Sayfa Yükleniyor...
Depremden sonra eski hayatlarını Antakya’da bırakıp yeni bir başlangıç için kolları sıvayan Baba Çetin Uslu ve 6,5 yaşındaki oğlu Pamir Uslu, ipe dizdikleri taşlarla umutlarını inşa ediyor
YAREN GÜZELKAN-ÖZEL HABER- 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerde etkilenen Antakyalı 43 yaşındaki baba Çetin Uslu ve 6,5 yaşındaki oğlu Pamir Uslu, depremi iliklerine kadar hissederek hayata yeniden tutunmayı başaran depremzedelerden. Çetin Uslu, depremin ilk 3 günü boyunca oğluyla yaşam mücadelesi verdi. Büyük yıkımların, yok olan ocakların arasından çıkarak İzmir’e gelen baba-oğul, hayatlarını yeniden inşa etti. Depremden sonra işe giren Uslu, çalıştığı işle birlikte oğlunun bakımını bir arada yürütemeyince evde yapabileceği bir iş arayışına geçti. Bir tesbih sayesinde hayatlarına bambaşka pencereden bakan baba ve oğlu, taşlara duygularını dizdiğini söyledi. Başta kendilerini iyi hissetmek adına yaptıkları doğal taştan takılar, şimdilerde Pamir’in Atölyesi’ni kurmalarına vesile oldu. Kazandıklarıyla hem geçimlerini sağlayan baba-oğul hem de depremzede çocuklara yardım ediyor. Yaşadıkları zorlu süreci gazetemize anlatan Çetin Uslu, depremin onlar için yeni bir başlangıç olduğuna inandığını ifade etti. Oğlunun ona motivasyon kaynağı olduğunu belirten Uslu, “Oğlumun adı olan Pamir’in Atölyesini büyüterek başka insanlara da dokunmak istiyorum. Küçücük ellerin, büyük hayalleriyle yıkılan bir kentten çıkan; baba-oğlun hikayesi bu” dedi.
BİZ ŞANSLIYDIK AMA…
43 yaşındaki Çetin Uslu, Hatay Antakya’da yaşanan depremden sonra 6,5 yaşındaki oğlu Pamir Uslu ile İzmir’e yerleşti. Uslu, depremden sonraki ilk 3 gün Antakya’da yaşadıkları zorlu günleri şu sözlerle anlattı: “Biz şanslıydık, bizim üzerimize komple bina yıkılmadı. Binanın 1. katında oturuyorduk. Duvarlar üzerime patladı. Girişe yönlendiğimizde kapının sıkışmasından dolayı komşularımızın yardımıyla 45 dakika sonra evden dışarıya çıkabildik. Evden çıkarken enteresan bir olay başımıza geldi. Çocuğumu kucağıma kanguru şeklinde aldım. Başına bir şey düşmesin diye çift battaniye ile sarmıştım çok şükür ki oğluma bir şey olmadı, benim üzerime bir şeyler yıkıldı. O zamanlar çalıştığım şirketin arabası bizdeydi. Benzinlikte arabayı bırakmıştım ve ben ileri derecede miyopiyim. Oğlum o zaman 5.5 yaşındaydı. Bana baba senin gözünde lens ya da gözlük yok, önünü göremeyeceksin dedi. Arabayı sürmek durumundaydım oğlum bana arabayı sürmeme yardım etti. Bana yolu onun göstereceğini söyledi. Nasıl göstereceğini sorduğumda ise arabaların ışıklarını takip ederek göstereceğim demişti. Her girdiğimiz yolda bina yıkılıyordu, çığlık sesleri vardı. O anki yaşadıklarımız korku filmi gibiydi. 3 gün arabada kaldık. Üzerimizde helikopterler geçmesine rağmen bir kuru ekmek veren olmadı. Sadece gelen AFAD ve AKUT ekipleri bir de bildiğim kadarıyla Nasuh Maruki’nin bir ekibi vardı. AHBAP’ı gördük. Haluk Levent abimizin bizlere, Antakya bölgesine çok desteği oldu.”
Depremden sonra yaşadıkları bir acı olayı dile getiren Çetin Uslu, “Bir kadın enkaz altındaydı ve kolu kolonun altına sıkışmıştı. Bebeğini kurtardık fakat kadını kurtarabilmemiz için kolunun kesilip çıkartılması gerekiyordu. Ekiplere ısrar etmemize rağmen, böyle bir talimat almadıkları söyledikleri için müdahale edemediler. Bizler de ne yapacağımızı bilemeden 3 gün boyunca kalakaldık. Sonrasında Antakya’dan çıkmaya karar verdiğimde arabanın mazotu yoktu. Antalya’dan bir dostumuz sağ olsun geldi bize mazot getirdi ve beraber çıktık. Normal şartlarda Antalya-Hatay arası 8 saat mesafesinde lakin biz 18 saatte gidebildik” dedi.
BİZİM UMUDUMUZ MAVİ
İzmir’e geldikten sonra oğlu Pamir ile arasında geçen üzücü bir diyalogdan bahseden Çetin Uslu, “Karşıyaka’da tramvay durağındaydık. Pamir’in depremin ilk günü ölen bir arkadaşı vardı. ‘Mustafa bizi görüyor mu?’ sorusunu sorunca o melek oldu evet görüyordur diyebildim… Çok üzülmüştüm. Durakta bir hanımefendi de vardı ve o da ben de gözyaşlarımızı tutamadık. Sonrasında bana; ‘bir gün bizim evimiz de olacak mı?’ diye sordu. Evimiz olacağına dair Pamir’e söz verdim. Ben depremin dördüncü gününden itibaren hiç durmadım çünkü hayata tutunmam gerekiyordu. Bir şekilde rızkımı çıkarmaya çalıştım. Depremden sonra yaşam koçluğu sertifikamı aldım, İngilizce öğrendim. Şu anda ise bir kitap yazıyorum. Pamir’in Atölyesi’ni kitaplaştırıyorum ama kitabın adı bu değil. Sadece bir bölümü atölye ile ilgili. Kitabın adı ‘Siyahtan Maviye.’ Bir tarafımız siyah ama umudumuz mavi ve biz umuda doğru devam edeceğiz. Hatay’da yıkılan sadece binalar, duvarlar değil, büyük bir kültür yok oldu. Hatay insanı daha önce 2 kez daha yok oldu ama o medeniyet yine var oldu. Hatay’da en çok huzur bulduğumuz şey; aynı anda ezan ve çan seslerinin birbirine karışmasıydı… Künefe kokulu, baharat kokulu çarşıyı özlüyorum” diyerek duygularını dile getirdi.
KÜÇÜCÜK ELLERİN, BÜYÜK HAYALLERİ
İzmir’i çok sevdiğini ve İzmir halkının onlara çok destek olduğu için kendini memleketindeymiş gibi hissettiğini kaydeden Uslu, Antalya’dan sonra bir iş vesilesi ile 3 Mart’ta İzmir’e geldiklerini söyleyerek 20 sene önce İzmir’de yöneticilik yaptığı esnalarda yanında anketörlük yapan şu anda ise İnşaat Mühendisi olan Ferhat Akyıldız’ın onlara kucak açtığını ifade etti. Uslu, “Bizim geçinmemiz için olanak sağladı. Sonra burada çalıştığım işle birlikte oğlumun bakımı bir arada yürümeyince, evde yapabileceğim bir iş bulmaya karar verdim. Aslında 20 yıllık üst düzey yöneticilik geçmişim var. Evde ne yapabilirim diye düşünürken hikayemizin de çıkış noktası bu oldu aslında. Bir tesbih ile Pamir’in Atölyesi kuruldu” ifadelerini kullandı.
Alsancak Sevgiyolu’nda gezerken, bir satıcıya denk geldiğini ve Pamir’in Atölyesi’nin kurulma hikayesinin başlama sürecini anlatan Çetin Uslu, “Depremzede olduğumu söyledim. Tesbihin fiyatını sordum ama o arkadaş benden para almayıp bana tesbihi hediye etti. Eve giderken tesbih koptu ve ben çok üzüldüm. Tüm taşlarını toplayıp cebime koydum. Evde taşları elime aldığım esnada Pamir yanıma geldi. Beraber o taşları ipe dizdik ve çok keyif aldık. Daha sonra biz Pamir ile birlikte başka taşlar alıp başka şeyler yapmaya başladık. Pamir, taşları çok sevdi. Tarihi Kemeraltı Çarşısı’na gelip bir abimizle tanıştık derken yaptığımız ürünler birikti, birikince de sosyal medya üzerinden bir sayfa açmaya karar verdik. Pamir’in de taşlara eli değdiği için, Pamir’in Atölyesi ortaya çıktı. Oğlumun adı olan Pamir’in Atölyesini büyüterek başka insanlara da dokumak istiyorum. Hikayemizde gerçek bir hikaye… Küçücük ellerin, büyük hayalleriyle yıkılan bir kentten çıkan baba-oğlun hikayesi bu” diye konuştu.
KAZANDIĞIMIZI PAYLAŞIYORUZ
Pamir’in Atölyesi sayfasından yaptığı satışlarla sadece kendi gelirini karşılamayıp aynı zamanda depremzede çocuklara da belli bir miktarda katkı sağladığının altını çizen Uslu, “Biz bunu kendimize ilke edindik ve kazandığımızı paylaşacağız dedik. Belediyelere çok başvurdum. Sağ olsunlar Karşıyaka Belediyesi’nin çok yardımı oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi sabit bir stant açma konusunda tüm başvurularımıza rağmen dönüş sağlamadı. Sonra kendimiz ufak bir sermaye oluşturduk. Pamir ile yapılan organizasyon ve etkinliklere katıldık bu sayede de farklı insanlarla kaynaşma fırsatımız oldu. Okullar ara tatilde olduğu için Pamir’de yanımda eğleniyor. O yaşadığımız anın bize yeni bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Benim temel motivasyonum oğlum Pamir… En büyük hayalim de onun üniversiten mezun olduğu gün Pamir’e sarılıp ağlamak. Çünkü çok ağladığımız için artık ağlamayı da unuttuk. Bizim şu an tek çabamız o günleri yaşamak” dedi.
HABER MERKEZİ