsiz olarak birçok insana dağıtıldığını söyleyen Ertan, kitabın aynı zamanda Semt Evleri’ne gönderildiğini belirterek, “Gerçekten kadın yazarlar olarak bizi mutlu eden söyleşilerin amacıyla örtüşen tam bir sosyal bir proje olmuştu bu proje. İkinci kitabımda öykülerimi topladım. ‘Bir Bilet Lütfen’ Nezih-er Yayınları tarafından 2013 yılında basıldı. Öykülerimde hayatın içinde sıkışıp kalmış insanlar, özellikle kadınlardan söz ettim. Yaşamlarımızdan bizleri bunalttığına inandığım kesitler aldım. Kitabın adını çok düşünmüştüm. Bir Bilet Lütfen dosyanın içindeki bir öykümün adıydı. Bir an da bu ismi çok devingen, isyankar ve bu ismin kendisini bir kısa öykü olarak hissettim. Aslında hangimiz sıkışıp kaldığımız yaşamlarımız içinde en azından günde bir kez alıp başımızı gitmek istemeyiz ki” şeklinde konuştu.

HER ŞEYE RAĞMEN İSTANBUL

Üçüncü kitabının gezi edebiyatı türünde geldiğini açıklayan Ertan şu ifadeleri kullandı: “Geldi diyorum, çünkü böyle bir kitap yazma planım yoktu. Kızımın tiyatro eğitimi için İstanbul’a gitmiştik. Kaldığım süre boyunca şehir birçok yazarı, sanatçıyı, insanı olduğu gibi beni de büyüledi. Kısa kısa notlar alırken içine bizim anne-kız hikayemizi de katınca yazı nehir gibi aktı, gitti. Bu süreçte İstanbul’la o kadar yakınlaştık ki şehirle konuşmaya, kavga etmeye, ona olan aşkımı ilan etmeye falan başlamıştım. Dosya uzun zaman basılmayı bekledi. Bazı yayınevleri reddetti, bazılarını ben istemedim. Derken layık olduğu gibi ‘Her Şeye Rağmen İSTANBUL’ adıyla Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından 2016 yılında basıldı. Burada layık olduğu gibi derken kendi yazdıklarımdan çok İstanbul adına konuşuyorum. Kitap ismi yine bir an da gelivermişti. Onlarca isim hazırladım, hiç biri içime sinmiyordu. Her şeye rağmen ama… diye konuşurken arkadaşımın biri dikkatimi çekti.”

 

DURİST DİYARINA YOLCULUK

Ertan, henüz bebek olan dördüncü kitabı “Durist Diyarına Yolculuk”u çocuklar için yazdığını belirterek, Nezih-er Yayınları tarafından yeni basıldığı bilgisini verdi. Henüz dağıtımı yapılmayan kitabın fantastik bir konusu olduğunu açıklayan Ertan, “Kızım için, oyun formunda yazmıştım. Büyük bir proje yapılacaktı, işler planladığımız gibi gitmeyince metni kitap dosyası yapmaya karar verdim. Oyun formatında doğduğu için devingen bir hikaye oldu. Umarım çocuklar beğenirler. Kitaplarımın yanında kızımın yönettiği ‘Sünger Bob ve Arkadaşları Yüzme Yarışmasında’ adlı bir çocuk oyunuyla, kızımın yönetip oynadığı ‘Fırtına Kuşları’ adlı tiyatro oyunum var. İkisi de sahnelendi. Bu anlamda şanslıyım, küçükler ve büyükler için yazdığım satırları sahnede izledim ve seyircinin olumlu tepkisiyle mutlu oldum” dedi.

EDEBİYATIN DUAYENLERİ

Farklı dünya görüşlerine sahip yazarları okumayı ve farklı ülke edebiyatlarını takip etmeyi sevdiğini ifade eden Ertan şunları söyledi: “Farklılıklara özen gösteriyorum ve etkilenip beğendiğim yazarların isimlerini yazarsam uzun bir liste olur. Etkilendiğim yazarlardan birkaç ismi anmam gerekirse Haldun Taner, Selçuk Baran, günümüzden Erendiz Atasü, araştırmalarıyla edebiyatımıza yaptığı katkılarından dolayı Selim İleri derim. Hepsinde ortak olan olayların, durumların kökenini tespit etmedeki keskin bakış açıları ve kalemlerinin zenginliğidir. Bu nedenle etkilenirim. Sait Faik’i nasıl atlarım. Onun öykülerindeki coşku, samimiyet okuyucuyu hemen avucuna alıverir. Burada şöyle bir şey söylemek istiyorum. Türk edebiyatının zengin bir birikimi olduğuna inanıyorum. Ülkemin geleceği için karamsarlığa düşmüyorum.”

DUYARLILIĞI YÜKSEK İNSANLAR

Yazarların toplumla özdeşleşmiş olduğuna ve toplumun gerekliliklerini onların yarattığına inandığını açıklayan Ertan, “Bu kalitede ki, bence dünya çapındaki yazarları üreten toplum mutlaka karanlık günlerden çıkmayı bilecektir. Edebiyat da etki tepki ilişkisiyle oluşuyor. Ülkemizde azımsanmayacak sayıda duyarlılığı yüksek insan var. Dünya edebiyatından tabi ki önce Dostoyevski diyorum. Yazdıklarının bin yıl boyunca eskimeyeceği söyleniyor. Gogol, onun ironik mizahına hayranım. Kadın duyarlılığı yüksek yazarlardan Doris Lessing, Virginia Woolf. Bir de Raymound Carver diyeyim. Carver’i okuduktan sonra da bırakamıyorum. Öyküleri sürekli kafamda dolaşıyor” açıklamasını yaptı.

ESER ÖLÜ DOĞAR

Öykü yazmaya başlamadan önce ciddi sayılabilecek sayıda Türk ve yabancı yazarlardan öyküler okuduğunu açıklayan Ertan, “Sait Faik’in tüm eserlerini incelemiştim. Önce söz vardı ama yazının tarihi de M.Ö. 3 bin yılların başlarına dayanıyor.Bu sırada neler olmuş, nasıl bugüne gelmişiz düşünmeliyiz? Elimizde bu kadar çok kaynak eser varken okumadan yazmak haddini bilmezlik olur tabi. Okumadan yazanın söyleyecek sözü kısıtlı olur. Kökü olmayan yazı çabuk tükenir. Hadi biraz daha sert söyleyeyim, okumadan yazanın eseri ölü doğar.

UZUN HEDEFLİ PLAN

Gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de okuma yazmaya verilen önemi değerlendiren Ertan,

“Bu konuda yapılan istatistikler ortada. Tabi ki ciddi bir fark var. Gelişmiş ülke olmaya isteğimiz varsa ki iki sözümüzden biri o, eğitime aktarılması gereken kaynakların bilinçli bir planla yapılması gerekir. 30-40 hatta daha uzun yılları hedefleyen planlar yapılması gerekir. Hayat hepimiz için varlığımızı anlamlı kılma çabasından oluşan bir süreç aslında. Rastlantısal bir şekilde dünyaya gelmiyoruz. Her birimizin ayrı ayrı yeteneklerle donatılmışız. Ben bir insanda bu yeteneğin ne olduğunun keşfini önemsiyorum. Çünkü varoluşumuzu, yaşamımızı anlamlı kılmak için bir şekilde kendimizi ifade etmemiz gerekiyor. Kendimizi doğru ifade edebilmenin yoluysa önce gerçekten neyi yapmak istediğimizin keşfinden geçiyor. Yazıyorum, bu bana özel bir varoluş şekli” dedi.